Ne Okuyorum?
#601
Gönderim zamanı 06.12.2009 - 02:37
aplam sesli kitap yapıyo da
keşke yalnız bunun için sevseydim seni"
#602
Gönderim zamanı 06.12.2009 - 02:42
.....
Ne okuyorum ?
10-12 tane kitap var elimde. Liste yapıp tavsiye alacağım sizlerden.
#603
Gönderim zamanı 06.12.2009 - 02:50
keşke yalnız bunun için sevseydim seni"
#604
Gönderim zamanı 06.12.2009 - 03:47
Kazanan Yalnızdır’da Paulo Coelho, On Bir Dakika ve Zâhir’de öne çıkan temalara geri dönüyor. İçinde yaşadığımız dünyada, lükse ve ne pahasına olursa olsun başarıya olan bağımlılığımızın, yüreğimizin sesine kulak vermemizi engellediğini anlatıyor bize.
Coelho okuru bu defa, kendi deyimiyle Süpersınıf’ın hayallerin gerçeğe dönüştüğü sinema ve moda dünyasına girebilenlerin– toplandığı Cannes Film Festivali’ne götürüyor. Bu ayrıcalıklı sınıfın bazı üyeleri zirveye ulaşmıştır ve konumlarını yitirmekten korkarlar: para, güç ve ün tehlikededir: çoğu insanın, bedeli ne olursa olsun, uğruna her şeyi yapmaya hazır olduğu değerler.
Kitabın kahramanları bu modern gösteriş dünyasında buluşur: Rus milyoner İgor, Ortadoğulu moda devi Hamid, başrol peşinde Amerikalı aktris Gabriela, hayatının vakasını çözmeyi uman dedektif Savoy ve başarılı bir mankenlik kariyerinin eşiğindeki Jasmine. Dayatılan türlü hayalin yarattığı kargaşada, kendi kişisel hayalini belirlemeyi ve gerçeğe dönüştürmeyi kim başaracak?
"YURTTA SULH, CİHANDA SULH"
’Düşüncenin üstesinden gelemeyen‚ düşünenin üstesinden gelmeye çalışır.
Paul Valéry
#605
Gönderim zamanı 09.12.2009 - 00:46
(?)
#606
Gönderim zamanı 09.12.2009 - 10:53
bu aralar köy romanlarına sardım ben.
.....
Osmanlı imparatorluğunun aşiretliğideki yaşam tarzı, adaletleri gelenek ve görenekleri konu edilerek nasıl devlet olma mertebesine yükseldiğinin destansı bir ifade tarzı ile okuyucuya verilmesi sözkonusudur.
Eserde Osmanlı imparatorluğunun aşiretlik devrine inilerek Söğüt’teki yaşam tarzı dikkatlere sunulmuştur. Bu mekan içerisinde Osmanlı imparatorlğunun yükselmesine sebep olan tarihi şahsiyetler dahil edilmiştir. Bu şahsiyetler içinde Osmanlı aşiretinin kurucusu ertugrul Gazi ile oğlu Osman Bey ve onun oğlu Orhan Bey mütelaa edilmektedir.
#607
Gönderim zamanı 09.12.2009 - 12:47
Hüzün Nedeniyle Kapalıyız - Kostas Mourselas
.....
Küçük bir kasabada yaşayan bir grup insan; akrabalar, arkadaşlar, tanışlar.. Herkes kendi kıskacında kıvranmakta, bu dar çevrenin sıkıcı, delici gözlerinden, ne olacağı çok önceden belirlenmiş gibi duran sakinliğinden kaçmaya, daha zengin, daha dolu bir hayat kurmaya çalışmaktadır. Ama düşledikleri yerler birer kartpostal resmidir çoğu kez, ya da tutunarak uçmak istedikleri insanlar birer gölge.. Küçük Akdeniz kasabası, renklerini içinde saklayan, görünenin dışında en az bir de gizli kapaklı hayatları olan sakinlerinin ani cinnetleriyle çalkalanmaktadır: Kaçmayı başaranlar, içlerindeki ateşe teslim olanlar, hüzünlerine neden olarak gördüklerini öldürmeye çalışanlar, korkunç bunaltıya dayanamayıp aklını kaçıranlar, esrarengiz yabancılar, söylentiler, dedikodular.. Geleneklere, "olması gerekenlere", "uygun görünenlere" karşılık, içimizden fışkırıp gelenler kısacası.. İnsanlık halleri..
keşke yalnız bunun için sevseydim seni"
#608
Gönderim zamanı 09.12.2009 - 15:02
#609
Gönderim zamanı 09.12.2009 - 15:08
Belki, sonunda, önemli olan, boyuna "uzak" olandan daha da uzaklaşmağa; "yakın" olana daha da yakınlaşmağa çalışmak yerine, tersini de -evet, yalnızca "denemiş" olmak için de olsa-, bütün eksikliği ve fazlalığıyla, bütün hafifliği ve ağırlığıyla, denemek... Burada, bu, deneniyor... -oruç arıoba- Bu cilt içinde biraraya getirilen iki kitap, Ateş Yakana Kılavuz ve Kut Arayana Kılavuz, daha önce yayımlanmış olan "uzak" adlı cilt içinde biraraya getirilen Tavşan Besleyene Kılavuz ve Özlem Çekene Kılavuz adlı iki kitapla birlikte; ikili / dörtlü bir bütünlük içinde düşünülmelidir.
#610
Gönderim zamanı 09.12.2009 - 15:08
Yeniçeriler kapıyı zorlarken, Uzun İhsan Efendi hala malum konuyu düşünüyor, fakat işin içinden bir türlü çıkamıyordu... "Rendekar doğru mu söylüyor? Düşünüyorum, öyleyse varım. Oldukça makul. Fakat bundan tam ersi bir sonuç, varolmadığım, bir düş olduğum sonucu da çıkar. Düşünen bir adamı düşünüyorum. Düşündüğümü bildiğim için, düşlediğim için, düşlediğim bu adamın da varolduğunu biliyorum. Böylece, o da benim kadar gerçek oluyor. Bundan sonrası çok daha hüzünlü bir sonuca varıyor. Düşündüğünü düşündüğüm bu adamın, beni düşlediğini düşlüyorum. Öyleyse gerçek olan biri beni düşlüyor. O gerçek, ben ise bir düş oluyorum." Kapı kırıldığında Uzun İhsan Efendi kitabı kapadı. Az sonra başına geleceklere aldırmadan kafasından şunları geçirdi: "Dünya bir düştür. Evet, dünya... Ah! Evet, dünya bir masaldır."
#611
Gönderim zamanı 09.12.2009 - 18:11
Judith McNaught
#612
Gönderim zamanı 09.12.2009 - 18:12
<º))))><><((((º>
#613
Gönderim zamanı 11.12.2009 - 15:01
Dan Brown; Da Vinci Şifresi, Melekler ve Şeytanlar'dan sonra Kayıp Sembol’de insanlığın yüzyıllardır beklediği bir gerçeğin peşinde... Harvard Simgebilim Profesörü Robert Langdon, Kongre Binası'nda konferans vermesi için yakın bir arkadaşından davet alır. Ancak, Washington'a varır varmaz oldukça garip bir durumla karşı karşıya kalan profesör, kendini korkunç bir oyunun ortasında bulur. Kongre Binası’na bırakılmış olan bir sembolün -yakın arkadaşı Peter Solomon'ın kesik eli- varlığını haber veren bir telefon, Langdon'ı hiç de yabancısı olmadığı bir dünyaya davet etmektedir. Antikçağlarda kullanılan bu sembolik çağrı, daveti alan kişiyi ezoterik bilgeliğin hüküm sürdüğü, çok eskilerde kalmış kayıp bir dünyaya sürükleyecektir. Sonu belli olmayan bu mistik daveti arkadaşını kurtarmak için kabul eden Langdon, bir anda masonik sırların, saklı kalmış tarihin ve o güne dek görmediği yerlerin gizli dünyasında inanılmaz bir gerçekle yüzleşmek zorunda kalır. Artık cevaplanması gereken sorular vardır: İnsanlığın Altın Çağı, açılmaması gereken bir kapının aralığından sırlarıyla birlikte yok mu olacak, yoksa hikmetin ışığında tüm soruların cevapları mı bulunacaktır?...
#614
Gönderim zamanı 13.12.2009 - 01:28
???
:=)
#615
Gönderim zamanı 13.12.2009 - 20:31
sabahın köründe uyanınca yapcak bişiler aradım gözüme ilişti biraz göz gezdirip bırakcaktım
bitmeden bırakamadım
müthişti
Yirmi yıl önce, yaz kampındaki dört genç bir gece yarısı ormana girmiş; sonrasında ikisi ölü bulunmuş, diğer ikisinden de bir daha haber alınamamıştır. Ancak şimdi, hayatları allak bullak olan bu dört aileyi yeni gerçekler beklemektedir.
New Jersey, Essex savcısı Paul Copeland kız kardeşini ve karısını kaybetmenin acısını yüreğine gömmüş, kendini altı yaşındaki kızına adamıştır. Aile hayatının sorumlulukları ve fırtınalı meslek yaşantısı geçmişteki acılarını biraz olsun unutmasına yardımcı olmaktadır. Ancak bir tecavüz davasının izini sürerken ortaya çıkan bir cinayet kurbanı Copeland'in geçmişe gömülmüş sırlarını tekrar toprak üstüne çıkarmak üzeredir.
Bu kurban kız kardeşiyle birlikte ortadan kaybolan kampçılardan biri midir? Kız kardeşi hâlâ hayatta olabilir mi? Copeland yirmi yıl önce, masumiyetini kaybettiği o yaz günü geride bıraktığı her şeyle yeniden yüzleşmek zorundadır. İlk aşkı Lucy, onları terk edip giden annesi, kardeşlerden bile saklanan aile sırları... Copeland neleri toprağın altında bırakacağına ve hangi gerçekleri aydınlığa çıkaracağına karar vermek zorundadır artık.
"Coben hedefi on ikiden vuruyor Ustaca örülmüş karakterle ve büyük bir gözlem gücünün eseri olan ayrıntılar."
-Publishers Weekly-
"Tam bir meydan okuma, başından sonuna kadar keyifli bir yolculuk ve son derece sürpriz bir son"
-Maggie Griffin-
"Zekice gözlemler, unutulmaz çizgilerle ölümsüzleşmiş karakterler ve sürprizlerle dolu bir kurgu."
-The Atlanta Journal and Constitution-
"Hayranları Edgar ödüllü yazar Harlan Coben'ın son romanına bayılacaklar..."
-The Midwest Book Review-
"Baş döndürücü bir aksiyon. Sürükleyici diyaloglar. Olağanüstü düğümlerle birbirine bağlanan bu kitabı bir solukta okuyacaksınız."
-Toronto Star-
"Sürprizlerle dolu asla tahmin edemeyeceğiniz bir son. Harlan Coben gerilim romanlarına yepyeni ve heyecan dolu bir soluk getiriyor."
-The Armchair Detective-
"Coben'in karakterleri kelimelerle hayat buluyor. Böyle bir başarı ancak gerçek bir yazım yeteneğiyle mümkün olabilir."
-The Sprinfield Leader-
Yoktun ve Tanrı bu ihtimalden hiç bahsetmemişti....
#616
Gönderim zamanı 16.12.2009 - 17:31
son yüzlüğe girdim.
kefere iyi yazıyor ha.
#617
Gönderim zamanı 16.12.2009 - 18:06
Ben 69. bölüm, 282. sayfadayım.
#618
Gönderim zamanı 16.12.2009 - 18:35
da vinci daha mı sürükleyiciydi sanki ne
#619
Gönderim zamanı 16.12.2009 - 18:52
#620
Gönderim zamanı 16.12.2009 - 19:08
Deniz Kavukçuoğlu - Alageyik sokağı bir liman mıydı ?
resim ekleme , kitap kapağı monte etme gibi yeteneklerim yok..
o yüzden kendi imkanlarımla tanıtayım kitabı ?
"Alageyik sokağı bir liman mıydı ?" Deniz Kavukçuoğlunun "Sen vatan haini misin baba ?" ile devam eden 2 anı kitabının ilki. 60'lı yılların Türkiyesinde başlayan bu serüvende birçokları için çook gerilerde kalmış İstanbul cennetini, 70'li yıllarda politize olan gençliği o yılların dilini , raconlarını içten sıcak ama sağlam bir kalemle anlatıyor Deniz hoca.
"Türkiye yurttaşlığından atılmış , vatansız kalıp anayurduna bir türlü dönemeyen yetişkin bir yazarın, Avrupa'nın çeşitli kentlerinde geçen sürgünlük anılarını dile getiriyor. Her zaman edebiyatın temel taşlarından biri olan "hüzün" , yurt özlemi içinde kıvranan yazarın satırlarına öylesine sinmiş ki.Dramatik hatta trajik diyebileceğim bir takım yaşantılatı dile getirirken bile , ironik , yer yer komik ayrıntıları öylesine güzel sahneliyor ki Kavukçuoğlu.Bazı bölümleri okurken bir Çehov mizahı inceliği yaşadım."
diyor Erdal Öz kitabın tanıtım yazısında...
seriyi bitireyim son sözümü gelir söylerim )))
Benzer Konular
Konu | Forum | Konuyu Açan | İstatistikler | Son Mesaj Bilgisi | |
---|---|---|---|---|---|
Ne okuyorum? |
Geri Dönüşüm Kutusu | Gölge |
|
|
|
Ne okuyorum? |
Geri Dönüşüm Kutusu | REBEL |
|
|
31 kullanıcı bu konuya bakıyor
0 üye, 31 ziyaretçi, 0 gizli