İsrail 3. kehaneti mi gerçekleştiriyor?
Ortadoğu'da yaşananlar Hristiyan ve Yahudilerin "Mesih" inancının bir parçası..21 Temmuz 2006 14:25
Kimi ve Hıristiyanların inancına göre Mesih’in yeniden yeryüzüne gel(ebil)mesi için Üçüncü Kehanet’in gerçekleşmesi gerek. Acaba yaşanan savaşla bu kehanetin bir ilgisi var mı?
Araştırmacı Yazar Ali Rıza Bayzan'ın uzun süredir üzerinde çalıştığı, Türkiye’de Amerikan Misyonerleri adlı kitabı Atilla İlhan'ın editörlüğünde başlayan “Bir Millet Uyanıyor” serisinin 10. kitabı olarak Bilgi Yayınevi tarafından basıldı. Bayzan, Türkiye'de misyonerlik konusunda kafa yorup, kitaplar kaleme alan, misyonerlik kavramına hassas ve dengeli bakış açısı sergileyen önemli bir yazar...
Yazarın son kitabı Türkiye’de Amerikan Misyonerleri'nde aynı hassasiyet ve dengeyi görmek mümkün. İfrat ve tefrite kaçmadan olayın gerçek yüzünü sergilemeye gayret eden yazarın kitabından ilginç bir kaç metni sizin için özel izinle alıntıladık..
İşte Bayzan'ın kitabından ilginç bir kaç tespit..
Kimi ve Hıristiyanların inancına göre Mesih’in yeniden yeryüzüne gel(ebil)mesi için Üçüncü Kehanet’in gerçekleşmesi gerekmektedir.
“Mesih’in Gelişi” ve “Armageddon: Kıyamet Savaşı” kehaneti/inancı, yalnızca kimi Yahudi ve Hıristiyanlar açısından değil yeryüzünde yaşayan her insan ama özellikle de biz Türkler açısından da büyük önem taşımaktadır. Çünkü bu kehanete/inanca göre “Mesih’in Gelişi” ve “Kıyamet Savaşı” Tanrı’nın elinin güçlendirilmesi hatta Tanrı’nın Kıyamet’e zorlanması gerekir.
Tam burada şunu da ifade etmek gerekir ki Protestanlığın önderlerinden Martin Luther’e göre Türkler, Armageddon’da Mesih’in savaşacağı Ye’cüc Me’cüc ordusunda yer alacaktır. Bu bakımdan Protestan Hareketin ve Köktenci, Mesihçi ve Kıyametçi Yeni Hıristiyanî Akımların en büyük düşmanı Türklerdir.
Şimdi gelelim Üçüncü Kehanete.
Üçüncü Kehanet’in iki koşulu vardır:
İsrail’in vaat edilmiş topraklara (Eretz Israel) ulaşması gerekir. “Eretz Israel”in sınırları Türkiye’nin Güneydoğusu’nu da kapsamaktadır Armageddoncular bu kehaneti, kendi elleriyle gerçekleştirilmeye kalktıkları için artık bu aşamadan sonra bir inançtan söz edemeyiz; basbayağı bir teo-politik proje ile karşı karşıyayız demektir. Amerikan Yönetimi’ni hemen her zaman elinde bulunduran WASP’ın en güçlü kanadı Amerikan Evanjelikleri, Başkan Bush ve Neo-Conlar aracılığıyla bu projeyi açık seçik bir biçimde dış politika haline getirmiştir. Türkiye’nin yaşadığı Çuval Olayı ve PKK’nın Kuzey Irak’ta Amerikan himayesi görmesi, İsrail’in kaçırılan askerlerini bahane ederek Filistin’i ve Lübnan’ı cehenneme çevirmesi, Bush Hükümeti’nin İsrail’i Suriye ve İran üzerine kışkırtması bu projenin somut ve özel uygulamalarıdır.
Mescid-i Aksa’nın ve Kubbetu’s-Sahra’nın yıkılıp yerine Yahudi Tapınağı’nın inşa edilmesi gerekir.
Bu inanç Hıristiyan literatüründe “Hıristiyan Siyonizmi” olarak tanımlanmaktadır. Bu inanç gereği “Hıristiyan Siyonizmi”, “Yahudi Siyonizmi”ni sonuna kadar desteklemeyi öngörür.
Amerikan Evanjeliklerinin başını çektiği Hıristiyan Siyonistler, son yirmi yılda İsrail’e milyonlarca dolarlık bağış akıttılar, Likud ve genişletilmiş “Büyük bir İsrail” isteyen diğer İsrailli politikacılarla güçlü bir ittifak kurdular ve ABD’nin benzer bir siyaset izlemesi için toplumsal gayretleri seferber ettiler.
Elli beş ülkede şubeleri bulunan en geniş Siyonist grup olan International Christian Embassy Jerusalem’ın yöneticisi Malcolm Hedding: “Biz, 4000 yıl önce Tanrı’nın İbrahim’le yaptığı akitte verdiği bütün toprakların İsrail’e ait olduğunu savunuyoruz... ve Tanrı İsrail’in ebediyen kendisine ait olan payı nasıl tevarüs edeceğine dair işleri düzenleyecek.” diyor.
Bu bağlamda Şikago’daki North Park Üniversitesi’nde Din ve Ortadoğu Çalışmaları Profesörü olan Donald Wagner’in belirttiğine göre bu işte başı çeken Lindsey’in Pentagon, CIA, İsrailli generaller ve Amerikan Kongresi’yle ortak çalışmalar yürütmüştür.
Hıristiyanlar arasında “Mesih’in İkinci Gelişi” ve “Kıyamet Savaşı” konusunda harareti en yüksek olan mezhepler, yeni akımlardır. Biz bu akımları “Köktenci, Mesihçi ve Kıyametçi Yeni Hıristiyanî Akımlar” olarak isimlendiriyoruz. Sözünü ettiğimiz yeni akımlar, XIX. yüzyıldan itibaren Amerika merkezli olarak ortaya çıkmıştır. Bu akımların en temel özelliği “fundamentalist/köktenci” oluşlarıdır.
.