Kurtuluş Savaşı sırasında, Bilecik İstasyonu'nda oğlunu cepheye uğurlayan bir Türk anası, "son yongası" olan çocuğuna, "Oğlum babanı Dimetoka'da, dayını Şipkada, ağabeylerini Çanakkale'de kaybettim, sen benim son yongamsın. Sende dönmezsen ben Allah'a emanet" diyordu ve ilave ediyordu; "Git, sen de git..."
Yiğit Mehmetçikler, "Ölürsem şehit, kalırsam gazi" ilkesini kendilerine ilke edinerek gittiler cephelere, kimi Silistre'de, kimi Yemen'de, kimi Çanakkale'de, kimi Trablusgarp'ta canlarını verdiler kutsal bildikleri vatan için... Onlar Türk milletinin yüreğinde ölümsüzleşirken, şehit torunları da atalarının yolundan gitmeye devam etti. Askerliği, "Peygamber Ocağı" olarak gören Türk milleti de evlatlarını düğüne, şenliğe gönderir gibi ellerine kına yakıp birliklerine gönderdi. Terörle mücadelede kahramanca mücadele ederken şehit düşen Mehmetçiklerin acısı yüreklere köz olarak düşse de dudaklar hep "vatan sağ olsun" dedi.
Çanakkale Savaşı'nda canını bu vatan için feda eden şehitlerin terörle mücadelede şehit düşen torunları da Ankara'nın Kızılcahamam ilçesinde heykeltıraş Dr. Derviş Özer'in yaptığı çalışmayla ölümsüzleşti.
Heykeltıraş Özer, 1980'den beri terörle mücadelede şehit olan Mehmetçiklerin künyelerine yer verdiği ağaç anıtı, Kızılcahamam'da yaptı.
YOKSUL KÖYLÜLERDEN ETKİLENDİ, ANITI YAPTI
Heykeltıraş Özer, başından geçen bir olayın ardından anıtı yapmaya karar verdiğini belirterek, şöyle devam etti:
"Yaklaşık 12 yıl önce ailemle tatile giderken Afyonkarahisar yakınlarında bir sabah vakti mola verdik. Mola verdiğimiz çay bahçesine bizden sonra üzerleri perişan, saçları sakalları birbirine karışmış birkaç kişi geldi. Ortalıkta oynayan 3 yaşındaki kızımı onlardan korumak için davrandığımda bu adamların şehit cenazesi taşıyan köylüler olduğunu fark ettim ve işte o zaman kendimden çok utandım. Ben kendi çocuğumu onlardan korurken, onlardan belki de biri çocuğunu bu vatan için feda etmişti."
Yaşadığı mahcubiyeti gidermek ve vatan için canını verenleri ölümsüzleştirmek adına o günden itibaren çalışmaya başladığını ifade eden Özer, "Türkiye'nin ilk ağaçtan 'şehitler anıtını' yapmaya karar vermemin ardından 1980'den beri terörle mücadelede şehit olan askerlerin bilgilerine ulaştım. Daha sonra bu bilgileri paslanmaz kromdan künyelere basmaya başladım. 6 bin şehidimizin künyelerini bir yılda tamamladım" dedi.
KÜNYELERİ TEK TEK ANIT AĞACA MONTE EDİYOR
Ankara'nın Kızılcahamam ilçesinde, belediyenin kendisine gösterdiği Şehit Fatih Duru Parkı'nda yapımına devam ettiği anıt için aralıksız çalıştığını aktaran heykeltıraş Özer, şu bilgileri verdi:
"Başka bir bölgeden getirilip dikilen kurumuş sedir ağacı üzerine künyeleri tek tek monte ediyorum. Çalışmalarda Selim Tamer, İbrahim Şafak ve Ali İhsan Çalıkıranoğlu arkadaşlarım da bana yardımcı oluyorlar. Çalışmalarımız dün itibariyle tamamlandı. Daha sonra belediye ışıklandırmasını yapacak."
"BU VATAN İÇİN ŞEHİT OLANLAR HİÇ UNUTULMAZ"
Ağaçtan Şehit Anıtı'nda erinden subayına 6 bin askerin isimlerini künyelere basarken çok duygulandığını, gözyaşlarına hakim olamadığı için zaman zaman çalışmasına ara vermek zorunda kaldığını ifade eden Özer, sözlerine şöyle devam etti:
"Bu vatan için şehit olanlar hiç unutulmaz. Künyeleri yazarken çok ağladım. Bu çocuklar hiç birini sevdi mi? Aşık mıydı? Hayalleri var mıydı ya da baba mıydılar? İşte onun için eser varlığıyla şehitlerimizin her zaman hatırlanmasını amaçlamakta."
Türkiye'nin ilk "ağaç şehitler anıtı" olma özelliği taşıyan eser, 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı'nda törenle açıldı.