yurdumuzun erkekleri nasıllar
#41
Gönderim zamanı 04.05.2006 - 15:29
erkekler tek bir işe yarar;beyninden önce kasını kullanmaya..
#43
Gönderim zamanı 04.05.2006 - 15:37
#44
Gönderim zamanı 04.05.2006 - 15:46
dopsunuz dalaşmıcam nan size.. üstün ırksınız yaa ondan böle şeyler gelio başınıza ne haliniz varsa..
#45
Gönderim zamanı 04.05.2006 - 15:48
2-e arada bir beni utandıran erkekler de çıkıyor sen gibi...
#47
Gönderim zamanı 04.05.2006 - 16:13
#49
Gönderim zamanı 04.05.2006 - 21:34
#50
Gönderim zamanı 04.05.2006 - 23:13
ne zaman erkekler böyledir söyledir deyince bi hatun utandiriyor beni iki tarafta esit düsüyor
kisilikle cok alakali
#51
Gönderim zamanı 05.05.2006 - 22:14
Bu çok iyiydi be dost. Kalbur üstü bir sahife sonra kadınlarımızın da böylesine rast gelmesi dileğiyle içten içe kemirir durur kendini erkekler. Aslanı bakarsan sen bir erkeği değil de insanı anlattın bize ki tekrar, tekrar sağolasın.Bir alıntı arkadaşlar ama hoşuma gitti paylaşmak istedim bir erkek yada yurdum erkekleri değilde genel alamda bir erkek ...
Yıllardır , nasıl bir erkek sorusu kadınların kafasında döner durur. Daha ortaokul yıllarında , anket defterlerinde bu soru ilk sıraları diğer sorulara kaptırmadan yerini almıştır her nasılsa: Hayalinizdeki tipi tarif edin! der bu defterler bile.
Nasıl biri olmalı? Tarif ettiğimiz bir takım fiziksel özellikler vardır , uzun boylu - kısa boylu , dar kalçalı - geniş omuzlu , esmer - kumral - sarışın , mavi gözlü - yeşil gözlü. Sıradan erkek arayışımız o kadar azdır ki.
Hayattan biraz olsun dersini ve nasibini almışlar ise , tarif etmenin , sadece tasvir etmek olmadığını öğrenmişlerdir çoktaaaan.
Bazen de , ilk ilişkilerinden yıprandığı düşünülen kadınlar alır ellerine mikrofonu : Beni çok sevecek , iyi bir insan , dürüst bir adam ve eli ayağı düzgün bir erkek , diye anlatırlar beklentilerini. Tek düşünceleri de tekrar tekrar yıkılmamaktır aslında. Ayakta durabilmenin keyfini , yıkıntılara borçlu olduğu fark etmeyen kadınlardır onlar.
evet , bende düşündüm. Ne yapayım çok boş vaktim vardı ))
Üstelik kararda verdim. Yalnız. Evet , yalnız erkekleri seviyorum ben. Yalnız kalmış değil , yalnızlığı basitliğe tercih eden erkeklerden bahsediyorum. Korkunç bir huzur oluyor benliklerinde. Kafaları karışmamış oluyorlar. Kim olduklarını çözecek vakitleri olduğundan mıdır nedir kimlik sahibi oluyorlar. Birde , tok oluyorlar. Yalnızlıklarında bile , kadınların keyif objesi olduğunu düşünerek , karın doyurmaya kürek çekmiyorlar. Bu çok önemli. Bu , varsayılan bütün kavramların ötesinde bir tanım bence. Tok erkek.
Kendiyle kalmaktan keyif alan erkekler onlar. Yağmurun sesini dinleyebiliyorlar örneğin. Veya bir şiiri , sadece bir kadını etkilemek , bir toplantıda dile getirmek için değil de ; içlerini ısıtmak için ezberleyen erkekler. Bir ağacın dallarında kaç yaprak kaldığını sayarak vakit geçirebilen , okuduklarını anlayan erkekler. Dürüst oluyorlar zaten , yalanla yıpratmayı erdemlerinin başına koymadıkları için.
Sıcacık oluyorlar. Gülümsemelerini , yüreğinizde hissedebilmek şansına sahip oluyorsunuz. Sarıldıklarında , yalnızlıktan kaçmak için değil de dokunmak için olduğunu biliyorsunuz. Çoğu yalnız yaşamayı tercih ediyor , evi kadın yatağına çevirmek için değil ; kimsenin hayatına kısıtlama getirmemek için.
Yavaş yol alıyorlar ama düşünerek. Bazen satranç oynadığınız hissine kapılmanıza neden oluyorlar , sizi incitmemek ve kendilerinden emin olmak adına. Hayatı , gülmeyi ve sohbet etmeyi biliyorlar.
Saygı gördüklerini hissettiklerinde , daha çok saygı gösteriyorlar. Ve aşık olmayı bilip , öğretebiliyorlar da. Bunaltan beklentileri yok sizden , istediğiniz için vermenin keyfini yaşatıyorlar.
Arkadaş olmayı biliyorlar , dostluğa değer veriyorlar fakat kaybetmemek için kendilerinden vazgeçmek yüzsüzlüğünü göstermiyorlar. Kimseyle boş yere vakit harcama gereği duymuyorlar , yanında olabilmeniz kabullenildiğiniz anlamına geliyor .
Oylarını sizden yana kullandıklarında , bunu hissedebiliyorsunuz. Gittiklerinde de , artık yalnız kalmaktan sizde korkmuyorsunuz.
Birde emin oluyorsunuz , gönül sayfalarında var olmaya devam edeceğinize.
Söz haykıranın, mantık ise şarlatanındır.
Neyzen'im...
#52
Gönderim zamanı 11.05.2006 - 10:08
dostum olarak bu kadar süperlerken...
yoruldum ben, mümkünse az da başka yurdun erkeklerine bi bakıp gelsem...
In the end, it's not the years in your life that count.
it's the life in your years..
#53
Gönderim zamanı 11.05.2006 - 10:51
=bazen sevimli
=bazen soğuk
=bazen sarılası
=bazen düşüncesiz
=bazen sırdaş
=bazen kadınını döven
=bazen kadınını baş tacı yapan
=bazen ukala
=bazen şair
=bazen ağzı bozuk
=bazen gül getirir
=bazen aldatır
anlıcağınız kişisine göre değişir,ama türk erkeği kadar romantik olmaktan çekinen de yoktur !!!
#54
Gönderim zamanı 11.05.2006 - 20:06
#55
Gönderim zamanı 16.05.2006 - 14:43
Bu hikaye sevdiğim bir abim olan bir zamanlar Dağcılık Federasyonu Başkanlığıda yapmış olan Haldun abim ait ve erkekadam.com sitesinden alınmıştır.
Türk Erkekleri Gene Çok İyi / Haldun Aydıngün
Uçakta yanımda oturan kırk yaşlarındaki sarışın hanımla kısa sürede arkadaş olmuştuk. Güzel sayılmasa da bakımlı ve hoştu. Uzun yıllardır Almanya'da yaşıyormuş. Türkiye'ye bu gelişinin en önemli nedeni ise ilişkisini koparmamış olduğu liseden kız arkadaşlarıyla buluşacak olmasıymış. Tam "Ne güzel bir şey yapıyorsunuz" diyecektim ki Nesrin Hanım dertli dertli arkadaşlarından söz etmeye başladı. Hemen hepsi de mutsuzmuşlarmış. "Neden?" diye sordum.
Lise bittikten sonra sözünü ettiği bu hanımların çoğu da "iyi" evlilikler yapıp, yaşadıkları önemli Batı Anadolu kentinin hali vakti yerinde erkeklerinden kocalar bulmuşlardı. Dinlediğim kadarıyla buraya kadar zaten fazla bir sorun yoktu. Sorun şimdilerde hepsi de kırkına yaklaşan bu hanımların kocaları, başarılı iş hayatlarının da verdiği maddi güvenle olsa gerek, ciddi ciddi zamparalık işlerine kalkışmışlardı. Yani Nesrin Hanım'ın zavallı eski lise arkadaşları fena halde aldatılıyorlardı.
Bu kadıncağızların hallerine çok fazla üzüleceğimi herhalde beklemiyordu ama yaptığım yoruma gene de şaşırdı.
"Arkadaşlarınız inanın bana çok şanslılar." deyiverdim.
"Nasıl yani?"
Gülümsemeye başlamıştım. Sırf bu duyduklarımla olayı kendi kafamda canlandırmaya geçtim. Öncelikle ellerimi kendi kalçama götürüp, uçağın koltuğu izin verdiği ölçüde iki yana iyice açtım.
"Popoları hepsinin -böyle- oldu değil mi?"
Kadıncağız biraz "Ham! Hum!" yaptı. İtiraz edemiyordu. İlk atış başarılı olmuştu. Ayrıca kendisi son derece formda göründüğü için yaptığım gülünç harakete rahatça gülümsemişti.
"Hiç biri de bir işte çalışmıyor."
Evet, çalışmıyorlarmış... Hepsi de kalifiye ev hanımıymış. Günlerini de konken türü, en beylik aktivitelerle geçiriyorlarmış. Tam isabet şeklinde gidiyordum. Şimdi bombayı patlatacaktım. Çünkü hala neden şanlı oldukları açıklanmamıştı.
"Eğer bu kadınların kocaları avrupalı olsaydı, şu anda alayı çoktan kapının önüne konmuştu."
Önce itiraz etti. Çünkü o insanların haline gerçekten üzülüyordu. Üzülmemesi, aksine onlar adına sevinmesi gerektiğine Nesrin Hanım'ı ikna etmeliydim. Çaresiz, yanıtlarını zaten bildiğim sorularıma devam ettim.
"Kocaları onları aldatıyor diyorsunuz, peki önemli bir davete, açılışa, yani protokole sevgilileriyle mi yoksa karılarıyla mı gidiyorlar."
Sorum o kadar anlamsız gelmişti ki.
"Tabii ki karılarıyla" dedi. Türkiye'de başarılı erkeklerin elin 'aşiftesini' insan içine çıkarması zaten söz konusu olamazdı. Nasıl da saçma bir soru sormuştum. Türk erkeği, tabii genelden söz ediyorum, ne kadar kıçı büyük ve çirkin de olsa, karısı olan insanı topluma karşı korumayı bir borç ve görev biliyordu. Bu arada erkeklerin ciddi bir bölümü de 'zamparalık' yaptığını sanıp, bal gibi aşk uçurumlarına, sevda çilelerine düşüveriyorlardı. Her an aklından çıkmayan sevgiliyi yüz üstü bırakıp, önemli bir günde koluna 'yağ tulumunu' takıp, sevdiği insan yerine, karısını onurlandırıyor olmak, görev mörev değil resmen ciddi bir özveriydi ve bunun değerini, yapan dahil, kimse bilmiyordu.
Konuşmamız nazik bir tonla ve gülümseyerek devam eden ama fikir bazında gerçek bir tartışmaya dönmüştü.
"Peki siz de onlarla aynı yaştasınız. Siz neden kilolar almadınız?" "Şey, ben epey jimnastik falan yapıyorum."
Ardından uzun yıllardır Almanya'da yaşadıklarını anlattı. Orada evlenmiş, boşanmış, deli gibi çalışmış, bu arada tek başına çocuk büyütmüş. Kısacası, harpsiz darpsiz dönemlerde bir insanın vereceği azami mücadeleyi verip, sapına kadar galip ve başı dik çıkmıştı. Bir saat öncesi tanımadığım bu insanın sözlerinin doğruları ne kadar yansıttığını merak bile etmiyordum. Çünkü sözlerin dışında insan hareketleriyle de bir sürü bilgi verebiliyor. Örneğin kendine olan güveni hemen anlaşılıyordu ve kesinlikle saldırganlık izi taşımıyordu. Yapması gereken mücadeleyi çok önce tamamlamış olduğu için artık kendiyle ilgili son derece rahat olduğunu ve kimseye karşı bir şeyleri ispat çabası içinde bulunmadığı rahatça görülüyordu. Ayrıca bedeniyle de barışık bir insan hissini uyandırıyordu. Onca spordan ve gayretten sonra güzel bir bedene sahip olan, aynada baktığında kendini gerçekten çekici ve güzel bulan bir insanın davranışlarını sergiliyordu.
Cinsellik konusuna gelmiştik. Kadınlarımızın inanılmaz ölçüde ciddi bir bölümünün cinsel açıdan bir facia olduğu gerçeği artık yavaş yavaş gün yüzüne çıkıyor. Tüm o modern görüntülerine, diplomalarla tasdikli eğitimlerine, ve çekici görünmek için harcadıkları paralara ve emeklere karşın kadınların çoğunluğunun yatakta erkeklerini açıkca mutsuz ettiklerini artık pek çok yerden duymaya başlıyoruz. Boşanan Adam'daki "Neden Boşandım" yazısında sözü geçen evli kadın tiplemesinin çok özel bir vaka olduğunu sanıyorsanız büyük ölçüde yanılıyorsunuz. Bu tip kadınlara, özellikle de orta sınıf ve eğitimli çevrelerde daha sık rastlandığını gittikçe daha fazla düşünmemizi gerektiren duyumlar alıyoruz.
Necati Cumalı'nın "Ay Büyürken Uyuyamam" adlı öykü kitabında geçmiş yıllarda Ege yöresindeki cinsel olaylar anlatılır. "Allah'ın dandirik yobaz köylüleri!.. Onların cinsel hayatından ne olacak ki?" diye düşünerek bu kitabı okumaya başlarsanız çok şaşırabileceğinize yemin ederim. Hatta bundan kırk, elli yıl önce oradaki köylerde, kasabalarda olanları şimdilerde pek çok modern erkeğimizin yaşayamadığını bile düşünebiliriz. Nesrin Hanım'ın kendi lise arkadaşları ise tam bu tür facia kıvamındaki cinsellikleri çağrıştıryorlardı. Güzelliğin Allah vergisi olan bölümü bir yana, bakımlı, sağlıklı ve diri bir vücuda sahip olmadan eşinin karşısına çıkan biri ona ne verebilecekti ki. Bu kadınlar gerçekten tahmin ettiğim gibiyseler eşlerini cinsel olarak fazla bir şey ifade etmemeleri çok doğaldı. Nesrin Hanım ise kaderlerine göz yaşı döktüğü arkadaşlarının tam tamına bir "anti-tezi" gibi duruyordu. Onunla hem konuşuyor hem de tüm hareketlerini inceliyordum. Beden diliyle verdiği cinsel mesajlar ilginçti. Bu kavramı duyunca sakın kadıncağızın garip bir şeyler yaptığı sanılmasın, her insan yaptığı hareketlerle, duruşuyla, oturuşuyla, kendi cinsel yaşamını da ele veren mesajlar yayar. Eğer dikkatli ve bu konulara meraklı biriyseniz kesinlikle gerçeğe yakın ip uçları elde edersiniz.
Konuşurken son derece rahattı, elleriyle yaptığı hareketlerde bir kaç kez bana değmişti. Uçak koltukları, özellikle de ekonomi sınıfı uşuyorsanız, çok dardır ve insanlar birbirlerine sıkca değerler. Eğer birisi deli gibi bir çabayla hiç değmemeye çalışıyorsa onun cinsel konularda yaralı olduğu sonucunu çıkarabilirsiniz. Ya da tam tersi biraz fazla değilmeye başladıysanız biliniz ki karşınızdaki insanın aklından ya da iç güdülerinden garip bir şeyler geçiyor. Şaşırmayın, kadınların başına sıkca gelen bu durum, zaman zaman biz erkeklere de olmaktadır. Ayrıca kendine güvenen halinden, hareketlerindeki rahatlıktan ve gülüşünden kendine kesinlikle yeten, doyurucu bir cinsel yaşamı olduğunu ve halen de sürdüğünü düşünüyordum.
Yanımda oturan kadınla, kocaları tarafından aldatılan arkadaşlarının arasındaki fark hiç bu kadar büyük olamazdı. Nesrin Hanım ilerleyen yaşına rağmen bir erkeği mutlu edebilecek ve bir erkeğin pek çok ihtiyacına yanıt verecek özellikleri taşıyordu, diğerleri ise bunların hiç birine sahip olmadan, sadece Türk kültürünün erkeklerine yüklediği bir takım zorunluluklar sayesinde, maddi olarak bir elleri yağda bir elleri balda, Nesrin Hanım’dan çok daha rahat koşullarda yaşıyorlar, toplumda belki de hak ettiklerinden daha fazla saygıya ve statüye kavuşuyorlar ve hala da şikayet ediyorlardı.
Çünkü Türkiye'de kadına aldatmak, erkeğe de terk etmek "yasaklanmıştı". Ortada başka bir sevgili falan yoksa, baba evine kaçan, yani kocasını terk eden kadın oldukca anlayışla karşılanıyordu. Aynı anlayış, karısını çocuğunu rezil etmeden akla gelen her türlü haltı yiyen erkeklere de tanınıyordu. Erkek kimle ne yaparsa yapsın, yeterki karısını terk etmesin, onu finanse etmeye devam etsin.
Böyle bir kural olduğu için kadınlarımız gerçekten çok şanslıydılar...
#56
Gönderim zamanı 16.05.2006 - 18:45
#57
Gönderim zamanı 16.05.2006 - 20:39
ertesi sabah
tekrar hayata
dönülebilen
ve her gün
tekrarlanabilen
bir intihar biçimidir.
Charles Bukowski
Piizan
#58
Gönderim zamanı 16.05.2006 - 22:30
#59
Gönderim zamanı 16.05.2006 - 22:40
ertesi sabah
tekrar hayata
dönülebilen
ve her gün
tekrarlanabilen
bir intihar biçimidir.
Charles Bukowski
Piizan
#60
Gönderim zamanı 16.05.2006 - 22:50
Benzer Konular
Konu | Forum | Konuyu Açan | İstatistikler | Son Mesaj Bilgisi | |
---|---|---|---|---|---|
Erkeklerin İstediği Kadınlar |
Seni Seviyorum... | Minnie |
|
|
|
Kopya Konu: Erkeklerin Kız Arkadaşlarından Ayrıldıktan Sonraki Ilk 60 |
Geri Dönüşüm Kutusu | bubed |
|
|
|
Anket: Erkeklerin küpe takmasına nasıl bakıyorsunuz? |
Anketler | Canan |
|
|
|
Erkeklerin derdi erken boşalma |
Sağlık | Haberci |
|
|
|
Erkeklerin mutlaka yaptırması gereken testler |
Sağlık | Haberci |
|
|
2 kullanıcı bu konuya bakıyor
0 üye, 2 ziyaretçi, 0 gizli