Şiir Köşesi
#121
Gönderim zamanı 11.07.2006 - 17:46
Ben seni hiç sevmedim ki
Yorgun akşamlarda söylediğimiz şarkıları sevdim
Bir de yıldızları sevdim
Eylül akşamlarında gelip gözlerinde durdular
Ben seni hiç sevmedim ki
Beni yola koduğunda ayrılmayı sevdim
Kurşunları sevdim beni vurduğunda
Ağlamayı sevdim unuttuğunda
Yalnız olduğumu anladığım da
Ayakta kalmamı sevdim
Yıkılmamı sevdim seni her hatırladığımda
Ekmeği sever gibi sevdim sensizliği
Su gibi özledim temmuz güneşinde sesini
Ikindide yağmur gibi
Geceleyin rüzgar gibi sevdim seni sevdiğimi
Ben seni hiç sevmedim ki
Kuşlara şarkılar öğretmeni sevdim
Menekşeyle konuşmanı
Nisana hatırlatmanı
Baharın bir adının da yalnızlık olmadığını
Düstüğüm zaman kanayan yanlarımı
Ve tuhaflıgımı üşüdüğüm zaman
Sakız satan çocukları
Yeni çıkan şarkıları
Her kaybettiğinde kazanan yanlarını sevdim
Denize düşmüş gül gibi düştüm ateşe
Ben yangını sevdim
Yandığım zaman böyle işte
Ben seni hiç sevmedim ki
Bir gece bir ceylan indi dağdan kalbine
Bir gece bir şiir kibrit alevinde
Alemin ortasında kimsesizliğin sesinde
Buğusunda sabahın
Acımasızlığında bir ahın
Ağlayan yüzünde isanın
Ferahlatan gücüyle duanın
Korkutan yanıyla narin
İncirin zeytinin ve kalbin üstüne
Gülün üstüne
Tutunduğum umudun üstüne
Korkunun üstüne
Senin üstüne
Hepsinin üstüne
Ben seni hiç sevmedim ki
Gittiğin zaman
Gitmeni sevdim
Evreni sevdim geldiğin zaman
Kalmanı sevmedim
Ürküyordum sana alışmaktan
Yine de sevdim gülümsemeyi
Mendilimi sallarken seni götüren trenin arkasından
Kırlara ilk kar düştüğü zaman
Ölümün ne güzel olduğunu sevdim
Seni içimde öldürdüğüm zaman
Her kaybettiğinde kazanan yanlarını sevdim
Denize düşmüs gül gibi düştüm ateşe
Ben yangını sevdim
Yandığım zaman böyle işte
Ben seni hiç sevmedim ki
Ben sevdim mi
Adam gibi severim.
İbrahim Sadri
#122
Gönderim zamanı 11.07.2006 - 17:53
#124
Gönderim zamanı 11.07.2006 - 18:02
#126
Gönderim zamanı 11.07.2006 - 18:13
#128
Gönderim zamanı 11.07.2006 - 18:20
Boşa alkışdan daha kötü deil dir alkışsılık
#130
Gönderim zamanı 11.07.2006 - 18:26
öm at bakim
#131
Gönderim zamanı 11.07.2006 - 18:57
Düne kadar aboneydin harama
Hep derdin ki:'Sözüm gerçer parama'
Şimdi musallada başa arama
Banka vezneleri yok tabutların
Söyle,biraz avans versin putların
Tapular bıraktın valiz dolusu
Varisler şimdiler kurdular pusu
Niye getirmedin hayret doğrusu
Gerçi bağajları yok tabutların
Bir taksi tutardı sana putların
Ahlak felsefesinde çağdaşlık maşa
Üç beş fahişeyle güreştin başa
Haydi bu gece de kaçamak yaşa
Gümüş şamdanları yok tabutların
Birkaç mum getirsin sana putların
Hep aşkta kazandın verdin kumarda!
'Dolaşmalı' derdin rakı damarda
Biraz ayıldın mı bu son şamarda
Amerikan bari yok tabutların
Söyle de cin-tonik versin putların
Nerde şimdi beş yıldızlı oteller?
O hüzzam faslına dem vuran teller
Nerde o rakseden incecik beller?
Dansözü,şantözü yok tabutların
Zil takıp oynasın şimdi putların
Yaşarken sende saplantı vardı
Mİnareler sanki sana batardı
Hele sabahları tepen atardı
Gördün ya...Konforu yok tabutların
Söyle de bir döşek versin putların
Hani Kur'an diyen sence yobazdı
Hani o yobaza,o zulüm azdı
Az önce mezarcı yerini kazdı
İmdat düğmeleri yok tabutların
Üzülme kurtarır seni putların
Ne kadar büyüktü dindara kinin
Hacıya,hocaya uzardı dilin
Konuşsana mevta,bitti mi pilin?
Oksijen tüpleri yok tabutların
Söyle de bir nefes versin putların
Uyandım diyorsun,lakin boşuna
Gördün ya...Bakmıyorlar gözyaşına
Ey mevta Kaldın mı yalnız başına?
Acımak yasaları yok tabutların
Söyle de af çıakrsın sana putların
AHMET KABAKLI
"YURTTA SULH, CİHANDA SULH"
’Düşüncenin üstesinden gelemeyen‚ düşünenin üstesinden gelmeye çalışır.
Paul Valéry
#132
Gönderim zamanı 11.07.2006 - 19:38
sen beni mutlu görmedin hiç
sen beni birde mutlu görseydin,
suçluyum, biliyorum
gasp edildi bütün genç zamanlarımız
müsebbibi benim
ve
ertelenmişlikler kapladı her yanımızı
ve de
yaşanacak çok şeyimiz var
lakin zaman yoksuluyuz.
benim vefalı sevgilim
sen beni mutlu görmedin hiç,
ve sen beni hiç terk etmedin.
ah..ah..
sen beni bir de mutlu görseydin.
İsmail Topkaya
Değişiklikler Kaydedildi...
#133
Gönderim zamanı 11.07.2006 - 23:49
uzulme bebegim, sakin uzulme
olmadi işte. ayrildik.
kizmadim sana, kizamiyorum
yeter ki sen uzulme..
ben sana hic kiyar miyim,
yani o kadar da hiyar miyim?
hiyar dedim de aklima geldi;
yeni sevgilinle aran nasil?
o da seni, benim seni cok sevdigim gibi seviyor mu?
ara sira goruşelim n'olur
misafir ol gel bana,
yumurta kirayim sana.
param pulum yok ama
borc yazdiririz bakkala.
seni nasil sevdigim senin hic şeyinde eee...
umurunda degil.
hatirlar misin bilmem,
o mahur beste calar
mujganla biz fenalaşirdik.
ha, sahi gecen gun bekledim seni.
saza niye gelmedin?
seni bilmem ama ben acaip gaza geldim,
sonra soda ictim gecti.
hatirlamali,
sevgiyle anmali,
unutmamali
incitmemeli,
ucan memeli
kacan memeli
tutan memeli
oburu de gelmiş
hani bana, hani bana demiş..
biliyorsun, ne yapsam ayrilamam senden asla
hafife alma aşk vurur insana
bir de yer vurur sonra
masatenisi...
bu kadar kolay sanma
ilvanlım
ilvanlım, ilvanlım, ilvanlım, aman amman neyse...
sen cok guzelsin
a acayipsin
be acayipsin
c hicbiri
d hepsi senin mi?
hatirlar misin sazlar calinirdi camlicanin bahcelerinde?
benim de arabanin teybini calmişlardi,
şimdi de seni caldilar benden.
ve şimdi iciyorum her gece.
her gece başka bir işkembe,
paca, tuzlama, kokorec, kelle.
gel beni kismen yelle.
ha unutmadan,
ebabil bir kuşsa, saka daha kuştur.
saka kuş olarak kalacaktir.
kuştur, kuş olacaktir.
kuştum, kuştunuz, kuştular, kuşarlar..
şiirime burada son verirkene...
{bi dakka doktor bey geliyorum}
şiirime burada son verirkene,
seni cok sevdigimi soylemek istiyorum.
ha bir de yeni bir kedi aldim o da cok şeker.
gidişim suskun olmuştu ama donuşum muhteşem oldu.
yasli gittim şen geldim, ac koynunu ben geldim...
ertesi sabah
tekrar hayata
dönülebilen
ve her gün
tekrarlanabilen
bir intihar biçimidir.
Charles Bukowski
Piizan
#134
Gönderim zamanı 12.07.2006 - 21:00
Açılmış sarmaşık gülleri kokularıyla baygın
En görkemli saatinde yıldız alacasının
Gizli bir yılan gibi yuvarlanmış içimde kader
Uzak bir telefonda ağlayan yağmurlu genç kadın
Rüzgar uzak karanlıklara sürmüş yıldızları
Mor kıvılcımlar geçiyor dağınık yalnızlığımdan
Onu çok arıyorum onu çok arıyorum
Heryerimde vücudumun ağır yanık sızıları
Bir yerlere yıldırım düşüyorum
Ayrılığımızı hisettiğim an demirler eriyor hırsımdan
Ay ışığına batmış karabiber ağaçları gümüş tozu
Gecenin ırmağında yüzüyor zambaklar yaseminler unutulmuş
Tedirgin gülümser
Çünkü ayrılık da sevdaya dahil çünkü ayrılanlar hala sevgili
Hiç bir anı tek başına yaşayamazlar
Her an ötekisiyle birlikte herşey onunla ilgili
Telaşlı karanlıkta yumuşak yarasalar
Gittikçe genişliyen yakılmış ot kokusu
Yıldızlar inanılmıyacak bir irilikte
Yansımalar tutmuş bütün sahili
Çünkü ayrılmanın da vahşi bir tadı var
Öyle vahşi bir tad ki dayanılır gibi değil
Çünkü ayrılıklar da sevdaya dahil
Çünkü ayrılanlar hala sevgili
Yanlızlık
hızla alçalan bulutlar karanlık bir ağırlık
Hava ağır toprak ağır yaprak ağır
Su tozları yağıyor üstümüze
Özgürlüğümüz yoksa yalnızlığımız mıdır
Eflatuna çalar puslu lacivert bir sis kuşattı ormanı
Karanlık çöktü denize
Yanlızlık
çakmak taşı gibi sert elmas gibi keskin
Ne yanına dönsen bir yerin kesilir
fena kan kaybedersin
Kapını bir çalan olmadı mı hele elini bir tutan
Bilekleri bembeyaz kuğu boynu parmakları uzun ve ince
Sımsıcak bakışları suç ortağı
kaçamak gülüşleri gizlice
Yalnızların en büyük sorunu tek başına özgürlük ne işe yarayacak
Bir türlü çözemedikleri bu
ölü bir gezegenin
soğuk tenhalığına benzemesin diye
özgürlük mutlaka paylaşılacak
suç ortağı bir sevgiliyle
Sanmıştık ki ikimiz
yeryüzünde ancak birbirimiz için varız
İkimiz sanmıştık ki
tek kişilik bir yalnızlığa bile rahatça sığarız
Hiç yanılmamışız
her an düşüp düşüp kristal bir bardak gibi
Tuz parça kırılsak da
hala içimizde o yanardağ ağzı
Hala kıpkızıl gülümseyen sanki ateşten bir tebessüm
zehir zemberek
AŞKIMIZ
Attila İlhan
Değişiklikler Kaydedildi...
#135
Gönderim zamanı 14.07.2006 - 19:38
Kapıya koşuyorum
Gelen sen misin diye
Bir sarı saç görmeyeyim
Yüreğim burkuluyor
Ağlamaklı oluyorum
Her şey bana seni hatırlatıyor
Gökyüzüne baksam
Gözlerinin binlercesini görürüm
Bir rüzgar değse yüzüme
Ellerini düşünmeden edemem
Yaktığım bütün sigaraların dumanları
Sana benzer
Tadı senden gelir
Yediğim yemişlerin
İçtiğim içkilerin
Ve içimdeki bu dayanılmaz sıkıntı
Bu emsalsiz hüzün
Seni beklediğim içindir
Resmine bakamaz oldum
Uykulardan korkuyorum artık
Utanıyorum odamdaki bütün eşyalardan
Şu sedir hala gelip oturmanı bekliyor
Şu ayna karşısında güzelliğini seyretmeni
Şu kadeh dudaklarına değebilmek için
Duruyor masada
Ve şu saat geldiğin anda
Durabilir sevincinden
Zaman çıldırabilir
Çünkü benim dünyamda
Ölümsüzlük seni sevmek demektir
Bir çocuk doğmayı bekler
Bir ağır hasta ölmeyi
Bitkiler yağmur ve güneşi
Yalnız bir kadın sevilmeyi
Ve düşün ki bir adam
İçinde bütün bekleyenlerin korkusu
Ve ümidi
Seni bekler
Asılmayı bekleyen bir idam mahkumu gibi
Sen gelinceye kadar
Pencerem kapalı duracak
Rüzgar gelmesin diye
Artık perdeleri açmayacağım
Gün ışığı girmesin diye
Sonra kahrolacağım
Bu karanlıkta,bu derin yalnızlıkta
Ve günlerce gecelerce haykıracağım
Nerdesin diye,nerdesin diye
Birgün bu kapıdan sen gireceksin
Biliyorum
Er geç bu bekleyişin sonu gelecek
Yıllarca sonra
Öldüğüm gün gelsen
Bütün bu bekleyişlerimi ve
Öldüğümü unutup
Çocuklar gibi sevineceğim
Kalkıp sarılacağım ellerine
Uzun uzn ağlayacağım
ÜMİT YAŞAR
#136
Gönderim zamanı 14.07.2006 - 19:42
#138
Gönderim zamanı 14.07.2006 - 19:46
Kızmam ben öle bi tip yok q :
#139
Gönderim zamanı 15.07.2006 - 20:18
Birden hatırlarsın,
O da seni - - birden bazan:
Nerde, ne yapar şimdi
Parlar bir özlem anılar arasından.
Bu akşam ne garip sözcük
Sanki ilk duydum, yadırgıyorum:
Akşam. bilmem bulur muyum
Yollara baksam?
Söner yangın birazdan
Yatışır özlem.
Bir gün karşılaşırız
Bir gün, bir yarım akşam.
Behçet Necatigil
Değişiklikler Kaydedildi...
#140
Gönderim zamanı 16.07.2006 - 12:55
En azından üç dil bileceksin
En azından üç dilde
Ana avrat dümdüz gideceksin
En azından üç dil bileceksin
En azından üç dilde düşünüp rüya göreceksin
En azından üç dil
Birisi ana dilin
Elin ayağın kadar senin
Ana sütü gibi tatlı
Ana sütü gibi bedava
Nenniler, masallar, küfürler de caba
Ötekiler yedi kat yabancı
Her kelime arslan ağzında
Her kelimeyi bir bir dişinle tırnağınla
Kök sökercesine söküp çıkartacaksın
Her kelimede bir tuğla boyu yükselecek
Her kelimede bir kat daha artacaksın
En azından üç dil bileceksin
En azından üç dilde
Canımın içi demesini
Kırmızı gülün alı var demesini
Nerden ince ise ordan kopsun demesini
Atın ölümü arpadan olsun demesini
Keçiyi yardan uçuran bir tutam ottur demesini
İnsanın insanı sömürmesi
Rezilliğin dik alası demesini
Ne demesi be
Gümbür gümbür gümbür demesini becereceksin
En azından üç dil bileceksin
En azından üç dilde
Ana avrat dümdüz gideceksin
En azından üç dil
Çünkü sen ne tarih ne coğrafya
Ne şu ne busun
Oğlum Mernus
Sen otobüsü kaçırmış bir milletin çocuğusun.
Bedri Rahmi EYÜBOÐLU
"YURTTA SULH, CİHANDA SULH"
’Düşüncenin üstesinden gelemeyen‚ düşünenin üstesinden gelmeye çalışır.
Paul Valéry
Benzer Konular
Konu | Forum | Konuyu Açan | İstatistikler | Son Mesaj Bilgisi | |
---|---|---|---|---|---|
Otomobili için şiir yazdı! |
Bilim & Teknoloji Haberleri | Haberci |
|
|
|
Şiir.. |
Sizin Şiirleriniz | hüfyaa |
|
|
|
Şiir... |
Sizin Şiirleriniz | hüfyaa |
|
|
|
Siirt'te Saldırı: 4 Kadın Öldü, 2 De Ağır Yaralı Var.. |
Üçüncü Sayfa | Taurus |
|
|
|
Çok Şiir Yazmak İstedim Ben Yine :s |
Karalama Defteri (Blog falan hikaye!) | tusiana |
|
|
30 kullanıcı bu konuya bakıyor
0 üye, 30 ziyaretçi, 0 gizli