'Biz de Genelkurmay'ı uyarıyoruz'
Genelkurmay'ın internet sitesinde yerel yönetimlerde 'iki dilin' kullanılması tartışmalarına ilişkin yayınlanan 'basın açıklaması' ile ilgili olarak bugün suç duyurusunda bulunuldu. Aynı konuda 'Biz de Genelkurmay'ı Uyarıyoruz başlıklı yaygın bir imza kampanyası başlatıldı.
Söz konusu eylemin Askerî Ceza Kanunu Md. 148/C ve E'ye göre cezalandırılması istemiyle, Ahmet İnsel, Ali Bayramoğlu, Aydın Engin, Baskın Oran, Cengiz Aktar, Cengiz Algan ve Gencay Gürsoy'un imzalarıyla bugün Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına Genelkurmay Başkanlığı hakkında suç duyurusunda bulunuldu.
İMZA KAMPANYASI
Genelkurmay Başkanlığı'nın internet sitesinde, yerel yönetimlerde iki dilin kullanılmasına ilişkin BDP'nin önerisi ve tartışmalara ilşkin yayınlanan basın açıklaması ile ilgili olarak, internet üzerinden yaygın bir imza kampanyası başlatıldı
"Biz de Genelkurmay'ı Uyarıyoruz" başlıklı imza metni şöyle:
"Ülkemizde askerî darbe ve muhtıra için 27 Mayıs'tan beri tercih edilen Cuma günü (17 Aralık 2010), Genelkurmay internet sitesinde "basın açıklaması" adı altında yine emredici görüşlere rastlanmıştır.
Yerel yönetimlerin Kürtçeyi resmî dilin yanı sıra ikinci bir dil olarak kullanma tartışmaları siyaset düzleminde sürmektedir. Bu tarihini şaşırmış (anakronik) askerî müdahale, TBMM'nin yetkilerini gasp için talihsiz bir çaba, umutsuz bir meydan okuma girişiminden ibarettir. Türkiye 28 Şubat ve 27 Nisan gibi askerî disiplinsizlikleri ve suçları çoktan tarihe gömmüştür.
Dahası, demirbaşında silah bulunan kimi devlet memurları tarafından tehdit edici bir üslupla yayınlanan ve son paragrafında böyle yapmaya devam da edeceğini ilan eden bu müdahale, Askerî Ceza Kanunu Md. 148/C ve E'ye göre "1 aydan 5 yıla kadar hapis" gerektiren bir suçtur. Bu suçun duyurusu Cumhuriyet Savcılığı'na yapılmış bulunmaktadır.
Siyaset, dil veya edebiyatla uğraşmak Genelkurmay'ın üzerine vazife değildir. Bu devlet kurumunun tek vazifesi, Hükümet ve TBMM'nin talimatları doğrultusunda ülkemizi yurt dışına karşı savunmaktan ibarettir."
Metnin ilk imzacıları: Ahmet İnsel, Ali Bayramoğlu, Aydın Engin, Baskın Oran, Cengiz Aktar, Cengiz Alğan, Gencay Gürsoy, Ümit Kardaş
HUKUKÇULAR BİRLİÐİ VAKFI: GENELKURMAY TÜRKİYE'NİN SİYASETİNE MÜDAHALE ETMEK İSTEMİŞTİR
Hukukçular Birliği Vakfı, Genelkurmay Başkanlığının internet sayfası üzerinden yapılan açıklama ile yine ve yeniden siyasi söylem içerisine girerek Türkiye'nin siyasetine müdahale etmek istediğini savundu.
Hukukçular Birliği Vakfı'ndan yapılan yazılı açıklamada, genel seçimlere 6 ay kalmışken, iki dilli yaşam girişiminin zamanlamasının dikkat çekici bulunduğu ve oy hesapları ile yapıldığının düşünüldüğü ileri sürülerek, Ne var ki yasama ve yürütmenin başı olan organlar tarafından dile getirilen tepkiler siyasi olarak tabii karşılanabilir ise de ancak çağdaş demokrasi kriterlerine göre olağan olmayanın, askeri bürokrasini bir gündeminde yerini almadır ifadesi kullanıldı.
Açıklamada, Genelkurmay Başkanlığının internet sayfası üzerinden yapılan açıklama ile yine ve yeniden siyasi söylem içerisine girerek Türkiye'nin siyasetine müdahale etmek istendiği iddia edildi. Açıklamada şu görüşlere yer verildi:
Genelkurmay, devletin vatandaş tarafından yönetildiği değil vatandaşın devlet tarafından yönetildiği bir siyaset kültürüyle yetiştiğinden Kürtçenin tartışılmasını kesmek üzere böyle insan zihnini rahatsız eden bir müdahaleyi yine yapmıştır.
Türk Silahlı Kuvvetleri artık demokrasiyi özümseyerek sözde değil özde demokrat olmaları gerektiğini anlayarak söylenmesi gerekeni siyaset kurumuna, yargı kurumuna bırakmalıdır.
Siyaset yapmak askerin görevi değildir. Elinde silah olanın çıkıp da taraf olduğunu ilan etmesi toplum tarafından açıkça darbe tehdidi olarak algılanmaktadır.
Açıklamada, özünde devletlerin güç ve kuvvet kullanmasını gerektiren durumlarda, yasama ve yürütmenin ortak işlemi ile devreye soktuğu siyasi otoriteye bağlı olması gereken askerlerin, çok boyutlu sorunların çözümünde bir aktör olarak kendiliğinden devreye girmesinin, üniter devletin korunmasına hizmet etmeyeceği savunuldu.
Askerlerin siyasi olaylarda bu şekilde devreye girmesinin, toplum nazarında üniter devletin hukuk zemininde değil, askeri güçle korunduğu ve sürdürüldüğü izlenimi verdiği ileri sürülen açıklamada, bir ülke toplumunun bütün kesimlerinin birlikte yaşamasın ve medeniyetin nimetlerinden faydalanmasının ancak hukuk yoluyla gerçekleşebileceği belirtildi.
Açıklamada, şunlar kaydedildi:
Askeri bürokrasinin, siyasi bir organ gibi ülkemizin hukuki, siyasi, ekonomik ve sosyal sorunlarına müdahil olma alışkanlığını devam ettirmesi, toplumun kardeşlik ve farklılıklara saygı ve hukuk temelinde yükselen birlikte yaşama istek ve iradesini yok edecektir. Bu tür yersiz müdahalelerin devam etmesi korkarız gelecekte ülkenin bölünmesine neden olacaktır.
****************************************************
Yukarıdaki metne imza atan yandaş yalaka kalemşörlerin, elbette her kurum hakkında suç duyurusunda bulunma, dava açma hakları vardır.
Ne yapmış ki G.K.? PKK temsilcisi partinin iki dil söyleminin ülke bütünlüğünü zedeleyeceğini, G.K. olarak bu tür faaliyetlerde üniter devlet adına taraf olacağını belirtmiş. Bunda yanlış olan ne?
Kaldı ki, TBMM başkanı Şahin'de aynı yönde açıklamalar yapmış, "partileri kapatılır, sonuçlarına katlanırlar" demiştir. Şimdi, benzer söylemi G.K. yapınca, bu satılmış kalemlerin nereleri kaşınıyor da zırlıyorlar? Madem öyle, Şahin için de suç duyurusunda bulunsunlar.
Şimdi, PKK temsilcisi partinin geçenlerde düzenlediği sözde Demokratik Özerklik Çalıştayı'nda alınan kararların taslağındaki maddelere göz atalım;
(CNN TÜRK) -- Ahmet Türk ve Aysel Tuğluk'un başkanlığındaki Demokratik Toplum Kongresi, Özerklik Çalıştayı'nı Diyarbakır'da yaptı, gazeteciler ile sivil toplum örgütleri de oradaydı.
Ahmet Türk, çalıştayda yaptığı konuşmada, "Türkiye'nin en önemli sorunu olan Kürt sorununun çözümüne demokratik özerklik modelini öneriyoruz" dedi.
Önerilen bu model, çalıştayda iki gün boyunca konuşulup, tartışıldı ve sonunda üzerinde çok tartışılacak bir taslak açıklandı: "Demokratik Özerklik Modeli" taslağı...
O taslakta; "Hedef demokratik özerk Kürdistan'ın inşasıdır" denildi. Ve bu hedef için neler yapılacağı sıralandı.
Taslağın içeriği
Taslağ*gunöre özerkliğin inşası için 8 alanda örgütlenmeye gidilmesi planlanıyor.
Siyasal, hukuki, öz savunma, sosyal, ekonomik, kültürel, ekolojik ve diplomasi alanlarında örgütlenilecek
Örgütlenme tabandan yani köylerden başlayacak. Kadınlar ve gençler başta olmak üzere tüm kesimler meclisler oluşturarak yönetime katılacak. Yani demokratik özerklik yerellere devredilecek.
Taslaktaki en dikkat çeken bölüm ise "Demokratik Özerk Kürdistan Toplum Kongresi, Meclis'e kendi temsilcilerini göndererek ortak vatan politikalarına dahil olur. Ve kendisini temsil eden özgün bayrak ve sembollere sahiptir" ifadeleri...
Taslakta, daha önce de tartışılan öz savunma gücü için ise "vazgeçilmez" deniliyor ve toplumsal direnişi ifade ettiği açıklanıyor.
Ayrıca taslaktaki hedefler arasında Kürtçe'nin kamusal alanda kullanlması eğitim dili haline getirilmesi de var.
Demokratik Özerklik Hukuku'nun yeni anayadsa ve AB hukukunca tanınarak yasallığının sağlanması amaçlanıyor..
Ve önerilen bu modelin Türkiye'den başlayarak İran, Suriye ve Irak başta olmak üzere kürtlerin devletlerle ilişkisinde yeni bir dönem başalatacağı savunuluyor.
http://www.hurriyet....967.asp?gid=373
**************************************************************
Ne kadar masum talepler değil mi?! Hadi buyurun bakalım, savunun bu maddeleri...