Gönderim zamanı 04.10.2011 - 19:27
Spikerlik 7 gün 24 saat çalışmayı gerektiriyor.................
14 yıldır spikerlik yapan Pınar Esen, heyecanın bu meslekteki en büyük düşman olduğunu söylüyor: “Heyecan yaparsanız sadece ağzınız değil, aklınız da karışıyor. Bu iş için akıl ve stratejik düşünme en gerekli şeyler. Fiziğinizden, konuşmanızdan da önemli. Bizim işimizde konuşurken düşünmek diye bir şey var. Bir şey anlatırken 8-9 cümle sonrasını düşünüyoruz.”
Spikerlik, sunuculukta bahaneye yer olmadığını belirten Esen, otokontrolün olması gerektiğini söylüyor: “Mesela yayında hiç hapşırmayız. Adrenalin onu engelliyor. Yayın sırasında dikkat dağıtabilecek çok şey de oluyor, şakacı arkadaşlarınız size kamera arkasından dil çıkarabiliyor, komiklik yapabiliyorlar. Bir süre sonra onları zaten görmüyorsunuz. Tabii ara verildiğinde kahkahalarla güldüğümüz de oluyor.” Herkesin spiker sunucu olamayacağını belirten Esen, bu mesleğin ciddi bir zeka ve pratik zeka istediğini söylüyor. Yayına hazırlanma süreci ise çoğu kişinin zannetiği gibi program başlamadan birkaç saat önce başlamıyor. 7 gün 24 süren bir çalışma istiyor. Yayın olmadığı günlerde de gündemi takip etmek, gazete, dergi karıştırmak, köşe yazarlarını okumak, televizyon izlemek gerekiyor. En önemlisi de soru sorma altyapısına sahip olmak. Yayına birden bir konuk bağlayabiliyorlar ve buna hazır olmak gerekiyor. Esen, yayında başına gelen bir olayı şöyle anlatıyor: “Günlük standart bir yayındaydık. O zamanlar Türkiye’nin sınır ötesi harekatı bekleniyordu ve Irak’a girildi. Bir anda yanıma asker oturttular, kulakığımdan bir ses: ‘Irak Kürdistan Dışişleri Bakanı telefonda.’ Böyle durumlara hazır olmalısınız, gündemi bilmelisiniz, İngilizce konuşabilmelisiniz. 1 haftadır olan biteni takip etmeseydim sorduklarım saçma olabilirdi.” Konu canlı yayınsa sıkıntılar biraz daha fazla olabiliyor. Bir aksaklık ya da gecikme olduğunda spikerin konuyu uzatması istenebiliyor. Bunun için “götürebildiğin kadar” diye bir laf kullandıklarını belirten Esen böyle bir talep geldiğinde kimsenin nasıl uzatacağını söylemediğini belirtiyor. Yani iş artık sunucunun doğaçlama yeteneğine kalıyor.
Sabah programı yapanlar için genelde işi erkenden bitiyor, bütün gün kendisine kalıyor diye düşünülüyor. İşin doğrusu, bu kişilerin erkenden yayında olması için 3.00-3.30 gibi kalkıp 4.00′te şirkette olması gerekiyor. Makyaj, saç yapılıyor, yönetmenle görüşülüyor, ne nasıl olacak konuşuluyor… Program bittiğinde beyin yorgunluğu bedensel yorgunluk olarak dönüyor ve genelde tek istedikleri şey eve gidip dinlenmek oluyor.
Hasta, üzgün olmak yayına asık suratla çıkmak için bir bahane değil. Bunları seyirciye hissettirmemek gerektiğini belirten Esen, bu işi yapmak isteyenlere şu tavsiyelerde bulunuyor: “Bu işi gerçekten yaptıklarında kendilerine özel ayırabilecekleri zaman konusunda sıkıntı yaşayacaklar. Yıllardır bayram tatili yapmadım, çoğu yılbaşını çalışarak geçirdim. Evlilik yıldönümü, doğumgünü de öyle. Hazırlık dediğimiz şey iki saat önce gitmekle olmuyor. Özel hayatınızı layıkıyla yaşamayı seven biriyseniz bu doğru bir meslek değil. Müthiş paraların olduğu bir meslek de değil. İnsanlar zannediyorlar ki, ben şirkete gidiyorum, kapıda karışılıyorlar, elimden çantam alınıyor, biri saçımı diğeri makyajımı yaparken kağıt geliyor önüme, okuyorum onları. Hayır, kendi kendinize gelip bir telaş hazırlık yapıyorsunuz. Spikerlik yapmak için zorlamasınlar kendilerini. Travmatik sonuçları olabiliyor. Denesinler, olmuyorsa da oldurmak için vakit kaybetmektense destekleyici yan işler var televizyonda.”
ne giderim peşlerinden..ne ardımda devam olsun..
ne uyarım,ne hükmeder..kalanlara selam olsun...