Jump to content



- - - - -

Fark


  • Please log in to reply
7 replies to this topic

#1 ebarah

ebarah

    Onun için takıntı haline geldik

  • Dokunulmazlar
  • 2132 posts
  • Cinsiyet:Bay
  • Konum:Zeytinburnu

Posted 20.12.2008 - 14:57


Ermenilerden Özür Dileyen ve Bekleyenlerin FarkıRuhlarının insan tarafını kemiren milliyetçilik “duygusundan” haz alır, onun insanlıklarını öldürmesine göz yumarlar. Yoksa başka hangi körelmiş mantık, Ermenilerden yaşadıkları acılar için özür dileyen bir kampanyaya “alternatif” olarak “özür bekliyorum” kampanyasını başlatıp inkarı başka ölümler üzerinden gerçekleştirmeye kalkacak kadar acizleşebilir?
BİA Haber Merkezi - Ankara

20 Aralık 2008, Cumartesi


İskender ÖZATLI

“Bizim memlekette ‘milliyetçi söylem’in özel bir tınısı vardır: her zaman bağırtılı ve abartılıdır; saldırgan ve iddiacıdır.”
Bu sözler 1 Eylül 2008 pazartesi günkü Taraf Gazetesi’nden…

Taraf Pazartesi’de (Kültür Eki) Murat Belge’nin “Milli Edebiyat” başlıklı yazısının girişinden alıntı… Ancak bir bilge bu kadar kısa ve öz bir biçimde “milliyetçiliğin doğasını” anlatabilirdi.

Bugün, www.ozurdiliyoruz.com’a alternatif olarak açılan www.ozurbekliyoruz.com’u tıklayınca aklıma “ilk olarak” bu cümle geldi.

Çünkü, Türkiye’nin en büyük tabularından biri olan “Ermeniler” konusunda “milliyetçi olmamaya çalışanların” (insanın kanına işleyen bu pislikten kurtulması için yaşam boyu bir mücadele gereklidir, hiç kimse kolay kolay ben milliyetçiyim diyemez!) “empati yaratma amaçlı” attığı her orijinal adıma karşın “milliyetçi kesim” saldırgan ve iddiacı bir tepki vermeyi alışkanlık haline getirdi.

“Hepimiz Hrant’ız, Hepimiz Ermeni’yiz” sloganını hatırlayın. Hiçbirimiz (Ermeni kültürüne, diline dair en ufak bir şey bilmediğimizden) Ermeni olamayacağımızı bile bile neden Ermeni’yiz diye “bağırmış” olabilirdik? Ermeni milliyetçiliği yapmak için mi? Dilini kültürünü bilmediğimiz insanların milliyetçiliğini nasıl yapabilirdik?

Bizim Ermenilerle duygudaşlık kurma girişimimize karşın, yavan söylemlerle, bunu çarpıtan milliyetçi kesim ne yaptı?
Bu konuyla biçimsel açıdan benzer, içerik açısından uzaktan yakından alakası olmayan “Hepimiz Türk’üz, Hepimiz Atatürk’üz” sloganını piyasaya sürdü “vatan hainlerinin” bu davranışına karşılık olarak!

Anlamak yerine saldırmayı seçti, bu milliyetçiliğin doğası gereğiydi.

Hrant’ın alternatifi olarak Atatürk’ü yarattı.

Sormak gerek “alakası neydi”?

Empatinin alternatifi, milliyetçilik olabilir miydi?

Bu nasıl bir mantıktı.

Birbirinden bağımsız bu iki “olguyu” bu iki “kişiyi”, mantıksızca davranarak nasıl birbirlerinin alternatifi olarak görebildiler?
Ermenileri anlamaya çalışmak nasıl oldu da Türklere karşı olmak olarak algılattırıldı?

Hrant Dink’in katlinde milliyetçiler kendi tepkilerini meşrulaştırmaya giderken, olaydan tamamen bağımsız ama milliyetçi güruhun “hassas” olduğu birkaç terimle bezenmiş “Bir Papaz öldü herkes Hıristiyan oldu. bir Hrant öldü herkes ermeni oldu. 4 günde 35 şehit verdik hangisi Türk oldu?” cümlelerini kullandılar. Birbiriyle karşılaştırılamayacak derecede birbirinden kopuk olan bu olaylar (Hırant’ın katline tepki vermekle, Mehmetçik için sokağa çıkma arasında hiçbir bağlantı yok!) “vatan hainleri” sıfatıyla birleştirilince Ermenilerle empati kurma girişimi “milliyetçi ruhun” kurbanı oluveriyor.

"Vatan haini" etiketinin Japon yapıştırıcısı etkisi

“Vatan haini” etiketinin “Japon yapıştırıcısı etkisi” bu kurban etmede büyük bir paya sahip… Her “milliyetçi eylemsellikte” işlem neredeyse aynıdır.

Olaylar arasında “basit/görülebilir/kolayca ayırt edilebilir farklar” olmasına rağmen milliyetçiler tepkisel davranıp birbirinden bağımsız olayları, milliyetçiliklerinin neden olduğu “kötü olaylar/felaketler” öne sürüldüğünde, harmanlayıp servis ederler. Bu olaylar yeterli tepkiyi oluşturmaya yeterse ne ala, ama yetmezse, ortada “tehlike” olduğuna inandırılmalı milliyetçilerimiz. Bir inandırma aracı olarak grup içi birlikteliği artıran “vatan haini” etiketini kullanılır. “Davalarına” bağlanmalarında “Japon Yapıştırıcı” işlevi görür bu etiket.

Nasıl ki Japon yapıştırıcı ele sürülüp belli bir süre bekletildiğinde, onu çıkarmak için kişi “derisinin” bir kısmını da yapıştırıcıya feda etmek zorundaysa, “milliyetçi doğrulan çağımız insanının” da “vatan haini” sıfatını “bu tür” olaylar karşısında kullanmaktan vazgeçmesi, “haklının yanında yer alması” da işte böyle bir “güç/özveri” ister.

“Milli konularda” hiçbir milliyetçi o özveriyi/gücü kendinde bulamaz, dolayısıyla değişme ihtiyacı hissetmeden, anlama ihtiyacı hissetmeden abartılı bir biçimde saldırmayı seçer.

Hrant olmayı anlamadılar o gün. Ermeni olmayı da…

O gün yaptıklarını yine yapıyorlar. Yine konu Ermeniler… Yine bir duygudaşlık yaratma girişimi var “milliyetçi olmamaya çalışanlar” tarafından ve yine buna karşı “tepkisel ve taklitsel” bir şekilde konuyu çarpıtmaya çalışan bir girişim var.
“Özür Diliyorum”a karşı, milliyetçiliğin doğası gereği anlamak yerine saldırmayı seçen milliyetçiler; şekil olarak benzer, muhteviyat ve karakter olarak karşılaştırılamaz derecede farklı (milliyetçilere ermeni halkına çektirilenleri, hangi mantıkla “çete ve örgütlerin” ettikleriyle meşrulaştırmaya çalıştıklarını sormak gerek…) “Özür Bekliyoruz” kampanyasını başlattılar.

Ulusalcılar, amacı “empati” duygusu yaratmak olan “özür diliyorum” kampanyasını art niyetlilerin bir adımı olarak algılatıp, olayla ilişkilendirilemeyecek “ermeni çetelerinin” vahşetlerini bir araya getirip, hali hazırda “ermeni dostumdur” diyenleri hainlikle suçlayan bir güruha sunuyorlar. Bizim “Hepimiz Hrant’ız, Hepimiz Ermeni’yiz de, nasıl ki ermeni olamıyorsak, burada özür dilerken de biz yaptık demiyor ‘felakettin’ mağdurlarının ve yakınlarının acısını anlamaya çalışıyoruz” sözlerimizi (böyle giderse) asla anlamayacak bir güruha ermeni çetelerini ermeni halkı, “milliyetçi olmamaya çalışanları” ise vatan haini olarak sunuyorlar.

Böylece Osmanlı döneminde gerçekleştirilen o vahşetin üstünü örtmeye dünden razı bir halkı “özür beklemeye” davet ediyorlar.

“Özür Diliyorum” kampanyasında, konunun kanıtlanamaz olduğunu öne sürüp, özür dilemeye yanaşmayan milliyetçi güruh, “özür beklemek” için herhangi bir dayanağa ihtiyaç duymayarak ikiyüzlü ya da “milletimin yararına olsun, isterse yalandan/taştan/zırvadan olsun, kabulüm” gibi milliyetçi (ki milliyetçilik iki yüzlülüktür!) bir tavır sergilemekte; özür dilemeyi beklerken en ufak bir “kararsızlık/çekingenlik/şüphecilik” hissetmeyi aklının ucundan bile geçirmeyi düşünmemektedir.
İşte iki grup arasındaki önemli ve hayati fark bu noktada ortaya çıkmaktadır: “Özür Dileyenler” milliyetçi olmamaya çalışanlardır – ermeni olmayanlardır - , “özür bekleyenler” milliyetçilerdir! – milliyetçi Türkler -

Milliyetçilik tahammül sistemini zayıflatır

Nasıl bir benzetmedir ki bu?

Açıklamaya çalışayım…

AIDS’li hastalar AIDS’ten ölmezler, bağışıklık sistemleri çöktüğünden basit bakteriyel enfeksiyonlardan dolayı ölürler. İnsanın içindeki “insanlık” (bağışıklık/tahammül sistemi) duygusu da milliyetçiliğin “milleti” pohpohlayan, mitleştiren, kusursuzlaştıran virüsü etkisinde kalarak git gide zayıflar, en ufak bir olayda “insanlık” duygusu tamamen ortadan kalkar, çöker, şiddete linçe dönüşür. Bu insanı bitirir, insanın insan tarafını bitirir. Milliyetçiler kendi bağışıklık sistemleri çöktüğünden “milliyetçi olmayanların” hocalı katliamı gibi bir vahşeti “kabul edebilecekleri” yanılgısına düşecek kadar görmez hale gelir.

Ruhlarının insan tarafını kemiren milliyetçilik “duygusundan” haz alır, onun insanlıklarını öldürmesine göz yumarlar.
Yoksa başka hangi körelmiş mantık, Ermenilerden yaşadıkları acılar için özür dileyen bir kampanyaya “alternatif” olarak “özür bekliyorum” kampanyasını başlatacak kadar insanlıktan uzaklaşabilir, meşrulaştırmayı/inkarı/reddetmeyi başka ölümler üzerinden gerçekleştirmeye kalkacak kadar acizleşebilir? (İÖ/BÇ)

* İskender Özatlı, Orta Doğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) Psikoloji 4. sınıf öğrencisi
********************************************************************************
************************************************




Acıları,üzüntülaeri anlamaya çalışmak...Ama bunun için önce insan olmak.Bu kıstas,her iki taraf için de geçerli.






İsyan Ve Dayanışmayla

 580023663830.jpg


#2 shy

shy

    xrÜt / kudI

  • Kurucular
  • 16791 posts
  • Cinsiyet:Bay

Posted 20.12.2008 - 18:02

DTP Diyarbakır Milletvekili Akın Birdal, 'Ermenilerden özür dileme' kampanyasına kendisinin de destek verdiğini söyledi.

Devletin özür dilemesi gerekenlerin Ermenilerle sınırlı olmadığını savunan Birdal, "Böyle sabıkalı bir tarihi olan devletin sadece Ermenilerden değil, komünistlerden, Rumlardan, Süryanilerden, Yezidilerden, Kürtlerden, Alevilerden, Araplardan, sosyalistlerden de özür dilemesi gerekir." dedi.



Ben de özür bekliyorum.Belirteyim dedim.Mesela bugün tekrar ferrari istediğim aklıma geldi alamıyorum alınsın sonra http://www.harabe.ne...iyi-t22978.html daki abla neden benim sevgilim olamıyor özür dilensin bir de yılbaşı piyango bileti bana neden çıkmıyor özür dilensin... Daha uzar gider bir ara uzun listeyi iletirim...

Ayrıca tam buradaki tanıma uygun olarak bunun sorumlusunun devlet olduğunu düşünüyoru ve maddi ve manevi sıkıntı içerisindeyim ki başka sıkıntılarım da var listeye eklerim...

*fiuv
DOÐRUNUN SÖYLENMESİNDEN ÇOK, KİM TARAFINDAN, NEREDE VE NE ZAMAN SÖYLENDİÐİ ÖNEMLİDİR.
-------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

Posted Image

#3 _RomantizmA_

_RomantizmA_

    Pembeler içinde uçuk MAVİ

  • Üyeler
  • 3232 posts
  • Cinsiyet:Bay
  • Konum:VatanToprağı
  • İlgi Alanları:sonsuzluk; ölüm...

Posted 20.12.2008 - 19:43

Bu ülkede en zor şey ülkenizi sevmek... Herkes bangır bangır bölücülük, etnik milliyetçilik yapar, vatanın gerçek sahipleri durun bir deyince ahaaa bunlar ırkçı aha bunlar gerici slogan atıyor olur...

Ha b..umdan iştir yawfff *fiuv




[Bebeğim Öldü]

Hayatımın gerçek öykülerine ayrılan bir filmin soundtrack’ındayım
Bir yazar mıyım yoksa tek şiirlik şair mi?
Notumu verdi hocalarım nasihati koydum cebime
Ve zorda kalana dek çıkarmadım..
Ve ben bozuk paraydım anlaşılamadan çiklet oldum
Ve ben bütündüm yaramı sevgilimde bırakıp yarımı sokağa attım
Canımı yolda buldum canıma teslim ettim; canına okudum
Canıma kastım…



#4 quStah

quStah

    Camel Soft

  • Yöneticiler
  • 5617 posts
  • Cinsiyet:Bay
  • Konum:Kadıköy
  • İlgi Alanları:kandırmak..

Posted 20.12.2008 - 23:26

Atalarım adına Ermenilerden, onlar kadar özür bekleyen toplumlardan ve bu fikri benimseyen insanlıktan özür diliyorum!
Atalarınızın ve dolayısıyla sizin yaşamanıza müsaade ettikleri için *bleh

#5 BucuK

BucuK

    : вєş’є вєş vαя :

  • Dokunulmazlar
  • 6410 posts
  • Cinsiyet:Bay
  • Konum:∆p.∆x>ħ/2
  • İlgi Alanları:* qαγєτ ίlqίsίz *

Posted 20.12.2008 - 23:52

DTP Diyarbakır Milletvekili Akın Birdal, 'Ermenilerden özür dileme' kampanyasına kendisinin de destek verdiğini söyledi.
Devletin özür dilemesi gerekenlerin Ermenilerle sınırlı olmadığını savunan Birdal, "Böyle sabıkalı bir tarihi olan devletin sadece Ermenilerden değil, komünistlerden, Rumlardan, Süryanilerden, Yezidilerden, Kürtlerden, Alevilerden, Araplardan, sosyalistlerden de özür dilemesi gerekir." dedi.


hep söyledim yine tekrar edecem
zamanında, sayılan bu cümle arka tarafları kalkan insanlara osmanlı kötülük düşünseydi keşke, merhametten maraz doğmuş işte
keşke valideleriyle ilgili bi kötülük düşünselerdi o "sabıkalı adamlar", şimdi hepsi osmanlı torunu olurdu
ahh methamet ahhhhh

sözüm meclisin büyük kısmını da içine alan bu geri zekalılardan dışarı değil


#6 ebarah

ebarah

    Onun için takıntı haline geldik

  • Dokunulmazlar
  • 2132 posts
  • Cinsiyet:Bay
  • Konum:Zeytinburnu

Posted 21.12.2008 - 15:54

Verdiğimiz huzursuzluk için özür dileriz


14/12/2008
BASKIN ORAN (Arşivi)

Osmanlı’nın alfabesini bile reddeden bu ülke, Osmanlı’nın bu en büyük günahına sahip çıkmasın artık. Yetti

Evet, birçoğunuzu huzursuz ettik, özür dileriz. Çünkü bayramın hemen ardından internette imzaya açılacak olan şu metni hazırladık: ‘1915’de Osmanlı Ermenilerinin maruz kaldığı Büyük Felâket’e duyarsız kalınmasını, bunun inkâr edilmesini vicdanım kabul etmiyor. Bu adaletsizliği reddediyor, kendi payıma Ermeni kardeşlerimin duygu ve acılarını paylaşıyor, onlardan özür diliyorum’.
Gelen hakaret ve/veya tehdit mesajlarıyla bayramdan sonra mahkemelerimiz ilgilenecek. Bu meselenin Ermenilik veya Türklük değil, İnsanlık meselesi olduğunu anlamayanlar da ilgim dışı. “Fwd” tuşuna basıp yollanan maket mesaj şöyle diyor: ‘Gerçekten bir ‘Türk’ olarak atalarımıza, vatandaşlarımıza yapılan bu katliamları görmezden gelen vicdanlarınız rahat mı?’ Bir başkası aynen: ‘[Öldürülen Türklerle] bir kan bağınız olduğunu da unutmayınız’. Bu zihniyetin kısa vadede onması mümkün değil.
Onun için bendeniz bu yazıyı temelde bir vicdan taşıyan insanların duyduğu huzursuzlukla ilgili olarak yazdım sadece: ‘Kabul ediyorum, 1915’te üzücü olaylar yaşanmıştır ama bu tek taraflı değildir. Soykırım hiç değildir. Eğer karşılıklı özür dilenecek ise ben varım’.
Bir diğeri: ‘Soykırım demekten vazgeçsinler, elin şusu busu meseleden elini çeksin, ben o zaman zorunlu tehcir için Ermeni kardeşlerimden her platformda özür dilerim. Ermeni olayları bir ‘genocide’ değildir, üzüntü verecek katliamlardır. Olmadı mı, oldu. Ama bize de oldu’.

Ermeniler de Müslümanları öldürdü
Temelde doğru. Ben bunu Taşnak yayınlarına (Armenian Weekly, Asbarez, vd.) Temmuz 2008’de verdiğim röportajda söyledim (ayrıca bkz. Radikal, 17-20 Ağ. 2008). Tabii, ne ölçüde “karşılıklı” olduğu biraz tartışmalı. Bu tartışmaya önce “toplu öldürme” kavramını tahlille başlayalım. Dünya yüzünde bu üç temel biçimde olmuştur:
Durum I: Bir devlet içindeki farklı gruplar/halklar birbirini öldürür. Üzücü olmakla birlikte bu durum izah edilebilir bir durumdur.
Durum II: Bir devletin halkı yabancı bir devlet tarafından öldürülür. Bu da izah edilebilir bir durumdur ve normalde “savaş” adı altında vuku bulur.
Durum III: Bir devlet kendi azınlık grubunu/halkını bizzat öldürür veya öldürülmesine göz yumar. İşte bunun izah edilebilecek tarafı olamaz. Çünkü Devlet denilen kurumun tek bir varlık nedeni vardır: Vatandaşını ölümden korumak.
Şimdi devam edelim. Azınlık Ermenilerin de çoğunluk Müslümanları/Türkleri öldürdüğü görüldü. Üç farklı dönemde:
1) 19. yüzyılın son çeyreğinde. Şöyle: 1806-1847 arası isyan eden Kürt beylikleri dağıtılınca muazzam bir otorite boşluğu doğdu. Kabak, doğrudan Doğu Anadolu Ermenilerinin başına patladı: O zamana kadar her yıl altın yumurta (haraç) toplamakla yetinen beyler yok olunca Kürtler tavuğu kestiler yani bölge ekonomisinin yegâne direği Ermenileri yağmalamaya ve öldürmeye başladılar. 93 Harbi’nin azdırdığı “Gâvur’un malı helâldir” ortamında, bu yağmaya bir de Şeyh Şamil’in 1859’da Rusya’ya yenilmesinin ardından Anadolu’ya perperişan gelen Kafkas mültecileri katılacaktır.
Devlet oralı olmadı çünkü zaten 1839 Tanzimat’ın gayrimüslimleri eşit ilan etmesinin büyük tepki yarattığı bir ortamda Müslüman’a karşı gayrimüslimin haklarını savunacak değildi. Tuzu kuru İstanbul Ermenileri ve Patrikhane de kulaklarını tıkadı.
Sonunda, D. Anadolu Ermenileri canlarının çaresine silahlanarak baktılar. İlk Müslüman öldürmesi budur. Yani, Durum I. Tabii, devlet baskısı altındaki bir gayrimüslim azınlık, Halife’nin yönettiği Devlet desteğindeki Müslüman çoğunluk’u ne kadar öldürebilirse, o kadar. Bunun ne kadar “mukatele”, yani “karşılıklı” olduğunun takdiri size ait. Ama en hafif yorum herhalde şu: Millet-i Sadıka durup dururken patlamadı.
Dahası, Devlet bu çatışmayı engellemediği oranda, Emperyalizm enfes bir müdahale olanağı yakaladı. Olay bundan sonra Durum I’den derhal Durum III’e dönüşecektir, çünkü kendi sebep olduğu Batı müdahalesinden ürken Abdülhamit, Kürtleri Hamidiye Alayları adıyla Doğu Ermeni köyleri üzerine gönderecektir. Aynen, 5 Numaralı Diyarbakır Askerî Cezaevi’nin yarattığı PKK’ya karşı devreye sokulan Hizbullah ve Köy Korucuları gibi.
2) Birinci Dünya Savaşı’nın sonunda. 1915 yapılıp bitirilmiş, Anadolu Ermenilerden “temizlenmiş”tir. Ermenistan Ermenileri intikama girişirler: Durum II. Kazım Karabekir Paşa hemen müdahale edecektir.
3) 1973-1985. ASALA 43 Türk diplomatını katleder. Amacı, unutulmuş 1915’e dikkatleri çekmektir. Çeker de. Türkiye başta, herkes 1915’i ilk defa öğrenir.

Gelelim 1915’e
1915 ise tam tamına bir Durum III. Bu nedenle de rezaletin son perdesi. ‘Ruslara yardım etmemeleri, orduyu arkadan vurmamaları için cepheyi temizledik’ diye kendimizi aldatmayalım hiç. Kastamonu ve Bursa da mı Rus cephesiydi? Ya Tekirdağ ve Edirne? İttihat Terakki’nin Derin Devlet’i olan Teşkilat-ı Mahsusa’nın katilleri Ermeni vatandaşlarını Trakya’dan bile kaldırıp Suriye çöllerine, yani savaş cephesine sürdü.
Kadın ve çocuklar da mı orduyu arkadan vuruyordu? Birkaç bin komitacıyı vurmak yerine Anadolu’nun 1,5 milyon Ermenisi etnik-dinsel temizliğe uğratıldı. Bırakın öldürüldüler mi yoksa yolda soğuktan mı öldüler’i. Tek şeye bakın: Anadolu’nun bu otokton (yerli) insanları elli beş bin kişi kaldı bugün. Gerisi Almanya’ya çalışmaya mı gitti? Bütün dünya biliyor bunları, bir tek biz duymak istemiyoruz.
Geçen gün Ankara’daki diplomatik çevrelerde laf arasında duydum: “Yargıçlarınızı AB hukuk uygulamasını incelemek için davet ettik, pasaportları olmadığını öğrendik”. Çoğu hiç yurtdışına çıkmamış. Özellikle merak ediyorum e-postayla bana siyaset bilimi öğreten “gençler” acaba hiç yurtdışına gittiler mi. Orada hiç Ermenilerle konuştular mı. Yoksa her şeyi Türkiye’de “tahsil” alarak öğrenme sonucu mu “biliyor”lar. Hey gidi, “Bu kadar cehalet ancak tahsille mümkündür” diyen Sakallı Celal.
Ermenilerle konuşsalar; dedeleri nereden sürülmüşse oranın köylü Türkçe’sini kullandıkları gerçeği dışında, bu insanlarda iki şey onları şoke edecektir: 1) Türk devletinin İNKÂRI onların ulusal kimliğinin tek belkemiğidir; 2) Sırf bu İNKÂR yüzünden “Soykırım” kelimesi onların tek tatmin biçimidir.
Onun içindir ki şimdi diasporanın şahin olanları bizim bu “Özür” işinden pek hoşnut değil. Hatta, bir biçimde sabote etmek isteyenleri de çıkabilir. Çünkü bir kere, Türkiye insanına “Senin deden Nazi’ydi!”den başka hiçbir şey söylemeyen “soykırım”ı kullanmıyoruz, bu kelimenin büyük PR (halkla ilişkiler) kolaylığı sağladığını keşfetme öncesinde Ermenilerin kullandığı “Metz Yeğern”i (Büyük Felaket) kullanıyoruz. İkincisi, 1915 rezaleti inkâr edilmeyince Ermenilerin tahrik edilme katsayısı düşüyor. Fakat bizim derdimiz değil bütün bunlar. Bunları söyleyişimin tek sebebi, bizdeki “tahsil” almışların ne yapmakta olduklarını kendilerine göstermek.
Bizim derdimiz, sabah kalkınca aynaya bakabilmek. 85 yıl geç kalmış bir işi artık başlatmak. Devlet’in Ermenistan’la nihayet normal ilişkiye geçme sürecine paralel olarak Ulus’un 85 yıllık “tahsil” yüzünden düştüğü bu vaziyeti sona erdirmek. Geçmişimizle nihayet yüzleşerek özgürleşmek.
Çünkü kendi geçmişimle yüzleşmeden ben başkalarına hesap soramam. Ancak bundan sonra sorabilirim diasporanın şahinlerine: “Niçin Ermeni komitacıların D. Anadolu’da yaptıklarını kendi halkınızdan sakladınız?” Çünkü benim o röportaj çıkınca mektuplar geldi: ‘[Yüzyılın son çeyreğinde] Ermenilerin Türkleri öldürdüğüne dair hiçbir örnek hatırlayamıyorum. Bu vaatler ve sözlerle dolu bir dönemdi. En başta, birilerini öldürebilmeleri için silahlanmaları lazımdı ve silah falan taşımıyorlardı’. (Radikal, 19.08.08). Ulusalcı kardeşlerim, gördünüz mü milliyetçinin “bilmesi” nasıl bir şey? Gördünüz mü “tahsil”i? Gördünüz mü kendinizi Ermeni aynasında?

Özür Kültürü’nü yerleştirmek zordur
İşimiz çok zor. Çünkü “Müslüman mahallesinde salyangoz” satıyoruz. Öyle bir mahalle ki, her şeyden önce “Özür Dileme Kültürü” yok; sadece “Otomatik Savunmaya Geçme Kültürü” var. Sen otururken gelir ayağını ezer, bırakın özür dilemeyi, hayretle baktın diye bir de suratına dik dik bakar. Asansöre girer, bırakın günaydın demeyi, yüzünüze bakmaz ve çıkacağı kata kadar da mecburen havaları seyreder.
Böyle bir mahallede “Özür Diliyoruz”. Ankara’ya kaçan 1915’in Muhacirin Umum Müdürü Şükrü Kaya’yı dahiliye vekili, Tehcir’in ünlü Bitlis ve Halep valisi Abdülhalik Renda’yı TBMM reisi yapmış bir ülkede. Talat Paşa’nın adını en geniş bulvarlara vermiş ülkede. “Anadolu sermayesi”nin Ermeni mallarına konarak oluştuğu bir ülkede. Kurtuluş Savaşı’na bu malları geri vermemek için katılan aşiretlerin ülkesinde. Millet-i Hakime zihniyetinin gayrimüslimleri hâlâ ikinci sınıf hatta tehlikeli saydığı ve hâlâ öldürdüğü bir ülkede. Nihayet, ASALA cinayetlerine kadar bütün bunlardan tek kelime duymamış ülke burası. Aynen, PKK saldırılarının 1984’te başlamasına kadar Kürt sorununu duymadığı gibi.
Oysa, farkında mısınız, Özür Dileme Çağı geldi: İspanya’da savcı, Franco dönemini soruşturmaya başladı (Bianet, 17.10.08). ABD Kongresi, 1908’de kazandığı ağırsıklet şampiyonluğu ırk yasaları yüzünden geri alınan siyah boksör Jack Johnson’dan özür dileme tasarısı hazırladı (Taraf, 29.09.08). İngiliz Kilisesi Darwin’den özür diledi (Radikal, 16.09.08). İtalya, 1911-47 arasındaki sömürgecilik için Libya’dan özür diledi (Radikal, 31.08.08). Kanada, 1990’lara kadar süren asimilasyon politikası için yerlilerden özür diledi (Radikal, 13.06.08). Avustralya’da yeni hükümet Aborijinlerden özür diledi (Radikal, 14.02.08). Hatta İsrail Cumhurbaşkanı Peres, 1956’da katliam yapılan Arap köyü Kfar Kasem’e kurban bayramında giderek özür diledi (Milliyet, 23.12.07). Yahu, bizde bile Adalet Bakanı Şahin, Engin Çeber’in ailesinden devlet adına özür diledi (Radikal, 15.10.08).
18 Kasım’da Fransa’da Millet Meclisi Başkanı B. Accoyer tarihe karışmamak gerektiğini ilan etti. Le Monde’da “Tarihe Özgürlük” isteyen Blois Çağrısı 43 ülkeden 900 imzayla tam sayfa yayınlandı (28.11.08). Bu çağrıyı imzalayarak Fransa ve İsviçre gibi devletlerin 1915 konusunda resmî ahkâm kesmesini protesto ettim. Yabancıların ne yaptığına karıştıktan sonra, müsaade edin de kendi ülkemde yapılmış etnik-dinsel temizliğin 85 yıllık inkârının farkına bu kadar geç varmaktan dolayı olsun kendi payıma bir ÖZÜR dileyeyim vatandaşlarımın torunlarından. Şu sayede ki, benim bazıları kadar “tahsil”im yok, bin şükür.
Osmanlı’nın alfabesini bile reddeden bu ülke, Osmanlı’nın bu en büyük günahına sahip çıkmasın artık. Yetti.

 580023663830.jpg


#7 attalia

attalia

    zurnanın son deliği

  • Dokunulmazlar
  • 5671 posts
  • Cinsiyet:Bay
  • Konum:ovaya indim. beni tel'den ara :P
  • İlgi Alanları:öküzler :D

Posted 21.12.2008 - 22:08

benim anlamadığım niçin arşivlerin açılması konusunda ermenilerin bu kadar olumsuz tavır takınıyorlar? hadi okuduğumuz tarih taraflı yazılmış olsun objektif tarih nasıl olacak öyleyse? objektiflik, bilgi ve belgelerin ortaya konması ile oluşmaz mı?

diğer yandan osmanlıda nazırlık yapmış ermeniler, yani millet-i sadıka denilenler, niçin birden tehcire maruz bırakıldılar? piskopat bir sadrazam mı peydah oluverdi birden? hükumetlerimizin bile içine soktuğumuz bu milleti neden birden zorunlu göçe yolladık? yok yok o günlerin canlı tanıklarıyla da sohbetimiz oldu. ermeni komitacılarının çoluk çocuk katliam yaptıkları kadınlarımızı kaçırdıklarını da biliyorum. hem bu 1915 tehcirinden önce olan bir şey. yaani etki tepki meselesiyse olay, sebeb olanlar ermenilerdir. savaştaki bir ülkenin olağan üstü önlemler alması normal olabilir.

bir diğer yorum da şudur; tehcire uğrayan ermeni halkı yanına yükte hafif paha da ağır olan eşyalarını alabilmişlerdir. geçtikleri alan da kürtlerin yoğun yaşadıkları bölgelerdir. bu bölgedeki çeteler ve hamidiye alayları tabir edilen bu günün köy korucuları misali silahlı guruplar bu göç kervanlarına saldırılarda bulunurak soygunculuk yapmışlardır. ülkenin savaşta olması da bu göçün emniyetini yeterince sağlayamamıştır. hatta geçtiğimiz yıllarda pariste düzenlenen bir ermeni konferansında ermeniğ sözcülerin bu katliamda kürtlerin de payı var deyince işbirlikçileri olan pkk temsilcileri konferansı terketmişlerdir!

bu özür, sadece bir felaket olayının özrü ile kalsa, yani insani boyutuyla kalsa ben de özür dileyemcem de, olayın siyasi boyutu yani arkasında yatan şeyin 85-90 yıl sonra birden hortlatılması pek hayra delalet olmasa gerek. bunun arkasında tazminat ve toprak talepleri geleceği aşikardır. terör-tanınma-tazminat-toprak dörlüsü yani :better:
aabi okuma yazmam yoh. barnak bassam olur mu?

#8 kılıç

kılıç

    Sadece KILIÇ...

  • Üyeler
  • 11484 posts
  • Cinsiyet:Bay
  • Konum:BAŞIMIZ DİK

Posted 21.12.2008 - 22:48

abd den, ermeni soykırımı kabul edildi diye anlaşılmış...Balıklama atlamışlar bu özür işine...
Bir gün daha geçti ve biz biraz daha yaklaştık;Bizden hiç uzak olmayan ölüme...





Similar Topics Collapse

6 user(s) are reading this topic

0 members, 6 guests, 0 anonymous users