KADER, KISMET, TALİH, HAYAT, ÇALIŞMAK
Hayatımızın yapı taşları rastlantılardır.
Kısmet denilen zillinin egemenliğini kabul edip rahat edeceğimize,
çaba denilen bir hödük ve akıl isminde bir snopla yola çıkarız hep.
Ve tabii çuvallarız.
Hayat tecrübelerin ne kadar azsa planların, programların ve prensiplerin o kadar çok olur.
-"Yat aşağı ve keyifle bekle," diyor Kısmet.
-"iyi veya Kötü her yazgının arkasında ben varım," diyor Ölüm.
Bunlardan daha ferah daha iyimser daha gönül açıcı başka ne olabilir?
Osmanlılar Büyük Filozoflardı.
Yine de
Hiçbir şey yapmayanların başına gelenler - kader
Bir şeyler yapanların başına gelenler ise - kısmettir.
Ona göre...
"Bu sizin için son çağrıdır".
Havaalanlarındaki bu anons dehşete düşürüyor beni.
"Bu sizin için son çağrıdır".
Nice filozofun kitabı, böylesine güçlü ifade taşıyan bir tek cümleden yoksun olduğu için unutuldu.
Para, sokağa atılacak kadar değersiz bir şey değildir.
Ama çalışarak kazanılacak kadar da değerli hiç değildir.
İlerleme:
Eski güzel günlere geri dönüşün artık mümkün olmayacağını anladığımız noktadan itibaren,
yürümek zorunda kaldığımız o acılarla dolu yola verdiğimiz şatafatlı isim.
Eskiden sadece çalışırken zamanımızı çalanlar, artık boş zamanımız için de rekabet halindeler.
Sinemaya mı gitsek, diskoya mı?
Yoksa ucuz bir tatille İtalya'ya mı?
Çünkü
Sırtını bir ağaca dayayıp yüzünü güneşe çevirmek Kapitalizme baş kaldırmaktır.
Uzanıp çimenlere bulutları seyretmek, kurulu düzene karşı en tehlikeli isyandır.
Herkes böyle beleşe kafa dinlerse Kapitalizm çöker.
Otel sahiplerinin, tur operatörlerinin, garsonların, komilerin velhasıl bütün sadık ve çalışkan kölelerin
üretme ve tüketme haklarını kimseye bedavaya yedirmez Kapitalizm.
Ve işte bu yüzden keser
mülkiyetini birilerine devredip
gölgesini satamayacağı her ağacı.
Avcı ve toplayıcı obalar günde iki saat çalışarak hayatta kalırlar.
Biz post-modernler ise günde on saat çalışarak iki yakamızı ancak ucu ucuna getirebiliyoruz.
Yirminci yüzyılın ilk yarısı pisipisine ölmekle geçti.
İkinci yarısı ise boşu boşuna çalışmakla.
Mutsuzluğunuzu azaltırsa bu bir ilaçtır.
Mutluluğunuzu arttırırsa uyuşturucu.
Mutluluk üstüne düşünmek, hele mutluluk için çabalamak kimseyi mutlu etmez.
Mutluluk her şeyden önce mutluluğu unutmaktır.
Gurur, beni benden ve bizden ve her şeyden ayıran şık ve mağrur bir duvardır.
Kimse eşit doğmaz.
Ama herkes eşit ölür.
İşte onun için ölüm, acı bir son değildir.
Hayatımızın yegane adil başlangıcı ve biricik fırsat eşitliğidir.
KADER, KISMET, TALİH, HAYAT, ÇALIŞMAK
Hayatımızın yapı taşları rastlantılardır.
Kısmet denilen zillinin egemenliğini kabul edip rahat edeceğimize,
çaba denilen bir hödük ve akıl isminde bir snopla yola çıkarız hep.
Ve tabii çuvallarız.
Hayat tecrübelerin ne kadar azsa planların, programların ve prensiplerin o kadar çok olur.
-"Yat aşağı ve keyifle bekle," diyor Kısmet.
-"iyi veya Kötü her yazgının arkasında ben varım," diyor Ölüm.
Bunlardan daha ferah daha iyimser daha gönül açıcı başka ne olabilir?
Osmanlılar Büyük Filozoflardı.
Yine de
Hiçbir şey yapmayanların başına gelenler - kader
Bir şeyler yapanların başına gelenler ise - kısmettir.
Ona göre...
"Bu sizin için son çağrıdır".
Havaalanlarındaki bu anons dehşete düşürüyor beni.
"Bu sizin için son çağrıdır".
Nice filozofun kitabı, böylesine güçlü ifade taşıyan bir tek cümleden yoksun olduğu için unutuldu.
Para, sokağa atılacak kadar değersiz bir şey değildir.
Ama çalışarak kazanılacak kadar da değerli hiç değildir.
İlerleme:
Eski güzel günlere geri dönüşün artık mümkün olmayacağını anladığımız noktadan itibaren,
yürümek zorunda kaldığımız o acılarla dolu yola verdiğimiz şatafatlı isim.
Eskiden sadece çalışırken zamanımızı çalanlar, artık boş zamanımız için de rekabet halindeler.
Sinemaya mı gitsek, diskoya mı?
Yoksa ucuz bir tatille İtalya'ya mı?
Çünkü
Sırtını bir ağaca dayayıp yüzünü güneşe çevirmek Kapitalizme baş kaldırmaktır.
Uzanıp çimenlere bulutları seyretmek, kurulu düzene karşı en tehlikeli isyandır.
Herkes böyle beleşe kafa dinlerse Kapitalizm çöker.
Otel sahiplerinin, tur operatörlerinin, garsonların, komilerin velhasıl bütün sadık ve çalışkan kölelerin
üretme ve tüketme haklarını kimseye bedavaya yedirmez Kapitalizm.
Ve işte bu yüzden keser
mülkiyetini birilerine devredip
gölgesini satamayacağı her ağacı.
Avcı ve toplayıcı obalar günde iki saat çalışarak hayatta kalırlar.
Biz post-modernler ise günde on saat çalışarak iki yakamızı ancak ucu ucuna getirebiliyoruz.
Yirminci yüzyılın ilk yarısı pisipisine ölmekle geçti.
İkinci yarısı ise boşu boşuna çalışmakla.
Mutsuzluğunuzu azaltırsa bu bir ilaçtır.
Mutluluğunuzu arttırırsa uyuşturucu.
Mutluluk üstüne düşünmek, hele mutluluk için çabalamak kimseyi mutlu etmez.
Mutluluk her şeyden önce mutluluğu unutmaktır.
Gurur, beni benden ve bizden ve her şeyden ayıran şık ve mağrur bir duvardır.
Kimse eşit doğmaz.
Ama herkes eşit ölür.
İşte onun için ölüm, acı bir son değildir.
Hayatımızın yegane adil başlangıcı ve biricik fırsat eşitliğidir.
EMRE YILMAZ IN ŞEYTANIN FISILDADIKLARI KİTABINDAN
Bu mesaj Marco Stanley tarafından düzenlendi. Düzenleme zamanı: 17.12.2009 - 01:43