fıkra...
#41
Gönderim zamanı 18.05.2004 - 12:43
Sarışın psikiyatriste giderek derdini anlatiyordu :
- Hep ayni rüyayi görüyorum : Bir kapi var, üzerinde bir yazi... Kapiyi itiyorum, itiyorum bir türlü açilmiyor. Ter içinde uyaniyorum.
- Kapinin üzerinde ne yazili peki?
- Çekiniz.
#42
Gönderim zamanı 18.05.2004 - 12:53
Bir profesor 3 kiz ogrencisinin " durum degerlendirmesi" yeteneklerini sınamak istemis... Durumu anlatmis ucune de ..
"Denizde bir salın uzerinde yarı cıplak ve yapayanlızsınız. Birden ici erkek dolu bir teknenin size dogru geldigini goruyorsunuz. Hallerinden belli, bu balıkcı teknesi aylardır denizde ve hicbiri aylardır kadın yuzu gormemis. Hepsi ac kurt gibi size bakiyor. Sorunu cozmek icin ne yaparsiniz. ?"
Kumral kız yanıt vermis...
" Salın yonunu akıntıya dogru cevirir, kacmaya calısırım..."
Esmer olan daha kabadayi cikmis...
" Yanimda bir rambo bicagi var..Ona sıkı sıkı sarılır, bakalım sala atlayacak erkek kimmis beklerim..."
Sarisin basını iki yana sallamıs...
" Durumu anladik Hocam da , sorun ne?"
#43
Gönderim zamanı 18.05.2004 - 13:23
#44
Gönderim zamanı 18.05.2004 - 14:42
sadece bunları buraya yazarken erkeklerin neden sarışınlara hayran olduklarını anlıyorum
#45
Gönderim zamanı 18.05.2004 - 14:49
Temel Amerikaya gelir ucaktan iner passaport olayi filan falan immigration office alirlar bunu. Memur sorar:
- "What's your name Sir?"
- "Temel"
- "Surname?"
- "Kaya"
- "Sex?"
Temel gayet sakin cevaplar
- "3 times a week" (haftada 3 kere)
Memur sasirir ve olayi toparlamaya calisir.
- "Sir, you understood me wrong. I mean male? or female?" (Beni yanlis anladiniz, cinsiyet soruyorum; kiz mi erkek mi?)
Temel yine hic beklemden cevaplar
- "Doesn't matter" (Farketmez)
#46
Gönderim zamanı 20.05.2004 - 11:26
Köyün çapkın hatunlarından biride imama bitiyor. Bu nedenle bir gün ipin bir ucunu kendi evine yatagının basucuna kadar baglıyor. imam ipe tutunarak dogruca kadının yatagına gidiyor ve el yordamı ile yokluyor ve durumu anlıyor, imam da olsa erkek bu nedenle geregini yapıyor.
Bu durumdan imam da kadın da memnun,canları istedikce ipin ucu yataga baglanıyor. Fakat bir gün kadının kocası ipi farkediyor ve gidiyor yataga cıplak vaziyette uzanıyor.
Bizim imam yine ip marifetiyle adresi buluyor ,el yordamıyla yokluyor; o da ne bir kadında olmamasi gereken bir uzantı eline geliyor ve durumu anlıyor tabiiki, ama bozuntuya vermiyor tuttugu seyin tepesine iki parmagi ile vuruyor
tip tip, püf püf üflüyor ve baslıyor
- Allahü ekber, allaaaaaahüekber....
#47
Gönderim zamanı 25.05.2004 - 10:49
Restaurant, akşama gelecek konuğu ağırlamak için tam teşekküllü bir masa hazırlar. Saat 20:00 gibi, beklenen konuk gelmiştir. Fakat 10 kişi değil, sadece kendisi ve omuzundaki bir kuş ile.. Adam yavaş yavaş tabağındaki eti yer ve şarabından bir yudum içtikten sonra parmağını şıklatır ve omuzunda oturan kuş uçarak beş dakika içerisinde masada ne var ne yok yer bitirir ve tekrar adamın omzuna konar.
Restauranttakiler şaşkın şaşkın bakarken, adam garsonu çağırarak masayı yeniden donatmasını ister. Masa tekrar donatılır ve adam yine yavaş yavaş tabağındaki eti yer ve şarabından bir yudum içtikten sonra parmağını şıklatır ve omzunda oturan kuş uçarak beş dakika içersinde masada ne var ne yok yer bitirir ve tekrar adamın omzuna konar.
Restauranttakiler iyice şaşırmış bir halde bakarken, adam garsonu çağırarak masayı yeniden donatmasını ister. Buna dayanamayan garson sorar;
Beyefendi, affedersiniz ama bir açıklama yapar mısınız?
Adam gayet sakin; Tabi - der ve anlatmaya başlar.
Günün birinde yolda ihtiyar bir adama yardım ettim, meğer adam cinmiş, ve benden üç dilek istememi söyledi. O zamanlar fakir olduğum için ilk dileğim çok para sahibi olmaktı, o günden beri kürekle para harcarım bitmez.
İkinci dileğim çevremde çok kadın olsundu; hiç eksik olmadılar,
üçüncü ve son dileğimse doyumsuz bir kuş sahibi olmaktı. Yanlış anladı Pez..... der.
#48
Gönderim zamanı 27.06.2004 - 20:08
Afrika'nın balta girmek üzere olan ormanlarından birinde(nasıl dokunduruyorum ama ağaç katliamına) bulunan bir kabilenin Yarma Tosbağa isimli reisleri hakkın rahmetine kavuşmuş,cenazesi öğle namazını müteakip Eyüp Sultan camiinden kaldırılmış,ve ardından çocukları reisin içinde St.Tropez'deki villası,Miami'deki denize nazır arsası,İtalyan Rivierasındaki zeytinlikleri,Haymanadaki tarlaları birkaç tane otomobil,uçak,yat ve İsviçre bankalarında bulunan milyar dolarlık mirasını paylaşmaya başlamışlardır...
Neyse biz asıl konuya gelelim reis ölünce yerine kimin geçeceği konusunda ihtiyar heyeti tartışmalara girmiş,kulisler yapılmış sonuçta iki aday reis olmak için başvuruda bulunmuş...isimleri Amuda Kalkan Manda ve Titreyen Bokböceği olan bu iki delikanlı aslında birbirlerine rakip olmayacak kadar birbirlerini sevmektedir,bebekliklerinden beri içtikleri su ayrı gitmeyen,birbirlerini sıçtıkları boka kadar bilen bu iki delikanlı fıkra bu ya reislik için mücadele etmek zorunda kalmışlardır...Orada reislik için tek bir kural vardır.İki delikanlı savaşacak sağ kalan reis olacaktır...Ama aralarındaki dostluk öyle ileridir ki,savaşmayı kabul etmezler bu hükmü iptal ettirmek için meclise bir önerge sunarlar,uzun tartışmalar sonucu kabile anayasasında bir defaya mahsus olmak üzere yarışma için kanun hükmünde kararname çıkarılır,iki aday için ilk yarışma tarihi kararlaştırılır...Beklenen gün gelir,aradan geçen süre zarfında Amuda Kalkan Manda Guyucuların İbraam Aga'nın kızıyla nişanlanır,Titreyen Bokböceği de nişanlısının ve annesinin bitmek bilmeyen isteklerinden bıkar bohçayı kız tarafının kapısına atmak suretiyle nişanı bozar...bu anekdotlarıda hatırladıktan sonra kaldığımız yere dönelim dilerseniz...Beklenen tarih gelmiş iki genç mücadeleye girişmiştir...İlk müsabaka olarak ormanda kuş avlanması(bildiğimiz kuş...cikcik) seçilir...en çok kim kuş avlarsa o reis olacak eşitlikin bozulmaması halinde altın golün uygulanacağı 15'er dakikalık iki uzatma devresi,orda da eşitlikin bozulmaması halinde ise penaltı atışlarıyla reisin belirleneceği açıklanır.Halk itiraz eder 'yaw olurmu bee futbol maçımı bu' tabii halkın bu itirazı hemen kabul edilir(demokrasi)...konuyu fazla uzatmayalım iki delikanlı ormana dalar...2 saat sonra ikiside döner ve sonuç beraberedir '29 kuş'...Derhal müsabakayı izleyen komite ikinci yarışma kararını verir,yörenin en azgın nehrine dalınacak ,karşı kıyıya ilk geçen reis olacaktır,karşı gelenin tiz kellesi urulacaktır...gençler dalar nehre 10-15 dakika sonra kıyıya çıkarlar,sonuç ne oldu dersiniz tabii ki eşitlik...bundan sonrada yapılan birçok müsabaka berabere bitince,heyetin sözcüsü şöyle der ''olm ikinizinde yapacağı işi .ikecez,hık mık dinlemem kılıçları alın başlayın dövüşmeye sağ kalan kazanır,hadi şimdi sittirin gidin''...İki genç bigönül,isteksizce ellerine kılıçları alır,dünya tarihinde eşi benzeri görülmemiş bir kavgaya tutuşurlar,bu kavganın bazı tarihçilere göre 6 bazılarına göre 8 bazılarına göre 2 hafta sürdüğü söylene dursun,kavga 4 gün sürmüştür...bu gençler öyle isteksiz ataklarla birbirlerine saldırmışlar 'aman kardeş bişeyin var mı? aman şekerim kusura bakma' şeklinde izleyenleri ve hatta okuyanları bile baymak suretiyle 4 gün işin içinden sıyrılmaya çalışmışlardır...İşte olayın asıl koptuğu nokta 4.gün olmuştur,olay şöyle gelişmiştir...Titreyen Bokböceği uykusuzluk açlık ve yorgunluğun verdiği etkiyle kılıcını sallamış olayı çakozlayıp kafasını geri çekmesine fırsat bırakmadan Amuda Kalkan Manda'nın kafayı alıp götürmüştür...ikiside oldukları yerde kalmış yerde yuvarlanan kafayı izlemektedirler tam o sırada Amuda Kalkan Manda kopan kafasının peşinden koşmuş ve yerden kaldırmıştır bir yandan tozunu silkerken bir yandan da Titreyen Bokböceğine şöyle serzenişte bulunmaktadır...'ulan şerefsiz bir reislik için onca yıllık muhabbetimiz .iktin haa,allah belanı versin(fonda batsın bu dünya çalmaktadır) al len al reiste sen ol ağada paşada,bundan böyle dünya ahiret düşmanımsın'...sözler karşısında şok olan Titreyen Bokböceği Amuda Kalkan Manda'nın dizlerine kapanır keza dostunu pek bir sevmektedir...'kardeş allah belamı versin istemeden oldu,elimden kaydı,benim bu saatten sonra reis meis olmaya niyetim yok istemiyorum,allah belasını versin bu töre'nin beni affet kardeş hadi gel doktora gidelim kafayı diktirelim reiste sen ol ben hak iddia falan etmiyorum,bundan sonra san fransisco'ya gidip kendime yeni bir hayat kurucam''...bu sözler bütün izleyenlerin gözlerinin dolmasına sebep olur iki genç birbirlerine sarılırlar ve çok geçmeden doktorun yolunu tutarlar...Doktora vardıklarında kapıda müthiş bir kalabalık olduğunu görürler,çünkü yörenin tek doktoru bu şahsiyettir ve her tür hastalığa tek başına yetebilmektedir,kulak burun boğaz,kuduz,nezle baş ağrısı,doğum,hepsine...bizim oğlanlar da sıraya girmişler bekleyiştedirler...dedik ya herkes orda bizimkilerin önünde de hamile bir hanım beklemektedir,bir ara bu bayan arkasına döner ve Amuda Kalkan Manda'yı kelle koltukta görünce korkudan çocuğu düşürür...
yerden kalkan çocuk üstünün başının tozunu silerken şu unutulmaz cümleyi söylemektedir:
''Zikecem böyle fıkrayı üstüm başım toz oldu beee''
RAHMETLİ CENK KORAY'IN ANLATTIÐI BİR FIKRADIR BEN İÇİNE NAÇİZANE YORUMLARIMI KOYDUM...
ertesi sabah
tekrar hayata
dönülebilen
ve her gün
tekrarlanabilen
bir intihar biçimidir.
Charles Bukowski
Piizan
#49
Gönderim zamanı 30.06.2004 - 15:27
Günün birinde Wolfovitz ölür ve cennetin kapısına getirilir. Orada aziz
john'u görür. Cennetin kapısında binlerce saat vardır. Wolfovitz merakla
aziz John'a sorar: "Efendim bu saatler nedir?" Aziz John cevap verir:
"Bunlar dünyada ki insanların yalan söyleyip söylemediğini gösteren
aletlerdir. Bak bu yelkovanı hiç dönmemiş olan Rahibe Terasa'ya ait.
Hayatında hiç yalan söylememiş. Bu yanındaki de G.Washington'a ait. Yelkovan
iki kez hareket etmiş demek ki iki defa yalan söylemiş." "Peki" demiş
Wolfovitz merakla "Başkan Bush'un saati nerede?" "O" demiş aziz John; "Baş
zebani onu odasına aldı. Vantilatör olarak kullanıyor"
#50
Gönderim zamanı 22.07.2004 - 09:37
Sicilya nın bir kasabası varmış ki kadınları hiç rahat durmaz ikidebir kocalarını aldatırlarmış.Kasabanın yaşlı papazı kocasını boynuzladıktan sonra doğru günah çıkartmaya gelen bu kadınlardan bıkmış.Papaz efendi şeytana uyup kocamı aldattım diyerek karşısına geçip günah çıkartmak istediklerinde papaz sinirlenir "ayıptır günahtır boyna kocamı aldattım diye geliyorsunuz bari ayağımız taşa takıldı deyin ben anlarım" demiş. Kadınların da işine geldiği için artık kimse kocamı aldattım demez papaz efendi ayağım taşa takıldı diyerek konuyu açarlarmış. Derken yaşlı papaz ölmüş yerine bir başka papaz gelmiş ve bakmışki kasabanın kadınları aşırı derecede namuslu. Taşa takılıp düştüklerinde oraları buraları açılıyor diye günah çıkartmak istiyorlar. Doğru belediye başkanına gidip durumu anlatmış ve derhal kaldırımların düzgün olarak onarılmasını istemiş ama duruma vakıf olan başkan katılırcasına gülmeye başlayınca papaz şaşırmış ve "sayın başkan gülüyorsunuz ama en çok ta sizin eşiniz taşa takılıyor" lütfen yanii...
#51
Gönderim zamanı 10.08.2004 - 10:40
"Bana birak. Ben Dünya'nin en güçlü adamiyim.Çiftçi bana muhakkak anlayis gösterecektir."
Bush çiftçinin evine girer ve bir dakika sonra da nefes nefese kosarak geri Göz morarmis, surat dagilmis haldedir. Soförüne "Çabuk toz olalim burdan!" der.
Aksilik bu ya, arabayla daha 20 metre gitmeden bu defa da orada gezen bir domuzu ezerler. Bush korkulu gözlerle soförüne bakar ve "Simdi adama
gidip söyleme sirasi sende!" der. Soför çiftlige gider. Bush da arabada bekler.
10 dakika, 20 dakika 30 dakika derken.... Soför bir saat sonra sarki söyleyerek, gülerek, cepleri para dolu ve kolunda irice bir meyve sepeti ile geri gelir.
Bush saskin bir halde sorar:
"Çiftçiye ne dedin ki bu kadar ikrama bogdu seni?"
"Valla ben de anlamadim" der soför, "Ben ona sadece söyle dedim: Iyi günler. Ben George Bush'un soförüyüm. Domuz öldü!
#52
Gönderim zamanı 27.08.2004 - 18:12
Amerikan Deniz Kuvvetleri'ne ait unlu savas gemisi Missouri'nin gorevlileriyle, Newfoundland'de gorevli Kanadali Yetkililer arasinda 1995 yilinda yapilan ve tumuyle gercek olan bu telsiz gorusmesi Amerikan Deniz kuvvetleri tarafindan ayni yil aciklanmistir...
AMERIKAN GEMISI : Carpismayi onlemek icin lutfen rotanizi 15 derece kuzeye cevirin. tamam.
KANADALI YETKILILERIN YANITI :Carpismayi onlemek icin biz sizin rotanizi 15 derece guneye cevirmenizi oneriyoruz. tamam.
AMERIKAN GEMISI : Amerikan Deniz Kuvvetleri gemisinin Kaptani konusuyor. Tekrar ediyorum rotanizi destirin. tamam.
KANADALI YETILILERIN YANITI :Hayir, biz rotamizi degistiremeyiz. Tekrar ediyorum ; siz rotanizi degistirin. tamam.
AMERIKAN GEMISI : Burasi Amerikan ucak gemisi Missouri. Adimizi duymamis olanlara animsatiyoruz; Amerikan Deniz Kuvvetlerinin buyuk savas gemisi Missouri'yiz. Lutfen sakanizdan yada inadinizdan vazgecin, Derhal rotanizi degistirin. hem de hemen simdi.tamam.
KANADALI YETKILILERIN YANITI : Peki bizde size kendimizi tanitalim, SS/Missouri. burasi deniz feneri.Tamam.
#53
Gönderim zamanı 25.08.2005 - 20:35
Türkçemizi düzgün kullanınız! Klavyenizin ingilizce olmasına (yurtdışında olmanız kaydıyla) söyleyebileceğimiz herhangi bir şey yok. Ama yukarıda görülebilen onlarca hatanın yanında ingilizce karakterlerde kabul edilemez oluyor. Her cümlenin sonunda boşluk bırakın, yeni cümleye büyük harfle başlayın, konuşma diliyle yazmayın ve her şeyden ötesi;
Burada matematiksel bir işlem yapmıyorsunuz. Yazınızda geçen tüm sayı ifadelerini yerine sayıları kullanarak sayırıp atamazsınız.
Türkçemizi düzgün kullanalım, forum kurallarına da uyalım!
#54
Gönderim zamanı 17.02.2010 - 14:34
dünya adamdan geçilmezdi
#55
Gönderim zamanı 24.08.2010 - 13:44
3 bayan ve 3 erkeğin, iş icabı trenle bir seyahate çıkmaları gerekir. Tren garına giderler. 3 bayan 3 bilet aldığı halde erkekler tek bilet alır.
Bayanlar bunun sebebini sorduklarında erkekler 'Bekleyin ve görün' derler. Trene binerler ve tren harek.et ettikten bir süre sonra 3 erkek kalkıp hep beraber trenin tuvaletine girerler.
Biraz sonra kondüktör gelir ve 3 bayandan 3 bileti alır. Tuvaletin önünden geçerken, kapıyı tıklatıp, 'Bilet lütfen' der. Kapı açılır ve bir el bileti uzatır.
Bayanlar bunu görürler. Taktiği kapmışlardır. Dönüş yolculuğu için yine gara giderler. Bayanlar bu sefer tek bilet almışlardır. Erkekler ise hiç bilet almaz.
Bayanlar yine şaşırıp sebebini sorduklarında, erkekler yine bekleyip görmelerini soylerler. Bir süre sonra yolculuk başlar.
Önce bayanlar kalkıp tuvalete girer. Ardından da erkekler karşısındaki tuvalete.
Kondüktörün gelmesine yakın bir erkek çıkıp karşı kapıyı tıklar ve 'Bilet lüften' der.
Açılan kapıdan bir el bileti uzatır. Bileti alan erkek diğer tuvalete geri girer!..
-------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
#56
Gönderim zamanı 24.08.2010 - 18:40
güzel fıkraydı
♥
Bu kadar da ısıtmazdı belki de bahar güneşleri,
her kaybedişin ardından hayat yeniden başlamasaydı eğer.
♥
#57
Gönderim zamanı 24.08.2010 - 22:14
Bir hafta boyunca yemeklerden sonra iç ve bitince kontrole gel.
Adam bir hafta sonra geldiğinde doktor öksürüğün geçip geçmedigini sormuş. Adam cevap vermiş:
Cesaret edip öksüremiyorum doktor bey!.
-------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
#58
Gönderim zamanı 03.09.2010 - 17:24
Buranın özelliği, öğle servislerin...de
"günün mönüsü" adı... altında sürpriz
yemekler sunmasıymış.
Birgün adamın biri gelip oturmuş, masanın
üzerindeki çatalı alıp koklamış:
"Vaayyy" demiş, "demek günün mönüsü enginarlı rosto haaa...
Getirin, severim rostoyu."
Restorandaki herkes bu olayı görmüş ve sözleri duymuş.
Biraz sonra servis başlamış,
hakikaten günün mönüsü enginarlı rosto!..
Garsonlar şaşırmışlar ama, tesadüf olduğuna karar vermişler
Ertesi gün öğle vakti adam yine gelip oturmuş, çatalı koklamış yine bilmiş
"Bugünün mönüsü mantarlı börek haaa..
getirin bakalım
Garsonlar bakmışlar, bu iş tesadüf falan değil.
Adam resmen çatalı koklayarak mönüyü biliyor!..
Restoranın imajı sarsılmaya başlamış.
Telâşla durumu patrona anlatmışlar.
Patron, "sâkin olun" demiş ve eline bir çatal alıp bulaşıkçı kızlardan birine uzatmış
"Anita, al kızım şu çatalı, orana-burana sürüver.
Anita söyleneni yapmış. Patron çatalı garsonlara vermiş
"Bunu koyun o adamın masasına, bilsin bu defada görelim bakalım..."
Çatalı masaya koymuşlar, adam yine gelip aynı masaya oturmuş
garsonların meraklı bakışları arasında çatalı
alıp uzun uzun koklamış
sonra şaşkın bir ifadeyle sormuş:
"Aaaaa, Anita burada mı çalışıyor?.."
-------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
#59
Gönderim zamanı 04.09.2010 - 16:23
Akşamdan kalma adam, büyük bir başağrısı ile sabah uyanmış.
Zorlukla gözlerini aç...ıp, yerinden doğrularak, şöyle bir etrafına bakınmış.
Komodinin üstünde bir bardak su ve iki aspirin duruyor.
Yatağın ayakucundaki sandalyede elbiseleri temiz ve ütülenmiş..
Aspirinleri içerken,komodindeki not dikkatini çekmiş;
''''Sevgilim, günaydın. Kahvaltın mutfakta. Ben alışverişe çıkıyorum, erken dönerim. Seni seviyorum".
Kalkıp, giyinmiş ve kahvaltı için mutfağa gitmiş.
Bakmış oğlu oturmuş, kahvaltı ediyor. Masada da kendi servisi ve gazeteleri duruyor. Oturmuş, kahvaltısına başlamış ve oğluna sormuş;
Evlat, dün gece ne oldu, biliyor musun? Evet, dün gece saat 3''ü geçiyordu, sarhoş olarak eve geldiğinde. Önce koridordaki sandalyeyi devirdin, ardından kustun, daha sonra da odanın kapısına kafanı çarptın, bir gözün morardı.
Adam, şaşırmış vaziyette: Anlayamadım. O zaman niye herşey temiz, kahvaltı hazır ve gazetem alınmış?
Onu mu soruyorsun. Annem seni sürükleyerek yatak odasına götürüp,pantalonunu çıkarmaya çalıştığında,
Bayan, beni yalnız bırakın, ''''BEN EVLİ BİR ADAMIM" dedin...!!
-------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
#60
Gönderim zamanı 15.09.2010 - 22:08
Bu adam neden öldü? diye, koşarak yaklaşır ve oradan birine sorar.
Törendeki adam;
Rahmetli hep içerdi, sarhoş gezerdi, kısaca ayyaşın biriydi, der.
Arkadaşının yanına döner;
O da bizim gibi içiyormuş..
Biraz duraksarlar, tedirgin ve hüzünle karışık düşünceler alır bizimkileri.Çok geçmez, bir başka cenaze görünür, ağlayan sızlayanın
bini bir para.. Bizim ki yine meraklanır, cenazenin yanına gider;
Bu adam neden öldü ?
Takdiri ilahi. Halim, selim, hiç içki ve sigarası olmayan bir adamdı.
Sarhoş koşarak arkadaşının yanına gelir;
İçelim anasını satıyım! İçenle içmeyen arasında beş dakika var.......!!
-------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Benzer Konular
Konu | Forum | Konuyu Açan | İstatistikler | Son Mesaj Bilgisi | |
---|---|---|---|---|---|
Mesaj Temizliği: fıkra... |
Geri Dönüşüm Kutusu | shy |
|
|
|
Mesaj Temizliği: fıkra... |
Geri Dönüşüm Kutusu | shy |
|
|
|
Komik Yazılar - Fıkralar |
Komik Yazılar | alsancakE24 |
|
|
|
Bakan Çelik'ten muhalefete 'fıkralı' yüklenme |
Siyaset | Haberci |
|
|
|
Erdoğan'dan Baykal'a fıkralı yanıt |
Siyaset | Haberci |
|
|
33 kullanıcı bu konuya bakıyor
0 üye, 33 ziyaretçi, 0 gizli