Türkan Saylan Yapamadığı Savunmasını Yapıyor
#21
Gönderim zamanı 17.03.2011 - 10:52
Şimdi bu insanın yanlışları var mıdır? Elbette ki vardır. İnsandı sonuçta. Bence de "bana göre" bazı yanlışları vardı.
Ama şurada yazılanlara bakıyorum da hiç insafa vicdana sığmıyor anasını satayım. Allahaşkına pac; kadının doğlulara verdiği yardımı almamışsı. beyin yıkama "olabilirdi" deyip vurmaya çalışıyorsun. Bu ne biçim laftır Allah aşkına. İhtimalden bahsedip vuruyorsun ya. Biraz insaf. Ne yapılsın yani Türkiye'de hiç kimse doğu bölgesine yardım yapmasın mı?
Türkiye'de eğitim seviyesi en düşük bölge doğu bölgesi değil mi? O zaman öğrencilere burs vermek isteyen birisinin doğu bölgesine önem vermesinden daha doğal ne olabilir ki? Bu yerilecek değil takdir edilecek bir şey.
Yine doğu bölgesini bilenler bilirler ki orada herkes terör örgütünü desteklemiyor. Bununla birlikte yine o bölgedeki çoğu kişi de bir şekilde bu örgüt işine kıyısından köşesinden bulaşıyor. Bu örgütün tehditleriyle oluyor, baskılarıyla oluyor öyle oluyor böyle oluyor ama oluyor. Eğitim seviyesi düşük olan doğu bölgesindeki öğrencilere burs vermek isteyen bir kişinin de böyle şeylere, böyle insanlara denk gelmesi gayet normal. Bir insanın yakınının PKK'lı olması o insanın da PKK'lı olduğu anlamına gelmez ki. Önemli olan bunu bilerek ve isteyerek yapmış olması.
Öyle bir propaganda yapıyorlar ki sanki Türkan Saylan burs vereceği öğrencilerin PKK'ya destek veren kişiler olmasına özenle dikkat ediyormuş gibi bir hava estiriliyor. Bu en hafif tabirle ayıptır günahtır.
Ayrıca bir insan yardım yapacağı kişileri de kendisi seçebilir. Bu belki etik değildir ama kendi inisiyatifinde olan bir şey. Türken Saylan yardım yapacağı kişileri kendisi seçiyorsa başka yardım kuruluşları da yardım yapacağı kişileri kendi kafalarına göre seçiyorlar.
Tamam kimse kimseyi sevmek zorunda değil, sevmeyin eleştirmek istiyorsanız yine eleştirin de eleştirirken biraz vicdanlı olun kardeşim ya.
#22
Gönderim zamanı 17.03.2011 - 13:03
#23
Gönderim zamanı 17.03.2011 - 13:10
"kansız şerefsizz"
Bambaşkasınız yeminle.
#24
Gönderim zamanı 17.03.2011 - 13:47
#25
Gönderim zamanı 17.03.2011 - 23:18
[Bebeğim Öldü]
Hayatımın gerçek öykülerine ayrılan bir filmin soundtrack’ındayım
Bir yazar mıyım yoksa tek şiirlik şair mi?
Notumu verdi hocalarım nasihati koydum cebime
Ve zorda kalana dek çıkarmadım..
Ve ben bozuk paraydım anlaşılamadan çiklet oldum
Ve ben bütündüm yaramı sevgilimde bırakıp yarımı sokağa attım
Canımı yolda buldum canıma teslim ettim; canına okudum
Canıma kastım…
#26
Gönderim zamanı 18.03.2011 - 16:00
#27
Gönderim zamanı 18.03.2011 - 18:04
"la" süper bir "çocuksun"... Aynı stv medyasısın ne zaman fikrin çürütülse "tamam ama o bir ara yolda giderken yere tükürdüydü, ceza alması gerekmez mi" moduna giriyon...
Aslında bazı "insanları" ciddiye almamak lazım ki, "alınmamalısın"... İnandığın dinin başucu kaynağını aç ve oku bakalım birine bir iftira atmaknın cezası neymiş? Ha unutmadan orada habervaktimde yazdı, hoca efendinin yüce kanalları söyledi ifadesi kurtarmayacak sizleri...
İnanıyorsanız yaşayınız... İnanmıyorsanız da "insan olmanıza engel değil" bu... Biz inanmayanlar için zaten sorun yok siz düşünün...
Verdiğin linki dnlerken boşbakanının hizbullahçıları affettiğini, şehide kelle apoya sayın dediğini, özel yetkili korumalarla sınırda pkklı karşıladığını, bölücülerle el ele kol kola anadil mitingleri yaptığını, içerdeki köpeğin devleti"ni" tehdit etmeye cesaret salmasına izin verdiğini düşünebildin mi? veya Türkan saylan konusunda kılıçdaroğlunun af konuşmasını yapıştırırken "düşünemeyişinden" ötürü "la aha süperim nelerde buldum" moduna girip ayakların yerden kesildi mi?
Umarım yanlış anlarsın, ki bazı insanlara gerçekten had bildirmek gerekiyor ve ne yazık ki yüzsüz olup anlayamıyorlar... Bu düşüncemle yanlış anlamanı umut ediyorum...
"lekum dinikum veliyedin"
Bu mesaj _RomantizmA_ tarafından düzenlendi. Düzenleme zamanı: 18.03.2011 - 18:08
[Bebeğim Öldü]
Hayatımın gerçek öykülerine ayrılan bir filmin soundtrack’ındayım
Bir yazar mıyım yoksa tek şiirlik şair mi?
Notumu verdi hocalarım nasihati koydum cebime
Ve zorda kalana dek çıkarmadım..
Ve ben bozuk paraydım anlaşılamadan çiklet oldum
Ve ben bütündüm yaramı sevgilimde bırakıp yarımı sokağa attım
Canımı yolda buldum canıma teslim ettim; canına okudum
Canıma kastım…
#28
Gönderim zamanı 18.03.2011 - 20:31
#29
Gönderim zamanı 19.03.2011 - 11:57
Böyle kendinden veren İdealist insanlara Takoz koymak isteyen Kara yürekli Yobaz insanların çıkabileceğini tahmin etmek çok kolay, ki aynı nedenle ben bu mesajı buraya yazmamla, ülkede nasıl gerici bir zihniyetin var olduğunun anlaşılması bakımından çok da iyi oldu..
Burada birtakım nüanslar var ve elini vicdanına koyup rasyonalist düşünebilen her vatandaş bunları bir bakışta görebilir ki aramızda görebilenler de var..
Gayet açık ve net olarak da anlatmışlar. Bu sebeple fazla teferruata girmeyeceğim.
Aynı şekilde Göremeyenler veya görmek istemeyenler de var ki bunların durumu ise;
Yandaşlık denilen esaret ve KÖR CEHALETin onları KARA YÜRKELİ YOBAZIN Dine bakışı ile Dinden çıkarmasından başka bir şey değildir.
Bu kişiler için söylenecek çok şey var ama özetle şöyle söyleyeyim.
Din sizin elinizden gidiyor... O kadar oyuncak ettiniz ki onu! Ben düşündüm, daha da düşünürüm sizin yerinize de, eğer bir yardımım dokunabilecekse örümcek bağlamış zihinlerinize.
Siyaseten böyle düşündüğünüz ap açık görülüyor, Ama vefat etmiş bir kadının kemiklerini sızlatma hakkını kendinizde görmeniz, sizin gericiliğinizi göstermesinin yanısıra, dini nasıl da sömürüp, belli bir kesim üzerinden prim yapmak adına ''türban'' masalını uyduranlara da İFTİRACILARA da alet olduğunuzu kanıtlıyor.
Sınıra çadır kurup devletin bütün imkanlarını seferber edip hakim ve savcılarını seferber edip PKK militanlarını affedenlere ne dersiniz artık onu sizin VİCDANINIZA Bırakıyorum.
#30
Gönderim zamanı 21.03.2011 - 14:35
"""""""""""""""""""
Tam bir komedisin yani, DİN in sahibi ALLAH tır, bizim değil ki elimizden gitsin. )))))))))))))))))
#31
Gönderim zamanı 21.03.2011 - 14:38
Sınıra çadır kurup devletin bütün imkanlarını seferber edip hakim ve savcılarını seferber edip PKK militanlarını affedenlere ne dersiniz artık onu sizin VİCDANINIZA Bırakıyorum.
Peki onları bağrına basıp barınmasından beslenmesine ve en önemlisi eğitiminde katkıda bulunanlarla arada ki fark ne ben göremedim sen görebildiysen lütfen aydınlat
#32
Gönderim zamanı 21.03.2011 - 16:34
Bu söylemi sana söyleten DİNCİLİK denilen musibetten kaynaklanıyor.Tam bir komedisin yani, DİN in sahibi ALLAH tır, bizim değil ki elimizden gitsin. )))))))))))))))))
Dine bön bakmanızdan dolayı ister istemez içinizden gelenleri söylüyorsunuz.
İşte tam bu nokta; DİNCİ ile DİNDAR ayrımının yol kafşağıdır.
Yaratıcı; Dini İnsanlar için göndermiştir.
Kur'an'ın hitabı insan'adır
Beşeri olan insan Allaha kul olmak onun rahmetine nail olmak için uğraşır.
Kur'an ın bütün savaşı Dinsiz ile değil DİNCİ iledir.
Pratikte daha iyi anlayabilmen için şöyle söyleyeyim.
İslam dünyasına iyi bak.
Allah bütün rahmetini ve bereketini İslam dünyasının üzerinden kaldırmış.
Kan, gözyaşı, açlık, sefalet ve pislik içinde yuvarlanıp duruyoruz.
Daha ne olmalı ki!!??
#33
Gönderim zamanı 21.03.2011 - 17:04
Bu söylemi sadece siz söylemiyorsunuz. Aynı zihniyet koro halinde söylüyor.Peki onları bağrına basıp barınmasından beslenmesine ve en önemlisi eğitiminde katkıda bulunanlarla arada ki fark ne ben göremedim sen görebildiysen lütfen aydınlat
Eğitimli insan demek, düşünen, üreten insan dır.
Cahil insan ancak ve de ancak Evrimin ona verdiği gelişmişlik seviyesi ile düşünür ve hareket eder.
Suda başıboş dolaşan mayın gibidir.
Düşünmez düşünemez.
Onun yerine başkaları düşünür. Ne yapması gerektiğine Başkaları karar verir.
Sormaz, sorgulamaz.
Türkan Saylan'ın Doğu Anadolu için yaptığı fedakarlıklar ortada, bazıları buna yandaşlık diyorsa, bu onların kör cehaletinden ileri gelen bir durumdur. Türkan Saylan'ın doğu için çalışmaları PKK yandaşlığının aksine PKK karşıtlığıdır. Türkan Saylan Doğulu çocukların okumalarını sağlayarak onların PKK denilen illetin bir üyesi haline gelmemeleri için savaşmıştır.
Bu kıyıda köşede kalmış çocukları eğiterek olduğu yerden daha ileri taşımak niçin suç olarak görülüyor ki!
Terör için zır cahil insanlar, kullanılmaya daha müsait deği mi?? Hıı!!
Bu mesaj waranko tarafından düzenlendi. Düzenleme zamanı: 21.03.2011 - 17:14
#34
Gönderim zamanı 21.03.2011 - 17:24
Bu kıyıda köşede kalmış çocukları eğiterek olduğu yerden daha ileri taşımak niçin suç olarak görülüyor ki!
Terör için zır cahil insanlar, kullanılmaya daha müsait deği mi?? Hıı!!
"""""""""""""""""
bu sözlerini ispatlayacak belgeleri veya yazıları görebilirmiyim?
#35
Gönderim zamanı 22.03.2011 - 11:30
Asuman Özdemir olayıda asparagastı demi kadının çydd den istifa etme gerekçeside size göre eminim çamur izi kalsın misali,waranko kime ne anlatıyorsun bu ülkenin fakirlik sıralamasında ilk iki sırayı Kastamonu ve Bayburtun aldığından haberin var mı?
Burada kim ne isterse anlatsın isterse sayfalarca yazılar yazıp döksün hiç biri benim nazarımda türkan saylanı yaptığı işlerde sarf ettiği cümlelerde haklı çıkaramaz..
Ama şuda var ki ölmüş gitmiş birinin arkasından konuşmayı çokta etik bulmuyorum günahıyla vebaliyle kimine görede melek olup gitti..
Dedim ya varlığı benim için bir anlam ifade etmeyenin yokluğundan ne çıkar..
#36
Gönderim zamanı 23.03.2011 - 14:04
Biri ruh çağırma ritüellerinde kendinden geçip üç peygamberden birinden uhrevi mesajlar alarak geldiği makamdan mitinglere davet ediyor bizleri, biri de bilim ve ilimsel bakış terazisini çoktan şaşırmış, resmi misyonerlik iddiaları, yabancı firmaların büyük para destekleriyle ve “bizden” olup olmadığı bile meçhul bir aidiyetle “namaz yerine bale” diyor. iyibilgi biyografi
Alternatif bile olsa biyografiye “doğum tarihi” ile başlamak esastır! Ancak bu seferki istisnai bir durum… Zira Türkan Saylan’ın hayatına etki eden olaylar zinciri “doğum” ile başlamıyor.
Annesinin hamile olduğunu anlamasıyla başlıyor! Saylan hayatını anlattığı “Güneş Umuttan Şimdi Doğar” kitabında annesinin Müslüman oluşunun ani öyküsünü şöyle anlatıyor: “Annem bana hamile kalınca Müslüman oluyor. İngilizcesinden Kur’an’ı okuyor. İyi bir Türk gelini olabilmenin tüm koşullarını yaratmaya çalışıyor. Örneğin oruç tutardı. Biz hiçbirimiz evde oruç tutmazken o tutardı.”
Anlaşılıyor ki Saylan’ın annesi gayr-ı müslim. Bu bir şey demek değil. Ancak kendisi ne henüz belli değil.
Zaten resmi bilgiler de bu “tenakuzu” yansıtıyor. Saylan’ın doğum tarihi 1935 İstanbul. Ve fakat annenin Müslüman ismi aldığı “kesin” tarih 1936. Yani Saylan’ın hayatına ilişkin anlattıklarını “kılpayı” teyit ediyor.
Muhtemelen valide hanım, hamile kaldığını anlıyor, ama “doğurana kadar bekleyeyim” diyor ve sanırız Soyadı Kanunu’na da denk düştüğünden isim o zaman değişiyor. Yine de bu tarihlerde gariplik olduğunu not düşmek lazım. Düşününce anlarsınız!
Ama 1936 yılının kesin olduğunu tekraren söylemek lazım. Zira kaynak sadece Nüfus İdaresi değil! Milli İstihbarat Teşkilatı da aynı kanaatte. Bilmeyenler “ne alaka” diyebilir, geleceğiz.
Bir kişinin etnik veya din kimliğinin önemi var mı derseniz… Bir kişinin yok. Ama bu kişinin var. Ona da geleceğiz.
Efendim tam kayıt şu… Profesör Türkan Saylan’ın annesi hanımefendinin künyesi, Raber Ragman ve Mina Verlig kızı, 1324 (1908) Bermingen İngiltere doğumlu ve Katolik Hıristiyan “Lili Mina Raiman” olduğunu gösteriyor. Ancak kendi beyanlarına göre annesi Lilly “İsviçreli”. Burada kesin bir bilgi yok.
Dediğimiz gibi 1936 yılında ismini Leyla olarak değiştiriyor. Prof. Saylan'ın mesleği -malum- hekimlik. Hevesine erken başlıyor. 12 yaşında.
Daha ortaokuldayken köy hekimi olmaya karar veriyor. Yıllar boyunca Türkiye'yi karış karış gezerek cüzam hastalığını yok etmeye çalışırken hayatı öğreniyor ve gördüğü gerçeklere asla sırtını çeviremeyeceğini de anlıyor.
Beş çocuklu bir ailenin en büyüğü olarak büyüyen ve kardeşlerine hem annelik hem de ablalık yapan Saylan'ın sorumluluk bilinci belli ki yıllardan yadigâr. İki evlilik yapıyor… Kişiliğine ilişkin ilk karinelere buradan ulaşmak mümkün… “İlkinde dokuz yıl evli kaldım. Eşim belli bir düzeyde kalmak isteyen biriydi, öyle kaldı. Benimse kendimi geliştirme hırsım vardı. Onun beklentisi ev hanımı olmamdı. Anne de oldum, iş kadını da, ev kadını da. Bir tek o tablonun içinde eş bulunduramadım. İkinci eşimden de boşandım. Bir erkeğin her dakika yanımda olup beni sevmesini seçmedim. Bu bir tercih meselesiydi...” Tabii kocaları da dinlemek lazım ama bu alternatif biyografi Saylan’a ait!
Doktorluk vesilesiyle Türkiye’yi karış karış gezerken, bir sivil toplum hareketi başlatması gerektiğini fark ediyor. Biz burada bir satır yazıp geçiyoruz ama bu içsel evrim öyle kolay olmuyor. Binbir eziyet var öyküde.
Kendi dilinden anlatmak en iyisi; “Tıp fakültesi öğrencisiyken evlendim, 23 yaşında ilk çocuğumu doğurdum, tüberküloz geçirdim, ameliyatlar oldum, çocuklarımı büyüttüm. İki yıl çelik korse takarak okula gittim. Yani tıp fakültesini girdiğimden 10 sene sonra bitirdim. Uzmanlığımı kimsenin sevmediği deri ve zührevi hastalıklar konusunda yaptım. Bu konuda ihtisas yapan Türkiye'nin yedinci kadınıydım. İşçi Sigortaları Nişantaşı Hastanesi'nde çalıştım. Orada hiç tanımadığım işçi kesimiyle tanıştım. Aslında orada bir üniversite daha bitirdim diyebilirim. Bir günde 100 hasta bakardık.”
Anlaşılıyor ki sadece ruhi bir olgunluk serüveni değil, bir sınıf bilince edinerek de büyüyor Türkan Saylan. Esasen anlı şanlı akademik kariyeri “Prof” unvanını taşımasına rağmen akademik hayattan pek haz etmiyor.
“Akademik kariyeri hiç sevmiyorum. Hâlâ bir cübbem yoktur. Oradaki o küçük çatışmalar hoşuma gitmiyor.”
Saylan küçük çatışmaları sevmiyor. Büyükleri sevip sevmediğini ilerleyen zaman gösterecek. Fakat daha önce Saylan’ın mesleki hayatında çektiği sıkıntılara değinmek gerekiyor.
Saylan çok çalışıyor, erinmiyor, iğrenmiyor, hastanenin tozundan kirine, hastanın yatağından yarasına kadar hepsini kontrol ediyor. Yara sarmayı çok seviyor. Hastalarına iğnelerini bile kendisi yapıyor.
Fakat bu sıralarda kafasını cüzama takıyor. Bir yurtdışı burs buluyor ve “ana” vatanı İngiltere'ye gidiyor… 1976'da dönüyor. Ve cüzam işini üstlenmek istiyor.
İstanbul Lepra Hastanesi'ni kuruluyor. O zaman Türkiye'de kayıtlı 10 bin cüzamlı kişi var. Ve hastalıkla mücadelesine başlıyor. Dünyadan ve Türkiye'den cüzamı silme konusunda büyük başarı sağlıyor ve Gandhi Ödülü'nü kazanıyor. Böylece hekimlik akıp geçiyor. Nihayet 21 yıllık başhekimlik hizmetinden sonra 2002 yılında emekli oluyor “Türkan hoca”.
O şimdi Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği (ÇYDD) Genel Başkanı. Arnavutköy'de 25 yıldır oturduğu iki katlı ahşap evde yaşamını sürdürüyor.
Tabii bu yaşama hallice rahatsızlıklar da eşlik ediyor. Göğüs kanserinden kurtulduktan sonra karaciğerindeki rahatsızlık nedeniyle de tedavi görüyor. En son gündeme gelme vesilesi ise 14 Nisan’da Ankara’da yapılan Cumhuriyet Mitingi’nin benzerini 29 Nisan’da İstanbul’da düzenleyecek olması. Yani ulusalcı bir çizginin toplumsal önderliği yapacak.
Madalyon döner…
Buraya kadar bir “Cumhuriyet Kadını”nın “no-profile” biyografisini okudunuz… Karşınızda hayatını hastalara adamış başarılı bir hekim, sosyal konulara duyarlı bir insan, hayatı çetin dalgalarla yoğrulmuş, evliliklerinde bile huzuru bulamamış, keskin hastalıklarla yiğitçe mücadele etmiş bir dava kadını…
“Başkanlığını Profesör Türkan Saylan’ın yaptığı Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği hakkında, Atatürk İlke ve İnkılâplarını kalkan olarak kullanıp, birçok kişi ve kuruluştan yardım adı altında para topladığı, ilgili bakanlıklardan izin almaksızın yurtdışından yardım aldığı, hiç bir yasal dayanağı olmadan kamuoyuna kendisini sivil toplum kuruluşları birliği olarak tanıtan çeşitli dernek ve vakıflarla işbirliği içerisinde oldukları yönünde yapılan ihbarlar sonucu denetime tabi tutulmuş ve Dernekler Kanunu 62 ve 85/2 maddesine muhalefetten 5 Şubat 2001 tarihinde Maltepe Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusu yapılmıştır.”
Bu sert ithamlarla dolu satırlar Milli İstihbarat Teşkilatı, İstihbarat Başkanı Cemal Uzgören imzasıyla 24 Nisan 2001 tarihinde Başbakanlığ*gunönderilen iki sayfalık yazıdan alınmıştır… Yani devletin istihbarat kurumunun resmi belgesidir.
Profesör Türkan Saylan’ın bu metin hakkındaki görüşü de -o zamanlar- şudur; “Bahsedilen olay adaletin önünde bir konu. Bir görüş vermiyorum. İleride kitaplarımda bu konuyu anlatacağım”.
29 Nisan 2001 tarihli yorumsuz bir gazete metni daha… “Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği (ÇYDD) yöneticileri hakkında bölücülük yaptıkları gerekçesiyle dava açıldı. İl Emniyet Müdürlüğü, Defterdarlık ve Vergi Dairesi yetkilileri, İstanbul Valisi Erol Çakır'ın izni ile bir soruşturma yaptı. Soruşturma sonucunda 18 ayrı nedenden dolayı Cumhuriyet Başsavcılığı'na suç duyurusunda bulunuldu, yöneticilerle ilgili dava açıldı. Beyoğlu 5. Asliye Hukuk Mahkemesi'nde açılan davada, ÇYDD yöneticilerine yönelik en büyük suçlama ise 'bölücülük' suçlaması. Bölücülük dışında ÇYDD hakkında, eksik mal bildirimi, depremden toplanan paraları borsaya ve repoya yatırmak, yurtdışından izinsiz para transferi ve gayrimenkul bildiriminde usulsüzlük suçlamaları var.”
İlginç değil mi? Aslında bu iddiaların doğru olup olmadığı çok önemli değil. Bunlar devletle Saylan arasındaki konular. Aklanmış ya da bu iddialarla yaşamak zorunda kalmış olması bu metnin konusu kesinlikle değil.
Önemli olan Saylan’da bir gariplik olduğu… Şöyle ki.
İstanbul Teknik Üniversitesi Maçka Yerleşkesi'nde 'Türkiye'mizin çağdaşlaşma sürecinde laiklik' konulu toplantıda konuşan Saylan’ın entelektüel kalitesine ilişkin notlar, konuşmayı haberleştiren metinden izlenebiliyor.
"Biz Türkler hep akın etmişiz; yakıp yıkmışız, başkalarının yaptıklarını yakıp yıkmışız. Şimdi kendi yaptıklarımızı yıkıyoruz. Nedir bu alışkanlık. Biz yakıp yıkmak için var değiliz. Biz yaratmak, geliştirmek ve çağın üstüne geçmek için varız."
"Türkiye'nin bölünmesine, ırkçılığa yönelmesine, binlerce yıl öncesinin Arap ve İran âdetlerinin gelmesine karşıyız. Çocuklarımızın sıra üstünde namaz kılmasını değil bale yapmasını istiyoruz. "
Konuşmasında Gençlik Korosu'nu yöneten müzisyenin isminin Muhammed olmasından yakınan Saylan, "Gençlik Orkestrası'nı yaratan ve yöneten arkadaşımızın ismi Muhammed. Düşünebiliyor musunuz buradaki ironiyi?" yorumunu yaptı.
Cumhurbaşkanlığı ve genel seçimler nedeniyle Türkiye'yi zor günlerin beklediğini savunan Saylan, seçime katılacak partilerin sembolleri ile dalga geçti. Saylan şunları söyledi: "İnsanlar okuma yazma bilmesin ki parmak bassınlar. Seçim kâğıtları at, eşek, arı ve kuşlarla dolu. Bilinir ki okuma yazma bilmeyen çoğunluktadır ve onlar ancak parmak basarak oy verirler. Onların ağaları, tarikat reisleri çağırır ve biz ata, eşeğe, arıya ya da kuşa oy vereceğiz derler. Böyle bir topluluk nasıl kalkınır? Böyle bir topluluk cahil bırakılmıştır. Bizi yönlendirmek isteyenlere, bizi koyun sananlara karşı dikkatli olalım. Bu ülkedeki insanları siyah-beyaz diye ayırmak, vatansever veya vatan sevmeyen hain diye ayırmak kimin haddine'"
Burada dikkat çekmek istediğimiz nokta metnin içeriği değil. Üslubu. Saylan açık bir nefretle konuşuyor. Oysa Türkiye’de sözü dinlenir onlarca aydın aynı düşünceleri, sadece ülkedeki farklılıkları lezzet saymak, farklılıklardan nefret üretmemek adına çok daha medeni bil dille savunuyor.
Aslında sadece bu “dil” insanları siyah-beyaz olarak ikiye ayırıyor!
Ancak ikiye ayrılan sadece bu değil. Kamuoyu Saylan’ı “iki yüzüyle” tanıyor. Birincisi ilk başka anlattığı Saylan ikincisi ise bu iddia ve üslubun sahibi Saylan. Peki ama gerçek Saylan kim veya hangisi?
O zaman Saylan’ın yaptığı “işe” bakalım… Ayinesi iştir kişinin cümlesinden hareketle.
Saylan’ın başkanı olduğu ÇYDD, bütün faaliyetlerini Türkiye’nin hallice firmalarının bağışlarıyla yürütür. Bunda bir beis yok. Esasen dernekler böyle çalışır.
Peki bu firmalar hangileri? Danone, Metro Grosmarket, Turkcell, TNT Ekspres, Ericsson, Finansbank, İş Bankası, Mercedes-Benz vs… Fark etmiş olmalısınız. Çoğu yabancı sermayeli.
Ve yine hepsi biliyor olmalı ki Türkan Saylan ve dernek, “Atatürkçü gençler yetiştirme” misyonu taşıyor. Boynumuzun borcudur… Soru şu… Bu yabancı şirketler, kendilerine en çok karşı çıkan kesimlerin sözcülüğünü yapan bir derneğe niçin yardım yapar?
Veya tersten bakarsak… Yabancı sermayeyi “işgal güçlerinin sermaye ordusu” olarak gören bir ÇYDD, bunlardan nasıl destek ister? Bu da ayrı bir konu…
Patoloji…
Saylan hakkında daha birçok yazılmış ama dillendirilmemiş hakikaten inanılmaz iddia manzumeleri mevcut. Bunların hiçbirini yansıtmıyoruz.
Dediğimiz gibi bizi Saylan’ın alternatif biyografisi, yani aynaya baktığında kendi yüzünü nasıl gördüğü daha çok ilgilendiriyor.
Saylan, bu ülke insanlarının ezelden beri önem atfettiği manevi değerleri, kutsal saydıkları sözkonusu olduğunda saldırganlaşıyor. Zerafetten yoksunlaşıyor. Kibirli bir nefrete dönüşüyor. Bilim adamına ve bir bayana yakışmayacak şekilde kabalaşıyor.
“'Din'i, 'dogma' olarak kodlayan ve bilimsel bulmadığı için reddeden Saylan, Muhammet isminden rahatsızlık duyduğunu uluorta söyleyebiliyor.” Bu benzeşmenin bilim insanının ağzından çıkmasını garipsemiyor.
'Bu ülkede başörtüsü sorunu yoktur' diyerek, (dikkat; ‘başörtüsüne karşıyım’ değil!) gayet despot bir bakış açısıyla bir fikri değil, yaşayan kanlı canlı insanları yok sayıyor.
Bale ile namazı karşılaştırıyor ve bundan bale lehine bir çağdaşlık ölçütü çıkarıyor! (Dikkat ‘namaza karşıyım’ değil!) Bilim, biri sanat biri ibadet konusu iki eylemi kıyaslayabilir mi?
O halde apriori bir benzeşme de biz yapalım… Biri Ankara’da biri İstanbul’da “garaip” iki kadın, Serter ve Saylan, yalın biçimde “Cumhuriyet ilkelerine bağlı biz”lerin dili olabilir mi?
Biri ruh çağırma ritüellerinde kendin geçip üç peygamberden birinden uhrevi mesajlar alarak geldiği makamdan mitinglere davet ediyor bizleri, biri de, bilim ve ilimsel bakış terazisini çoktan şaşırmış, misyonerlik iddiaları, yabancı firmaların büyük paralarla desteklediği kimliğini ayakta tutmaya çalışarak, “bizden” olup olmadığı bile meçhul bir aidiyetle “namaz yerine bale” diyor…
http://www.iyibilgi....?haber_id=19701
#37
Gönderim zamanı 23.03.2011 - 16:12
işinize gelince MİT'i de devleti de tanırım, işinize gelmeyince devlet kötülerin elinde...
Kaypaksınız, (kaypaklardan özür dilerim)...
Aynı şekilde gazete manşetleri sizin ilahlarınız hakkında neler demişti hatırlayınız?
"İlginç"sin ve kendini zeki sanan sade bir "çoçuk"...
[Bebeğim Öldü]
Hayatımın gerçek öykülerine ayrılan bir filmin soundtrack’ındayım
Bir yazar mıyım yoksa tek şiirlik şair mi?
Notumu verdi hocalarım nasihati koydum cebime
Ve zorda kalana dek çıkarmadım..
Ve ben bozuk paraydım anlaşılamadan çiklet oldum
Ve ben bütündüm yaramı sevgilimde bırakıp yarımı sokağa attım
Canımı yolda buldum canıma teslim ettim; canına okudum
Canıma kastım…
#38
Gönderim zamanı 24.03.2011 - 11:04
Kendisini pek tanımam etmem özgeçmişi hakkında da gerçekten pek bir bilgim yok o yüzden kalkıpta ahkam kesmeyeceğim fakat ben kendisine karşı şu sözlerinden dolayı bir antipati besliyorum..
"Türkiye'nin bölünmesine, ırkçılığa yönelmesine, binlerce yıl öncesinin arap ve iran âdetlerinin gelmesine karşıyız. Çocuklarımızın sıra üstünde namaz kılmasını değil bale yapmasını istiyoruz. İnancın insanların iç dünyasında saklı olmasını istiyoruz."
"Gençlik orkestrası'nı yaratan ve yöneten arkadaşımızın ismi Muhammed. Düşünebiliyor musunuz buradaki ironiyi?"
''Biz hakiki din dersi almış bir kuşağız. Ben bir vatandaş gibi iyi bir din bilgisine sahibiyim" dedikten sonra "Burs verirken ayrımcılık yapmıyoruz; sadece kendi ülkümüz doğrultusunda hareket eden insanlara burs veriyoruz" diyerek kendi gözlerinde çağdaş olmayan (!) insanlara burs vermediklerini; ayrımcılığın daniskasını yaptığını düşündüğüm birisi kendisi..
Ayrıca ; Gençlik orkestrasını yöneten kişinin adının Muhammed olmasının ne kadarda ironik olduğunu söylemiş.. Halbuki Atatürk'ün tam isminin Mustafa Kemal Atatürk olduğunu gözden kaçırmış olmalı.. Biliyorsunuz Mustafa ismi Peygamberimizin isimleri arasındadır.. Belki bunu kendisi bile bilmiyordu.. Olabilir...
Son olarak ; lütfen şu terör örgütünün kısaltma harflerini de büyük olarak yazmayın. Anlamsız... Sinirimi bozuyor..
Kadın,erkeğin kaburgasından yaratıldı,ayaklarından değil...
Öyle olmuş olsaydı,ezilirdi..
Erkeğin başından da yaratılmadı,üstün olmasın diye..
Ama göğsünden yaratıldı,eşit olsun diye;
....kolun biraz altından,korunsun diye...
Kalp hizasından yaratıldı SEVİLSİN diye..
* * *
Kimlik gizli, hayaller gizli ve ben de gizli...
Susuyorum..
Ve seni sevdiğimi kimselere söylemiyorum..
(Böyle kalsın. Kimin değiştirdiğini anlarsın senn)
#40
Gönderim zamanı 24.03.2011 - 12:50
Neymiş annesi yabancıymışta müslüman adını geç almışta... Bunlar mı annesini suçlama göstergeleri ...
Gelelim dönemin mit kayıtlarında ismi geçmesine.Şimdi tarihlere bir bakalım yıl 1935-36 tahmin edin hangi tarihe çok yakın? Atatürk ün en önemli öngörülerinden birisi de buyd.İkinci dünya savaşının başlayacağını birkaç ay farkla tahmin etmişti. Yeni kurulumuş bir cumhuriyette tabii ki bu duruma hazırlıklı olmak için ilk başta yapılacak hareketi yapıp ülkedeki gayri müslümleri izlemişti.İkinci dünya savaşı başladığında ülke yaklaşık 15 yıllık bir cumhuriyet.
“Başkanlığını Profesör Türkan Saylan’ın yaptığı Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği hakkında, Atatürk İlke ve İnkılâplarını kalkan olarak kullanıp, birçok kişi ve kuruluştan yardım adı altında para topladığı, ilgili bakanlıklardan izin almaksızın yurtdışından yardım aldığı, hiç bir yasal dayanağı olmadan kamuoyuna kendisini sivil toplum kuruluşları birliği olarak tanıtan çeşitli dernek ve vakıflarla işbirliği içerisinde oldukları yönünde yapılan ihbarlar sonucu denetime tabi tutulmuş ve Dernekler Kanunu 62 ve 85/2 maddesine muhalefetten 5 Şubat 2001 tarihinde Maltepe Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusu yapılmıştır.”
neymiş efendim para toplamış.bakanlıktan izin almamış eee ..Sonuçta bu paraları ne yaptığı önemli.Kadın uğraşmış didinmiş para bulmak için.Bakanlığı çiğnemişse iyi bile yapmış da bu bölücü olduğunu ispatlamaz o zaman deniz feneri davasındakileride alın içeri bölücülükle yargılayın terör örgütü kurmakla itham edin.Bakın hem onlar paraları hayır içinde kullandıkları için değil paraları cukka ettikleri için suçlanıyor...
Saylan’ın başkanı olduğu ÇYDD, bütün faaliyetlerini Türkiye’nin hallice firmalarının bağışlarıyla yürütür. Bunda bir beis yok. Esasen dernekler böyle çalışır.
Peki bu firmalar hangileri? Danone, Metro Grosmarket, Turkcell, TNT Ekspres, Ericsson, Finansbank, İş Bankası, Mercedes-Benz vs… Fark etmiş olmalısınız. Çoğu yabancı sermayeli.
nedir şimdi bu? Nasıl bi haleti ruhiye.Hem dernekler böyle çalışır şirketler para bulur de sonra firma isimlerini say sonra da bakın hepsi yabancı sermaye de.Eee yuh yani.Sanırım siz de şeref ve haysiyet kısmında da sorun var.Ulen ülkede ki her kurumu yabancılara satmadı mı başbakanınız. Eğer Türkan Saylan ordan burs bulduğu için bölücü ise din düşmanı ise o zaman ülkenin her taşını toprağını yabancı sermayeye satan başbakan ne oluyor?
Aslında sorun bu parayı kime verdiği değil mi? İşte can alıcı yer. Kadını din düşmanı olmakla ile suçladıkları yer.Neymiş efendim türbanlılara burs vermiyormuş.Fethullahçılara metelik koklatmamış. Eğer bu bayan namaz kılmak yerine bale yapsınlar dedi diye türbanlılara burs vermiyor diye din düşmanı ise.Peki siz onun ve annesi ile yalan yanlış bilgiler yazarken, yayarken, sanki gerçekmiş gibi her yerde bunu anlatırken ne derece müslüman oluyorsunuz?Ne derece dine hizmet ediyorsunuz? Doğum tarihi ve annesinin adını alma tarihlerini öne çıkarırken, ne derece peygamber yolunda gitmiş oluyorsunuz?
Ne diyeyim, insana düşmanın bile onurlusunu özletiyorlar.
-------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Benzer Konular
Konu | Forum | Konuyu Açan | İstatistikler | Son Mesaj Bilgisi | |
---|---|---|---|---|---|
Dünya çekirdeği 2,5 milyar yıldır yeryüzüne sızıntı yapıyor |
Bilim & Teknoloji Haberleri | Haberci |
|
|
|
Samsung kendi drone'unu mu yapıyor? |
Bilim & Teknoloji Haberleri | Haberci |
|
|
|
Ufak Tefek Cinayetler Bölüm 8: Edip İntikam Planları Mı Yapıyor? |
Diziler | hüfyaa |
|
|
|
Akıllı Kulaklık 40 Dilde Simultane Çeviri Yapıyor! |
Bilim & Teknoloji Haberleri | hüfyaa |
|
|
|
Comoe şempanzeleri su içmek için pipet yapıyor |
Bilim & Teknoloji Haberleri | Haberci |
|
|
19 kullanıcı bu konuya bakıyor
0 üye, 19 ziyaretçi, 0 gizli