İçerik değiştir



Mehmet Akif Ersoy...


  • Yanıtlamak için giriş yapın
bu konuya 25 yanıt verildi

#1 Ziyaretçi_TAVIR_*

Ziyaretçi_TAVIR_*
  • Ziyaretçiler

Gönderim zamanı 09.08.2006 - 12:22


ZULMÜ ALKIŞLAYAMAM...

Zulmü alkışlayamam, zalimi asla sevemem;
Gelenin keyfi için geçmişe kalkıp sövemem.
Biri ecdadıma saldırdımı,hatta boğarım!...
-Boğamazsın ki!
-Hiçolmazsa yanımdan kovarım.
Üçbuçuk soysuzun ardından zağarlık yapamam;
Hele hak namına haksızlığa ölsem tapamam.
Doğduğumdan beridir aşkım istiklale,
Bana hiç tasmalık etmiş değil altın lale!
Yumuşak başlı isem, kim dedi koyunum?
Kesilir belki, fakat çekmeye gelmez boyunum!
Kanayan bir yara gördümmü yanar ta ciğerim,
Onu dindirmek için kamçı yerim, çifte yerim!
Adam aldırmada geç git, diyemem aldırırım.
Çiğnerim, çiğnenirim, hakkı tutar kaldırırım!
Zalimin hasmıyım amma severim mazlumu...
İrticanın şu sizin lehçede ma'nası bu mu?

#2 Sphagetti

Sphagetti

    Küçük Haylaz :)

  • Üyeler
  • 3.305 Mesaj
  • Konum:Sakarya/Adapazarı
  • İlgi Alanları:"Sadece Harabe.net"

Gönderim zamanı 09.08.2006 - 13:56

İSTİKLÂL MARŞI

Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak
Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak.
O benim milletimin yıldızıdır, parlayacak!
O benimdir, o benim milletimindir ancak!

Çatma, kurban olayım, çehreni ey nazlı hilal!
Kahraman ırkıma bir gül... ne bu şiddet, bu celal?
Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helal.
Hakkıdır, Hakk'a tapan milletimin istiklal.

Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım;
Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım!
Kükremiş sel gibiyim, bendimi çiğner, aşarım.
Yırtarım dağları, enginlere sığmam, taşarım.

Garbın âfâkını sarmışsa çelik zırhlı duvar.
Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var.
Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imanı boğar,
'Medeniyyet!' dediğin tek dişi kalmış canavar?

Arkadaş, yurduma alçakları uğratma sakın;
Siper et gövdeni, dursun bu hayâsızca akın.
Doğacaktır sana va'dettiği günler Hakk'ın,
Kim bilir, belki yarın, belki yarından da yakın.

Bastığın yerleri 'toprak!' diyerek geçme, tanı!
Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı.
Sen şehid oğlusun, incitme, yazıktır, atanı.
Verme, dünyâları alsan da bu cennet vatanı.

Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda?
Şühedâ fışkıracak toprağı sıksan, şühedâ!
Cânı, cânânı, bütün varımı alsın da Hudâ,
Etmesin tek vatanımdan beni dünyâda cüdâ.

Rûhumun senden ilahî, şudur ancak emeli:
Değmesin ma' bedimin göğsüne na-mahrem eli!
Bu ezanlar-ki şehâdetleri dinin temeli-
Ebedî yurdumun üstünde benim inlemeli.

O zaman vecd ile bin secde eder -varsa- taşım.
Her cerîhamdan, İlâhi, boşanıp kanlı yaşım,
Fışkırır rûh-ı mücerred gibi yerden na'şım;
O zaman yükselerek arşa değer belki başım!

Dalgalan sen de şafaklar gibi ey şanlı hilâl!
Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helâl.
Ebediyyen sana yok, ırkıma yok izmihlâl;
Hakkıdır, hür yaşamış, bayrağımın hürriyet,
Hakkıdır, Hakk'a tapan milletimin istiklâl!

Mehmet Akif Ersoy

!

#3 Sphagetti

Sphagetti

    Küçük Haylaz :)

  • Üyeler
  • 3.305 Mesaj
  • Konum:Sakarya/Adapazarı
  • İlgi Alanları:"Sadece Harabe.net"

Gönderim zamanı 09.08.2006 - 13:57

BİRLİK BAÐI



Müslümanlık nerde bizden geçmiş insanlık bile

Alem aldatmaksa maksat aldanan yok nafile

Kaç hakiki müslüman gördümse hep makberdedir

Müslümanlık bilmem ama galiba göklerdedir



Varsa şayet söyleyin bir parçık insafınız

Böyle kansızmıydı haşa kahraman eslafınız

Böyle düşmüşmüydü herkes ayrılık sevdasına

Benzeyip şirasesiz bir mushafın eczasına

Hiç görülmüşmüydü olsun kayd ı vahdet tarumar

Böyle olmuşmuydu millet can evinden rahnedar

Böyle açlıktan bogazlarmıydı kardeş kardeşi

Böyle adetmiydi bi perva yemek insan leşi



Irzımızdır çiğnenen evladımızdır doğranan

Hey sıkılmaz ağlamassan bari gülmekten utan



Kurt uzaklardan bakar dalgın görürmüş merkebi

Saldırırmış ansızın yaydan boşanmış ok gibi

Lakin aşk olsunki aldırmazda otllarmış eşşek

Sanki tavşanmış gelen yahud kılıksız köstebek

Kar sayarmış bir tutam fazla olsun yutmayı

Hasmı derken çullanırmış yutmadsan son lokmayı



Bir hakikattır bu bildiğin usluba sok

Halimiz merkeple kurdun aynı asla farkı yok

Burnumuzdan tuttu düşman biz boğaz kaynındayız

Bir bakın halamı hala ihriras ardındayız

Saygısızlık elverir bir parça olsun arlanın

Vakti çoktan geldi hem geçmektedir arlanmanın

Davranın haykırmadan nakus-u izmihlaliniz

Öyle bir buhrana sapmıştırki zira haliniz

Zevke dalmak şöyle dursun vaktiniz yok mateme

Davranın zira gülünç olduk aleme

Bekleşirken gökte yüzbinlerce ervah intikam

Yerde kalmış naşa benzer kavm için durmak haram

Kahraman ecdadınızdan sizde bir kan yokmudur

Yoksa istikbalinizden korkulur pek korkulur

Mehmet Akif Ersoy

!

#4 Sphagetti

Sphagetti

    Küçük Haylaz :)

  • Üyeler
  • 3.305 Mesaj
  • Konum:Sakarya/Adapazarı
  • İlgi Alanları:"Sadece Harabe.net"

Gönderim zamanı 09.08.2006 - 13:59

BAYRAM



Gelin de bayramı Fatih'te seyredin, zira

Hayale, hatıra sığmaz o herc ü merc-i safa,

Kucakta gezdirilen bir karış çocuklardan

Tutun da, ta dedemiz demlerinden arta kalan,

Asırlar ölçüsü boy boy asali nesle kadar,

Büyük küçük bütün efrad-i belde, hepsi de var!

Adım başında kurulmuş beşik salıncaklar,

İçinde darbuka, teflerle zilli şakşaklar,

Biraz gidin; Kocaman bir çadır... önünde bütün,

Çoluk çocuk birer onluk verip de girmek için

Nöbetle bekleşiyorlar; acep içinde ne var?

"Caponya'dan gelen insan suratlı bir canavar!"

Geçin: sırayla çadırlar, önünde her birinin.

Diyor: "Kuzum, girecek varsa durmasın girsin."

Bağırmadan sesi bitmiş ayaklı bir ilan,

"Alın gözüm buna derler..." sedası her yandan.

Alettirikçilerin keyfi pek yolunda hele:

Gelen yapışmada bir, mutlaka o saplı tele,

Terazilerden adam eksik olmuyor; birisi

İnince binmede artık onun da hemşerisi:

"Hak okka çünki bu kantar... Frenk icadı gıram

Değil! Diremleri dörtyüz, hesapta şaşmaz adam."

"Muhallebim ne de kaymak!

"Şifalıdır macun!"

"Simit mi istedin ağa!" "Yokmuş onluğun, dursun."

O başta: Kuşkunu kopmuş eğerli düldüller

Bu başta: Paldimi düşmüş semerli bülbüller

Baloncular, hacıyatmazlar, fırıldaklar,

Horoz şekerleri, civ civ öten oyuncaklar;

Sağında atlıkarınca, solunda tahtırevan

Önünde bir sürü çekçek, tepende çifte kolan

Öbek öbek yere çökmüş kömür çeken develer...

Ferag-ı bal ile birden geviş getirmedeler,

Koşan, gezen, oturan, maniler düzüp çağıran.

Davullu zurnalı "dans" eyliyen, coşup bağıran,

Bu kainat-i sürurun içinde gezdikçe,

Çocukların tarafındaydı en çok eğlence,

Güzelce süslenerek dest-i naz-ı maderle,

Birer çiçek gibi nevvar olan bebeklerle

Gelirdi safha-i mevvac-i iyde başka hayat...

Bütün sürur u setaretti gördüğüm harekat,

Onar parayla biraz sallandırdılar... derken,

Dururdu "Yandı!" sadasıyle türküler birden,

- Ayol, demin daha yanmıştı a! Herif sen de,

- Peki kızım, azıcık fazla sallarım ben de.



"Deniz dalgasız olmaz

Gönül sevdasız olmaz

Yari güzel olanın

Başı belasız olmaz!

Haydindi mini mini maşallah

Kavuşuruz inşallah..."



Fakat bu levha-i handana karşı, pek yaşlı,

Bir ihtiyar kadının koltuğunda gür kaşlı,

Uzunca saçlı güzel bir kız ağlayıp duruyor.

Gelen geçen "Bu niçin ağlıyor?" deyip soruyor.

- Yetim ayol... Bana evlat belasıdır bu acı

Çocuk değil mi, 'salıncak' diyor...

- Salıncakçı!

Kuzum, biraz da bu binsin... Ne var sevabına say...

Yetim sevindirenin ömrü çok olur...

- Hay hay!

Hemen o kız da salıncakçının mürüvvetine

Katıldı ağlamıyan kızların setaretine.

Mehmet Akif Ersoy

!

#5 Sphagetti

Sphagetti

    Küçük Haylaz :)

  • Üyeler
  • 3.305 Mesaj
  • Konum:Sakarya/Adapazarı
  • İlgi Alanları:"Sadece Harabe.net"

Gönderim zamanı 09.08.2006 - 14:00

EDİRNE



Edirne kal'asıdır gördüğün hisar-ı mehib

Şu zirvesinde biten simsiyah ağaç da salib

Murad-ı evveli koynunda gezdiren tepeler

Nasıl rüku ediyor Ferdinand'a bak bu sefer

Bizim midir sanıyorsun şu yükselen bayrak?

Çeken Savof, Lala Şahin değil kuzum, iyi bak

Edirne! İşte o islamın ahenin suru

Edirne! İşte o şarkın cebin-i mağruru

İkinci aşr-ı tealisi Al-i Osman'ın

Birinci mevki-i feyyazı belki dünyanın

Edirne! İşte o şarkın demir kilidi

Sefil ayakları altında Bulgar'ın şimdi

Muzaffer ordusu hakkıyla(!) intikam alıyor

Kadın, kız, çoluk, çocuk, erkek ne bulsa parçalıyor

Bu katliama da razıyım ihtiram olsa

Harim-i dini de geçtik harim-i namusa

Şu dört minareli cami ki yoktu hiçbir eşi

Ki parlıyordu hilalinde sanatın güneşi

Salibi sineye çekmiş de bekliyor. Nevmid

Mehmet Akif Ersoy

!

#6 Sphagetti

Sphagetti

    Küçük Haylaz :)

  • Üyeler
  • 3.305 Mesaj
  • Konum:Sakarya/Adapazarı
  • İlgi Alanları:"Sadece Harabe.net"

Gönderim zamanı 09.08.2006 - 14:01

BÜLBÜL



Bütün dünyaya küskündüm, dün akşam pek bunalmıştım:

Nihayet bir zaman kırlarda gezmiş, köyde kalmıştım.



Şehirden çıkmak isterken sular zaten kararmıştı;

Pek ıssız bir karanlık sonradan vadiyi sarmıştı.



Işık yok, yolcu yok, ses yok, bütün hilkat kesilmiş lâl...

Bu istiğrakı tek bir nefha olsun etmiyor ihlâl.



Muhitin hali "insaniyet"in timsalidir sandım;

Dönüp maziye tırmandım, ne hicranlar, neler andım!



Taşarken haşrolup beynimden artık bin müselsel yâd,

Zalâmın sinesinden fışkıran memdûd bir feryad.



O müstağrak, o durgun vecdi nâgâh öyle coşturdu:

Ki vadiden bütün, yer yer, eninler çağlayıp durdu.



Ne muhrik nağmeler, ya Rab, ne mevcamevc demlerdi:

Ağaçlar, taşlar ürpermişti, güya Sur-ı mahşerdi!



-Eşin var âşiyanın var, baharın var ki beklerdin.

Kıyametler koparmak neydi ey bülbül, nedir derdin?



O zümrüt tahta kondun, bir semavi saltanat kurdun,

Cihanın yurdu hep çiğnense, çiğnenmez senin yurdun!



Bugün bir yemyeşil vâdi, yarın bir kıpkızıl gülşen,

Gezersin hânumânın şen, için şen, kâinatın şen!



Hazansız bir zemin isterse, şayet ruh-ı serbâzın,

Ufuklar, bu'd-i mutlaklar bütün mahkûm-ı pervâzın.



Değil bir kayda, sığmazsın kanatlandın mı eb'ada

Hayatın en muhayyel gayedir âhrara dünyada.



Neden öyleyse matemlerle eyyâmın perişandır,

Niçin bir katrecik göğsünde bir umman huruşandır?



Hayır matem senin hakkın değil, matem benim hakkım;

Asırlar var ki aydınlık nedir hiç bilmez afakım.



Teselliden nasibim yok, hazan ağlar baharımda

Bugün bir hanumansız serseriyim öz diyarımda.



Ne hüsrandır ki: Şark'ın ben vefâsız, kansız evlâdı,

Serapa Garba çiğnettim de çıktım hâk-i ecdâdı!



Hayalimden geçerken şimdi, fikrim herc ü merc oldu,

Salahaddin-i Eyyubi'lerin, Fatih'lerin yurdu.



Ne zillettir ki: nâkûs inlesin beyninde Osman'ın;

Ezan sussun, fezâlardan silinsin yâdı Mevlâ'nın!



Ne hicrandır ki: en şevketli bir mâzi serâp olsun;

O kudretler, o satvetler harâb olsun, türâb olsun!



Çökük bir kubbe kalsın ma'bedinden Yıldırım Hân'ın;

Şenâatlerle çiğnensin muazzam Kabri Orhan'ın!



Ne heybettir ki: vahdet-gâhı dînin devrilip, taş taş,

Sürünsün şimdi milyonlarca me'vâsız kalan dindaş!



Yıkılmış hânmânlar yerde işkenceyle kıvransın;

Serilmiş gövdeler, binlerce, yüz binlerce doğransın!



Dolaşsın, sonra, İslâm'ın harem-gâhında nâ-mahrem...

Benim hakkım, sus ey bülbül, senin hakkın değil mâtem!

Mehmet Akif Ersoy

!

#7 Sphagetti

Sphagetti

    Küçük Haylaz :)

  • Üyeler
  • 3.305 Mesaj
  • Konum:Sakarya/Adapazarı
  • İlgi Alanları:"Sadece Harabe.net"

Gönderim zamanı 09.08.2006 - 14:03

ÇANAKKALE ŞEHİDLERİNE



Şu boğaz harbi nedir, var mı ki dünyada eşi?

En kesif orduların, yükleniyor dördü beşi



Şüheda gövdesi, bir baksana dağlar taşlar...

O, rüku olmasa, dünyada eğilmez başlar,



Yaralanmış tertemiz alnından uzanmış yatıyor;

Bir hilal uğruna ya Rab, ne güneşler batıyor!



Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş, asker!

Gökten ecdad inerek öpse o pak alnı değer.



Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor Tevhid'i...

Bedr'in aslanları ancak, bu kadar şanlı idi...



Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın?

"Gömelim gel seni tarihe!" desem, sığmazsın.



Herc ü merc ettiğin edvara yetmez o kitab...

Seni ancak ebediyyetler eder istiab.



"Bu, taşındır" diyerek Kabe'yi diksem başına;

Ruhumun vahyini duysam da geçirsem taşına;



Sonra gök kubbeyi alsam da, rida namıyle,

Kanayan lahdine çeksem bütün ecramıyle;



Mor bulutlarla açık türbene çatsam da tavan;

Yedi kandilli Süreyya'yı uzatsam oradan;



Sen bu avizenin altında, bürünmüş kanına,

Uzanırken gece mehtabı getirsem yanına,



Türbedarın gibi ta fecre kadar bekletsem;

Gündüzün fecr ile avizeni lebriz etsem;



Tüllenen mağribi, akşamları sarsam yarana...

Yine bir şey yapabildim diyemem hatırana.



Sen ki, son ehl-i salibin kırarak savletini,

Şarkın en sevgili sultanı Salahaddin'i,



Kılıç Arslan gibi iclaline ettin hayran...

Sen ki islamı kuşatmış, doğuyorken hüsran,



O demir çemberi göğsünde kırıp parçaladın;

Sen ki, ruhunla beraber gezer ecramı adın;



Sen ki; a'şara gömülsen taşacaksın... Heyhat,

Sana gelmez bu ufuklar, seni almaz bu cihat...



Ey şehid oğlu şehid, isteme benden makber,

Sana ağuşunu açmış duruyor Peygamber.

Mehmet Akif Ersoy

!

#8 Sphagetti

Sphagetti

    Küçük Haylaz :)

  • Üyeler
  • 3.305 Mesaj
  • Konum:Sakarya/Adapazarı
  • İlgi Alanları:"Sadece Harabe.net"

Gönderim zamanı 09.08.2006 - 14:04

KORKMA!



Cehennem olsa gelen göğsümüzde söndürürüz;

Bu yol ki hak yoludur dönme bilmeyiz yürürüz!

Düşermi tek teşı sandın harim-I namusun?

Meğer ki harbe giren son nefer şehit olsun.

Şu karşımızdaki mahşer kudursa çıldırsa;

Denizler ordu, bulutlar donanma yağdırsa;

Bu altımızdaki yerden bütün yanardağlar,

Taşıpda kaplasa afakı bir kızıl sarsar;

Değil mi cephemizin sinesinde iman bir;

Sevinme bir, acı bir, gaye aynı, vicdan bir;

Değil mi sinede birdir vuran yürek… yılmaz.!

Cihan yıkılsa, emin ol, bu cephe sarsılmaz

Mehmet Akif Ersoy

!

#9 Sphagetti

Sphagetti

    Küçük Haylaz :)

  • Üyeler
  • 3.305 Mesaj
  • Konum:Sakarya/Adapazarı
  • İlgi Alanları:"Sadece Harabe.net"

Gönderim zamanı 09.08.2006 - 14:05

ISTİGRÂK



Tasavvur et ki muzlim bir şeb-i ecrâm-nâpeydâ:

Yatar heybetli âgûşunda dûrâdûr bir feyfâ;

Düşen gümrâh için yol bulma yok emvâc-i zulmetten;

Gidilmez... Her adim attikça bir girdâb olur rehzen;

O rîkistâna batmiş, çalkanan seyyâh-i âvâre

Nasil müştâk ise bir nûra, bir necm-i rehâkâre;

Sana ey lem'a-i ümmîd ben de öyle müştâkim;

Görün bir kerre zîrâ pek karanlik oldu âfâkim!



Geçir pîş-i hayâlinden ki cûşâcûş bir umman:

Nişandir yükselen her mevc-i tûfan-hîzi bir dağdan;

Ölüm var, kurtuluş yok sâhil-i imdâd uzaklarda;

Demâdem rûh titrer korkudan donmuş dudaklarda.

O coşkun unsurun savletleriyle uğraşan kimse,

Nasıl eyler tehâlük bir kenâr-ı tesliyet görse

Muhât-ı lücce-i ye's olduğum bir böyle hâlimde

Senin tayfın da aynıyle o sâhildir hayâlimde.



Düşün âvâre bir mâder ki: Evlâdından olsun dûr;

Tahayyül eyle yâhud bir yetîm-i hânüman-mehcûr;

O bedbahtın nasıl evlâdı hiç gitmezse yâdından;

Nasıl çıkmazsa mâder, öksüzün bir dem fuâdından;

Benim yâdım da, ey ârâm-ı can, yâd-ı güzînindir.

Ne yapsam çünkü manzûrum, senin feyz -i mübînindir:



Çemen emvâc-ı nûrundur, fidanlar yâl ü bâlindir:

Sulardan akseden sûret cemâl-i lâyezâlindir.

Hırâm-ı nâzenînindir o raksan mevceler cûda;

Mutarrâ nükhetindir gizlenen ezhâr-ı hoş-bûda.

Leyâlin sînesinde hâbe dalmış nâzenîn eshâr,

Eder gîsûna yaslanmış cebîn-i pâkini ihtâr.

Nigâhından saçılmış lem'alardır pîş-i hayrette

Yüzen ecrâm-ı nûrânûr bahr-i sermediyyette.

Zemin lebrîz-i âsârın; semâ pâmâl-i envârın:

Avâlim hep merâyâ-yı nazar pîrâ-yı dîdârın.



***



Çekilmek istemiş de subh-dem bir cây-ı tenhâya,

Oturmuş sâhil-i deryâya, dalmıştım temâşâya.

Henüz âfâk açılmıştı: Semâ mahmûr idi hâttâ

Nümâyân olmamıştı hâb-gâhından güneş hâlâ.

Derin bir samte müstağrak leb-i deryâda hiç ses yok...

Sabâ durgun, sular durgun, bütün eşyâda durgunluk!

O ferş-i nîlgûn üstünde, tıfl-ı nâzenin-vâri,

Uyurken dâye-i bîdar-ı subhun tıfl-ı envârı;

Güneş, pîşinde dağlar perde-dâr olmuş, harîmindan

Göıünmüş, sonra şehrâhında yükselmişti tedrîcen.

Teâlî eyleyince birzaman bâlâ-yı kudrette,

Ziyâlar mevc mevc oldu o pehnâ-yı rükûdette.

Bu cûşişler o dagın havz-ı simîni uyandırdı;

Sabâ enfâs-ı sevdâ perveriyle dalgalandırdı.

Açıklardan gelen emvâc-ı peyderpeyle, sâhilden

Demâdem oldu vecd-efzâ, hazin bir nağme, birşîven.

Kulak verdim o âhenge: Meğer âheng-i şi'rinmiş!

O cûşiş-zâr olan kulzüm senin ummân-ı fikrinmiş,

Güneş: Rûhun imiş; bir huzme şeklinde inen nûru:

O menba'dan hurûşan sânihanmış doğrudan doğru.

Tecellî etti artık anladım: Sensin bütün dünyâ..

Bu senlikte fakat ey yâr-ı gaib, ben neyim âyâ?

Mehmet Akif Ersoy

!

#10 Sphagetti

Sphagetti

    Küçük Haylaz :)

  • Üyeler
  • 3.305 Mesaj
  • Konum:Sakarya/Adapazarı
  • İlgi Alanları:"Sadece Harabe.net"

Gönderim zamanı 09.08.2006 - 14:06

HÜRRİYET



"Hürriyeti aldık!" dediler, gaybe inandık;

"Eyvah, bu bazicede bizler yine yandık!"

Cem'iyyete bir fırka dedik, tefrika çıktı:

Sapsağlam iken milletin erkanını yıktı.

"Turan ili" namiyle bir efsane edindik;

"Efsane, fakat, gaye!" deyip az mı didindik?

Kaç yurda veda etmedik artık bu uğurda?

Elverdi gidenler, acıyın eldeki yurda!

Mehmet Akif Eersoy

!

#11 Sphagetti

Sphagetti

    Küçük Haylaz :)

  • Üyeler
  • 3.305 Mesaj
  • Konum:Sakarya/Adapazarı
  • İlgi Alanları:"Sadece Harabe.net"

Gönderim zamanı 09.08.2006 - 14:07

ESER



Bir insan öldümü ondan kalacak eseri,

Bir eşek göçtümü ondan da nihayet semeri.

Mehmet Akif Ersoy

!

#12 Sphagetti

Sphagetti

    Küçük Haylaz :)

  • Üyeler
  • 3.305 Mesaj
  • Konum:Sakarya/Adapazarı
  • İlgi Alanları:"Sadece Harabe.net"

Gönderim zamanı 09.08.2006 - 14:08

CENK MARŞI



ey sürüden arkaya kalmış yiğit

arkadaşın gitti haydi sen de git

bak ne diyor ceddi şehidin işit

haydi git evladım uğurlar ola

haydi git evladım açıktır yolun

zalimlere karşı bükülmez kolun

bayrağı çek ön safa geçmiş bulun

uğurun açık olsun uğurlar ola.



eşele bir yerleri örten karı

ot değil onlar dedenin saçları

dinle şehit sesleridir rüzgarı

haydi git evladım uğurlar ola

haydi git evladım açıktır yolun

zalimlere karşı bükülmez kolun

bayrağı çek on safa geçmiş bulun

uğurun açık olsun uğurlar ola

haydi levent asker uğurlar ola



yerleri yırtan sel olup taşmalı

dağ demeyip taş demeyip aşmalı

sende ki coşkunluğa er şaşmalı

kahraman askerim uğurlar ola

haydi git evladım açıktır yolun

zalimlere karşı bükülmez kolun

bayrağı çek ön safa geçmiş bulun

haydi levent asker uğurlar ola

haydi git evladım uğurlar ola.


Mehmet Akif Ersoy

!

#13 Sphagetti

Sphagetti

    Küçük Haylaz :)

  • Üyeler
  • 3.305 Mesaj
  • Konum:Sakarya/Adapazarı
  • İlgi Alanları:"Sadece Harabe.net"

Gönderim zamanı 09.08.2006 - 14:09

MEYHANE



Canım sıkıldı dün akşam, sokak sokak gezdim;

Sonunda bir yere saptım ki, önce bilmezdim.



Bitince bir sıra ev, sonra bir de virane,

Dikildi karşıma bir han kılıklı meyhane.



Basık tavanlı, karanlık, sefil bir dükkan;

İçinde bir masa, yahut civar tabutluktan



Atılma çok ölü görmüş acıklı bir teneşir!

Yanında hurdası çıkmış bir eski püskü sedir.



Sakat, bacaksız on, on beş hasırlı iskemle,

Kırık dökük şişeler, bir de çinko tepsiyle,



Beş on kadeh, iki üç testi... Sonra tezgahlık

Eden yan üstüne devrilme kirli bir sandık.



Sönük sönük yanıyor rafta isli bir lamba...

Önünde bir küme: fes, takke, hırka, salta, aba



Kımıldanıp duruyorken, sefil bir sohbet,

Bu isli zulmete vermekte büsbütün vahşet:



-Kuzum Dimitri, bu aksam biraz ziyadece ver...

-Ziyade, anladık amma ya içtiğin şişeler?



-Çizersin...-Öyle mi? Lakin, silinmiyor çetele!

Bakın tavan tebeşirden görünmez oldu...-Hele!



-Bizim peşin paramız... Anladın mı dün kuruşu?

-Ayol tükendi mezem... Bari koy biraz turşu.



Arattı kendini ustan... Dinince dinlersin!

-Hasan be, sende nasıl nazlı nazlı söylersin!



Nedir o türkü... Aman başka yok mu?...Hah, şöyle!

-Ömer, ne nazlanıyorsun? Biraz da sen söyle.



-Nevazil olmuşum, Ahmed, bırak sesim yok hiç...

-Sesin mi yok? Açılır şimdi: bir imam suyu iç!



-Yarin ne istesin Osman? -Ne isteyim...Burada!

-Dimitri çorbacı, doldur! Ne durmuşun orada?



-O kim gelen?

-Baba Arif.

-Sakallı, gel bakalım...

Yanaş.

-Selamünaleyküm.

-Otur biraz çakalım...



-Dimitri, hey parasız geldi sanma, iste para!

-Ey anladık a kuzum...

-Sar be yoldaşım cigara...



-Aman bizim Baba Arif susuz musuz içiyor!

-Onun bi dalgası olmak gerek: Tünel geçiyor.



-Moruk, kaçıncı kadeh? Şimdicik sızarsın ha!

-Sızarsa mis gibi yer, yetmemiş adam değil a.



Yavaş yavaş kafalar, kelleler kızışmıştı,

Ağız, burun, hele sesler bütün karışmıştı;



Dikildi ağzına baktım, açık duran kapının,

Fener elinde bir erkek, yanında bir de kadın.



Beş on dakika süren bir düşünceden sonra,

Kadın girdi o zulmet-sera-yi menfura.



Gözünde ebr-i teessür, yüzünde hun-i hicab,

Vücudu ra'se-i naçar-i ye's içinde harab,



Teveccüh eyleyerek sonradan gelen Babaya:

-Demek taşınmalı artık çoluk çocuk buraya!



Ayol, nedir bu senin yaptığın? Utan azıcık...

Anan da, ben de, yumurcakların da aç kaldık!



Ne iş, ne güç, gece gündüz içip zıbar sade;

Sakin düşünme çocuklar acep ne yer evde?



Evet, sen el kapısında surun işin yoksa!

Getir bu sarhoşa yutsun, getir paran çoksa!



Zavallı ben... Çamaşır, tahta, her gün uğraş da,

Sonunda bir paralar yok, el elde baş başta!



O tahtalar, çamaşırlar da geçti, yok halim...

Ayakta sallanışım zorlanır Huda alim!



Çalışmadın, beni hep bunca yıl çalıştırdın;

O yavrucakları çıplak, sefil alıştırdın;



Bilir mahalleli kim, aldığın zamanda beni,

Çehiz çimenle donatmıştı beybabam evini.



Ne oldu şimdi o eşya? Satıp kumarda yedin!

Evet, kumarda yedin, hem de karşılarda yedin!



Herif! Şu halime bak, merhametli ol azıcık...

Bırak o zıkkımı, içtiklerin yeter artık.



Efendiler, ağalar, siz de bir nasihat edin,

Sizin belki var evladınız...

-Hasan, ne dedin?



-Bırak, köpoğlu kadın amma çalçeneymiş ha!

-Benimki çok daha fazlaydı.

-Etme!

-Elbet ya!



Onun için boşadım. Sen işitmedin mi Halim?

-Kadın lakırdısı girmez kulağıma zati benim.



Senin kadın dediğin adete pabuç gibidir:

Biraz vakti taşınır, sonradan değiştirilir.



Kadın bu sözleri duymaz, tazallüm eylerdi;

Herif mezar taşı tavrıyle sade dinlerdi;



Açılıp ağzı nihayet, açılmaz olsa idi!

Taşıp döküldü, içinden şu la'net-i ebedi:



-Cehennem ol seni hınzır orospu, git Boşsun!

-Ben anladım işi, sen komşu, iyice sarhoşsun;



Ayıltınız şunu yahut!

-ilişmeyin!

-Bırakın!

Herif ayıldı mı, bilmem, düşüp bayıldı kadın!

Mehmet Akif Ersoy

!

#14 Sphagetti

Sphagetti

    Küçük Haylaz :)

  • Üyeler
  • 3.305 Mesaj
  • Konum:Sakarya/Adapazarı
  • İlgi Alanları:"Sadece Harabe.net"

Gönderim zamanı 09.08.2006 - 14:10

NECİD ÇÖLLERİNDE



Ya Nebi! Şu halime bak!

Nasıl ki bağrı yanar, gün kızınca sahranın

Benim de ruhumu yaktıkça yaktı hicranın!

Harim-i pakine can atmak istedim durdum

Gerildi karşıma yıllarca ailem, yurdum

"Tahammül et" dediler…Hangi bir zamana kadar?

Ne bitmez olsa tahammül, onun da bir sonu var.

Gözümde tüttü bu andıkça yandığım toprak

Önümde durmadı artık, ne hanuman ne ocak

Yıkıldı hepsi.. Ben aştım diyar-ı Sudan'ı

Üç ay "Tihame!" deyip çiğnedim beyabanı

Kemiklerim bile yanmıştı belki sahrada

Yetişmeyeydin eğer, ya Muhammed, imdada

Eserdi kumda yüzerken serin serin nefesin

Akarsular gibi çağlardı her tarafta sesin

İradem olduğu gündür senin iradene ram

Bir an için bana yollarda durmak haram

Bütün heyakili hilkatle hasbihal ettim

Leyale derdimi döktüm, cibali söylettim

Yanıp tutuşmadan aylarca yummadım gözümü

Nucuma sor ki bu kirpikler uyku görmüş mü?

Azabı hecrine katlandım elli üç senedir

Sonunda alnıma çarpan bu zalim örtü nedir?

Beş-altı sineyi hicran içinde inleterek

Çıkan yüreklere hüsran mı, merhamet mi gerek?

Demir nikaabını kaldır mezar-ı pakinden!

Bu hasta ruhumu artık kayırma hakinden!

Nedir o meşale? Nurun mu? Ya Resulallah!

Mehmet Akif Ersoy

!

#15 Sphagetti

Sphagetti

    Küçük Haylaz :)

  • Üyeler
  • 3.305 Mesaj
  • Konum:Sakarya/Adapazarı
  • İlgi Alanları:"Sadece Harabe.net"

Gönderim zamanı 09.08.2006 - 14:12

OLMAZ YA... TABİİ...



'Hiç bilenle bilmeyen bir olurmu? ' (Kuran-ı Kerim)



Olmaz ya... Tabii... Biri insan, biri hayvan!

Öyleyse <> denilen yüz karasından



Kurtulmaya azmatmeli baştan başa millet.

Kafi değilmi, yoksa bu son ders-i felaket?



Son ders-i felaket neye mal oldu? Düşünsen:

Beynin eriyip yaş gibi damlardı gözünden!



'Son-ders-i felaket' ne demektir? Şu demektir:

Gelmezse eğer kendine millet, gidecektir!



Zira, yeni bir sadmeye(çarpma) artık dayanılmaz;

Zira, bu sefer uyku ölümdür, uyanılmaz!



Coşkun, koca bir sel gibi, daim beşeriyyet,

Müstakbele koşmakta verip seyrine şiddet.



Dağlar, uçurumlar, ona yol vermemek ister...

Lakin o, ne yüksek, ne de alçak demez örter!



Akvam(kavimler, milletler) o büyük nehre katılmış birer ırmak...

Elbet katılır... Hangisi ister geri kalmak?



Bizler ki bu müthiş, bu muazzam cereyanla

Uğraşmaktayız... Bak, ne kadar çılgınız anla!



Uğraş bakalım, yoksa işin, hey şaşkın!

Kurşun gibi sur'atli, denizler gibi taşkın



Bir çağlayanın menba-i dehhasına(gayet dehşetli) doğru

Tırmanmaya benzer, yüzerek, başka değil bu!



Ey katre-i avare(zavallı damla) , bu cüsun, bu hüruşun

Ahengine uymazsan, emin ol, boğulursun!



Yillarca, asırlarca süren uykudan artık,

Silkin de muhitindeki zulmetleri yak, yık!



Bir baksana: gökler uyanık, yer uyanıktır;

Dünya uyanıkken uyumak maskaralıktır!



Eyvah! Bu zilletlere sensin yine illet...

Ey derd-i cehalet, sana düşmekte bu millet,



Bir hale getirdin ki, ne din kaldı, ne namus!

Ey sine-i islam'a çöken kapkara kabus,



Ey hasm-i hakiki, seni öldürmeli evvel:

Sensin bize düşmanları üstün çıkartan el!



Ey millet uyan! Cehline kurban gidiyorsun!

islam'ı da <> diye tutmuş yediyorsun!



Allahtan utan! bari bırak dini elinden...

Gir leş gibi topraklara kendin, gireceksen!



Lakin, ne demek bizleri Allah ile iskat(susturmak) ?

Allahtan utanmak da olur, ilim ile... Heyhat!

Mehmet Akif Ersoy

!

#16 Sphagetti

Sphagetti

    Küçük Haylaz :)

  • Üyeler
  • 3.305 Mesaj
  • Konum:Sakarya/Adapazarı
  • İlgi Alanları:&quot;Sadece Harabe.net&quot;

Gönderim zamanı 09.08.2006 - 14:13

RESİM İÇİN



Beni rahmetle anarsın ya, işitsen, birgün

Şu sağır kubbede, haib, sesinin dindiğini!

Bu heyulaya da bir kerrecik olsun bak ki,

Ebediyyen duyayım kabrime nur indiğini.



Resmim İçin



Dış yüzüm böyle ağardıkça ağarmakta fakat,

Sormayın iç yüzümün rengini! Yüzler karası!

Beni kendimde utandırdı, hakikat şimdi,

Bana hiç benzemeyen suretimin manzarası!



Resmim İçin



Toprakta gezen gölgeme toprak çekilince,

Günler şu heyulayı da, er geç, silecektir.

Rahmetle anılmak, ebediyet budur amma,

Sessiz yaşadım, kim beni, nerden bilecektir?



Resmim İçin



Bir canlı izin varsa şu toprakta, silinmez;

Ölsen seni sırtında taşır toprağın altı.

Ey gölgeden ümmid-i vefa eyleyen insan;

Kaç gün seni hatırlayacaktır şu karaltı.

Mehmet Akif Ersoy

!

#17 Sphagetti

Sphagetti

    Küçük Haylaz :)

  • Üyeler
  • 3.305 Mesaj
  • Konum:Sakarya/Adapazarı
  • İlgi Alanları:&quot;Sadece Harabe.net&quot;

Gönderim zamanı 09.08.2006 - 14:14

RESSAM HAKLI


Bir zaman vardı ya tarih-i mukaddes modası...

Yeni yaptırdığı köşkün büyücek bir odası

Mutfakta eski resimler ile hep süslensin

Diye ressam aratır hayli zaman bir zengin.

Biri peyda olarak 'Ben yaparım' der, kolunu

Sıvayıp akşama varmaz, sekiz arşın salonu

Sıvar ama ne sıvar...Sahibi der:

-Usta bu ne?

Kıpkızıl bir boya çektin odanın her yerine! ..

-Bu resim, askeri basmakta iken Firavun' un

Kızıl Deniz yarılıp geçmesidir Musa' nın

-Hani Musa, be adam?

-Çıkmış efendim karaya

-Firavun nerde?

-Boğulmuş.

-Ya bu kan rengi boya?

-Kızıl Deniz, a efendim yeşil olmaz ya bu da!

-Çok güzel levha imiş, doğrusu şenlendi oda! ..

Mehmet Akif Ersoy

!

#18 Sphagetti

Sphagetti

    Küçük Haylaz :)

  • Üyeler
  • 3.305 Mesaj
  • Konum:Sakarya/Adapazarı
  • İlgi Alanları:&quot;Sadece Harabe.net&quot;

Gönderim zamanı 09.08.2006 - 14:16

SÜLEYMANİYE KÜRSÜSÜNDEN



Bir de İstanbul'a geldim ki: bütün çarşı, pazar

Naradan çalkanıyor, öyle ya... HÜrriyet var!



Galeyan geldi mi, mantık savuşurmuş... doğru:

Vardı aklından o gün her kimi gördümse zoru.



Kimse farkında değil, anlaşılan, yaptığının;

Kafalar tütsülü hulya ile, gözler kızgın;



Sanki zincirdekiler hep boşanır zincirden,

Yıkıvermiş de tımarhaneyi çıkmış birden!



Zurnalar şehr ahalisini takmış peşine;

Yedisinden tutarak ta dayanın yetmişine!



Eli bayraklı alaylar yürüyor dört keçeli,

En ağır başlısının bir zili eksik, belli!



Ötüyor her taşın üstünde birer dilli düdük.

Dinliyor kaplamış etrafını yüzlerce hödük!



Kim ne söylerse, hemen el vurup alkışlayacak

-Yaşasın

-Kim yaşasın?

-Ömrü olan.

-Şak! Şak! Şak!



Ne devairde hükümet, ne ahalide bir iş!

Ne sanayi, ne maarif, ne alış var, ne veriş.



Çamlıbel sanki şehir, zabıta yok, rabıta yok;

Aksa kan sel gibi, dindirecek vasıta yok.



"Zevk-i hürriyeti onlar daha çok anlamalı"

Diye mekteblilerin mektebi tekmil kapalı!



İlmi tazyik ile ta'lim, o da istibdad

Haydi öyleyse çocuklar, ebediyyen azad.



Nutka gelmiş öte dursun hocalar bir yandan...

Sahneden sahneye koşmakta bütün şakirdan.



Kör çıban neşterin altında nasıl patlarsa,

Hep ağızlar deşilip, kimde ne cevher varsa,



Saçıyor ortaya, ister temiz, ister kirli;

Kalmıyor kimseciğin muzmeri artık gizli.



Dalkavuk devri değil, eski kasaid yerine

Üdebanız ana-avrat sövüyor birbirine.



Türlü adlarla çıkan namütenahi gazete,

Ayrılık tohumunu bol bol atıyor memlekete.



İt yetiştirmek için toprağı gayet münbit

Bularak fuhş ekiyor salma gezen bir sürü it



Yürüyor dine beş on maskara, alkışlanıyor,

Nesl-i hazır bunu hürriyet-i vicdan sanıyor.



Kadın erkek koşuyor borc ederek Avrupa'ya...

Sapa düşmekte bizim şıklara, zannım Asya.



Hakka tevfiz ile üç dane yetişmiş kızını,

Taşıyanlar bile varmış, buradan baldızını...



Analık ilmi için Paris'e, yüksünmeyerek...

Yük ağır, ecri de nisbetle azim olsa gerek.

Mehmet Akif Ersoy

!

#19 Sphagetti

Sphagetti

    Küçük Haylaz :)

  • Üyeler
  • 3.305 Mesaj
  • Konum:Sakarya/Adapazarı
  • İlgi Alanları:&quot;Sadece Harabe.net&quot;

Gönderim zamanı 09.08.2006 - 14:17

ŞARK


Musallat, hiç göz açtırmaz da Garb’ın kanlı kâbusu,

Asırlar var ki, İslam’ın muattal, beyni, bâzusu,

“Ne gördün, Şark’ı çok gezdin? ” diyorlar. Gördüğüm yer yer



Harap iller, serilmiş hânümanlar, başsız ümmetler,

Yıkılmış köprüler, çökmüş kanallar, yolcusuz yollar,

Bükülmüş beller, incelmiş boyunlar, kaynamaz kanlar,

Düşünmez başlar, aldırmaz yürekler, paslı vicdanlar;

Tegallüpler, esaretler, tahakkümler, mezelletler;

Riyâlar, türlü iğrenç iptilâlar, türlü illetler;

Örümcek bağlamış, tütmez ocaklar; yanmış ormanlar;

Ekinsiz tarlalar, ot basmış evler, küflü harmanlar;

Cemaatsiz imamlar, kirli yüzler, secdesiz başlar;

“Gazâ” nâmiyle dindaş öldüren biçare dindaşlar;

Ipıssız âşiyanlar; kimsesiz köyler; çökük damlar;

Emek mahrumu günler; fikr-i ferdâ bilmez akşamlar! ...



Geçerken, ağladım geçtim; dururken ağladım durdum;

Duyan yok, ses veren yok, bin perişan yurda başvurdum.

Mezarlar, âhiretler, yükselen karşımda dûradûr;

Ne topraktan güler bir yüz, ne göklerden güler bir nûr?

Derinlerden gelir feryadı yüz binlerce âlâmin;

Ufuklar bir kızıl çember, bükük boynunda islâm’ın!

Göğüsler hırlayıp durmakta, zincirler daralmakta;

Bunalmış kalmış üç yüz elli milyon, cansa gırtlakta!

İlâhi! Gördüğüm âlem mi insaniyetin mehdi?

Bütün umranı tarihin bu çöllerden mi yükseldi?

Şu zâirsiz bucaklar mıydı Vahdaniyetin yurdu?

Bu kumlardan mı, Allah’ım, nebiler fışkırıp durdu?

Henüz tek berk-ı iman çakmadan cevvinde dünyanın,

Bu göklerden mi, Yârap, coştu, sağnak sağnak, edyanın?

Serendip’ler şu sahiller mi, cûdiler bu dağlar mı?

Bu iklimin mi İbrahim’e yol gösterdi ecramı?

Haremler, beyt-i Makdisler bu topraktan mı yoğruldu?

Bu vâdiler mi dem tuttukça bihûş etti DÂVÛD’u?

Hirâ’lar, Tûr-u Sinâ’lar bu afakın mı şehkarı?

Bu taşlardan mı, yer yer, taştı Ruh-ullah’ın esrarı?



Cihanın garb’ı vahşet-zâr iken, Şark’ında karnak’lar,

Haremler, Sedd-i Çinler, Tak-ı Kisrâlar, Havernaklar,

İrem’ler, Sûr-u Bâbil’ler semâ-peymâ değil miydi?

O maziler, İlâhi, bir yıkık rüyâ mıdır şimdi?

Ne yapsın, nâ-ümid olsun mu Şark’ın intibahından?

Perişan rûhumuz, hâip, dönerken Bâr-gahından?



Bu haybetten usandık biz, bu hüsran artık el versin!

İlâhi, nerde bir nefhan ki, donmuş hisler ürpersin,

Serilmiş sineler, kâbusu artık silkip üstünden.

“HAYAT ELBETTE HAKKIMDIR! ” desin, dünya “DEÐİL! ” derken-

Mehmet Akif Ersoy

!

#20 Sphagetti

Sphagetti

    Küçük Haylaz :)

  • Üyeler
  • 3.305 Mesaj
  • Konum:Sakarya/Adapazarı
  • İlgi Alanları:&quot;Sadece Harabe.net&quot;

Gönderim zamanı 09.08.2006 - 14:18

TEBRİK


Velinimetim Emir Abbas Halim Paşa'ya



Gökten ay parçası halinde, rahmet güneşi,

İndi afaka bu akşam, bu mübarek akşam.

Ebedi kandili yandıkça, Hüda'dan dilerim

Parlasın dursun o iman senin alnında, Paşam.



Tebrik




Dört taraftan akın etmiş de, nasıl çepçevre,

Saracaklarsa yarın Kabe'yi Hücca-ı kiram;

Öyle sarsın Paşa'mın ömrünü, Hak'tan dilerim,

Tutunup el ele yüzlerce mübarek bayram.

Mehmet Akif Ersoy

!





Benzer Konular Daralt

17 kullanıcı bu konuya bakıyor

0 üye, 17 ziyaretçi, 0 gizli