İçerik değiştir



- - - - -

Lütfen Yorumlayin


  • Yanıtlamak için giriş yapın
bu konuya 3 yanıt verildi

#1 ebarah

ebarah

    Onun için takıntı haline geldik

  • Dokunulmazlar
  • 2.132 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay
  • Konum:Zeytinburnu

Gönderim zamanı 31.03.2014 - 21:28



UĞUR GÜRSES HÜRRİYET

Son dönemde yaşanan tüm siyasi gelişmelere rağmen AK Parti’nin oy kaybetmemesinin en önemli gerekçesi ekonomik refahın bozulmamış olması.

Son bir yıl içinde makroekonomik parametrelerde oynamalar olsa da hane halkının iş imkânlarında ve gelirinde rahatsızlık verecek bir kayıp yaratan tablo yok.

YEREL seçimin Türkiye genel sonuçlarını öncekine göre karşılaştırmak pek de doğru değil ama genel eğilime ve oy oranına da bakarak herhalde şu soru sorulmalı; bunca yolsuzluk ve rüşvet iddiasına karşın Ak Parti neden belirgin bir oy kaybına uğramadı? Basit bir gerekçesi var aslında; geniş seçmen kitlelerinin ekonomik refahı bozulmuş değil. Son bir yıl içinde makroekonomik parametreler bozuluyor olsa da, hane halkının iş imkânlarında ve gelirinde rahatsızlık verecek bir kayıp yaratan tablo yok.

MOLDOVA-İSVEÇ FARKI

Peki ya yolsuzluk ve rüşvet soruşturmalarının etkisi? Bu durum nasıl açıklanabilir? Buna yanıtı bir CHP’li veriyor. Genel Başkan Yardımcısı Prof. Hurşit Güneş bizler henüz seçim sandığına gitmemişken, bu konudaki çeşitli makaleleri işaret ederek başka ülke örneklerinden bu tabloyu açıklıyordu. Güneş, New York Üniversitesi doktora öğrencisi Marko Klašnja’nın bir makalesine atıfta bulunuyordu. Klašnja, yolsuzlukların yaygın olduğu bir ülke olan Moldova ile çok nadir olan İsveç’i karşılaştırıyor. Araştırma şunu sorguluyor: Kent ekonomisini geliştiren belediye başkanı hakkındaki yolsuzluk iddialarının oy üzerine nasıl etki yapıyordu?

REFAH ARTIŞININ ÖNEMİ

Sonuç şuydu; İsveç’te ekonomide ne tür gelişme olursa olsun, halkın yolsuzlukları katı biçimde cezalandırdığı ortaya çıkıyordu. Moldova’da ise ekonomik gelişme varsa halkın yolsuzlukları göz ardı ettiği gözleniyordu.  2013 yılındaki Yolsuzluk Algısı Endeksi’ne bakıldığında İsveç en temiz 3. ülke gelirken, Moldova 102. sırada yer alıyordu. Bu endekste 50’li sıralarda yer alan Türkiye’nin gelir artırma macerası da devam ediyor. Hurşit Güneş, şöyle sorguluyordu; “neden İsveç yolsuzluklara çok duyarlı da, Moldova değil? Bu soruyu şöyle sorarsak yanıt da kolaylaşır: Neden İsveç ekonomik refah artışına yeterince duyarlı değil de, Moldova duyarlı? Çok basit. Moldova’da refah artış beklentisi çok daha yüksek çünkü İsveç zaten refaha kavuşmuş durumda. O halde refah artış beklentilerinin olduğu ülkelerde yolsuzluk söylentilerinin önemi azalıyor.”

HALK İTİBAR ETMEDİ

Bu satırları yazarken açıklama yapan Başbakan Yardımcısı Emrullah İşler ‘halkımız yalan ve iftiralara itibar etmemiştir’ diyordu. Olasılıkla da, bunca yolsuzluk ve rüşvet haberini görmezden gelen ve hane refahına bakarak karar veren bir bölüm seçmen, bir şehir efsanesi halini alan ‘yiyorlar ama çalışıyorlar’ sözünü de tescil etmiş görünüyor.
Seçim sonrası ekonominin seyri
EKONOMİ zaten küresel koşullardan kaynaklanan bir yavaşlama sürecine girmişti. Son 3 aydır da siyasal krizle beklemede, seçim sonuçlarını da görme beklentisi içindeydi. Seçim sonrası mali piyasalarda ‘ralli’ olarak tanımlanabilecek önemli hareket beklenmiyor. Makroekonomik kısıtlar belli; enflasyon yükseliyor ve sermaye girişleri kısıtlı. Merkez Bankası’nın politika seçenekleri de esnek değil. Bu sonuçla, ülkeye sermaye yağacak mı? Hayır. Çünkü en önemlisi, iktidar partisinin nasıl hükümet edeceği konusundaki belirsizliğin, seçim sonrasında da devam etmeyeceğine dair belirti yok. Siyasal istikrar konusunda belirsizlik ortadan kalkmıyor. Bu da, belirsizliğe karşı hane halkının ve şirket davranışlarını ve beklentilerini değiştirmeyecek. Hane halkının ve şirketlerin, ‘kaldığımız yerden devam’ dedirten bir sonuç yok.
***************************************************************************************************

Yolsuzluklara duyarli olmamiz, yöneticilerimizi cezalandırmamız için ülke ekonomisinin kalkınmasini mi bekleyecegiz?

Türk hane halkinin yani secmen kitlesinin ekonomik refahı yüksek oldugu, en azından kötülesmediği icin mi yolsuzlukları sandıkta cezalandırmıyor?

Türkiye'nin ekonomik gelismesi mi hane halkinin refahini arttirdi?

Hane halkinin refahi mi ulke ekonomisini gelistirdi?

Kendimden örnekleyecek olursam, evet iyi bir isim ve ulke standartlarina gore iyi bir gelirim var. Evim kira degil. Üc cocugum var ve onlarin gelecegi icin cabaliyorum. Evet biraz fazla acildim ve kredi borclarim var. Su an icin sikisigim.

Fakat, yapimdandir herhalde, canim yanmadan da cani yananlardan dolayı isyankar ve muhalif bir karakterim var.

Şimdi benim ekonomik durumum iyi diye, yukarıdaki yazida Moldova halkinin duyarsizligina paralel bir gidisat sergileyecek yapiya sahip degilim.

Evet benim ekonomik durumum iyi olabilir ama sonucta calinan, yagmalanan benim ulkemin serveti ve ülk insanlarının gelecegi diye dusundugumden bu hirsizlara hic bir zaman oy vermedim ve vermeyecegim. Hirsizligi yapan kim olursa olsun, hangi partiden olursa olsun...

Bu anlamda, bu kadar yolsuzlugun oldugu, insan hak ve hürriyetlerinin kisitlandigi bir ulke iktidarinin secimletde cezaladirilmamasini siz degerli arkadaslarim nasil yorumlar?

Kendi icinde bulundugunuz durumla örneklerseniz memnun olurum arkadaslar. Şimdiden tesekkurvederim.

 580023663830.jpg


#2 dokuzharf

dokuzharf

    ...

  • Kurucular
  • 19.758 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay
  • Konum:İzmir

Gönderim zamanı 31.03.2014 - 22:10

Bu seçimde bilinçli olarak oy kullanmaya gitmedim.

Ak Partiye oy vermeyecektim gitseydim, Halk Partisine ömrüm boyunca vermedim vermem. 

Son günlerde sokaklara çıkmayın deyip halkı sağduyuya davet eden Bahçeliyi düşündüm, sonra en iyisi hiç birine oy vermemeli diyerek oy kullanmamayı seçtim.

 

Dışarıdan görünen tabloyu en iyi Emrullah İşler özetlemiş bence. Olan biten yalan mı iftira mı bilmem, ama ben bu olaylardan sonra fazlasıyla soğudum. Ama halk galiba tapelere, videolara, ses kayıtlarına itibar etmedi. "İstikrar korunsun, ekonomi gelişsin" mi dedi ? Ekonomi gelişsin, istikrar korunsun ama bu kadar tape , ses kaydı ve videolar arasında bu istikrar nereye kadar korunacak ? 

 

İstikrar ve ekonomi iyi gitsin diye her yapılana göz mü yumulacak ?

 

Seçim akşamı da tam komediydi benim açımdan.

Biz kazandık, yok biz kazandık gibi sözler. Sonrasında rezil olmalar. Elektrik kesildi, mum ışında oy sayıldı gibi sözler.

Her seçimde bu manzaralar görülüyor.

 

Seçimler hileli mi hilesiz mi bilmiyorum.

Bildiğim ve yapılması gereken bir şey varsa , muhalefet artık aklını başına almalı. Hizmet görmek isteyen halka projelerle, yaptıklarıyla gitmeli. Muhalefet elindeki Belediyeleri dahi kaybetti. Bunun nedenlerini araştırmalı. Kale denilen İzmir'de bile 4 ilçe kaybedildi. Keza Mersin ve Antalya. Eldekini neden kaybettiğini muhalefet iyice araştırmalı. 

 

Muhalefet partileri artık daha alt tabakalara da yönelmeli, belli kesimin partisi algısını dağıtmalı. Bunu yapmadıkça iktidar yüzü görmeyeceği kesin.



Değişiklikler Kaydedildi...

#3 ebarah

ebarah

    Onun için takıntı haline geldik

  • Dokunulmazlar
  • 2.132 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay
  • Konum:Zeytinburnu

Gönderim zamanı 02.04.2014 - 12:48

Utku Çakırözer

 

AKP’nin Kalelerini Nasıl Kazandılar?

 

 

Seçim sonuçlarının açıklanmasının ardından, ana muhalefet partisi CHP’de “Neden istediğimiz başarıyı elde edemedik” sorgulaması başlamıştır ya da başlayacaktır. O tartışmaya yapıcı bir katkı sağlama düşüncesiyle, bu seçimlerde iktidar partisi AKP’nin elinden belediye kazanan CHP’li adayların çalışmalarına yakın plan yaptık. CHP’nin iktidar partisini devirerek kazandığı iki ilden biri Burdur.

‘Çalmadık kapı bırakmadık’ 
Burdur’da iki dönem üst üste belediye başkanlığı yapan AKP’li rakibini geçmeyi başaran Ali Orkun Ercengiz 41 yaşında bir eczacı. Önseçimle başkan adayı oldu. Arkasında iktidar gücü olan rakibine karşı nasıl kazandığını ise şöyle anlattı: 
“Bizim Burdur’un 35 mahallesinin 35’ini de yürüyerek gezdim. Çalmadık kapı bırakmadım. Sokaktaki insanın beklentisi elinin sıkılması, halinin sorulması, derdine çare bulunması. Bunun için örgütlü çalıştık. Kadın kollarımız da sürekli ev ziyaretlerindeydi. Hasta, vefat, yeni doğum ziyaretleri yaptılar sürekli. Yeni oy kullanacak gençlere mektup yazarak özgürlüklerine oy kullanarak sahip çıkmaları çağrısı yaptım.”

‘Mazlumun ihtiyacını dillendirmeliyiz’ 
Ercengiz’e, “Yolsuzluk iddiaları bu seçimi nasıl etkiledi” diye sorduk. Alanda çalışan insanın yanıtı, sosyologların söyledikleriyle paralel: 

“Ben genel siyaseti, yolsuzlukları anlatmadım. Zaten onu televizyondan sürekli dinliyorlar. Ben Burdur’un sorunlarını anlattım. ‘Mutlu Ev, Mutlu Burdur’ dedim. İçme suyu, arıtma tesisi, sosyal donatı alanı (park, piknik yeri) ihtiyaçlarına çözümönerilerimi anlattım. Bu sayede AKP ve MHP tabanından da oy aldım. CHP’nin ülke genelinde de kampanyasını yerel sorunlara ayırması daha faydalı olabilirdi. Gündemi biz belirlemeliydik. Kemal Kılıçdaroğlu genel başkan olduğundan beri yapmaya çalışıyor, ama mazlumun ihtiyaçlarını CHP daha çok dillendirmeli.

 

AKP muhitinde CHP evi 
AKP’nin kalesi haline dönüşen İstanbul’da, CHP’nin mevcut 13 ilçesine eklediği tek yer var: Beylikdüzü. Bu ilçeyi AKP’nin elinden yüzde 51 oyla alan isim Ekrem İmamoğlu. Müteahhit. ama tepeden inme CHP’li değil. 4 yıldır CHP ilçe başkanı. O da ‘önseçim’ sonucu belediye başkan adaylığını kazanmış. Beylikdüzü AKP tabanının güçlü olduğu ilçelerden biri. O da nasıl başardığını şöyle anlattı: 
“Kampanya döneminde değil önceden ilçe başkanlığım döneminden itibareninsanlarla yakınlık kurduk. CHP’nin en az oy aldığı 5 mahallede ‘dayanışma evleri’kurduk. O evler vasıtasıyla o mahallelerin sorunlarını tespit ettik. Projelerimizi hazırladık. Orada yaşayanlarla bir diyalog tesis ettik. Sevgi diliyle konuştuk. Halklabuluşmalarımızda rakibimizi eleştirmek yerine, yapacaklarımızı anlattık.Beylikdüzü’ne hak ettiği değeri kazandıracağımızı söyledik. CHP’ye en mesafelimuhafazakâr sitelerde toplantılar yaptık, projelerimizi anlattık.”

‘Dışarıdan adayla olmuyor’ 
O da Burdur’daki Ercengiz gibi kutuplaşma ortamının olumsuz etkisine vurgu yaptı:“Türkiye seçime kutuplaşma ortamında gitmeseydi AKP tabanından biz daha çok oy alırdık. Liderlerinin etrafında kenetlendiler.” 
İmamoğlu’nun, partisine bundan sonraki seçimler için önerisi de var: 
“Halktan oy alabilmek için uzun vadeli siyaset lazım. Yani seçimlere 2-3 ay kala dışarıdan aday bulmakla olmuyor. Seçmen seçeceği kişiyi tanımak, dokunmak, konuşmak istiyor. Onunla arasında bir güven ilişkisi kurmak istiyor.”

 

Esnafın yanında olduk’ 
Başka bir örnek de başkentte, Yenimahalle’de yaşandı. AKP iktidarı çıkardığı Bütünşehir Yasası ile birlikte bazı ilçelerin sınırlarını yeniden belirledi. Bunlardan biri de Yenimahalle’ydi. İlçe sınırlarının yeniden çizilmesi sonucu, büyük çoğunluğu CHP seçmeni olan 50 bin Çayyolu seçmeni Çankaya’ya bağlandı. Buna karşın Yenimahalle’nin CHP’li belediye başkanı Fethi Yaşar, 30 Mart’ta oylarını artırarak yüzde 51 oranla yeniden seçildi. Yaşar da AKP’ye karşı başarısının sırrını şöyle aktardı: 
“Halkla ayrım yapmaksızın diyalog içinde olduk. Kapımız herkese açık oldu. Yapamayacağım sözler vermedim. Verdiklerimi yerine getirdim. Cumartesi pazardemeden vatandaşın ihtiyacını karşıladık. Esnafın yanında olduk, onları sıkmadık,bunaltmadık.”

 

‘İktidarın eksiğini anlattık, oy aldık’ 

AKP’nin elinden alınan büyük yerlerden biri de Eskişehir’in Odunpazarı ilçesi. CHP burada, Büyükşehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen’in de ısrarıyla milletvekiliKazım Kurt’u sahaya sürdü. Dün konuştuğumuz Kurt kampanyası için şunları söyledi:
“Genel siyaset yapmadık. Kendi yapacağımız icraatları anlattık. ‘Ayakkabı kutusu’,‘yolsuzluk’ demeden ‘Daha güzel bir Odunpazarı nasıl olur’ onu anlattık. Pratik ve inandırıcı şeyler söyledik. Eskişehir’de AKP’nin en zayıf noktalarından biri, TOKİkanalıyla halkın sömürülmesiydi. Çok şikâyet, mağdur vardı. O konuda yapacaklarımızı anlattıkça oy aldım.”  

****************************************************************************************************************

 

 

         Bu örnekler genele yayılırsa yararlı olacaktır.


Bu mesaj ebarah tarafından düzenlendi. Düzenleme zamanı: 02.04.2014 - 12:54

 580023663830.jpg


#4 yusufdemir55

yusufdemir55

    Hiç gelmiyor desek yeridir

  • Üyeler
  • 28 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay
  • Konum:İzmir Karşıyaka

Gönderim zamanı 12.04.2014 - 11:31

Öncelikle şunu söyleyeyim; tapeler montaj mı, dublaj mı, yada hem montaj hem dublajmı, bilemeyiz. Böyle şeylerin bilir kişileri var, laboratuarları var, ses mühendisleri var, var oğlu var. Tapelerin montaj yada dublaj olduğunun böyle yerlerde gerçek olup olmadığının kanıtlanması  gerekirken "Sandıkta görüşürüz" dediler. Oysaki sandık, ne mahkemeydi nede laboratuar.. Seçmenlerde ne yargıç nede bilir kişiydi.. Üstelik sandıklar bile şaibeli çıktı. Birçok il ve ilçenin nasıl karanlıklara gömüldüğünü hepimiz biliyoruz. Tapeler için "Montajdır, dublajdır, iftiradır, paraleldir" denilmesi yerine, neden gerekli inceleme yaptırılmadı? Ben bir vatandaş olarak imzamı inkar etsem, sahtedir desem, bu sahtemi olur? Sesin, imza yerine kullanıldığı günümüzde, tapeler içinde bu böyle değilmi?

 

Kimi arkadaşlar, "Ak Partiye oy vermeyecektim gitseydim, Halk Partisine ömrüm boyunca vermedim vermem." demiş. Tercihine elbetteki saygı duyarım amcak merakta ederim bu yaklaşımını. Elinde devletin tüm imkanları varken, tapeleri inceletmeyip "Sandıkta görüşürüz" diyen bir partiye oy vermemesini anlarımda, muhalefet partileri için (Özellikle de CHP) oy vermem demesi gerçekten merak edilecek bir durumdur. İki partinin liderlerini kıyaslayalım. Birinin mal varlığı derya deniz.. Bakanlarına bakıyorum, koluna 700 bin liralık saat takabiliyor. Diğer parti liderinin mal varlığı, karı-koca birlikte çalışan, üst düzey devlet memurlarının olması gerekenden fazla değil. Sadece "CHP'ye oy vermem" diyen arkadaşı değil, toplumumuzun neden oy vermediğini  merak ediyorum. 


Bu mesaj yusufdemir55 tarafından düzenlendi. Düzenleme zamanı: 12.04.2014 - 13:25

Y.D






Benzer Konular Daralt

  Konu Forum Konuyu Açan İstatistikler Son Mesaj Bilgisi

4 kullanıcı bu konuya bakıyor

0 üye, 4 ziyaretçi, 0 gizli