İçerik değiştir



* * * * * 1 Oylar

Ne Okuyorum?


  • Yanıtlamak için giriş yapın
bu konuya 731 yanıt verildi

#621 antiqa

antiqa

    Burası olmadan yaşayamaz

  • Yöneticiler
  • 7.424 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay

Gönderim zamanı 16.12.2009 - 19:25

Bana pek sürükleyici gelmedi bu. Melekler ve Şeytanlar daha iyiydi sanki. :D


Ben sadece da vinci şifresini okudum be adamın. simdi de bunu okuyorum işte. güzel işte sürükleyici.

#622 Can Ka No Rey

Can Ka No Rey

    Burası olmadan yaşayamaz

  • Yöneticiler
  • 9.354 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay

Gönderim zamanı 16.12.2009 - 19:27

Tamam kanka öyle diyorsan öyledir. :D

#623 antiqa

antiqa

    Burası olmadan yaşayamaz

  • Yöneticiler
  • 7.424 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay

Gönderim zamanı 16.12.2009 - 19:39

ya bi de şöyle bir şey var. şimdi böyle birden bire çıkış yapan adamların yeni yapacağı işlerde aynı başarı ve dahi daha fazlası beklenir. ama hiç de ilk çıkıştaki başarı sağlanamaz.
bu genelde böyle benim gördüğüm. herifçi de da vinci şifresiyle acayip bir çıkış yakaladı. adamı dan brown deyince kimse tanımıyor ama da vinci'nin yazarı deyince herkes tanıyor.
işte hal böyle olunca insanlar da vinci şifresi'ni de aşan bir roman bekliyorlar.
bu da olmuyor işte. bence 40 roman yazsa yakalayamaz daha o başarıyı bu herif hiç bir romanında, artık hep da vinci şifresi'nin yazarı olarak kalacak.. :D

#624 antiqa

antiqa

    Burası olmadan yaşayamaz

  • Yöneticiler
  • 7.424 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay

Gönderim zamanı 21.12.2009 - 17:02

klasik romanlara devam ediyorum;

Gönderilen Resim

"Kurtlukta düşeni yemek kanundur" korkusunu her an enselerinde hissederek yaşayan köşeye kıstırılmış, kendileriyle ve geçmişleriyle, içinde bulundukları zamanla hesaplaşan insanları anlatıyor Kemal Tahir, Kurt Kanunu�nda. Cumhuriyetin en bunalımlı dönemlerinden biri olarak değerlendirilen "İzmir Suikasti" olayına karışan ve karıştırılanların dramı olarak da okunabilecek roman, İttihatçılar arasındaki iktidar kavgasını ve tasfiye sürecini de acımasız bir yalınlıkla ve özeleştiriyle ortaya koyuyor. Esir Şehir Üçlemesinde taşıdığı umudu Yol Ayrımı�nda yitirmeye başlayan Kemal Tahir, Kurt Kanunu�nda mücadelenin kime ve neye karşı yapıldığının pek de öneminin kalmadığı günleri "hayal kırıklığını satır aralarına gizleyerek" ustalıkla betimliyor.

bu bitmek üzere. bu bitince aşağıdakine başlayacağım.

Gönderilen Resim

"Esir Şehir Üçlemesi" edebiyatımızın güçlü ve klasikleşmiş ismi Kemal Tahir'in başyapıtlarındandır. Her büyük ve klasik yapıt gibi, bir ya da birden çok problematiği mükemmel bir biçimde işleyen bu nehir roman dizisinin ilk kitabı olan "Esir Şehrin İnsanları"nda Kemal Tahir, Mütareke Dönemi Osmanlı aydınının ve İstanbul'unun destansı direnişinin ve mücadelesinin benzersiz bir fotoğrafını çekmektedir. Kurtuluş Savaşı öncesinin anlatıldığı pekçok roman yazılmıştır kuşkusuz, ama hiçbiri bu denli edebi ve ölümsüz olamamıştır. "Türkiye'yi, Türkleri sahiden tanımak isteyen yerli yabancı herkes Kemal Tahir'i okumak, anlamak zorundadır."

#625 Eylül

Eylül

    Harabenin Meleği

  • Dokunulmazlar
  • 10.820 Mesaj

Gönderim zamanı 23.12.2009 - 10:26

Gönderilen Resim
KİTABIN ADI : EYLÜL
KİTABIN YAZARI : MEHMET RAUF
YAYIN EVİ : HİLMİ KİTABEVİ
BASIM YILI : 1946

Kitabın Konusu

Süreyya ve onun karısı Suat ve akrabaları olan Necip Bey ile aralarında geçen olayları anlatmaktadır.

Kitabın Özeti

Süreyya ve karısı Suat’ la birlikte babasının evinde oturmaktadır. Ama bu halden memnun değildirler. Babası hem yaşlı, hem dediği dediktir. Onun yüzünden her yaz bir tane taş ocağına benzeyen köye gelirler ve orada sıkıntıdan patlarlar. Suat bu arada başka olaylardan da sıkılmaktadır. Suat’ ın kardeşi Hacer akrabası olan Necip Bey’ le gönül eğlendirmektedir. Hacer evli ve eşi de onun için herşeyini verecek nitelikte bir eştir. Daha sonraları Suat ile Süreyya birlikte mutlu bir şekilde yaşayabilmenin yolunu aramışlar ve bulmuşlardır. Suat Hanım gizlice babasından para isteyip eşi için bir yalı kiralar. Kocası bu duruma çok sevinir.

Necip de hem dostarı hemde akrabaları olarak Suat ve Süreyya’ nın yanına gelir. Süreyya için yelkenle gezmek ve balık tutmak vazgeçilmez bir zevktir. Süreyya bu alışkanlıklarını sürdürürken Suat da Necip’le birlikte piyano çalmaktadır.

Başbaşa geçen bu uzun yaz tatilinin sonlarında Necip Bey birşeylerin olduğunu, Suat Hanım’a aşık olduğunu anlar. Bu durumdan kurtulmaya çalışsada başarılı olamaz. Sonunda çare olarak onların yanından ayrılmaya karar verir. Giderkende Suat’ın eldivenlerinden bir tanesini izinsiz olarak hatıra olması için alır.

Daha sonraları Necip’in tifoya tutulduğu öğrenilir. Süreyya ve Suat buna çok üzülürler. Tehlike devresi geçince Necip’in yanına giderler. Necip hastalığın etkisiyle sinir yorgunluğu içerisindedir. Hacer Necip’in hastalığı sırasında yanında bulunmuş ve o sıralarda Necip’in kendiden geçmiş olduğu zamanda yastığının altından bir bayan eldiveni bulmuştur. Hep birlikte hasta hakkında konuşurlarken Necip’in annesi eldiveni gösterir. Suat kendi eldivenini görünce şok olur ve olayı anlar fakat kimseye sezdirmez. O sırada Necip’te sapsarı olur utancından ve çaresizliğinden ne yapacağını bilemez.

Necip hastalıktan sonraki iyileşme devresini yalıda geçirilmek üzere mecbur edilir. Halbuki O, onlardan kaçmak için uğraşmaktadır.

Bir yaz sessiz ve olaysız bir şekilde geçmiştir. Eylül gelince Süreyya konağa gider. Bu gidiş beklenen bir gidiş değildir. Suat bu duruma anlam veremez. Daha gitmeden önce kışı bile beraber geçireceklerini söylemiştir. Ama Süreyya bir şeyleri sezmiş olup, o yüzden gitmiştir.

Konağa geri dönülür. Necip artık eskisi kadar yalıya gelmemektedir. Hele Hacer’in davranışları, onların her bakışlarından anlam çıkarmaya çalışan tavrı her ikisini de deliye döndürür. Birbirlerini buldukları anda, ister istemez kaybedeceklerdir. Suat kendisinden kalan, Necip’in aldığı eldivenin diğerini de verir. Bunun sebebi ise artık hayatın Suat için yaşamaya değer bir tarafı kalmamasıdır.

O gece konakta yangın çıkar. Herkesi bir telaş ve korku alıp götürür. Canlarını zor kurtarırlar. Ama Suat ortalıklarda yoktur. Süreyya alevlerin içine doğru Suat diye inlemektedir. Ama cesaret edemez. Necip bir haykırışla içeriye fırlar. Her ikisi de çöken tavanın altında can verirler.

Kitabın Ana Fikri

Her ikisi de evli olan kişilerin ellerinde olmadan, bir ara da bulundukları sürede birbirlerine, eşlerinden habersiz yakınlaşmaları ve aralarındaki yasak aşkı anlatmaktadır.

Kitaptaki Olay ve Şahısların Değerlendirilmesi

Suat : Kocası Süreyya ile mutlu bir evlilik sürdürürken Necip Bey’e aşık olur.

Necip : Akrabaları olan Süreyya ve Suat’ın yanına gelip , Suat’a aşık olan bir adamdır.

Süreyya : Suat’ın kocasıdır. Onun için yelkenle gezmek ve balık tutmak vazgeçilmez bir zevktir.

Hacer : Suat’ın kardeşi ve Necip ile gönül eğlendiren bir kadındır.

Kitap Hakkında Şahsi Görüşler

Kitap, psikolojik bir roman olup, ruhsal çözümlemelerde çok başarılı bir çalışma sergilemiştir. Şahısların ruh hallerini çok iyİ bir şekilde okuyucuya aktarmaktadır. Yalnız biraz ağır olduğu için okurken zorluk çekilmekte ve bu yüzden biraz da okuyucuyu sıkmaktadır.

Yazar Hakkında Bilgi

İstanbul’da doğdu. Soğuk Çeşme Askeri Rüştiye’sini ve Bahriye Mektebini bitirdi. Bir süre subaylık yaptıktan sonra, 2. Meşrutiyet’in ilanından sonra bu görevinden ayrıldı. Hayatını yazarlıkla kazanmaya başladı. 1923’ ten sonra da ticaretle uğraşmaya başladı. Küçük yaşlarda iken edebiyata merak sarmıştı. Birçok eser yazdı, çeviri yaptı. Servet-I Fünun hareketine katıldı.
EÐER ÇEKMEZSEN GÜLÜN NAZINI NE DİKENE DOKUN NE GÜLÜ İNCİT

#626 Can Ka No Rey

Can Ka No Rey

    Burası olmadan yaşayamaz

  • Yöneticiler
  • 9.354 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay

Gönderim zamanı 28.12.2009 - 10:51

Gönderilen Resim

Kıyıda ise üç direkli, iki güverteli ve 58 toplu bir kalyon, o karanlıkta usturmaçalarını puta edip iskeleye palamar vermişti. Yelkenlerin sarılı olduğu serenler hisa edilmiş ve tez zamanda yola çıkacağını ilân için mizana direğine mavi bayrak çekilmişti. Esrarengiz adam, kalabalığı yarıp elinden tuttuğu İsrâfil'le iskeleden gemiye doğru yürümeye başladı. Kalyonun dikmesinin palangalarına asılan ve tıraka tutan gemicilere vardiyan, Yisa, sizi gidi sütü bozuk sünepeler! Yisa beraber! Varda ruhsuzlar! Varda! Bre aman! Laşka! Laşka!? diye feryat ediyor ve hurçların, sandıkların ve fıçıların ambarlara usûlünce istifine nezaret ediyordu. Güneşin doğmasına 7 saat kala esrarengiz adam, sürme iskeleden kalyonun çukur güvertesine çıkmak istedi. Fakat eline ne kadar asılırsa asılsın Eşek İsrâfil yerinden bir türlü kımıldamıyordu. O karanlıkta eline son bir kez daha asılıp ?Gel yâ mübarek!? diye nida eyledi. Bunun üzerine çocuk her nedense inat etmekten vazgeçti. Ne var ki, sürme iskelenin kayganlığından dolayı düşmemek için midir, İsrâfil'in kuşağına 40-50 yaşlarında, iri yapılı, sırma işlemeli siyah kaput giymiş biri yapışmıştı. İşte bu adam kuşağı bırakıp küpeşteye tutundu ve güverteye ayak bastı. Bunun ilâhî düzenin bozulması demek olduğunu hiç kimse bilmeyecekti.

#627 DKNH

DKNH

    εїз Black Mamba 24 km/h hız yapar..

  • Muhabirler
  • 9.404 Mesaj
  • Cinsiyet:Bayan
  • Konum:Yok ki benim bir yedeğim

Gönderim zamanı 28.12.2009 - 11:05

kayıp kıtalar atlasını da okumalısın *coffee

Gönderilen Resim
Bütün Dünya Bir Türk Romanını Konuşuyor
Genç Türk Romancı Serdar Özkan'ın ilk romanı Kayıp Gül bugüne kadar 29 dile çevrildi, 40'tan fazla ülkede basıldı. Kanada'dan Japonya'ya, Brezilya'dan Endonezya'ya, dünyanın dört bir yanında okurların büyük ilgi ve beğenisini kazanan Kayıp Gül, birçok ülkede haftalarca bestseller listelerinde yer aldı.
Tüm zamanların en çok okunan ve sevilen kitaplarından St. Exupéry'nin Küçük Prens'i, Richard Bach'ın Martı'sı, Hesse'nin Siddarta'sı ve Paulo Coelho'nun Simyacı'sına denk tutulan Kayıp Gül, özgün bir 'kendini keşfetme' romanı.
Değişik kültür ve felsefeleri günümüzün modern yaşantısıyla iç içe sunan Kayıp Gül, Doğu'yla Batı arasında bir köprü eser niteliğinde. Sanki bu yönüyle, hem tarihsel hem de coğrafi anlamda Doğu ile Batı arasında bir köprü olan kültürümüzün çağdaş edebiyata akseden bir yansıması.
Kayıp Gül'ün kahramanı Diana'nın peşine takılan okur, başta Türk kültürüne olmak üzere, Yunan mitolojisinden Yunus Emre'ye; William Blake'ten Sokrates'e; doğu mistisizminden Küçük Prens'e; Meryem Ana'dan Nasrettin Hoca'ya; modern yaşantıdan metafiziğe; gerçek dünyadan düşlerin dünyasına ve San Francisco'dan İstanbul'a uzanan bir yolculuğa çıkıyor.
Eserlerinde doğu ve batı motiflerine eşit derecede yer veren Serdar Özkan bir röportaj sırasında kendisine yöneltilen, 'Siz, batı hakkında yazan doğulu bir yazar mısınız, yoksa doğu hakkında yazan batılı bir yazar mısınız?' sorusuna 'Ben bir insanım' diye cevap verecek kadar insanın evrenselliğini ve birleştiğimiz noktaları ön plana çıkaran bir yazar.
Kayıp Gül, evrensel mesajları ve kültürleri buluşturan, Doğuyla-Batıyı birleştiren yönüyle, özellikle kültür çatışmalarının giderek arttığı dünyamızda ümit veren bir eser. Kanada televizyonunda, Kayıp Gül'ün hayatında okuduğu en güzel öykülerden biri olduğunu belirten kitap eleştirmeni Christine Michaud, Kayıp Gül'ün bu yönüne özellikle dikkat çekiyor. Kayıp Gül için 'Bu kitabın bizi birleştirmeye gücü var,' diyen Michaud, kitaptaki öykünün her
insana hitap ettiğini söylüyor.
Serdar Özkan romanlarında, farklılıklarımızdan çok ortak yönlerimize vurgu yapıyor. Yazar, degişik kültürlerden gelen insanların farklılıklarını kabul etmekle birlikte, yine de insan olarak benzerliklerimizin daha önemli olduğunu savunuyor. Üniversite eğitimi için gittiği Amerika'da dört sene yaşayan Özkan, bu düşüncelerinin orada, tamamen farklı bir kültürde yaşarken şekillendiğini söylüyor. Zaten Kayıp Gül de ikiz kız kardeşini aramak üzere
İstanbul'a gelen Amerikalı Diana'nın öyküsünü anlatıyor.
Kayıp Gül aynı zamanda, başkalarının beğenisini ve takdirini kazanmak uğruna düşlerinden ve kendinden ödün veren genç bir kızın öyküsü. 'Başkaları benim hakkımda ne düşünür?' kaygısıyla hayallerini ve 'kendi olmayı' terk eden ve bu yüzden sonunda dibe vuran Diana'nın kendini geri kazanma savaşının öyküsü. Bu savaşında ona St.Exupéry'nin Küçük Prens'i, Küçük Prens'in gülü ve İstanbul'un gülleri eşlik ediyor.

KAYIP GÜL HAKKINDA DÜNYA BASININDAN:
'Türklerin Küçük Prens'i tüm dünyayı büyülüyor.' Helsinki Sanomat - FİNLANDİYA
'Muhteşem bir öykü. Bu romanın yaptığı muhteşem. Denilebilir ki, bu romanın bizi birleştirmeye gücü var.' TVA Televizyonu - KANADA
'Büyük bir global başarı. Simyacı, Küçük Prens ve Martı'yı sevenlerin mutlaka okuması gereken bir kitap.' Air Beletrina - SLOVENYA
'Gerçek mutluluğu aramak üzerine ilham verici harikulade bir öykü.' Magazin 2000plus - ALMANYA
'Masalsı bir çıkış.' Boek - HOLLANDA
'Kayıp Gül Doğu ile Batı arasında bir köprü.' Vijesti - SIRBİSTAN ve KARADAÐ
'Serdar Özkan çağdaş Türk Edebiyatının en önemli temsilcilerinden.' Moleskine City - İTALYA
'Kayıp Gül hayatımda okuduğum en güzel öykülerden biri. Kitabı bitirdiğiniz zaman, kendinizi bir hediye almış gibi hissediyorsunuz. Ben öyle hissettim.'
Christine Michaud, TVA Televizyonu - KANADA
'Çağdas bir fabl, derin ve bilgece - St. Exupéry'nin başyapıtı Küçük Prens'in tadında.' DPA - ALMANYA
'Bu kitaba bayıldım, çok sevdim. Yazarının insan doğasına dair gözlem ve tespitleri mükemmel.' Gino Chouinard, Salut Bonjour Weekend - KANADA
'Simyacı, Küçük Prens gibi kitapları seviyorsanız, çok hoşunuza gidecek.' Time Out
KAYIP GÜL HAKKINDA TÜRKİYE'DEN:
"Serdar Özkan genç ve yetenekli bir romancı, onun adını önümüzdeki yıllarda sık sık duyacağınıza sizi temin edebilirim." İskender Pala – 27.11.2003
"Çok başarılı, masalsı bir roman." Prof. Talât Sait Halman - Bilkent Üni. Edebiyat Fakültesi Dekanı
"Adına hikmet denen altın cevherine ve geleneğin epik değerlerine bir yer açılması ne kadar sıra dışı... Sıra dışı olduğu için şaşırtıcı, heyecan verici, sevindirici... Rehberi hikmet olan 'Kayıp Gül'deki arayışçı, bizi bir kez ardına taktığında, hem eğitici hem haz verici bir serüvenin ortağı konumuna ulaşıp zengin kavramlar elde ediyoruz." Ayşe Şasa – Yazar
Gönderilen Resim
Yoktun ve Tanrı bu ihtimalden hiç bahsetmemişti....

#628 Can Ka No Rey

Can Ka No Rey

    Burası olmadan yaşayamaz

  • Yöneticiler
  • 9.354 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay

Gönderim zamanı 28.12.2009 - 11:07

Okudum onu, çok güzeldi. *coffee

#629 antiqa

antiqa

    Burası olmadan yaşayamaz

  • Yöneticiler
  • 7.424 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay

Gönderim zamanı 28.12.2009 - 11:18

ben klaik romanlara devam ediyorum. 5 tane kaldı.

Gönderilen Resim

Esir Şehir Üçlemesi'nin ikinci cildi 'Esir Şehrin Mahpusu'nda, Kâmil Bey hapistedir; kendisiyle, ailesiyle ve ait olduğu Osmanlı aristokrasisiyle derin bir hesaplaşmaya girişir. Çürümüş, işbirlikçi aileler, Anadolu'da gitgide güçlenen Kuvayı Milliye direnişi ve hapiste, korkunç bir dram içinde, yapayalnız, kendisini Kurtuluş Mücadelesi'yle yeniden yaratmaya karar veren Kâmil Bey..."Romancının, romanını yazacağı toplumu, o toplumun insanlarını 'tarihsel gelişimi içerisinde inceleyip, meydana vuracağı özelliklerden, bugünün ve geleceğin zorluklarının çarelerine sağlam dayanaklar bulmak' zorunda olduğunu; bunun için hazır kaynaklar yoksa, bu roman dışı incelemelerin de romancı tarafından yapılması gerektiğini, bunsuz bir roman yazılamayacağını, romancı olunamayacağını da ilk vurgulayan Kemal Tahir olmuştur." -Mehmet H. Doğan-

Gönderilen Resim

Kâmil Bey de Anadolu’da serbesttir artık ... Türkiye’yi kuşatan bir "serbest"lik rüzgarı esmeye başlar zamanla. Bu serbestlik, değişen ya da değişmiş gibi görünen insanların maskelerini birer birer düşürürken, İstanbul’da hayat giderek zorlaşır. Kâmil Bey, yıllardır özlemini duyduğu biricik kızı Ayşe’ye kavuşmaya çalışırken, Kurtuluş Savaşı’nda yüz binlerce insanın kanıyla kurtulan vatan, artık demokrasi mücadelesi vermektedir. Serbest Fırka’nın kuruluşu, Darülfünun’da meydana gelen ayaklanmalar, İstanbul sokakları ve tarihin derinliğinde kalan ayrıntılar... "Yol Ayrımı", savaştan zaferle çıkmış bir milletin demokrasi yolunda attığı bebek adımlarının izdüşümlerini aktarıyor

şu an yol ayrımına yeni başlamak üzereyim. bitince üçü hakkında yorum yaparım.

#630 Eylül

Eylül

    Harabenin Meleği

  • Dokunulmazlar
  • 10.820 Mesaj

Gönderim zamanı 28.12.2009 - 14:19

Kayıp gülü bende okudum güzeldi gerçekten Eylül'ü tamalayamadım yarım bıraktım Amatıda aldımda henüz okuyamadım şimdi Cumhuriyet'e başladım bitireyim yazarım nasıl olduğunu
EÐER ÇEKMEZSEN GÜLÜN NAZINI NE DİKENE DOKUN NE GÜLÜ İNCİT

#631 Can Ka No Rey

Can Ka No Rey

    Burası olmadan yaşayamaz

  • Yöneticiler
  • 9.354 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay

Gönderim zamanı 30.12.2009 - 01:11

Gönderilen Resim

Yeni kuşakların bilmediği, belki de hiç bilemeyeceği bir hâl midir 'adanmışlık', 'inançları uğruna yaşamak', 'ölümü göze almak'? Yoksa gençlik her daim potansiyel öncüsü müdür değişimin ? Elinizde tuttuğunuz eserin yeni baskısını yaptığımız şu günlerde Paris yeni bir '68 baharına mı uyanıyor?' sorusu var gündemde. Giderek maddileşen, tüketilebilir olandan ibaret hâle gelen, dünyayla ve insanlarla kurduğumuz bağ, bir anlamda kültürel ve manevi hasletlerimizin boynuna ilmek mi geçiriyor ? 'Kuzu İmam', sen ne dersin ?

#632 antiqa

antiqa

    Burası olmadan yaşayamaz

  • Yöneticiler
  • 7.424 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay

Gönderim zamanı 09.01.2010 - 10:53

elif şafak - aşk.
Gönderilen Resim

Ya ortasındasındır AŞK’ın merkezinde; ya da dışındasındır, hasretinde.. Ella Rubinntain (40) Amerikalı bir ev kadınıdır. Tipik burjuva değerlerinin hâkim olduğu oldukça varlıklı bir ailesi, düzenli ve görünüşte “sorunsuz” bir evliliği vardır. Üç çocuğunu da büyüttükten sonra bir yayınevinde editör-asistanı olarak iş bulur; görevi A. Z. Zahara adlı tanınmamış bir yazarın tasavvuf felsefesini konu alan tarihi romanını değerlendirmektir. Ancak hayatının kritik bir döneminde eline aldığı bu kitap, hiç beklemediği bir şekilde Ella’yı derinden sarsacak, dünyevi aşkı keşfetmek adına zorlu ve tehlikeli bir yolculuğa çıkmasına neden olacaktır. Hayatlarımızın durgun gölünü dalgalandıran taş misali, yüzleşmek zorunda olduğumuz sıkıntılar, acılar… ve aşkın peşinde kat etmek zorunda olduğumuz zorlu yollar, ödediğimiz bedeller… Aşk… kitap içinde bir kitap, hayatın anlamı peşinde bir aşk macerası… Aşk… Elif Şafak’tan arayışa, gerçeğe ve keşfetmeye dair bir roman. "

#633 DKNH

DKNH

    εїз Black Mamba 24 km/h hız yapar..

  • Muhabirler
  • 9.404 Mesaj
  • Cinsiyet:Bayan
  • Konum:Yok ki benim bir yedeğim

Gönderim zamanı 09.01.2010 - 11:59

bunun üstüne ahmet ümit bab-ı esrar iyi gider *öberah
Gönderilen Resim
Yoktun ve Tanrı bu ihtimalden hiç bahsetmemişti....

#634 antiqa

antiqa

    Burası olmadan yaşayamaz

  • Yöneticiler
  • 7.424 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay

Gönderim zamanı 09.01.2010 - 12:07

onu ben geçen sene okumuştum. onun üstüne de bu iyi gidiyor. *öberah

#635 _RomantizmA_

_RomantizmA_

    Pembeler içinde uçuk MAVİ

  • Üyeler
  • 3.232 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay
  • Konum:VatanToprağı
  • İlgi Alanları:sonsuzluk; ölüm...

Gönderim zamanı 10.01.2010 - 18:59

Gönderilen Resim


Onu yakından tanıyan, belki de hiç

tanımayan dostlarının ağzından

Kim olduğumuzdan emin olmasak da, kendimize karşı her zaman içten olma cesaretini nasıl ediniriz?

Paulo Coelho, yeni romanı Portobello Cadısı'nda bu sorunun yanıtını arıyor. Portobello Cadısı, Athena adlı gizemli bir kadının öyküsünü, onu çok iyi tanıyan -ya da hiç tanımayan- yakınlarının ağzından anlatıyor.

İnsanlar bir gerçeklik yaratıyorlar, sonra da kendi yarattıkları gerçekliğin kurbanı oluyorlar. Athena işte buna başkaldırdı ve bunun için büyük bir bedel ödedi...

Heron Ryan, gazeteci

Athena, duygularımı biraz olsun göz önüne almadan kullandı ve yönlendirdi beni. Hocamdı, kutsal sırları aktarmayı, aslında hepimizde var olan o bilinmeyen gücü uyandırmayı üstlenmişti. O yabancı denize atıldığımızda, bize yol gösterenlere körü körüne güveniriz, çünkü bizden daha fazla bildiklerine inanırız... Andrea McCain

Tiyatro Oyuncusu

Athena'nın en büyük sorunu,21. yüzyılda yaşayan bir 22. yüzyıl kadını olması ve bu gerçeği hiç gizlememesiydi. Bir bedel ödedi mi? Kuşkusuz, ödedi. Ama coşkuyla taşan gerçek benliğini bastırsaydı, çok daha büyük bir bedel ödeyecekti. Durmadan 'başkaları ne der' diye kaygılanan, kırgın ve mutsuz biri olacaktı...

Deidre O'Neill, Edda diye biliniyor

(Tanıtım Yazısından)




[Bebeğim Öldü]

Hayatımın gerçek öykülerine ayrılan bir filmin soundtrack’ındayım
Bir yazar mıyım yoksa tek şiirlik şair mi?
Notumu verdi hocalarım nasihati koydum cebime
Ve zorda kalana dek çıkarmadım..
Ve ben bozuk paraydım anlaşılamadan çiklet oldum
Ve ben bütündüm yaramı sevgilimde bırakıp yarımı sokağa attım
Canımı yolda buldum canıma teslim ettim; canına okudum
Canıma kastım…



#636 antiqa

antiqa

    Burası olmadan yaşayamaz

  • Yöneticiler
  • 7.424 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay

Gönderim zamanı 13.01.2010 - 18:23

Gönderilen Resim

Esir Şehir Üçlemesi'nde Millicileri İşgal Kuvvetleri'nin baskısı altındaki İstanbul'da anlatan Kemal Tahir, 'Yorgun Savaşçı'da onları Anadolu'ya gönderir. 'Yol Ayrımı'nda yan karakterlerden biri olarak karşımıza çıkan Cehennem Topçu Cemil, 'Yorgun Savaşçı'nın baş kahramanıdır. İstanbul'a geldiğinden beri, bir türlü üzerinden atamadığı yorgunluğu sanki dinlendikçe çoğalan Cemil, bir yandan aşık olup evlendiği teyze kızı Neriman ile her şeyi bırakıp uzakta bör köyde yaşamayı isteycek kadar bıkkın; diğer yandan Anadolu'ya geçip Milli Mücadele'de ön saflardayer almayı isteyecek kadar da cesurdur. 1919 ve 1920 yıllarında İstanbul'daki örgütlenmeleri ve Anadolu direnişini anlatan 'Yorgun Savaşçı', Cumhuriyet'in kuruluşuna giden sürecin romanı olarak da okunabilir.

*

kemal tahir'in dört romanı kaldı. bitmesin çabuk bitmesin diye aralarda başka kitaplar okuyacağım. *zong

#637 antiqa

antiqa

    Burası olmadan yaşayamaz

  • Yöneticiler
  • 7.424 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay

Gönderim zamanı 19.01.2010 - 17:36

Gönderilen Resim

Altan Öymen'in yeni kitabının adı Öfkeli Yıllar. Ülkemizde 1950'deki ilk iktidar değişikliğinden sonraki yıllar, gerçekten bir 'öfke dönemi'nin başlangıcıdır. Siyasi partiler arasında tahammülsüzlük ve öfke eğilimleri o yıllarda hızla tırmanır. Öfke, dış politika söylemlerinde de yer alır... Komünistlik şüphesi, 'vatan hainliği'nin kanıtı gibi görülür. Bu, McCarthy dönemini yaşayan ABD'de de öyledir, ama Türkiye'deki McCarthy'cilik, bir ara ABD'dekini aratmayacak kadar şiddetlenir. Bir başka tartışma konusu, 'İrtica tehlikesi var mı, yok mu?'dur.

Bu soruya hükümet bazen 'yoktur' diye cevap verir, bazen 'vardır' deyip bazı kişi ve kuruluşlar hakkında önlemler alır... Dönemin ülke içi olaylarının başlıkları arasında şunlar da var: '167 komünist' davası, Malatya suikastı, Atatürk'ü Koruma Kanunu, 6-7 Eylül Olayları, Halkevlerinin kapatılması, CHP mallarının alınması, Kırşehir'in cezalandırılması, basını dize getirme girişimleri... Ama aynı zamanda, Eisenhower'ın başkan seçilmesinden Stalin'in ölümüne, Mısır ihtilalinden İran'daki Musaddık hareketine, ABD'deki McCarthy'ciliğin gelişmesinden Marilyn Monroe'nun hikâyesine kadar, dünyada ne olup bittiğini anlatan bölümler de var. Tabii, o dönemde gazeteciliğini sürdüren Altan Öymen'in kendi gençlik yıllarını anlattığı bölümlerle birlikte...

#638 Can Ka No Rey

Can Ka No Rey

    Burası olmadan yaşayamaz

  • Yöneticiler
  • 9.354 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay

Gönderim zamanı 22.01.2010 - 14:39

Gönderilen Resim

Kültür ve sanat hayatımızda önemli yeri bulunan Marmara Kahvesi'nde dünyadaki bütün fikir cereyanların nabzı atardı. Oraya kimler gelmezdi!.. Yerli ve yabancı ansiklopedilere giren Necip Fazıl, Sezai Karakoç, Sedat Umran gibi şair ve mütefekkirler Mükrimin Halil Yinanç, Ali Saib Atademir, Nuri Karahöyüklü, Erol Güngör, Ziya Nur Aksun, Mehmed Genç gibi bilim insanları, adları listelere sığmayacak kadar çok sayıda gazeteciler, politikacılar ve aydınlar."Dâhiler ve Deliler" romanını okurken, böyle mahfilleri koruyamadığımız için neler yitirdiğimizin acısını mutlaka derinden duyacaksınız.

#639 YıldızTozu

YıldızTozu

    Boş vakti boldur

  • Üyeler
  • 471 Mesaj
  • Konum:Ruh Hassası

Gönderim zamanı 22.01.2010 - 17:05

A-haa! ben bu kitabı okudum! bizde var bu, vallaa! *mad
Bir ömür benimle kal demiyorum ki sana!..
Sadece son nefesimiz aynı olsun...
Hayat yolculuğuma son noktayı koyarken...
Gönül rızasıyla son bir kez bakıp şu ***** dünyaya...
Son bir derin nefes çekip ciğerlerine
benimle ölebilir misin?../Ölünmez..Bir kişi yalnızdır, İki kişi iki yalnız..



#640 Can Ka No Rey

Can Ka No Rey

    Burası olmadan yaşayamaz

  • Yöneticiler
  • 9.354 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay

Gönderim zamanı 23.01.2010 - 20:15

Vazgeçtim, o romanı daha sonra okuyacağım. Şimdi okuyacağım roman;

Gönderilen Resim

Eflâtun rengi hayaller kuran bir “suskun”un sözleridir, bu roman. İşittiğini gören, gördüğünü dinleyen, dinlediğini sessizliğin büyüsüyle sırlayan ve tüm bunların görkemini hikâye eden bir adamın alçakgönüllü dünyasına misafir olacaksınız, satırlar akıp giderken. O ise, muzip bir tebessümle size eşlik edecek, sessizce... Sayfaları birer birer tüketirken, benzersiz erguvanî düşlerin “gerçekliği”nde semâ edeceksiniz ve bu düşlerden âdeta başınız dönecek. Hayat kadar gerçek, düş kadar inanılmaz bu dünyanın tüm kahramanlarının seslerini duyacak, nefeslerini hissedeceksiniz. Çünkü Suskunlar, sessizliğin olduğu kadar, seslerin ve sözlerin, yani musikînin romanıdır. Sonsuzluğun derin sessizliğinin “nefesini üfleyen” ve ona “can veren” bir adamın hayallerinin ete kemiğe bürünmüş kahramanları, en az sizler kadar gerçektir; ya da siz, en az onlar kadar bir düş ürünü... Bağdasar, Kirkor, Dâvut, Kalın Musa, İbrahim Dede Efendi, Rafael, Tağut, Veysel Bey ve diğerleri... Onlar, sessizliğin evreninden İhsan Oktay Anar’ın düş dünyasına duhûl ederek suskunluklarını bozmuşlardır. Bir meczûp aşkı tattı, bir âşıksa aşkına şarkılar yazıp ruhunu maviyle bezedi; diğeri, kaybolduğu dünyada bir sesin peşine düşerek kendini buldu. Nevâ, belki de, herkesin âşık olduğu bir kadının pür hayâliydi. Hayâlet avcısı, kendi ruhunu yakalamaya çalıştı. Zâhir ve Bâtın ise, zıtlıkların muhteşem birliğinde denge bulan iki ayrı gücün cisimleşmiş hâliydi. Suskunlar’ı okuduktan sonra aynaya bakmak, yansıyan aksinizde gerçeği görmek, gördüğünüzü işitmek ve duyduklarınızla sağırlaşıp susmak isteyeceksiniz. Sayfalar tükenip bittiğinde, kim bilir, belki de “suskunlar”dan biri olacaksınız…





Benzer Konular Daralt

  Konu Forum Konuyu Açan İstatistikler Son Mesaj Bilgisi

40 kullanıcı bu konuya bakıyor

0 üye, 40 ziyaretçi, 0 gizli