Bu ara, Vedat Türkali'nin kayıp romanlar adındaki kitabını okuyorum. Herkese rahatlıkla tavsiye edebilirim. Herşeyden önce, her zamanki gibi akıcı, sade bir dil. İnsanı hiç yormuyor valla. Birascık konusunu da çıtlatayım. Bir kere bu bir aşk romanı.
Doktor Nahit Kotar yıllar süren siyasal sürgünden, tutkuyla bağlı olduğu İstanbul'una dönüyor. Devrimci bir emeklilik yaşam çizgisi çekmiştir kendince. İstanbul'uyla özlem giderecek, dış ülkelerde sürekli içinde olduğu sanat etkinliklerini ülkesinde izleyecek, artık kapalı olan eski örgütü adına dış ülkelerde sürdürdükleri etkinliklerden üstünde kalmış yüklüce parayı vereceği en uygun örgütü arayıp bu ağır yükten kurtulacaktır.
Bir de roman yazmayı düşünüyor bu arada. Çelişkilerle çalkalanarak değişen, değişemeyen Türkiye'de şaşkınca dolaşmaya başladığı daha ilk günlerinde bir genç kız çıkıyor karşısına (esme). Aralarında yaş uçurumu olan, inandıklarının tam karşısında değerler tablosunu benimsemiş görünen bu genç kızla, Esme'yle karşılaşması yeni bir dönem başlatmıştır yaşamında. Kızgınlıklar, tartışmalar, karşılıklı suçlamalar içinde bağlı oldukları değerleri tartışmaları, birbirlerini gizli, açık, kaçınılmaz biçimde de kendilerini sorgulamaya başlamalarıyla yepyeni bir yola düşerler. Ülkenin özgürlük kavgası, tarihten gelen, çözüm bekleyen Kürt, Ermeni sorunları, tüm bu sorunlarla birlikte dış-iç egemen karanlık güçlerin, mafyaların kanlı gölgesi vardır bu bin bir tehlikeyle dolu yolun üzerinde.
Böyle birşey işte.. Vedat Türkali'yi okuyanlar bilir, bu kitabı okurken su gibi akıp gittiğini....