03 Aralık 2011, 05:32
YILMAZ ÖZDİL
İngiltere arşivini gösterdik beğenmediler.Buyrun size Türkiye arşivi.
“Tunceli vilayeti dahilinde Ovacık Kazası jandarma birliğine tabi Diztaş karakoluna 4/2/938 tarihinde Kalan Aşireti tarafından yapılan taarruz neticesinde şehit edilen karakol komutanı ile 20 jandarma erine ait olup mütaarrızlar tarafından gasbedilen 499 lira değerindeki erzakın bilahare erlerin iaşe bedellerinden ödenmek üzere Ovacık Kazası merkezindeki bakkallardan veresiye olarak alındığı ve bunların Jandarma Genel Komutanlığı bütçesinin iaşe tertibinden verilmesi mümkin olamıyacağı anlaşıldığından, Maliye Vekaleti bütçesinin masarifi gayri melhuza tertibinden verilmesi; Jandarma Genel Komutanlığı’nın işarına atfen Maliye Vekilliği’nin teklifi üzerine İcra Vekilleri Heyeti’nin 23/6/938 tarihli toplantısında onanmıştır.”
İmza?
Reisicumhur, Atatürk.
Başvekil, Celal Bayar.
Diyor ki...
Adamlar askerlerimizi şehit etti, üstüne erzakını çaldı, şehitlerimizin bakkallara veresiye borcu kalmasın, derhal ödeyin.
Hikâye anlatmayın.
Açın şu arşivleri.
Bu memleketin, bu milletin...
Şehitlerine olan borcunu ödeyin.
****************************************************************************************************
Boşbakanın derdi, öyle tarihle yüzleşmek falan değil. Onun derdi Alevilikle.
"Çorum'da halka hitap ederken, “Ebu Suud Efendi”yi övdü. O Ebu Suud ki; “Alevilerin karıları size helaldir” diye fetva veren bir şeyhülislam…
Alevi düşmanlığı burada sınırlı kalsa iyi. Erdoğan yine o konuşmada kendini tutamadı ve “Yargıyı dedeler yönetiyor” dedi. “Dede”lerin Alevi inancına sahip yurttaşlarımızın inanç dünyasındaki yerini bilen Erdoğan, her nedense işin içine ‘Dede’leri de kattı. Yapmak istediği anayasa değişikliğinde bile toplumu bölmeye ve kamplaştırmaya çalışmak."
"Okuduğum şiir nedeniyle beni hapse atan yargı mensupları da aynı mezhepten."
Tüm bu, yukarıdaki sözleri eden birisinin, tarihle yüzleşme gibi bir derdi, sorunu olamaz.
Bölücüleri ve yıkıcıları her daim dağda, doğu-güneydoğuda aramak gerekmiyor.
Böyle zihniyete sahip bir parti ve elemanlarının, hala daha "özgürlüklerin güvencesi" olarak görülmesi neye alamet!?