Şiir Köşesi
#61
Gönderim zamanı 05.03.2006 - 03:30
Gul, gurban olduğum Hökümet Baba!
Baa bir alfabe veremez miydin?
Gara dağlar gar altında galanda
Ben gülmezem
Dil bilmezem
Şavata'dan Hakkari'ye yol bilmezem
Gurban olam, çaresi ne, hooy babooov ?
Bebek yanir, bebek hasda, bebek ataş içinde
Ben fakiro,
Ben hakiro
Dohdor ilaç, çarşı bazar tam - takiro
Gurban olam bu ne işdir hooy babooov !
Çoçiğ ağliir, çoçiğ öliir, geçit vermiy Zap suyu
Parasizo,
Çaresizo
Ben halsizo, ben dilsizo, şeher uzah, yolsizo
Bu ne haldır, bu ne iştir hooy babooov !
Gara dağda, gar altında ufağ ufağ mezerler
Yeddi ceset hetim hetim Zap Suyunda yüzerler
Hökümata arz eylesem azarlar
Ben ketimo
Ben hetimo
Ben ne biçim vatandaşım hooy babooov ?
Şavata'tan Angara'ya ses getmiir
Biz getmeğe guvvatımız hiç yetmiir
Malımız yoh
Yolumuz yoh
Angara'ya ses verecek dilimiz yoh
Ganadımız, golumuz yoh
Bu ne biçim memlekettir hooy babooov ?
Yerin, yurdun adresesin bilmirem
Angara'da: Anayasso !
Ellerinden öpiy Hasso
Yap bize de iltimaso
Bu işin mümkini yoh mi hooy baboov ?
ŞEMSİ BELLİ
"YURTTA SULH, CİHANDA SULH"
’Düşüncenin üstesinden gelemeyen‚ düşünenin üstesinden gelmeye çalışır.
Paul Valéry
#62
Gönderim zamanı 07.03.2006 - 23:20
Çıplak heykeller yapmalıyım.
Çırılçıplak heykeller
Nefis rüyalarınız için
Ey önünden geçen ak sakallı
kasketli,
Yırtık mintanından adaleleri
gözüken
Dilenci
Sana önce
Şiirlerin tadını
Aşkların tadını
Kitaplardan tattırmalıyım
Resimlerden duyurmalıyım,
resimlerden...
Şu oğlan çocuğuna bak
Fırça sallıyor
Kokmuş manifaturacının ayağına
Dörtyüzbin tekliğinden
On kuruş verecek.
Seni satmam çocuğum
Dörtyüzbin tekliğe.
Ne güzel kaşların var
Ne güzel bileklerin
Hele ne ellerin var, ne ellerin
Söylemeliyim
Yok
Yok... meydanlarda
bağırmalıyım,
Bu küçük
Güllerin buram buram tüttüğü
Anadolu şehri kahvesinde
Kiraz mevsiminin
Sevişme vakti olduğunu.
Resimler seyrettirmeli, şiirler
okutturmalıyım.
Baygınlık getiren şiirler.
Kiraz mevsimi, kiraz
Küfelerle dolu pazar.
Zambaklar geçiriyor bir kadın.
Bir kadın bir bakraç yoğurt
götürüyor
Sallıyor boyacı çocuğu fırçasını
Belediye kahvesinde hakla o eski,
o yalancı
O biçimsiz bizans şarkısı.
Sana nasıl bulsam, nasıl bilsem
Nasıl etsem, nasıl yapsam da
Meydanlarda bağırsam
Sokak başlarında sazımı çalsam
Anlatsam şu kiraz mevsiminin
Para kazanmak mevsimi değil
Sevişme vakti olduğunu...
Bir kere duyursam hele
güzelliğini, tadını,
Sonra oturup hüngür hüngür
ağlasam
Boş geçirdiğim bağırmadığım
sustuğum günlere
Mezarımda bu güzel, uzun kaşlı
boyacı çocuğunun
Oğlu bir şiir okusa
Karacaoğlan'dan
Orhan Veli'den
Yunus'tan, Yunus'tan...
Sait Faik Abasıyanık
"YURTTA SULH, CİHANDA SULH"
’Düşüncenin üstesinden gelemeyen‚ düşünenin üstesinden gelmeye çalışır.
Paul Valéry
#63
Gönderim zamanı 07.03.2006 - 23:36
ah aldın götürdün aklımı
gözlerine bakmaz olaydım
sevdan yaktı kül eyledi beni beni
güzel yüzünü görmez olaydım
sevdiğim köylü güzeli öldürme beni
bir başkayım zaten sevdana düşeli
ah aşkın eyledi beni deli
bülbül sesini duymaz olaydım
Not : Tam düşündüğün gibi... Hiç iyi olmadı.. Ara vermek istiyorum şiir yayınlamaya.. Sadece okumak keyf veriyor bu aralar..
Resim : FotoKritik
Değişiklikler Kaydedildi...
#64
Gönderim zamanı 11.03.2006 - 15:16
Hangimiz senli benli, hangimiz sizli bizli
Bir koridor esrarengiz, yaşıyoruz gizli gizli
Hangimiz yapayalnız, hangimiz çoluk çocuk
Hangimizin bakışları daha sıcak daha soğuk..
Hangimiz uyuyoruz, hangimiz duyuyoruz
Deniz derin, gökler mavi hangimiz uçuyoruz
Hangimiz arıyoruz, hangimiz sarıyoruz
Hayat bir yol ve bir ışık hangimiz kalıyoruz..
Hangimiz veriyoruz, hangimiz seviyoruz
Bir koridor sonu başta, hangimiz giriyoruz
Ve hangi söz daha doğru, hangi göz daha içten
Hangi üzüm daha tatlı daha buruk sevgimizden..
Bahar çiçeklerini sunar gözümün bahçelerine,
Yaz sıcak bir dokunuştur vücuduna
Güz gelir, dünya buruşur mu ne?
Karlar yağar başına kışın, zaman geç olmasın
Başlamadan ötmeye gece kuşları
Ses ver gündüz gözüyle..
Çünkü ben sana herşeyi sunuyorum
Dört mevsimi ve bilmediklerini
Dışarı çık..
Sana çarpılıp sana bölünen parçalarımı bulacaksın çiçek tozlarında
Dokularına sineceğim sımsıcak
Ayağının altında kıpırdayan yaprak benim
Ve başının üstünde direniyorum düşmemek için
Sana ben her şeyi sunuyorum
Bilmediğin diyarlarda tanıdık dostların var
Onlardan selam getiriyorum
Kaçırdığın kuşun kanadındayım ve bilmeden ne olduğumu
Kafese kapatmaya çalıştığın
Sana ben her şeyi sunuyorum
Tüm zamansızlıkları içinde sevginin
Sana ilan-ı aşk ediyorum
İLHAN İREM
"YURTTA SULH, CİHANDA SULH"
’Düşüncenin üstesinden gelemeyen‚ düşünenin üstesinden gelmeye çalışır.
Paul Valéry
#65
Gönderim zamanı 19.03.2006 - 14:41
Bugün pazar...
Bugün, beni ilk defa
Güneşe çıkardılar.
Ve ben, ömrümde ilk defa
Gökyüzünün
Bu kadar benden uzak,
Bu kadar mavi,
Bu kadar geniş olduğuna şaşarak,
Kımıldamadan durdum
Sonra, saygıyla toprağa oturdum,
Dayadım sırtımı duvara.
Bu anda;
Ne düşmek dalgalara,
Bu anda;
Ne kavga, ne hürriyet, ne karım.
Toprak,
Güneş ve
Ben...
Bahtiyarım…
Nazım Hikmet Ran
#66
Gönderim zamanı 19.03.2006 - 23:15
Başım yıldızlarla çarpışır
Ayaklarım dağların doruklarındadır
Evrensel yaşamın kıyılarında,
Derin vadilerinde gezinir parmak uçlarım
Derinlere, yaşamın asli özüne iskandil eder ellerim
Mukadderatın çakıl taşlarıyla oynarım.
Binlerce kez cehennemlere gidip döndüm
Cennetin her köşesini tanırım,
Tanrıyla düşüp kalktığımdan.
Kanla su gibi oynar, dehşete şapka çıkarttırırım.
Aşinayım çoktan güzelliği yakalamanın tutkusuna
Dahası "uzak dur" diye yasaklanan her şeyin tümüne
İnsanoğlunun müthiş isyanına.
Benim adım gerçek’tir;
Ben evrenin ele geçirilmez tek esiriyim.
CARL SANDBURG
"YURTTA SULH, CİHANDA SULH"
’Düşüncenin üstesinden gelemeyen‚ düşünenin üstesinden gelmeye çalışır.
Paul Valéry
#67
Gönderim zamanı 24.03.2006 - 00:48
«pir sultan ölür dirilir»
bak şu bebelerin güzelliğine
kaşı destan
gözü destan
elleri kan içinde
kör olasın demiyorum
kör olma da
gör beni
damda birlikte yatmışız
öküzü hoşça tutmuşuz
koyun değil şu dağlarda
san kendimizi gütmüşüz
hor baktık mı karıncaya
kırdık mı kanadını serçenin
vurduk mu karacanın yavrulusunu
ya nasıl kıyarız insana
sen olmasan öldürmek ne
çürümek ne zindanlarda
özlem ne ayrılık ne
yokluk ne yoksulluk ne
ilenmek ne dilenmek ne
işsiz güçsüz dolanmak ne
gün gün ile barışmalı
kardeş kardeş duruşmalı
koklaşmalı söyleşmeli
korka korka yaşamak ne
kahrolasın demiyorum
kahrolma da
gör beni
kanadık toprak olduk
çekildik bayrak olduk
döküldük yaprak olduk
geldik bugüne
ekmeği bol eyledik
acıyı bal eyledik
sıratı yol eyledik
geldik bugüne
ekilir ekin geliriz
ezilir un geliriz
bir gider bin geliriz
beni vurmak kurtuluş mu
kör olasın demiyorum
kör olma da
gör beni
Hasan Hüseyin
kör olasın demiyorum
kör olma da
gör beni !!!
"YURTTA SULH, CİHANDA SULH"
’Düşüncenin üstesinden gelemeyen‚ düşünenin üstesinden gelmeye çalışır.
Paul Valéry
#68
Gönderim zamanı 28.03.2006 - 21:45
Uçmak istiyorum
Alıp uçursun düşlerim beni
Dönmek istemiyorum
İstemiyorum görmek gerçeği
Ruhumu alıp götürsün biri..
Gitmek istiyorum
Arayıp bulamasınlar beni
Ölümden daha acı olsun gidişim
Bir sır olsun yitişim
Dönmeyeyim hiç geri!
Düşmek istiyorum
Bilmediğim uçurumlardan aşağı
Sonsuz olsun dibi
Ölüme hiç ulaşamayayım
Kurtuluşum bulamasın beni...
DUYGUSUZ
16 Şubat 2005
............................şşşşt sessiz ol!.................................
#69
Gönderim zamanı 29.03.2006 - 14:33
1
Göğsümde bir sıkışma
Ve Tanrı biliyor ya her anı
Kaçınılmaza yaklaşandın
Senden kaçamamam
Bilsem de
Senden olmasam da
-Sağnak yağışlı hava dalgasının bütün yurdu etkisi altına alması bekleniyor.
Ve belki senden olan.
2
Meridyenlerin kesişmesinin
Sanallığından
Belki daha sanal
Ekvator çizgisinin tam ortasındayım
Yüreğim yanıyor
-En düşük vücut ısının eksidört,en yüksek vücut ısısının sıfırın üstünde aşk derece olması bekleniyor.
Kalbim arzın merkezinde atıyor,atıyor...
3
Burada sigara içmenin cezası aşırı yalnızlıktır.
Her nefes duman çatıyor kaşlarımı
Her nefes bir alıyor bir veriyor seni
Bir alıyorum bir veriyorum
-Sigaranın en belirgin zararı dudaklardaki morarmadır.
Uzmanlar bu konuda...
Dudaklarım mor,
Bir ölüyor bir yaşıyorum,bir ölüyor...
Nihat Polat
#70
Gönderim zamanı 29.03.2006 - 19:22
Sen, hergün köşe başlarında
Yırtık urbanla kirli ellerinle
Avuç açan, sefil insan.
İnan yok farkımız birbirimizden.
Sen belki tüm yaşamınca dilenecek;
Beklediğin beş kuruşu biri vermezse,
Ötekinden isteyeceksin.
Ama ben, tüm yaşamım boyunca
Tek bir kez dilendim,
Bir acımasız kalbin sevdası ile alevlendim.
Öylesine boş öylesine açık kaldıki elim,
Yemin ettim bir daha dilenmeyeceğim.
victor hugo
#71
Gönderim zamanı 29.03.2006 - 19:25
Istanbulu Dinliyorum
Istanbul'u dinliyorum, gözlerim kapali
Önce hafiften bir rüzgar esiyor;
Yavas yavas sallaniyor
Yapraklar, agaçlarda;
Uzaklarda, çok uzaklarda,
Sucularin hiç durmayan çingiraklari
Istanbul'u dinliyorum, gözlerim kapali.
Istanbul'u dinliyorum, gözlerim kapali;
Kuslar geçiyor, derken;
Yukseklerden, sürü sürü, çiglik çiglik.
Aglar çekiliyor dalyanlarda;
Bir kadinin suya degiyor ayaklari;
Istanbul'u dinliyorum, gözlerim kapali.
Istanbul'u dinliyorum, gözlerim kapali;
Serin serin Kapaliçarsi
Civil civil Mahmutpasa
Güvercin dolu avlular
Çekiç sesleri geliyor doklardan
Güzelim bahar rüzgarinda ter kokulari;
Istanbul'u dinliyorum, gözlerim kapali.
Istanbul'u dinliyorum, gözlerim kapali;
Basimda eski alemlerin sarhoslugu
Los kayikhaneleriyle bir yali;
Dinmis lodoslarin ugultusu içinde
Istanbul'u dinliyorum, gözlerim kapali.
Istanbul'u dinliyorum, gözlerim kapali;
Bir yosma geçiyor kaldirimdan;
Küfürler, sarkilar, türküler, laf atmalar.
Birsey düsüyor elinden yere;
Bir gül olmali;
Istanbul'u dinliyorum, gözlerim kapali.
Istanbul'u dinliyorum, gözlerim kapali;
Bir kus çirpiniyor eteklerinde;
Alnin sicak mi, degil mi, biliyorum;
Dudaklarin islak mi, degil mi, biliyorum;
Beyaz bir ay doguyor fistiklarin arkasindan
Kalbinin vurusundan anliyorum;
Istanbul'u dinliyorum.
Orhan Veli Kanik]
#72
Gönderim zamanı 29.03.2006 - 19:29
Her şey yapılabilir
Bir beyaz kağıtla
Uçak örneğin uçurtma mesela
Altına konulabilir
Bir ayağı ötekinden kısa olduğu için
Sallanan bir masanın
Veya şiir yazılabilir
Süresi ötekilerden kısa
Bir ömür üzerine.
Bir beyaz kağıda
Her şey yazılabilir
Senin dışında
Güzelliğine benzetme bulmak zor
Sen iyisi mi sana benzemeye çalışan
Her şeyden
Bir gülden bir ilk bir sonbahardan sor
Belki tabiattadır çaresi
Senin bir çiçeğe bu kadar benzemenin
Ve benim
Bilinci nasırlı bir bahçıvan çaresizliğim
Anlarım bitkiden filan
Ama anlatamam
Toprağın güneşle konuşmasını
Sana çok benzeyen bir çiçek yoluyla
Sen bana ışık ver yeter
Bende filiz çok
Köklerim içimde gizlidir
Gelen giden açan soran bere budak yok
Bir şiir istersin
?içinde benzetmeler olan?
Kusura bakma sevgilim
Heybemde sana benzeyecek kadar
Güzel bir şey yok
Uzun bir yoldan gelen
Tedariksiz katıksız bir yolcuyum
Yaralı yarasız sevdalardan geçtim
Koynumda bir beyaz kağıt boşluğu
Her şeyi anlattım
Olan olmayan acıtan sancıtan
Bilsem ki sana varmak içindi
Bütün mola sancıları
Bütün stabilize arkadaşlıklar
Daha Hızlı koşardım
Sever adım gelirdim
Gözlerinin mercan maviliğine
Sana bakmak
Suya bakmaktır
Sana Bakmak
Bir mucizeyi anlamaktır
Sağa sola bakmadan yürüdüğüm yollar tanıktır
Aşk sorgusunda şahanem
Yalnız kelepçeler sanıktır
Ne yazsam olmuyor
Çünkü bilenler hatırlar
Hem yapılmış hem yapma çiçek satanlar
Bahçıvanlar değil tüccarlardır
Sen öyle göz
Sen öyle toprak ve güneş ortaklığı
Sen teninde cennet kayganlığı iken
Sana şiir yazmak ahmaklıktır
Bir tek söz kalır
Dişlerimin arasından
Ben sana gülüm derim
Gülün ömrü uzamaya başlar
Verdiğim bütün sözler
Sende kalsın isterim
Ben sana gülüm derim
Gül sana benzediği için ölümsüz
Yazdığım bütün şiirler
Sana başlayan bir kitap için önsöz
Sana bakmak
Bir beyaz kağıda bakmaktır
Her şey olmaya hazır
Sana bakmak
Suya bakmaktır
Gördüğün suretten utanmak
Sana bakmak
Bütün rastlantıları reddedip
Bir mucizeyi anlamaktır
Sana bakmak
Allah?a inanmaktır
Yılmaz Erdoğan
#73
Gönderim zamanı 29.03.2006 - 19:32
Sırat'tan incedir sevda köprüsü
Beraber geçelim tut ellerimden.
Niyet ak güvercin, vuslat gökyüzü
Beraber uçalım tut ellerimden
Gönüldeki birlik kalkandır dışa
Aldırma ayaza, yele, yağışa
Giden ilkbahara, gelecek kışa
Beraber göçelim tut ellerimden.
Birleşmek üzredir şafakla gurûp
Korku beklenilmez kapıda durup
İster zehir olsun, isterse şurup
Beraber içelim tut ellerimden.
Çağır hayallerin en ötesini
Yakından duyarsın aşkın sesini
Sonsuz mutluluğun penceresini
Beraber açalım tut ellerimden.
Hatırla kaybolan hatıraları
Elmastan ışıklı, altundan sarı
Zaman tortusundan işte onları
Beraber seçelim tut ellerimden.
Şüphe "başlangıç"tır, karar "nihayet"
Zamanı zamana etme şikayet
Kaçmak kurtuluştur diyorsan şayet
Beraber kaçalım tut ellerimden
Abdurrahim Karakoç
#74
Gönderim zamanı 29.03.2006 - 20:48
Bana diyorsun ki
Nasıl bir martı yavrusunu severse
Bana diyorsun ki
Nasıl bir midye incisini gizlerse
Bana diyorsun ki
Nasıl bir arı peteğini örerse
İşte öyle büyüyorsun içimde
Sevgi yetmez Sevgi yetmez
Sevgine saygın yoksa
Sevgi yetmez Sevgi yetmez
Sorumluluğun yoksa
Sevgi yetmez Sevgi yetmez
Arada eller varsa
Sevgi yetmez Sevgi yetmez
Yarından ümit yoksa...
Bense diyorum ki
Bahçende güller baktıkça güzelleşir
Bense diyorum ki
Aşk engelleri aştıkça değerlenir
Bense diyorum ki
Güneş yağmurlar topraktan güllerin
Saygı sorumluluk sadakat sevginindir
İlhan İrem
#75
Gönderim zamanı 30.03.2006 - 16:29
Ne hasta bekler sabahı,
Ne taze ölüyü mezar,
Ne de şeytan bir günahı,
Seni beklediğim kadar.
Geçti istemem gelmeni,
Yokluğunda buldum seni;
Bırak vehmimde gölgeni,
Gelme, artık neye yarar?
Necip Fazıl Kısakürek
not:o çok sevmişti bu şiiri=(lavinia)
#76
Gönderim zamanı 31.03.2006 - 19:22
Bir şarap şişesinin
karnında
ölürse uykuda ölmeli
habersizce herşeyden
patlayıvermeli geceye
soğuğa ve denize
balıların koynunda
uykuda ölmeli
tutamadan hiçbir eli
yüzüne oturmalı
deniz anası
sen sarhoş
ıslak yatağında uykuda
ama ölürse
uykuda ölmeli.
Bir defa da olsa
bilmeden hiçbir şeyi
uyarına gelsede - gelmese de -
balıksırtı yakamozlarda
umarın aydınlığın
rüyanda
ölürsen uykuda...
Salıvermeli bir çırpıda
yılanda olmasa
tutunacak
dipsiz karanlığında
bir sızıntı olmadan aydınlığa
ve yüzünde ki -salak- gülümsemeyi
görmeden
tek bir ahtapot
yada karetta
sırılsıklam ölmeli...
Bir şarap şişesinin karnında
çığlık çığlığa...
Nihat Polat
#77
Gönderim zamanı 02.04.2006 - 15:27
Merhaba anne, yine ben geldim
Merak etme okuldan çıktım da geldim.
Anneler de babalar gibi merak eder mi bilmiyorum ama,
Ali “okula gitmezsem annem çok kızar merak eder”
demişti de onun için söylüyorum.
Geçen hafta öğretmen sağ elimde sarımsak,
sol elimde soğan dedirte dedirte
Öğretti sağımı solumu.
Ben biliyorum artık anne, sağım neresi solum neresi,
Ağrıyan yanımın neresi olduğunu şimdi iyi biliyorum anne…
Hani geçen geldiğimde, şuram acıyor, şuram işte demiştim de,
Bir türlü söyleyememiştim ya acıyan yanımı anne,
Bak şimdi söylüyorum.
Şuram işte sol yanım çok acıyor anne,
Hem de her gün acıyor anne, her gün…
Dün sabah annesi Ayşe’nin saçlarını örmüştü.
Elinden tutup okula getirdi.
Yakası da danteldi. Zil çalınca öptü, hadi yavrum sınıfa dedi…
Bende ağladım… Ağladım işte utanmadım.
Öğretmen ne oldu dedi. Düştüm dizim çok acıyor dedim.
Yalan söyledim anne,
Dizim acımıyordu ama, sol yanım çok acıyordu anne!
Bu gün bende saçım örülsün istedim.
Babam ördü ama onunki gibi olmadı.
Dantel yaka istedim, babam ben bilmem ki kızım dedi
Bari okula sen götür dedim.
Kızım iş dedi. Bende bana ne dedim ağladım.
Kızım ekmek dedi babam.
Sustum ama , okula giderken yine ağladım anne.
Ha bide sol yanım yine çok acıdı anne…
Herkesin çorapları bembeyaz, benimkiler gri gibi.
Zeynep “annem beyazlara renkli çamaşır katmadan yıkıyormuş” dedi.
Babam hepsini birlikte yıkıyor,
babam çamaşır yıkamasını bilmiyor mu anne?
Of babam, her gün domates peynir koyuyor beslenmeme.
Üzülmesin diye söylemiyorum ama,
Arkadaşlarım her gün kurabiye, börek, pasta getiriyor.
E biliyorum babam pasta yapmasını bilmez anne.
Hava kararıyor, ben gideyim anne,
Babam bilmiyor kaçıp kaçıp sana geldiğimi?
Duyarsa kızmaz ama, çok üzülür biliyorum.
Kim bozuyor toprağını, çiçeklerini kim koparıyor!
izin verme anne, ne olur toprağına el sürdürme!
Eve gidince aklıma geliyor, bide bunun için ağlıyorum anne.
Bak kavanoz yanımda, toprağından bir avuç daha alayım.
Biliyor musun anne, her gelişimde aldığım topraklarını,
Şu kavanozda biriktirdim,
üzerine de resmini yapıştırıp baş ucuma koydum.
Her sabah onu öpüyor, kokluyorum.
Kimseye söyleme ama anne, bazen de konuşuyorum onunla.
Ne yapayım seni çok özlüyorum anne.
Ha unutmadan! Öğretmen yarın
anneyi anlatan bir yazı yazacaksınız dedi.
Ben babama yazdıracağım,
öğretmen anlarsa çok kızar ama, bana ne,
Kızarsa kızsın. Ben seni hiç görmedim ki, neyi nasıl anlatacağım anne,
Senin adın geçince, sol yanım acıyor anne, Hiçbir şey yutamıyorum.
Bazen de dayanamayıp ağlıyorum. Kağıda da böyle yazamam ya anne.
Ben gidiyorum anne, Toprağını öpeyim, sende rüyama gel beni öp,
Mutlaka gel anne. Sen rüyama gelmeyince,
sol yanımın acısıyla uyanıyorum anne
Sol yanım açıyor anne. İşte tam şurası,
Sol yanım… Çok acıyor anne.
Seni çok özledim, çok...anne...
Bedirhan Gökçe
#78
Gönderim zamanı 04.04.2006 - 19:47
Seni bekliyorsam gelmiyorsan,
Gözlerim beklemekten yorgunsa,
İsmin dudaklarımda sancılanır..
Bir yaz güneşi ki sana haykırır,
Cehennem sıcağı kaplar dünyamı,
Öyle bir of çeker ki gençliğim,
Ellerim bir avuç toprak ağlar
Ya sen gelmiyorsan!...
Özlem şarkıları yüklenir dudaklarıma,
Rüzgarlar susturur nefesimi,
Geceler hayaline haykırır,
Sevgilim sen nerdesin.
Sen gelsende bir top saçımı kessen ortasından
Ya da damarımdan akan kanımdan,
Sen akarsın göz pınarlarımdan,
Sen gelmiyorsun!....
Susuyorsun suskun bakışalım,
Dalıyorum gözlerindeki sonsuzluklara,
Yalvardım çaresiz kalıp çırpınışlarıma....
Hep o virgülleri kovardımda,
Bir nokta koyamadım yokluğuna,
Sevdiğim sen neden gelmiyorsun
NİSAN YAÐMURUNDAN PAPATYASINA
#79
Gönderim zamanı 04.04.2006 - 19:51
Sevgim olur musun
Senin için yaşayan,
Kalbim olur musun
Senin için atan,
Hasretim olur musun
Yollarına bakan,
Gözyaşım olur musun
Her gece yağan,
Işığım olur musun
Gecemi aydınlatan,
Rüzgarım olur musun
Beni sana uçuran,
Yağmurum olur musun
Sırılsıklam ıslatan,
Güneşim olur musun
Sıcağında kurutan,
Ateşim olur musun
Tenimi yakan,
Mavim olur musun
Huzurla içime akan,
Gülüm olur musun
Mis gibi kokan,
Düşlerim olur musun
Her gece bana koşan,
Şiirim olur musun
Yalnız senin için yazılan…….. yunus (PRENSESİNE)
#80
Gönderim zamanı 04.04.2006 - 20:09
Belki de sahiden bırakacaksın beni.
belki de ben bırakılması elzem
en zararlı alışkanlığım.
Belki bir hata idi benle olmak
ve hayaller kurmak.
Hayallerin hepsi de
işkembe-i kübradan sallanmış şeyler
ki sırf belki de sırf
senin ellerini tutmak
ve ensene arkadan
bir öpücük kondurmak için belki de.
Belki de dünya zaten dönmüyor,
ve Pakistan'da binlerce kişi ölmedi depremde
ve donmuyor kalanları.
Şırnak'ta sevgi yok belki de,
elleri ve yüreği olan bir sevgi.
belki de küre zaten yok
ve zaten ısınmamakta yüreği,
erimemekte buzulları,
yükselmemekte denizleri.
Telef edilmiş kuşlar,
ve hatta kuş gribi yok belki de.
Belki gökyüzü bile yok.
Belki sen yoksun,belki de ben.
Belki ve belli ki biz yokuz sade bu dünyada,
sevgi var bizden öte öteden beri.
Abdullah ANAR
Bu mesaj mystery_lady tarafından düzenlendi. Düzenleme zamanı: 04.04.2006 - 20:25
Benzer Konular
Konu | Forum | Konuyu Açan | İstatistikler | Son Mesaj Bilgisi | |
---|---|---|---|---|---|
Otomobili için şiir yazdı! |
Bilim & Teknoloji Haberleri | Haberci |
|
|
|
Şiir.. |
Sizin Şiirleriniz | hüfyaa |
|
|
|
Şiir... |
Sizin Şiirleriniz | hüfyaa |
|
|
|
Siirt'te Saldırı: 4 Kadın Öldü, 2 De Ağır Yaralı Var.. |
Üçüncü Sayfa | Taurus |
|
|
|
Çok Şiir Yazmak İstedim Ben Yine :s |
Karalama Defteri (Blog falan hikaye!) | tusiana |
|
|
32 kullanıcı bu konuya bakıyor
0 üye, 32 ziyaretçi, 0 gizli