Bizler yaşadığımız yanlış inançlarımızı, öyle inatla savunmaya geçiyoruz ki, bunun hesabını inanın, Allah ın huzurunda veremeyiz. Aslında bir Müslüman olarak işimiz çok kolayken, kendi ellerimizle zorlaştırıyoruz, işin içinden çıkılmaz bir hale sokuyoruz. Daha sonrada neyin doğru, neyin yanlış olduğu konusunda da karar veremiyoruz.
Allah Kur’an da, inancımız ve bu konuda izlememiz gereken yolu anlatırken, sakın emin olmadığınız bilginin ardına düşmeyin der ve emin olacağınız kitabında yalnız Kur’an olduğunu bildirerek, Kur’an ın ipine sarılmamızı emreder. Çok daha açık bir şekilde Zuhruf 44. ayetinde, SİZLERİ KUR’AN DAN HESABA ÇEKECEĞİM diye de uyarır. Böyle bir hüküm veren Rabbimiz, Kur’an da hiç bahsedilmeyen, konusu bile geçmeyen, FIKIH inancının dine ilaveleri olan bilgilerden, hükümlerden hesaba çeker mi bizleri? Madem Allah bizleri bu şekilde uyarıyor, bunun tam tersine inancımızı yaşamak niye? İşte bunu anlamakta zorluk çekiyorum.
Fıkıh inancının çok fazla etkisinde kalan bazı kardeşlerimiz bana, milletin kafasını karıştırıyorsun, ayetleri kendi kafana göre yorumluyorsun diyorlar. Böyle bir yanlış yapmaktan Rabbime sığınırım. Dinin anası, temeli olan Muhkem ayetler adı üstünde muhkem, yani şüphe duyulmayacak kadar açık ayetlerdir ve bu ayetler yoruma kapalıdır. Birisi bu ayetler üzerinde yorum yapıyorsa, ayeti amacından saptırıyor demektir. Onun için bizler muhkem ayetler üzerinde yorum yapamayız, Allah ne emrediyorsa kabul eder ve iman ederiz.
Günümüzde Kur’an ın yanında, tıpkı Kur’an değerlerinde olduğunu söyledikleri öyle rivayet bilgilere ve onun kitaplarına inanıyoruz ki, adeta bu inanç bizleri kâfirlerin safına doğru itiyor. ALLAH KUR’AN I BEN KORUYORUM DİYE BİZLERE BİLGİ VERİR ve bu kitabın vereceği bilgiler konusunda, emin olmamızı sağlar. Bunun dışından ise hiçbir bilgiyi, Kur’an ın onayından geçirmeden kabul edemeyeceğimiz konusunda, birçok uyarılar yapar bizlere. Hatta Kur’an ı kast ederek, hadi bir benzerini getirin bakalım diyerek meydan okur.
Günümüzde batılı ve hurafeyi savunmak adına, yaptığımız öyle bir yanlış var ki, bizleri günahların ve sapkınlığın zirvesine taşıyor. Hadislere dikkatle yaklaşmalıyız ve bu bilgiler hakkında, mutlaka Kur’an dan onay almalıyız dedikçe, bazı kişilerin inanılmaz sözlerle saldırıya geçmeleri ve adeta Kur’an ile rivayet hadisleri aynı kefeye koyarak, şirk koşmalarını üzülerek görmekteyiz. Bu yazımda bu yanlışa çok çarpıcı bir örnek vermek istiyorum. Bakın bir arkadaşlarımız, rivayetleri savunmak ve aklamak adına neler söylüyor.
“Kur’an ın Allah ın kitabı olduğuna dair, bir deliliniz var mı? Kur’an da günümüze rivayetlerle gelmiştir. Hadisler hakkında ileri geri konuşuyorsunuz, Kur’an da bir hadis olmadığına deliliniz nedir?”
Ben Müslüman ım diyen bir insanın, söyleyeceği sözler değildir bunlar. Kur’an ın Allah katından indirildiğine, Kur’an ın bizzat kendisinden başka delil arayanlar, zaten Allah ın istediği gibi iman etmemiş demektir. Kuşku duyulmadan iman edilecek kitabın, bilgilerin yalnız Kur’an olduğunu fark edemeyenlere, elbette gerçekleri anlatmamız mümkün olamaz. Çünkü peygamberimizde müşriklere bu gerçeği anlatamamıştı. Onun anlatamadığını, bizlerin anlatması elbette mümkün olamaz.
Kur’an ın günümüze, rivayetler yoluyla geldiğini söyleyenlere ve bunlara inananlara şunu hatırlatmak isterim. BU SÖZLER, ÖNCE ALLAH A VE DAHA SONRA ELÇİSİNE İFTİRADIR. Peygamberimiz sağlığında, Allah ın indirdiği vahiylerin tamamını kayda aldırmış, yazıya geçirmiştir. Hatta ilk önceleri yalnız ezberletildiği halde, daha sonra ezberleyenlerin ölümü, bu yöntemin tehlikeli olduğunu anlamaları üzerine, tüm ayetler kayda geçirilmiş yazılmıştır.
Peygamberimizin devrinde ayetler, Mushaf yani kitap haline getirilmemiştir. Elbette bunun nedeni vardı. Çünkü peygamberimiz yaşıyordu, yaşadığı sürece vahiy devam edeceği düşüncesi ile birleştirilip, kitap haline dönüştürülmemişti. Mushaf haline getirilmesi dört halife devrinde olmuştur. Tekrar söylüyorum, vahiylerin tamamı, peygamberimiz tarafından sağlığında kayda geçirilmiştir, onun içinde günümüze rivayetler yoluyla değil, bizzat kayıt altına alınmış ve çok daha önemlisi, ALLAH IN KONTROLÜNDE, KORUMASINDA GÜNÜMÜZE KADAR GELMİŞTİR.
GÜNÜMÜZE ULAŞAN, RİVAYET HADİSLERE GELİNCE. BU BİLGİLERİN, SÖZLERİN HİÇ BİRİSİ PEYGAMBERİMİZ TARAFINDAN YAŞADIĞI DÖNEMDE KAYDA ALINMAMIŞ, YAZILMAMIŞTIR. YAZILMIŞ OLSAYDI, HADİSLER BİR RİVAYETE GÖRE DİYE BAŞLAMAZDI. Bu sözlerin kayda alınmadığının, dilden dile nakledildiğinin bir kanıtıdır, bir rivayete göre diye hadislerin başlaması. Lütfen bu konu üzerinde, dikkatle düşünelim. Hatta tam tersine, kendi sözlerinin yanlış nakledildiğini gören Allah ın elçisi, bundan sonra Kur’an dışından bir şey benden nakletmeyin diye uyarmıştır. Elbette bunun nedeni, Kur’an ın kayda geçirilmiş olması, yanlış nakledilmesi durumunda, karşısındaki kişinin bu bilginin doğru olup olmadığını, kontrol etme şansının olduğu gerçeğidir. Dört halife devrinde de hadisler kayda geçirilmemiş, hatta peygamberimizin hadis nakli yasağı, bu dönemde de titizlikte uygulanmıştır. Günümüze ulaşan hadislerin ise, peygamberimizin ölümünden ve dinin mezheplere bölünmeye başlamasıyla, yaklaşık 250 yıl sonra, halkın arasında dolaşan sözlerin/rivayetlerin bir araya getirilmesi ile oluşmuştur. SİZCE BU BİLGİLER NE KADAR DOĞRU OLABİLİR? BU BİLGİLERE GÖRE İMANIMIZI YAŞAYABİLİR MİYİZ? Yaşayamayacağımızı Kur’an söylüyor. Elbette kimin sözlerine inanılacağı konusu, sizlere kalmıştır. İmtihan olmanın gerçeği de budur.
Ne yazık ki bugün bizler bu gerçeği anlamak istemiyoruz. Öyle yanlışlar yapıyoruz ki, cahiliye dönemindeki müşrikleri aratmıyoruz. Atalarımızın inancını aklamak ve tıpkı Kur’an değerini onlara vermek için, Kur’an ın günümüze rivayetler yoluyla geldiğini, onun içinde rivayet hadislerden şüphe duymamızın, yersiz ve yanlış olduğunu savunabilmekteyiz. Çok daha ilginci, Kur’an ın da bir hadis olmadığına deliliniz nedir diyebiliyoruz. Hadis kelime anlamı olarak söz, haber, bilgi anlamındadır. Kur’an da da geçer, örneklerini verelim.
Casiye 6: İşte şunlar, Allah'ın ayetleridir, onları sana gerçek ile okuyoruz. ALLAH'TAN VE O'NUN AYETLERİNDEN SONRA HANGİ HADİSE (SÖZE) İNANACAKLAR? (febi-eyyi hadîśin) (Süleyman Ateş meali)
Araf 185: Onlar göklerdeki ve yerdeki sınırsız hükümranlık ve nizama, Allah’ın yarattığı her şeye, ecellerinin yaklaşmış olabileceğine hiç bakmadılar mı? PEKİ, BUNDAN SONRA ARTIK HANGİ SÖZE İNANACAKLAR. (febi-eyyi hadîśin ) (Diyanet meali)
Bu ayetlerden de açıkça anladığımız gibi hadis, söz, bilgi anlamındadır. Allah da bizlere rehber olacak güvenilecek sözlerin/hadislerin yalnız Allah ın hadisleri olduğunu apaçık söylüyor ve bakın ne diyor tekrar hatırlayalım.
—ALLAH’TAN VE O'NUN AYETLERİNDEN SONRA HANGİ HADİSE (SÖZE) İNANACAKLAR?
— PEKİ, BUNDAN SONRA ARTIK HANGİ SÖZE/HADİSE İNANACAKLAR.
Ama bizlerin uslanmaz nefisleri, atalarımızın inancını aklamak ve yaşamak adına, Allah ın hadislerini/sözlerini görmezden gelerek, Kur’an ın ayetleriyle, rivayetler yoluyla bizlere ulaşan ve asla emin olamayacağımız sözleri/hadisleri, Allah ın sözleri/hadisleriyle eş tutabiliyoruz. Allah bizleri affetsin.
Değerli din kardeşlerim, ömür hızla akıp gidiyor. Emaneti teslim etmeden, imtihanımızı tamamlamadan önce, gelin yalnız Kur’an ın ipine sarılalım ve onu anlayarak, düşünerek okuyalım. Bizlere öğretilen sözleri/hadisleri de mutlaka Kur’an ın süzgecinden geçirelim. Kur’an ın onayını alan her bilgi, elbette başımızın tacıdır, bizlere örnektir. Ama Kur’an dan onay almayan her bilgi de, inancımız için fitnedir, bizleri dinden uzaklaştırıp, kâfirlerin safında yer almamızı sağlar.
İMAN, İNANÇ GÜVEN VE SADAKATLE OLUR. BİZ İMAN EDENLER, KUR’AN IN ALLAH KATINDAN GELDİĞİNE VE ALLAH TARAFINDAN KORUNDUĞUNA İNANDIK, İMAN ETTİK. Kur’an asla rivayet değil, Allah katından bizler için HAK OLAN, ALLAH IN HADİSLERİ, SÖZLERİDİR. Onun dışından yol gösterici sözler/hadisler aramayalım. ÇÜNKÜ ALLAH KUR’AN IN DIŞINDAN, HADİSLERE/SÖZLERE SAKIN İNANMAYIN DİYE, BİZLERİ UYARMIŞTIR. ALLAH IN RESULÜDE YALNIZ KUR’ANA UYMUŞ VE YALNIZ KUR’AN İLE ÜMMETİNE HÜKMETMİŞTİR, LÜTFEN BUNU UNUTMAYALIM. Bakın Allah ın elçisi, ben yalnız bana vahyedilene yani Kur’an a uyarım diyor. Sizler yalnız peygamberimizin uyduğu vahye uymuyor musunuz? Karar sizlerin.
Ahkaf 9: De ki: Ben peygamberlerin ilki değilim. Bana ve size ne yapılacağını da bilmem. BEN SADECE BANA VAHYEDİLENE UYARIM. Ben sadece apaçık bir uyarıcıyım. (Diyanet vakfı meali)
Ankebut 18: “Eğer siz yalanlarsanız bilin ki, sizden önce geçen birtakım ümmetler de yalanlamışlardı. PEYGAMBERE DÜŞEN APAÇIK TEBLİĞDEN BAŞKA BİR ŞEY DEĞİLDİR.” (Diyanet meali)
Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK
https://www.facebook..._homepage_panel