Kemalizm mi?Atatürkçülük mü? .Tahir ÇALGÜNER
Kemalizm mi? Atatürkçülük mü?
Bu makale, aslında itiraf etmek gerekir ki, biraz zamansız yazıldı. Ne
"sağ"cıların, nede solcuların hatta anadan babadan kalma yöntemlerle "solculuk"
yapan "sahte sosyalistlerin" üzerine alınması ve de "anlaması" beklentisi içinde
değiliz. Gelecekte, "Mülkiyeden (!) birileri çıkar da "Gerçek Kemalist'lerin
akılları neredeydi denildiğinde, vereceğimiz bir cevabın olması açısından bu
makalenin sadece kayıtlara girmesi temel amacım. İşte o zamana kadar, önce
'Atatürk' yerine "Mustafa Kemal", sonra da "Atatürkçülük" yerine "Kemalizm"
kavramını kullanmaya devam edeceğim. (Hem biçim, hem de içerik olarak! ).
Önce 1923 Kemalizm Tanımlaması:
Kemalizm ;, Aydınlanma döneminin ürünü olan sağ ve sol evrensel değerleri aynı
anda kapsayan ve her iki değerler kümesini tek bir ulusal devlet potasında
içselleştiren, anti emperyalîst (bağımsız) yeni bir paradigmanın adıdır.
Kemalizm "Demokrasi" yerine rahatlıkla kullanılabilir. Kemalizm, Türk devriminin
bir ürünü olup, döneminin çok ötesinde "akılcı"(pozitivist) paradigmayı da
içeren bir "üst bilinç" devrimidir. Kesinlikle, Kemalizm bir üçüncü yol olması
nedeniyle Sosyalizme ( salt sosyalizm ) eşlenemez ve de indirgenemez. Kemalizm,
bir ideoloji olmasının yanında,yurttaşlık bilincini de içeren, düşünsel bir
paradigmanın 'bütüncül' (holistik) adıdır da aynı zamanda... Bilimsel Kemalizm,
özgün bir ekonomik doktirin ile de temellendirilmiştir ve iktidarı hedefler.
Nadir Nadi'nin Varsayımı;
"Solcu!! bir gazetenin kurucularından olan Nadir Nadi, "Ben Atatürkçü değilim"
adlı kitabında yıllardır vurguladığı bir cümlesi çok ilginçtir. Aynen
aktarıyorum; "Devrim ilkelerini, ( Kemalizm'i kastediyor 1920-1938 kasım) dimdik
ayakta tutmaya karar vermediğimiz surece çok partili demokratik rejimin
yurdumuzda yaşamasına olanak yoktur.
İlk bakışta şirin gözüken bu varsayımın, orijinal Kemalizm tanımlaması ile
karşılaştırdığında; hem teorik olarak hem de pratikte gerçekleştirilmesi
konusunda bazı mantıksal zorlukları vardır.
Şöyle ki;
1- Kemalist bir parti veya örgütlenme Sağ ve Sol düşünsel motifleri zaten
içeriyor ve içselleştiriyorsa, bunun yanında çok partili bir demokratik rejimde
yer alan
"Sağ ve Sol" partilerin kurulmasına gerek kalmayabilir. Kısacası; "Solculuk ve
"Sağ"cılık oyunu Kemalizm ve ilkelerinin hayata geçirilmesinde başlı başına bir
engel
haline gelebilir. Bu iki indirgenmiş ve parcacı yapılanma, Kemalizm kavramına
sahip çıkmada ve
benimsemede istekli olamayabilir. Her ne kadar yürekten! savunsalar da ! bazı
okları işlerine gelmeyebilir.
2- Zaten yaşanan olaylar ve Türkiye'nin geldiği nokta, Mustafa Kemal'in
"Kemalizm" çizgisinden çok uzaktır. Acaba varılan bu noktada, aksaklığın nedeni
sadece gericiler (dinciler) veya ikinci Cumhuriyetçiler midir ?
Bu noktada, temel hata şudur; "Kemalizm" yanlış yorumlanmakta yada işlerine
geldikleri gibi yorumlanılmaktadır. Hem "Atatürkçülük"! adı altında Kemalizm'i
dışlayan hem de aynı zamanda "Mustafa Kemale sahip çıkan (Sağ) ve (Sol) daki bu
anlamsız kutuplaşmanın aslında demokrasimiz açısından "patolojik" ve samimi
olmayan yan bir durum olarak yorumlanmaması için hiçbir neden yoktur. Zaten, bu
konuları çok iyi bilen Nadir Nadi'de "Ben Atatürkçü Değilim" derken şakayla
karışık acaba doğru mu söylüyordu diye düşünmekten kendimi alamıyorum.
Bir yol ayırımı:
"Salt" Sol'un, Kemalizm'i nasıl yorumlayarak "eklektik" bir yama gibi programına
yapıştırdığı Murat ÖNER 'in kitabında vurgulanıyor.
CHP'nin "post" kavgası yaşadığı birinci kurultayında şu tanımlama yapılmaktadır.
"Kurtuluş Savaşı, Batı kapitalizmine (?) emperyalizme karşı yapılmıştı. Bu
niteliğiyle, CHP sol bir parti idi" denilmektedir. Böylelikle "Ortanın
Solu"ndan, "Sol'a doğru kayış (yayılmacılık) başlamıştır.
Kemalist Devrimin sürdüğü 1938 Kasımına kadar geçen süre incelendiğinde
görülecektir kî; Zaten toplumsal yapıda bir işçi sınıfı yoktur. Dolayısıyla,
olmayan bir kesimin haklarını savunmayı "Sol"culuk olarak yorumlayan Kemalizm
kendisi değil, bizzat dönemin (CHP) yönetimidir. Solculuk kırk yıllık bir
politika olarak Kemalizm ile özdeşleştirilmiştir. (Tarih 1965) Kısacası pusula
şaşmıştır.
Çözüm: Yeniden Kemalizm
Kuvâyi Milliye ruhuna temelli "Kemalizm"in bir şubesi olarak çalışan CHP
yönetimi şunu iyi bilmelidir ki ; Ana bayii "Kemalizm"dir. Şubenin faaliyetine
istediği ve istendiği zaman son verilebilir. Görüleceği üzere, ben salt
"Sol'cuyum veya Sağcıyım diyen bir zihniyetin Kemalistliğinden şüphe etmek
gerekir. Kaldı ki, zaten bu kesimler nedense Atatürkçülük yapmayı "Kemalizm'e"
tercih etmektedirler. Günümüzde, bazı ileri derece zekalı Solcuların!, Atatürkçü
parti enflasyonu yaşanan bir ülkede yeni bir 'Atatürkçü parti kurulmalıdır!'
savlarını ise gülünç buluyorum.
Mustafa Kemal'in Leninden daha akıllı ve vizyonu geniş bir lider olduğu zaten
bilinen bir olgudur. Çağdaşının dün heykeli yıkılırken, Mustafa Kemal'in bugün
dimdik ayakta kalmasının temel nedeni budur.
Mustafâ Kemal "salt" sosyalizmi bir model olarak benimsememiştir. Üretim
açısından getirdiği modeli yeterli görmediği gibi birey hak ve özgürlüklerini,
demokrasiyi içermemesini de ülke amaçlarına uygun bulmuyordu. Devletçilik ve
Halkçılık ilkeleri Mustafa Kemal'in "ılımlı toplumculuk" fikrini yansıtmaktadır.
(Kışlalı, 1994). Avrupa Birliğinin Kemalizm raporuna göre Yeni Atatürkçülüğün
Sol - Kemalist geleneğin izlerini taşıyan yoğun bir anti emperyalist vurguda
olduğu belirtilmektedir. Belirtmeliyiz ki; sivil toplum kuruluşları arasında
yapılan bu anket çalışmasının "gerçek Kemalistleri" örneklem kümesine almaması
istatistik bilimi terimiyle söylersek büyük bir standart sapma verir.
(Araştırmanın hata payı büyüktür.)
Günümüzde işçi (emek) kesimi içinde geçerli olabilecek bir görüşü; Mustafa
Kemal, çiftçiler için zamanında şöyle dile getirmektedir; Milletimizin %80'i
çiftçidir. Öyleyse Halk Fırkası dendiğinde bu asıl kitle kastedilmektedir.
Yalnız çiftçilerim ve köylülerin haklarını sağlamak için öbür sınıflara karşı
parti mi kuracağız.? HAYIR. Köylünün düşmanı olabilecek olanlar kimlerdir.? Çok
çiftlikleri ve geniş toprakları olan insanlardır. Oysa, arkadaşlar bizim
ülkemizde böyle geniş toprakları olan kaç kişidir.? Ve acaba mevcut olan geniş
toprak ve çiftlik sahipleri düzeyinde her köylüye toprak vermek için ülkemizin
toprakları yetmez mi? bu cümle aslında, Kemalizm'in, ideolojiler yelpazesinde
nerede olduğunun açık bir göstergesidir. (Tabii ki anlayana!).Bir problemi , onu
yaratan bilinç düzeyi ile çözemezsiniz.Kemalist bir bılınç düzlemini,
iliklerimize kadar inen şekilde algılamamızı sağlayacak noktada
içselleştirmeliyiz.
Atatürkçüleştirilen bir Kemalizm, Kemalizm değildir. Aklın ve yüreğin, TEK ve
bütünsel ideolojisi, sivil toplum ve toplumsal örgütlerin çoğulculuğu ve
iktidarı denetlemesi, ihtiyacımız olan budur. Böylelikle, adeta bir "kooperatif
demokrasisi" içinde yönetilen idealist olmayan sivil toplum (dışı) örgütlerde
partilerin müştemilatı olmaktan kurtulur.
Böylelikle, sivil toplum örgütleri de Parti yandaşlığından, demokrasi
yandaşlığına doğru Kemalist iktidarı ve toplumu denetleyen ve çağcıl alternatif
çözüm üreten, gerçek "demokratik toplumsal mevziler" olarak gelişebilirler.
Çoğulculuk ve çok sesli siyasi yaşam, sivil toplum örgütleri ve iktidar
arasındaki karşılıklı etkileşime dayalı olarak gerçekleştirilmelidir.
Ahmet Taner Kışlalı' nın ifadeleriyle; "ölümünün 67. yıl dönümünde (Sağ) dan ve
(Sol) dan (!) en aşağılık saldırıların üzerinde yoğunlaştığı bir "diktatörü" (!)
en içten saygı ve sevgilerimle anıyorum. (Hatırlıyorum)
GENÇLİK, hitabendeki üzerini son kertede karaladığın son cümlenin anlamını ve
mesajını çok iyi biliyor!
Bilimsel Sosyalizme ve / veya Neo - liberalizme giden yolda Kemalizmi, İstanbula
giden varan otobüslerinin Bolu dağındaki konaklama tesisi olarak algılayan
kişilere de, Kemalizmin, iktidarı hedefleyen bir varış (destination) noktası
olduğunu da bu vesile ile hatırlatmak gerekebilir..
Kemalizm, güncel düşünsel bir ideoloji olmanın yanında bilimsel, hedefsel ve
aynı zamanda bütünsel bir bilme biçimidir.
A.B nin oynak ve Türkiyeyi dışlayan dış politikası ile Kemalizmin maalesef iç
kamuoyumuzda yaşadığı bu zorlu engelleme (uyum) süreci ve varoluş mücadelesi
aslında benzer kaderi paylasan iki sevgili gibi.
Bu açıdan; Tam Kemalist bir iktidar, hem Türkiyenin hem de A.B nin yolunu açması
açısından da varılması gereken samimi bir iktidar hedefi olarak görülmesi
gerekir. Aksi takdirde; Kemalizmi,ve Türkiyeyi
dışlamanın dayanılmaz kompleksi içinde, AB ve Türkiye daima birbirinin varlık
alanı dışında kalmaya mahkumdur.
Ağaçlara bakmaktan, ormanın güzelliğini göremeyen, Türkiye'deki dogmatik "Sol"
ve "Sağ" kemikleşmiş maskeli kafalara ve Bürüksel e sevgilerimle...
Tahir ÇALGÜNER -
Kaynakça: 1) Kışlalı, A., "Kemalizm, Laiklik ve Demokrasi" İmge yayınevi 3.
baskı 1994
2) Nadir. N., "Ben Atatürkçü değilim" Çağdaş yayıncılık 1996. 13. baskı
3) Öner, M., "Bir yol Ayırımı" 1976 Orkide basımevi.