Anarkali'nin hikayesi farklı versiyonları olan bir aşk hikayesi ama fark eden şey bazı detaylar, olayın esası hep aynı. En yaygın olan şu galiba; Anarkali bir köledir ve bir hükümdarın oğlu olan Prens Saleem ile aşk yaşar, bakar mısın terbiyesizliğe, haddini bilen bir kız olsaydı Prens Sever miydi hiç, cıss, ne kadar ayıp! Prensin anne babası durumu şiddet ve hatta nefretle kınadıkları yetmiyormuş gibi bu ilişkiye yasak koyarlar.
Saleem bunu kabullenmez ve babasına karşı savaş açar. Bu savaşın sonucunda yenilir, bu kez önüne 2 birbirinden leziz seçenek sunulur; aşkını kalbine gömecektir, ama iyice gömecek yani, daha Anarkali ile görüşmek yok, görüşürse fena olur ; veya da öldürülecek. Bu resti 'Öleyim daha iyi' diyerek görür ama...
Ama buna da Anarkali'nin gönlü razı gelmez. Kız da kendi teklifini koyar bunun üstüne; Prens'imle bir tek gece geçireyim, sonra beni öldürün. O gecenin ertesinde şerefsiz hükümdar onu canlı olaraktan tuğladan bir mezara gömdürür. Bundan böyle her bahar geldiğinde o tuğla duvardan narçiçekleri belirmeye başlar, Anarkali de narçiçeği demek zaten Hint dilinde.
Bu hikaye üzerine filmler yapılmış ve tonla da şiir yazılmış. Bizde de; Feyzi Halıcı tarafından yazılmış olan 'Günaydınım nar çiçeğim sevgilim' şiiri bu efsaneden esinlenerek yazılmıştır. Cinuçen Tanrıkorur da şiiri besteleyip şarkı haline getirmiş.
Anarkali'nin hikayesi ve Anarkali elbiseleri için tıklayın.