Haftanın Kitabı !
#21
Gönderim zamanı 15.02.2008 - 01:20
AmA BeN SaDeCe SeNiNLe DaHa GücLü, SeNsiZ KaLiNcA DaHa iNaTCi ve BoMbOsUm...
#23
Gönderim zamanı 13.03.2008 - 09:40
#24
Gönderim zamanı 13.03.2008 - 11:55
#25
Gönderim zamanı 17.03.2008 - 00:42
püü bana
annem koydu basucuma mutlaka oku diye baslicam insallah bitincede diriliste sira
#26
Gönderim zamanı 20.04.2008 - 20:47
Edebiyat, bilim ve felsefe ruhunuza akacak,
okudukça bağlanacak, bağlandıkça okuyacaksınız..
Yaşamınızın kontrolü sizde değil!
Öyle olduğunu düşünebilirsiniz, ama yanılıyorsunuz.
Elbette ki kendi kararlarınızı kendiniz vermekte özgürsünüz.
Bu kitabı kapatabilirsiniz.
O sandalyede oturmaya devam edebilirsiniz.
Ya da gözlerinizi oymak gibi çılgınca bir şey yapabilirsiniz.
Ne isterseniz yapabilirsiniz.
Ama sorun şurada: Ne isteyeceğinizi kontrol edemezsiniz.
Her davranışınızı önceden belirleyen arzularınız ruhunuzun o kadar derinlerine işlemiştir ki, onlara dikkat bile etmezsiniz.
Ve bu da sizi mükemmel bir köle yapar.
Bu nedenle, hayatınızı yaşamaya devam edin. Ne isterseniz yapın.
Sadece 'isteklerinizin' tümüyle sizin kontrolünüzde olmadığı gerçeği üzerine kafanızı çok fazla yormamaya çalışın.
Amerikalı yazar.Pennsylvania Üniversitesi İşletme bölüm mezunu. Sony Music, J.P. Morgan'da operasyon şefi olarak görev yaptı. İlk romanı Olasılıksız 5 dile çevrildi.Eşi Meredith ve çocukları; Phineas'la ve bir sürü akvaryum balığıyla birlikte Brooklyn'deki evinde yaşamakta.
Yoktun ve Tanrı bu ihtimalden hiç bahsetmemişti....
#27
Gönderim zamanı 24.05.2008 - 21:58
Riverton Malikanesi
Riverton Malikânesi, iki savaş arasında İngiltere'de geçen, muhteşem bir ilk roman. Aristokrat bir ailenin, bir evin, gizem dolu bir ölümün ve sonsuza kadar kaybedilen bir yaşam stilinin hikâyesi ve bu hikâye her şeye tanık olup on yıllar boyunca bu sırrı içinde taşıyan bir kadının ağzından anlatılıyor.
Grace Bradley, Riverton Malikânesi'ne daha küçük bir kızken, Birinci Dünya Savaşı çıkmamışken, hizmetli olarak girmişti. Yıllar boyunca Hartford ailesine bağlı kaldı, özellikle de ailenin iki kızı Hannah ve Emmeline'e.
1924 yazında evde verilen şatafatlı bir partide genç bir şair kendini vurdu. Olayın tek tanığı Emmeline ve Hannah'ydı ve sadece ikisi -ve tabii Grace- gerçeği biliyordu.
Sene 1999, Grace 98 yaşına gelmiş ve huzurevinde son günlerini yaşıyor.
O yaz yaşanan olaylar hakkında film çeken bir film yapımcısı ziyaretine geliyor. Grace'i Riverton Malikânesi'ne götürüp anılarını canlandırıyor.
Geri dönüşlerle anlatılan bu hikâye, Grace'in öyküsü. Edward dönemi aristokrat bolluğunun son günlerinde, savaş bu rahatlığı paramparça etmeden hemen önce geçen ilkgençlik yıllarının, canlı yirmili yılların ve sonsuza kadar kaybolan bir yaşam tarzının öyküsü.
Roman sırlarla dolu kimileri açığa çıkıyor, kimileri sonsuza dek saklı kalıyor. Aynı zamanda hatıralara yapılan bir yolculuk, savaşın verdiği yıkım ve tarihte baş döndürücü bir döneme açılan çok özel bir pencere Riverton Malikânesi.
Avustralya'da ilk yayınlandığında da çok beğenilen bu roman, 2007'de İngiltere'yi salladı ve satış rekorları kırdı.
Riverton Malikânesi capcanlı, elinizden düşüremeyeceğiniz bir gerilim ve tutku romanı. Riverton karakterlerini asla unutamayacaksınız.
Yoktun ve Tanrı bu ihtimalden hiç bahsetmemişti....
#28
Gönderim zamanı 08.07.2008 - 14:18
Türkçe Konuşanlar
Birbirinden çarpıcı fotoğraflar eşliğinde dil ve kimlik üzerine; göçebelik etkileşimleri, Türk - Çin ilişkileri, Türklerle Orta Asya İran - Arap Slav Avrupa etkileşimleri üzerine, sözlü edebiyattan mimariye, yemek kültüründen çeşitli sanat alanlarına, insan davranışlarına, eşsiz bir yolculuk!
Bu eşsiz değerdeki kitabın, akıllara durgunluk veren serüveni, birkaç bin yıl önce Orta Asya'da başladı...
Orly Havaalanı' nda on kişinin ölümüne ve onlarca insanın yaralanmasına yol açan ASALA' nın terörist saldırısından sağ kurtulanlardan biri de yıllarca Accociated Press, Gamma gibi ajanslarda ,Time / Life gibi dergilerde çalışmış " foto-gazeteciliğinin " önemli bir adı olan Ergun Çağatay'dı. Sağ, ama tepeden tırnağa yanmıştı... En büyük kâbusu, ellerini bir daha asla kullanamamaktı. En büyük düşü ise "Türkçe Konuşanlar" kitabını gerçekleştirebilmekti...
Çok uzun ve zorlu geçen tedaviden sonra, bu pahalı düşün peşine düştü. Orta Asya'nın olan ve olmayan yollarında 150 bin kilometre yol kat ettikten, 50 bin fotoğraf çektikten ve "Bir zamanlar Orta Asya'da" başlıklı sergisini Japonya'dan Amerika'ya çeşitli ülkelerde açtıktan sonra nihayet bu proje gerçekleşti. Türkiye'deki yayınevi arayışlarına cevap veren olmayınca kitap, yurtdışında Alman Prestel Yayınevi tarafından, Hollanda'nın "Prens Claus Vakfı"nın yatırımıyla İngilizce basılmıştı.
Kitabın editörlüğünü üstlenerek projeye yürekten sarılarak katılan Doğan Kuban, geniş açılımlı, aynı zamanda batılı yazarlara, tarihçilere, sanat tarihçilerine eşsiz bir ders niteliğindeki "Giriş" yazısını yazdı... Kitaba girecek konuları ve yazarlar birlikte seçildi.
Türk, Alman, Amerikalı, Fransız, İsveçli, Kazak, Norveçli, Özbek, Rus, Ukraynalı uzmanların da yazılarının yer aldığı kitapta, Oslo Üniversitesi'nden Prof. Bernt Brendemoen'in "Takdim", Ergun Çağatay'ın "Önsöz" ve Doğan Kuban'ın "Giriş" yazılarından sonra 400 fotoğraf ve 34 makale yer alıyor.
"Bu kitap Türklerin mirasını, kültürel değerlerinin önemini ortaya koyarken okurları da yeryüzünün en zengin uygarlıklarından birini keşfetmeye ve günümüz dünyasındaki rolünü anlamaya yöneltiyor."
Birbirinden çarpıcı fotoğraflar eşliğinde dil ve kimlik üzerine; göçebelik etkileşimleri, Türk - Çin ilişkileri, Türklerle Orta Asya İran - Arap Slav Avrupa etkileşimleri üzerine, sözlü edebiyattan mimariye, yemek kültüründen çeşitli sanat alanlarına, insan davranışlarına, eşsiz bir yolculuk!
Yoktun ve Tanrı bu ihtimalden hiç bahsetmemişti....
#29
Gönderim zamanı 20.07.2008 - 22:20
Okuyucuyu aynı anda hem güldürüp hem de ağlatmak yetenek ister… Son sayfayı okuduktan sonra çok uzun bir süre hikâyeyi aklınızdan çıkaramayacaksınız.” -Heat
“New York'a geri dönüp onu bulmak zorundaydım. Orada olmama ihtimali de vardı ama şansımı denemek zorundaydım çünkü tek bir şeyden emindim: Burada değildi.”
Anna Walsh resmen bir harabe. Anne ve babasının Odadan İyidir diye tabir edilebilecek evinde, Dublin'i terk edip New York'a dönebilmenin hayaliyle yaşıyor. Arkadaşlarına dönmek. Dünyanın En Muhteşem İşine dönmek. Ve hepsinden ötesi, Aidan'a dönmek.
Fakat ailesinin başka düşünceleri var (kendi başağrıları dışında yani). Ve sanki Aidan da onunla tekrar temasa geçmekten kaçınıyor gibi. Nedendir bilinmez!
Anna'nın bu kadar çok sevdiği dünyasını ne parçalamış olabilir? Ayrıca her şeyi yeniden yerli yerine oturtacak olan kişi gerçekten de Aidan mı acaba?
“Maeve Binchy'nin tahtına kurulan modern bir roman kraliçesi olan Marian Keyes, öykü anlatıcılığında son derece usta. Üslupla gerçeği birararaya getirişi, vazgeçmediği mizah ve pathos, onu tüm dünyada çoksatar listelerine taşıyor.”
-Irish Independent
“Marian Keyes, insana-kendini-iyi-hissettiren-kitaplar cemiyetinin kraliçesi. İnsanın içini ısıtan komedileri, onu İngiltere'nin en çıtır yazarına ve kendi kuşağının sesine dönüştürdü.”
-Daily Mirror
“Keyes her zamanki gibi zekâsını konuşturarak, dostluk, kıskançlık ve aşk üzerine yazıyor.”
-Daily Mail
“Yüksek kalite eğlence!”
-Marie Claire
“Keyes'in, duygusal açıdan en doyurucu hali.”
-In Style
“Chiclit'in tartışılmaz kraliçesinden yine muazzam bir öykü.”
-Company
“Eğlenceli ve komik… dokunaklı. Tahminleriniz sizi çok fena yanıltacak.”
-Sun
“Hızlı ve akıllı. Marian Keyes chic-lit'in hakkını veriyor.”
-Metro
“Keyes ender rastlanan popüler kurmaca yazarlarından çünkü karakterlerinin çoğunluğu olay örgüleri kadar güçlü ve diyalogları müthiş, ayrıca son derece de gerçekçi.”
-Irish Times
“Bir Marian Keyes romanı okumak en yakın, en güvenilir arkadaşınızla mutfakta hayat ve en son aşklarınız hakkında koyu bir muhabbete dalmak gibidir.” -Daily Mail
Yoktun ve Tanrı bu ihtimalden hiç bahsetmemişti....
#30
Gönderim zamanı 24.07.2008 - 17:49
Ya da bu Son;Bahar biter mi ?
#31
Gönderim zamanı 25.07.2008 - 20:29
''Viktorya İngiltere'sinde geçen Ay Işığında Aşk, yarattığı heyecanla okuru titreten, tarihi bir romantik macera"
- Publishers Weekly
"Quick hayranları için romans ve cinayetlerle dolu yepyeni bir zevk. Henüz onu tanımayanlarsa, dikkat! Bu ipeksi üslup yüksek gerilim hattından sadece birkaç adım geride."
- Barnesandnoble.com
"Quick, okuyucunun ilgisini çekecek şeyi iyi biliyor ve Ay Işığında Aşk tutku, şehvet, macera ve gizemli bir cinayet hikâyesini modern düşünce yapısına sahip bir Viktorya dönemi kadınının gözünden anlatıyor."
- Bookreporter.com
"Her zamanki gibi Quick'in imzası olan zekâ ve esprileri bu gizem dolu ve tatmin edici romanda başından sonuna kadar görülüyor. Yazarın hayranları ve yeni okuyucuları Quick'in karakterlerine bayılacak."
- Booklist
Amanda Quick, Viktorya İngiltere'sinde geçen, sinema filmi tadındaki son tarihi romansında hayranlarına istediklerini veriyor.
Geçmişinde sırlar taşıyan ve kadınların eğitimi gibi konularda gelenek dışı fikirlere sahip olan Concordia Glade, rahat bir şekilde kaçabilmek için dört yetim öğrencisiyle birlikte ateşe verdikleri Aldwick Kalesi'nden uzaklaşırken kendine ait sırları ve sıradışı bir dövmesi olan 'özel dedektif' Ambrose Wells ile tanışıyor.
Ambrose, bu güzel mültecilere güvenli bir yere kadar eşlik ediyor ve onları, para ve zevk için yaptığı hain planlarına alet etmek isteyen, suç dehası bir aristokrattan koruyor. Concordia da Ambrose'a borcunu, ona Londralı bir kadının gizemli ölümünü araştırmasında yardım ederek ödüyor. Cesur, yetenekli ve zarif Concordia ve Ambrose, birbirlerini aşktan sarhoş etmekten de geri kalmıyor.
Quick, aşka dair her şeyi birbiri ardına sıralıyor ve akıcı hikâyesini modern duyarlılıklar, içgüdüsel şehvet ve romantik başarılarla beziyor. Kiralık Nişanlı'dan sonra Ay Işığında Aşk da özlemini çektiğiniz türde bir romansı sizlerle buluşturuyor.
Yoktun ve Tanrı bu ihtimalden hiç bahsetmemişti....
#32
Gönderim zamanı 12.09.2008 - 10:47
Zamanın Kanı
Maxime Chattam
"Fıçıdaki sıvı, suydu.
Rahatlayarak doğruldu.
İşte o anda dehşete kapıldı.
Çakmağın titrek aydınlığında gördü.
Birikmiş suyun yanında. Bir İnsan cesedi."
2005 sonbaharı... Marion acilen Paris'ten ayrılmak ve ortadan kaybolmak zorundadır. Hayatı söz konusudur. DST'nin adamları onu dini bir tarikatın yaşadığı Mont-Saint-Michel'e götürür. Ancak çok geçmeden, Marion gözetlendiğini fark eder.
Mart 1928, Kahire... Gece sokağa çıkan çocuklar kaybolur ve bir süre sonra cesetleri çevredeki yeraltı mezarlarında bulunmaya başlar. Şehirde bir söylenti yayılır? "Binbir Gece Masalları"nın korkunç Gûl'u geri dönmüştür.
Tamamen ilgisiz gibi görünen bu iki olay, aslında karmaşık bir şekilde birbiriyle bağlantılıdır.
Maxime Chattam
Maxime Chattam 1976 yılında Fransa’da doğdu. Lise yıllarında tiyatro dersleri almaya başladı. Üniversite yılları küçük rollerle geçti, ancak bu arada öykü ve roman denemeleri yazmaya başlamıştı. Daha sonra polisiye tutkusunu gerçekleştirmek için bir yıl kriminoloji eğitimi aldı. Adlî tıp, suçlu psikolojisi ve kriminal polislik konularında da kendini geliştirdi. Ve ilk romanı “L’ame du Mal” (Kötü Ruh) 2002 yılında yayımlandı. Onu aynı kahramanın hikâyelerini anlatan iki roman izledi: “İn Tenebris” (2003) ve “Malefices” (2004). Her iki roman da Doğan Kitap’ın yayın programındadır.
Yoktun ve Tanrı bu ihtimalden hiç bahsetmemişti....
#33
Gönderim zamanı 16.09.2008 - 13:59
Author: Maxime Chattam
ISBN: 9759918286
Translated by: Mahmut Özışık
Publisher: Doğan Kitapçılık
Published: İstanbul, Temmuz 2008
Pages: 372
Gerçeği yeraltında keşfetmekle işe başlayın, cehennem oradan gökyüzüne yükseliyor.
Her şey aldatıcı bir görünümden ibarettir.
Diğer tarafa bakmak gerekir.
Kitaplardaki tarih yanıltıcıdır.
Ve kentler sanaldır...
Ezoterizm, gizli kodlar, binlerce yıllık tarikatlar, komplolar...Aynı konuyu işleyen Kötü Ruh, Zamanın Kanı adlı eserlerinden sonra Fransız gerilim romanları ustası Maxime Chattam bizi saate karşı, aynanın diğer tarafındaki ölüme karşı korkunç bir yarışın içine sokuyor.
Aynalarını gölgelerin işgaline uğradığında Yael'in hayatı kâbusa dönüşüyor ve şiddetle, karmaşayla iç içe bir yaşam başlıyor onun için. Dünyaya verilmek istenen bu mesajların sebebi ne? Dünyayı yok etmek isteyen insanlar kim ve bunu neden yapıyorlar? Paris'in dehlizlerinden Manhattan'ın kulelerine kadar, saate karşı, ölüme karşı bir yarış.
Yoktun ve Tanrı bu ihtimalden hiç bahsetmemişti....
#34
Gönderim zamanı 03.11.2008 - 15:13
Maxime Chattam
Çeviren: Ali Cevat Akkoyunlu
Okuyucusuna ilk sayfadan başlayarak yoğun bir gerilim sunan “Kötü Ruh” bir ilk roman. Üstelik çok çarpıcı bir ilk roman. Yazarı Maxime Chattam suçluların profilini çıkarmada usta bir kahraman yaratmış. Ve onu şiddet dolu bir dünyaya salıvermiş. Joshua Brolin FBI’da aradığını bulamamış, doğduğu kentin polis teşkilatında çalışan bir müfettiştir. Kolu, bacakları kesilmiş, alınlarında yara izi olan kadın cesetleri onu acımasız bir seri katille tanıştıracaktır. Olayların çözüldüğünü düşündüğümüz an geldiğinde ise aslında her şey daha da karışır. Chattam, okuyucusuna kolay çözümler sunmaktan yana bir yazar değil. Romanın gizemini son ana kadar başarıyla saklamayı beceriyor. Ve soluksuz okunan bir polisiye örneği sunuyor bu türün meraklılarına.
Eleştirmenlerin Jean-Chirstophe Grangé’nin hızına, Patricia Cornwell’in ayrıntı yeteğine, Thomas Harris’in gerilim becerisine sahip olduğunu söylediği Maxime Chattam’ın kitabında törensel cinayetler, ürpertici adli tıp sahneleri, Dante’nin “İlahî Komedya”sından bölümler, “Kara İncil”den izler var. Ama hepsinden önemlisi son ana kadar kendini ele vermeyen korkunç bir sır kaplıyor romanın her satırını. Yazar, romanını çok gerçekçi buluyor. “Romanı böylesine korkutucu kılan, gerçeğe bu denli yakın olması” diyor. Daha fazla söze ne gerek! Okunması gereken bir kitap Kötü Ruh. Ama dikkatli olun: Tehlikeli sulara yelken açıyorsunuz!
Maxime Chattam
Maxime Chattam 1976 yılında Fransa’da doğdu. Lise yıllarında tiyatro dersleri almaya başladı. Üniversite yılları küçük rollerle geçti, ancak bu arada öykü ve roman denemeleri yazmaya başlamıştı. Daha sonra polisiye tutkusunu gerçekleştirmek için bir yıl kriminoloji eğitimi aldı. Adlî tıp, suçlu psikolojisi ve kriminal polislik konularında da kendini geliştirdi. Ve ilk romanı “L’ame du Mal” (Kötü Ruh) 2002 yılında yayımlandı. Onu aynı kahramanın hikâyelerini anlatan iki roman izledi: “İn Tenebris” (2003) ve “Malefices” (2004). Her iki roman da Doğan Kitap’ın yayın programındadır.
Yoktun ve Tanrı bu ihtimalden hiç bahsetmemişti....
#35
Gönderim zamanı 05.12.2008 - 01:38
Karanlığın Soluğu
Maxime Chattam
Çeviren: Ali Cevat Akkoyunlu
New York… Kentlerin belki de en karmaşığı… Olağanüstü gölgelerin egemenliğinde, birçok gizi barındıran o kalabalık kent. Kalabalığın içinde neler yaşanıyor? Sapkınlıklar, kaçırılmalar, cinayetler… Bu kentin en büyük tutkusu cehennem belki de. Ve o cehennem bir kitapta soluk alıp vermeye başlıyor, cehennemin karanlığı gözlerimizi yakıyor. Kötü Ruh’la Türk okurlarını sımsıkı yakalayan Maxime Chattam’ın yeni romanı Karanlığın Soluğu bizi soluksuz bırakıyor.
İlk kitapta FBİ’den ayrılan Joshua Brolin, bu kez polis teşkilatından da uzakta bir özel detektif olarak çıkıyor karşımıza. Teşkilatın içinden Annabel ile birlikte korkunç bir ya da birkaç katilin peşinde olarak… Her şey, çırılçıplak ve kafa derisi kazınmış olarak bulunan bir kurbanla başlıyor. Ve kurbanlar gün geçtikçe artıyor. Kadın, erkek, çocuk… Öldüler mi, yoksa hâlâ yaşıyorlar mı? Yaşıyorlarsa, nasıl bir işkencedir çektikleri? Caliban, her şeyin ve herkesin efendisi bu tüyler ürpertici macerada. Ama Caliban kim? Ve aslında kim kimin efendisi? Bu dünyaya egemen olan iblisler uzağımızda mı yoksa bir nefes kadar yakın mı bize? New York bir ses oluyor kulağımıza dolan, kentin gölgeleri de kâbuslarımız… Karanlığın Soluğu, bizi esir alıyor.
Yoktun ve Tanrı bu ihtimalden hiç bahsetmemişti....
#36
Gönderim zamanı 28.01.2009 - 13:24
Halit Hüseyni (Khaled Hosseini)
Everest Yayınları;
İstanbul, 2008, 2. baskı, 13,5 x 19,5 cm, 376 sayfa, Türkçe, Karton Kapak.
ISBN No: 9752891454
Emir ve Hasan, Kabil'de monarşinin son yıllarında birlikte büyüyen iki çocuk... Aynı evde büyüyüp, aynı sütanneyi paylaşmalarına rağmen Emir'le Hasan'ın dünyaları arasında uçurumlar vardır: Emir, ünlü ve zengin bir işadamının, Hasan ise onun hizmetkârının oğludur. Üstelik Hasan, orada pek sevilmeyen bir etnik azınlığa, Hazaralara mensuptur.
Çocukların birbirleriyle kesişen yaşamları ve kaderleri, çevrelerindeki dünyanın trajedisini yansıtır. Sovyetler işgali sırasında Emir ve babası ülkeyi terk edip California'ya giderler. Emir böylece geçmişinden kaçtığını düşünür. Her şeye rağmen
arkasında bıraktığı Hasan'ın hatırasından kopamaz.
Uçurtma Avcısı arkadaşlık, ihanet ve sadakatin bedeline ilişkin bir roman. Babalar ve oğullar, babaların oğullarına etkileri, sevgileri, fedakârlıkları ve yalanları...
Daha önce hiçbir romanda anlatılmamış bir tarihin perde arkasını yansıtan Uçurtma Avcısı, zengin bir kültüre ve güzelliğe sahip toprakların yok edilişini aşama aşama gözler önüne seriyor.
Uçurtma Avcısı'nda anlatılan olağanüstü bir dostluk. Bir insanın diğerini ne kadar sevebileceğinin su gibi akıp giden öyküsü...
Yoktun ve Tanrı bu ihtimalden hiç bahsetmemişti....
#37
Gönderim zamanı 06.02.2009 - 14:50
İlahi Komedya
Cehennem-Âraf-Cennet
Dante Alighieri
Dünya şiirinin baş yapıtı İlahi Komdeya,
Dante'nin Cehennem'e, Âraf'a ve Cennet'e yaptığı düşsel bir geziyi destanlaştırır. İlahi Komedya, 14 bin 233'e ulaşan toplam dize sayısı ile, şiir tarihinin en uzun soluklu şiiridir.
Dante'nin 1300 yılının 7 Nisan Perşembe gecesi başlayan gezisi bir hafta sürer. Dante'ye Cehennem ve Âraf yolculuğu boyunca Latin şair Vergilius rehberlik eder. Âraf'ın tepesinde Vergilius yerini, Cennet'te Dante'ye rehberlik edecek olan Beatrice'e bırakır. Dante, Beatrice'yi ilk kez gördüğünde kendisi dokuz, Beatrice sekiz yaşındadır. Dante, ömrü boyunca Beatrice'e bağlı kaldığı gibi, düşünce dünyasının da esin kaynağı olur Beatrice. Vergilius'un Aeneis destanını örnek alan ve sıradışı bir aşka mitoloji, tarih ve kutsal metinlerle de desteklenen gerçeküstücü bir ortamda yakılan bir ağıt olarak da değerlendirilebilecek olan İlahi Komedya'nın, tarih ve felsefeden din billime, gökbilimden geometriye uzanan bir ansiklopedi niteliği taşıması da bir başka özelliğidir.
" beş altı aydan fazla süründü elimde belki de ama MUHTEŞEM bişey bu "
dip not : haftanın kitabı mı bilemiyorum ama,şöyle bi göresiniz de ilginizi çeksin istedim.
#38
Gönderim zamanı 06.02.2009 - 15:02
(Mustafa Kemal ATATÜRK)
#39
Gönderim zamanı 06.02.2009 - 15:56
o hafta okudugumuz, begendigimiz, hosumuza giden kitapları tanıtıyoruz haftanın kitabı olarak
wale böyle başlatmıstı bildigim kadarıyla : )
Yoktun ve Tanrı bu ihtimalden hiç bahsetmemişti....
#40
Gönderim zamanı 06.02.2009 - 16:05
(Mustafa Kemal ATATÜRK)
Benzer Konular
Konu | Forum | Konuyu Açan | İstatistikler | Son Mesaj Bilgisi | |
---|---|---|---|---|---|
Koray Yitmen'in kitabı Amazon'da |
Bilim & Teknoloji Haberleri | Haberci |
|
|
|
Allah ın Kitabı Kur'an ı, Göz Göre Göre Tahrif Etmek.kuranı, göz, göre, tahrif, etmek |
Din & Ahlâk | halukgta |
|
|
|
Tüm Ehli Kitabı, Hoşgörüye Davet. |
Din & Ahlâk | halukgta |
|
|
|
Facebook'un gizli kural kitabı |
İnternet | Haberci |
|
|
|
Nilüfer - Aşk Kitabı |
Yerli Videolar | Lamos |
|
|
39 kullanıcı bu konuya bakıyor
0 üye, 39 ziyaretçi, 0 gizli