Ol hikâye şöyle tarafımdan şöyle mütalaa olunmuştur;
Allah, Çalık Grubuna yürü ya kulum diyecek ya; Berat Albayrak, Çalık Grubu Genel Müdürlüğüne getirildikten bir süre sonra Başbakanın damadı olur.
Arkasından, Vakıfbank Genel Müdür Yardımcılığı görevinden istifa eden Önder Halis Demir, Çalık Grubuna ait Çalık Yatırım Bankasının genel müdürlüğüne getirilir.
Grup, TMSFnin açtığı ATV-Sabah varlığının satışı ihalesine girmeye karar verir. İhale şartnamesini 25 firma inceler, sekiz firma şartnameyi satın alır, üç firmaya ön yeterlilik verilir. Fakat ne olmuşsa olur bu gruplardan hiçbirisi ihaleye katılmaz. Böylece Çalık Grubu ihale aşamasında tek başına kalır. Yine tek başına ihaleye girer ve ihaleyi, hem de aslanlar gibi kazanır!
***
İhaleyi, adı geçen gruba veren TMSF Başkanlığı, yürütmeye bağlı diğer bütün kurumlar gibi ilgili bakanlık üzerinden başbakana bağlıdır TMSF ihaleyi onaylar ve Çalık Grubuna der ki, ihale tamam, sana 60 gün süre veriyorum; bu süre içinde ihale bedelini getir
Bu bedeli ödeyecek gücü olmayan, hatta teminat verecek maddi güçten de yoksun olan Çalık Grubu, kredi arayışına girer. Ancak dünyanın hiçbir ülkesinde, hiçbir özel-şahıs bankası, Çalık Grubuna bu büyüklükteki krediyi vermeye yanaşmaz. Bu durum karşısında akla, hükümetin arpalıkları denilen devletin bankaları gelir. (Akla gelir mi, getirilir mi; konunun bu kısmına muttali değilim) Sonra, her ikisi de kamu bankası olan Vakıfbank ve Halkbankın kapısı çalınır.
Şimdi daha iyi bildiğim Vakıfbank kredisini yazayım; ölmez sağ kalırsam daha sonra da Halkbank kredisini yazarım: Çalık Grubunun Vakıfbanktan kredi talep ettiği tarih, 31.03.2008dir. İlgili şube, kredi talebini 10.04.2008 tarihinde Genel Müdürlüğe ulaştırır. Genel Müdürlüğün cansiperane çalışması sonucu işlemler on gün içinde tamamlanır ve Vakıfbank tarihinin bu en büyük kredi talebi, başvurudan onyedi gün sonra, 17.04.2008 tarihinde, yine Vakıfbank tarihinin en hızlı çıkarılan kredisi olarak tarihe geçer. Kredi talebinin görüşülmesi aşamasında, Banka Yönetim Kurulu Üyesi Mehmet Çekinmez; kredi talep eden firmanın maddi durumu standartlara uymamaktadır, alınan ipotekler yeterli değildir, bu kredinin dönüşü risklidir diyerek, kredinin verilmesine karşı çıkar ve muhalefet şerhi koyarsa da, dinleyen olmaz.
T. C. Devletine, kamuya, beytülmale, tüyü bitmedik yetime ve bize ait olan Halk Bankası ve Vakıfbank isimli alın teri bankalarımızın uyarılara kulak tıkayan değerli yöneticileri, Çalık Grubunun 750 milyon USD kredi isteğini, 375er milyon USD olarak kardeş kardeş bölüşmeyi kabul ederler.
Ala!
Peki ya teminat?
Çalık Grubunun araç-gereci, evi, arabası, nesi varsa hesap edilir ama anlamlı bir yekûn teşkil etmez. Grubun yedi adet de gayrimenkulü vardır, bunlar da hesap edilir, ne kadar abartılırsa abartılsın toplamı ancak 102 milyon TLye ulaşır. Bir formül bulunamayınca akla dâhiyane bir fikir gelir; Çalık yetkililerine denilir ki; siz, satın alacağınız ATV-Sabah bütünlüğünün firmanıza devrinden sonra bankamıza ipotek edeceğinize dair taahhütname verin! Bu çözüm, ileri demokrasilerde çarenin tükenmediğini gösteren en somut örnek olur, Çalık yetkilileri bu teklifi elbette diyerek karşılarlar. Böylece doğmamış çocuğa don biçilir, daha henüz ortada olmayan, bir bakıma hayali teminat, banka yönetimi tarafından gerçek teminatmış gibi değer görür ve bu formülasyon, bankacılık tarihinde bir ilk olur.
Böylece;
Bir kamu malı olan ATV ve Sabah Gazetesinin % 68lik kısmı, yine kamu malı olan bankalardan alınan 750 milyon USD tutarındaki kredi ile ödenir. Kredi karşılığında yine bir kamu malı olan ATV-Sabah varlığı teminat verilir. Henüz yasal sahibi olmadığınız bir varlığın teminat olarak gösterilmesi ve bunun kamu denetim kurumlarınca kabul görmesi, tarihimizde ve belki de yeryüzünde (Patagonya hariç) bir başka ilk olarak tarihe geçer.
Bankacılarımız ilklere imza atmaya başlamışlardır bir kere; devam ederler
Bütün bu meşakkatli-yorucu süreçten sonra, Anasının Kadir gecesinde doğurduğu, her tuttuğu altın olan Başbakanımızın damadı Berat Beyin genel müdürlük yaptığı Çalık Grubu, bir kamu bankasından alınan krediyle, bir kamu malına [ATV-Sabah], alnının teriyle sahip olur.
Bu nedenle basında; müdür de, kredi de Vakıfbanktan başlıklı haberlerle birlikte, çayın taşıyla çayın kuşunu vurmuşlar mealinde yazı, makale ve yorumlar yapılır.
DOKUNAN YANAR!
750 milyon dolar kredi, bankalar için bile çok büyük paradır Konu, basınımızda haber olur olmasına ama dokunan yandığı için daha çok fısıltı düzeyinde konuşulur. Üzerine gidil(e)mez ve konu kapanır. Koca ülkede bir kişi çıkıp, yahu ne oluyor? diyerek, vicdanı sızlayarak, tüyü bitmedik yetimin hakkını yedirmeyeceğiz, Türkiyede yargıçlar var diyerek, yargıyı en büyük güvence sayarak, TMMMde soru önergesi verir. (I) Bir kişi TMSYye dilekçe verir (II), bir kişi ise, savcılığa şikâyette bulunur ve kovuşturma talep eder (III). Bunun üzerine soruşturma başlar.
Yargıya başvuran vatandaş; Başbakan Tayyip Erdoğan, Bakanlar Kurulunun ilgili üyeleri, Bankanın genel müdürü, kredilerden sorumlu genel müdür yardımcısı hakkında, özetle şu iddiada bulunur:
Satın alınan ATV-Sabah Grubu da, satın alma karşılığında ödenen maddi bedel de kamunundur. Ancak grup şimdi başbakanımızın damadı Berat Albayrakın hem ortağı ve hem de genel müdür olduğu Çalık Grubuna geçmiştir. Bu alışveriş işleminde nepotizm (akraba kayırmacılığı) vardır. Kamunun malına kamunun parasıyla sahip olunmuştur. Böyle bir kredilendirme ilişkisi asla kabul edilmemelidir. Bu nedenle iddia soruşturulmalı ve suçlular cezalandırılmalıdır.
Yargı olayı ciddiyetle ele alır. Ancak yürütmenin engelleriyle karşılaşır. Örneğin, Savcılık ihbarından sonra, konunun soruşturulması için Başbakanlık Teftiş Kurulu Başkanı Mutalip Ünalın teklifi ve Başbakanın Oluruyla 01.09.2009 tarihinde özel bir inceleme komisyonu kurulur. Başbakandan olur alan Mutalip Ünal, söz konusu oluru almasından 8 gün sonra 09.09.2009 tarihli ve 2009/15435 sayılı Bakanlar Kurulu kararıyla daha iyi bir pozisyon olan BDDK üyeliğine atanır.
Komisyon, verdiği raporda; suç duyurusunda bulunulmasını gerektirecek bir hususun bulunmadığı sonucuna varır. Bir bakıma, işlemlerin kitabına uygun olduğunu, iddia ederek, soruşturma açmana izin vermiyorum der. Komisyonun verdiği bu rapora dayanan Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu, 15.10.2009 gün ve 3385 sayılı kararını Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına gönderir. Başsavcılık, ilgili yasa gereği kovuşturmaya yer olmadığına karar verir.
Soruşturmaya izin verilmemekle yasal-cezai sürecin önü tıkanır, varsa suç ve suçluların takibi önlenmiş olur.
Doğrudur; bütün süreç istediğimiz biçimde oynadığımız-işimize geldiği biçimde düzelttiğimiz yasalara uygundur. Dolaysıyla da yasal bir problem yoktur: Ama ya vicdanlar, ahlak, hak, hukuk?..
O halde şimdi kasetlere, yatak odalarına, kimin kimle yattığına değil, biraz da kendimize bakalım: toplum olarak kimlerle yattık ki, bu hale geldik!? 12 Haziranda yine aynı yatağa girecek miyiz?
Esas yanıtlanması gereken soru bu
Not: eş-dost-kredi ilişkisini belgeleyen işbu yazı; fakir-fukara halkımızın gözünün içine bakarak, meydan meydan dolaşan ve hak, hukuk, ileri demokrasiden, söz edenlere armağanım olsun.
Murtaza Demir
Odatv.com