Sayın başkan, değerli üyeler...
3 hafta önce; Odatv Harddisklerini TÜBİTAK'a inceletmek için nihayet karar aldınız.
Nihayet diyorum.
Çünkü...
Biz 18 Şubat 2011 günü tutuklanmadan önce bu dokümanların virüslü olduğunu/ bize ait olmadığını söyledik. Mahkeme tutanağında var...
Sonra...
Tutuklandık ve tahliye taleplerimizi belirten dilekçelerimizi verdik. O dilekçelerde hep şunu dedik: Şu harddiskleri bağımsız bir bilirkişi heyetine inceletin.
İnceletildi mi? Hayır!
Bu mu adalet?
Sonra 6 Nisan 2011 tarihli Boğaziçi Üniversitesi teknik raporunu savcılığa ve mahkemeye sunduk.
Savcı Bey, o tarihte bu soruşturmanın savcılarından biriydiniz. Nereden mi biliyorum?
71. Ek klasör, 26 No'lu dizinde...
Odatv'den çıkan dokümanlarla ilgili emniyete bir yazı yazmışsınız...
Tarih ne?
13 Nisan 2011!
Yani Boğaziçi Üniversitesi raporu da o zaman elinizin altında...
Savcı Bey, o zaman "ya biz bu adamları tutuklu tutuyoruz ama, baksana bir üniversiteden de rapor çıkmış "virüstür" diye, şunları şu harddiskleri biz de savcılık olarak bir TÜBİTAK'a gönderelim" dediniz mi?
Hayır!
Bu mu adalet?
Sonra...
Tarih: 7 Temmuz 2011
Sayın başkan, siz o tarihte 11.Ağır Ceza Mahkemesi'nin üye hakimlerindensiniz.
Bizlerin tahliye talepleri sizin önünüze gelmiş. 67 Nolu Ek Klasör dizin no 587'den öğreniyoruz...
Siz de doğal olarak dosyalarımızı incelemişsiniz... Hem dosyalarımızda, hem de avukatlarımızın tahliye taleplerinde Boğaziçi Üniversitesi'nin ilgili raporu var.
Ayrıca tahliye talepli dilekçemizde, 10. Maddede şu harddiskleri tarafsız kuruma inceletmenizi talep ediyoruz.
Sayın Başkan siz ne yapıyorsunuz?
Hepimizin tutukluluk halinin devamına karar veriyorsunuz.
Peki, güzel...
Peki, "ya bu insanların çarpıcı bir iddiası var, ellerinde de bir rapor var, şu harddiskleri bir TÜBİTAK!a göndermek gerek, öyle ya amaç gerçek neyse ortaya çıksın" diyor musunuz?
Hayır!Bu mu adalet?
Sonra...
Tarih 26 Ağustos 2011
Sayın üyeler, Odatv iddianamesi ve ek klasörleri, iddianameyi 10 günde okumuşsunuzdur...
Peki, siz sayın üyeler...
"Bu adamlar tutuklu, davanın temelini dijital dokümanlar oluşturuyor, zaten duruşmalarda TÜBİTAK'a gönderilmesi kararı alınacak, Ergenekon davalarından biliyorsunuz, bari zaman kazanalım, şimdiden gönderelim şu harddiskleri TÜBİTAK'a" diyor musunuz?
Hayır!Bu mu adalet?
Evet...
Sayın Başkan, sayın üyeler ve sayın savcı...
Sizler şu geçtiğimiz bir yıl içinde bir şekilde bu soruşturmayla, davayla ilgili dosyaları gördünüz, ilgili teknik raporu fark ettiniz...
Peki ne zaman TÜBİTAK'a gönderme kararı aldınız?
3 hafta önce...
TÜBİTAK ne zaman rapor hazırlar?
Belki bir yıl sonra...
Tekrar soruyorum:
Bu mu adalet? Bu mu hukuk? U mu insan hakları? Bu mu adil yargılama?
Sayın Başkan, değerli üyeler...
Geçen duruşmalarda söylediklerimi tekrarlamayacağım...
Ama şunu tekrar ve tekrar hep söyleyeceğim.
Bu davada terör suçu vs. değil, her şeyiyle gazetecilik yargılanıyor!
Bu sahte dokümanlarla dolu iddianame diyor ki; Zaman ve Samanyolu gibi yayın yapacaksın, yoksa seni 4 duvar arasına atarım.
Hayır sayın heyet,
Gazetecilik hayatım boyunca kalemimi satmadım, eğilmedim ve kimseden talimat almadım!
Zaman ve Samanyolu gibi yayın yapmadım, yapmayacağım da!
Bunun bedeli hapis olsa da, tutkuyla bağlandığım mesleğimi, gazeteciliği kirletmeyeceğim.
Adalet mülkün temelidir sözünün gereğini yerine getirmenizi talep ediyorum...
Teşekkür ederim...
Barış Pehlivan
Odatv.com
********************************************
Yargıda reform yapıyoruz diyerek, mahkemelerin başına getirdiklerinin yargısı da bu kadar olur işte.
Biri yurt dışı kaynaklı kuruluş, diğeri, iki üniversite (Boğaziçi, Yıldız) nin verdiği, "bu dosyalar bilgisayara, virüs ile dışarıdan yüklenmiş" raporunu, geçen yıl gören mahkeme üyeleri, hem bunu kabul etmemiş, hem de, bu konuda TÜBİTAK'ın inceleme yapmasını sağlamamış.
İşte, hısım akraba kalkınmasının adaleti.