http://www.milliyet....temelkuran.htmlCem Karaca ve muamma cenaze üzerine:
What is the matrix abi?!
Önde dev rozetleriyle MHP'liler. MHP'li kadınlar, yanlarında duran AKP'lilerle ve Fethullahçılarla "karışmamak" için başörtülerinin uçlarını bağlamadan aşağıya sarkıtmışlar. Etrafta öbek öbek ANAP'lılar ve CHP'liler. Bu son derece "renkli" kalabalığın arasına sıkışmış tek tük müzisyenler ve şaşkın bakışlarıyla "eski solcular"... "Merhumun vasiyeti üzerine" getirilen yüksek perdeden tekbirler ve tekbir getirerek "Cenaze bizimdir" demeye getiren Fethullahçılar. Tekbirlerin arasına sıkışmış "Merhum pop-starı hiç tasvip etmezdi" demeçleri ve zavallıca bu demeçlerin üzerine bina edilen "Cem Karaca hak ettiği ilgiyi görmedi" ağlaşmaları. Bu arada, camide, cenazenin başında, cep telefonuyla yapılan "Abi posterleri hazır et. Kasetleri hemen çıkarmamız lazım" konuşmaları... "Merhum, popüler kimliğinden dolayı dini istediği gibi yaşayamadı" parçalamaları. Sessiz bir anda "Susmayalım, tekbir getirelim" diye bağıran kadına aniden dönüp "Sus, kadın!" diyen Erkin Koray...
Bu resme bakınca işte, sorası gelir insanın: What is the matrix abi? Nedir bunun ölçüsü yani? Nedir bu işin tartısı? Yoksa acaba "Bu memleket işte bu kadar kafayı yedi!" diye göstermek miydi Cem Karaca'nın ölürken kastı? Yoksa acaba "yaşarken" mi demeli? Ve niye sesi içimize işleyen bu adamın gidişine şöyle gönül rahatlığıyla üzülemedik? Ortada duran bu cenazenin sahibi kimdi?
"Müslüman oldum"
Şahsen inanmam, "Aniden Müslüman oldum" meselesine. Bu "şanlı dönüşümlerin", dindar çevreler tarafından cilalanması ise çiğ politik manevralardır olsa olsa. Sanmayın ki, bir inancım yok diye böyle konuşuyorum. Bilakis, ben dindar biriyim.
Mesela Guantanamo Esir Kampı'nda Müslüman'ım ben, en inanmışından. Çeçenistan'da, bi' okuyuşta Ayet el-Kürsî'yi okuyabilirim. Ama Afganistan'a gönderirseniz beni, hiç anlamam, ateşe tapanların yanına geçerim. Nazi Kampları'nda Musevi'yim ama İsrail tanklarının tam yanında din değiştiririm. Roma imparatorlarına karşı benden Hıristiyan'ını bulamazsınız; İncil üzerine yemin ederim. Ama Engizisyon Mahkemesi'nin önüne çıkarılırsam Hıristiyanlığı reddederim. Ve nihayet, en büyük kutsal kitabın insanın kalbinde yazılı olduğuna inanırım.
Öksüz ruhun cenazesi
Kalbindeki yazıyı unutanlar en talihsiz, en öksüz ruhlardır aslında. Cem Karaca'nın işte, kalbindeki, sesindeki, içindeki o yazıyı unuttuğundan şüpheliyim. Herhangi bir tanrıya ihanetten daha büyük cezası vardır insanın kendine ihanetinin; ben Cem Karaca'nın "sahipsiz" cenazesine baktığımda bir adamın kendine ihanetini görmekteyim. "Herkes seni terk etse de sen kendini terk etmeyeceksin" dersidir bu cenaze, almalıdır diye düşünürüm.
Sen şarkılarını söyle!
Niye kimse ona "Sen şarkılarını söyle" demedi? Sadece şarkılarını... Senin kalbinin yazısı budur diye, niye birileri ona söylemedi? O şahane sesiyle "Resimdeki gözyaşlarını" bir kere söylese bütün dinlerin insanlara hissettirdiğinden daha fazlasını hissettireceğini, şarkıların kimi kez dinlerden daha "kalbî" olduğunu... Çoğu kez öyle olduğunu... Meselenin kalp olduğunu yani, niye kimse söylemedi? Ya da siz, kaç kez söylediniz bunu içinizden Cem Karaca'ya: Sen şarkılarını söyle! Bırak bu işleri!
Şu anda bizim mahallede biri, sesi açmış sonuna kadar, Safinaz albümünü çalıyor Cem Karaca'dan. Zannımca, bu tek kişilik bir cenaze töreni. Tam da Cem Karaca için yapılması gerektiği gibi...
Ece TEMELKURAN