“İnsanın, tuzakları fark etmek için tilki, kurtları korkutup kaçırtmak için de aslan olması gerekir.”
Niccolò MachiavelliNiccolò Machiavelli’nin 1513’te kaleme aldığı, ama ölümünden sonra, 1532’de yayınlanabilen Prens, daha ilk günden başlayarak günümüze kadar gelen bir tartışma başlattı. Prens, devlet yönetiminde amaca ulaşmak için her yolun geçerli olduğunu savunan bir el kitabı mıydı, yoksa devletin ve iktidarın gerçek doğası üstüne felsefî ve siyasal bir başyapıt mı? Prens, kimilerince “şeytanın kitabı” olarak nitelendi, kimilerince de gerçekçi siyaset kuramının bir başyapıtı olarak. Ama devlet yönetme sanatının en temel kaynaklarından birini oluşturan Prens, beş yüz yıla yaklaşan bir zamandır yönetenlerin de, yönetilenlerin de okumadan edemedikleri bir kitap oldu.
Yalnızca siyasal içeriğiyle değil, edebî üslubuyla da klasik edebiyatın ölümsüz metinleri arasına giren bu benzersiz kitabın Kemal Atakay’ın İtalyanca aslından yaptığı çevirisini, yazar ve yapıt üstüne kapsamlı bir inceleme ve açıklayıcı notlar eşliğinde sunuyoruz.
“Prens, yayımlandığı andan başlayarak, hararetli tartışmalara yol açtı. Özellikle İngiltere ve Fransa’da kitabın içeriği ahlakçıların saldırısına uğradı. Bazı kilise adamları, kitabı şeytanın eseri olarak nitelendirdiler, yazarını ise pagan bir anlayışı savunmakla, kötülük kaynağı olmakla suçladılar. Bu süreç içinde Makyavelci, Makyavelcilik terimleri doğdu... 16. yüzyılda, genellikle tanrıtanımaz, hatta Hıristiyan karşıtı olmakla suçlanan Machiavelli’nin bütün yapıtları Katolik Kilisesi’nin ‘Yasak Kitaplar Dizisi’ne konuldu. Prens’e yönelik güçlü bir eleştiri de, Prusya Kralı II. Friedrich’in yazdığı Anti-Makyavel’di... Ne var ki, aynı dönemde Hume, Rousseau ve Montesquieu gibi düşünürler, Machiavelli’yi siyasal zorbalığın doğasını açığa vuran bir düşünür olarak görüyorlardı... 20. yüzyılda, Prens’i bir yergi olarak yorumlayanlar da, Machiavelli’yi cumhuriyetçiliğin ve özgürlüğün savunucusu olarak görürler; zorbalığın işleyişini betimlemesindeki amacın, bu zorbalığa direnebilmek olduğunu belirtirler.”
Kemal Atakay