hiç bişi diil bni uzak tutan, sadece mutluluğunun hayali...
senin gözlerindeki ışıltı için vazgeçtim hayattan ve sonsuzluğun içine dalmaktan korkmadım hiç,
hiç düşünmedim kendi sonumu, ellerimle kazdım mezarımı gömdüm yüreğimi senin yüreğine!
senin hiç bakmayacağın bir yere.. hatta bakmayacağın tek yeree yüreğine gömdüm!
bir yerlerde yaşıyor olamamın anlamsızlığını benimsedim sadece senin yaşamanın anlam kazandığı dakikalarda...
sadece gözlerinini rengi yeşil kalsın die ben ağladım sahip çıktım senin göz yaşlarına...
hayat bana oyunlarını oynarken senin adına kazandım bn tüm
zaferleri! bir yerlerde var olduğunu bilmek düşüncesi verdi bana yürüme gücünü!
senin için yürüdüm! ama hiç sana yürüyemedim...
koşmaksa yıldızlar gibi uzaktı öylesine uzaktı herşey senden, öylesine eskiydiki senle dolu sayfalarım,
hiç soluk aldırmadı bana hayat.. hiç soluk aldırmadı sensizlik! paramparça bir kalbi
taşıdım onca zaman senin için! paramparça ama senin demek için taşıdım! yorulmadan usanmadan
onca yükü yere bırakmadım "pes ettin" deme diye...
sensizliğin gecesi çöktüğünde üzerime, ben senin gündüzlerinin geleceğine ianandım..
aşkın var olduğuna ve benim ona sahip olduğuma inandım... senin için yazdım okumayacağın mektupları,
senin içn çizdim hayat çizgimi yakınından bile geçmeyeceğini bilerek..
biz... sen ve ben..
arkamızda yaşanmamışlık içimizde tonlarca hayal kırıklığı ve boşuna adanmış hayatlar,
yanlızlıklarımız,sevgilerimiz, sevişmelerimiz, acılarımız,
karlı bir günün gecesinde el ele sonu gelmesin dediğimiz sokaklarda yürüyüşlerimiz..
hepsi birer resim gibi ama hiç eksiksiz..
zamanı diil ama anları dondururduk gözlerimizde
bakışlarında can bulurdu ruhum var olduğmu hatırlardım nefesinde...
buğulanan camların üzerine yazdığımız isimlerimz ve kalplerimizde kazınmış, yanmış anılarımız! bizim onlar!
ama kelimelerin asla ulaşamayacağı kadar uzaktalar!
asla varolduklarını hatırlamayacağız belkide isimler silinicek yüzler gömülücek camların buğusuna..
araba farlarının aydınlattığı yolların kenarında günün bitişini ve ayrılık zamanını bekleyişlerimiz ,
kaçamak gülüşlerimiz nerede olacak zaman bizi içine aldığında?
nereye sürüklendiğimizi bilmeden mi gideceğiz el ele yürrüdüğümüz sokaklarda yalnız başımıza..
bizi kendimize getiren başkasının suçsuz çığlıkları mı olmalıydı ?
ozaman mı dönmeyi akıl edicektik görmezden geldiğimiz onca ayrı geçen zamana !
seni hiç kendime saklamadım ki ben ona bir şans daha derken ,
mutluluğun için öleceğimi düşünmek bile canımı göz yaşların kadar acıtmadı inan..
ben yalnızlıkların karaliçesiyim başka mutluluklar adına yalnız kalmalırın efendisiyim ... gülüşlerinin kölesiyim...
seni kendime saklayabilseydim bi başkasına gülmezdin bi başkasına bakmazdı belki gözlerin!
ama gerçekler bırakmadı ki hiç peşimi hayatın önüme çıkardığı engellerle diil hayatın kendisiyle savaştım ben...
zalimlerin zalimiydi bnm düşmanım, kendimdi...
bencillikten sonsuz kadar uzak kalbim ve artık sende kendin için yaşamalısın diyen beynim!
okadar çok kan döküldü ki ne kalbim sağlam kaldı ne aklım...
herşeyin bir parçası gömüldü saf tertemiz çocukluğuma! pembe elbiseler içerisinde koşuşturan hayllerim takılıp düştü hep !
yara aldı gemilerim, ufka yelken açtığında yelkenlerinin artık olmadığını fark etttii ...
yenildim ben...
senin varlığınada yokluğunada yenildim ne seninle olabildim ne sensiz , ne kaldım nede gidebildim!
işte orda aralarda bir yerde aradım başka aşkları!
buldukalrım sadece tavan arasında kalan hayal kırıklıkları bi zamanlar aşk dediğimi sandıım satır aralarından ibaretti..
yapamadım...
hadi gül artık eskisi gibi ;içten ,sıcak ,samimi ,sınırsız ve gerçek! hadi gül... çünkü gülmek en çok sana yakışıyor...
TUSİANA