Elime gelen maillerin doğruluğu hakkında pek çok sitede araştırma yaptıktan sonra doğru olduğuna inandığım bir bilgiyi sizlerle paylaşmak istedim.
Önce sizlere Lahesis arkadaşımızın yazdığı ve pek çoğunuzun mutlaka bildiği Menemen İsyanı'nı ve onu baş kahramanını tekrar alıntı yapmak isterim.
23 Aralık 1930 sabahı Menemen'de cereyan eden tuhaf hadiseler genel anlatıma göre şu seyri izlemiştir: Sabahın erken saatlerinde, çember sakallı, başlarında sarık, sırtlarında cüppe, Manisa'dan o gün gelmiş dördü silahlı altı meczup, belediye meydanında tekbir getirerek gezinmeye başladı. Bazı kaynaklar içki ve uyuşturucu tesirine atıfta bulunmakta iken, sanıklardan Sütçü Mehmet Emin sonradan ifadesinde Nakşibendilik tarikatına mensubiyet göndermelerinde bulunmuş, Manisa'da vaazında bulundukları hocaları saymıştır. Grup "biz şeriat ordusuyuz" diyerek Menemen Müftü Camiine girmiştir. Elebaşı "Giritli Derviş Mehmet" (başka bir deyişle Kubilay'ın hemşerisi) olup, yanında da Şamdan Mehmet, Sütçü Mehmet Emin, Nalıncı Hasan, Küçük Hasan vardı. Derviş Mehmet camide namaz kılanlara kendini "Mehdi" olarak tanıttı ve dini korumaya geldiklerini söyledi. Arkalarında 70 bin kişilik Halife ordusu olduğunu, öğle saatlerine kadar şeriat bayrağı altında toplanmayanların kılıçtan geçirileceği gibi tebligatlarda bulundu. Camideki yeşil bayrağı alıp önce uzun bir sopaya takarak, sonra da Menemen şehir meydanında kazdıkları bir çukura diktiler. Bayrağın çevresinde dönmeye, tekbir getirmeye, zikretmeye ve "Şapka giyen kafirdir! Yakında yine şeriata dönülecektir." diye bağırmaya başladılar. Bayrağın altından ahaliden bazı kişileri (bir fabrikada çalışan Hayimoğlu Jozef de dahil) geçirdiler. Kasabaya halife ordusunun geleceği iddiası saf insanları korkuttu. Biraz tezahürat bile topladılar.
Olayların ilçedeki askeri birlikte duyulmasıyla, bir bilgiye göre, alay komutanı yedeksubay Kubilay'ı bir manga askerle birlikte olay yerine gönderdi; başka bir bilgiye göre ise Kubilay sadece meydandan geçmekteydi. Askeri birlik sevki senaryosunda Kubilay ve askerlerin silahlarında mermi bulunmamakta olup, süngü takmışlardı. Kubilay, askerlerini meydan girişinde bırakarak, nümayişçilerden teslim olmalarını istedi. O anda gruptan açılan ateş sonucu yere düştü. Meydandan geçmekte olduğu senaryosunda, Kubilay üniformasının kendisini koruyacağına güvenerek tahrikçilere tek başına yaklaşmış ve Derviş Mehmet ile tartışmaya başladı, hatta bir tokat aşketmiş ve bunun üzerine Derviş Mehmet tarafından vurulmuştur. Görgü tanıklarının genellikle doğruladıkları üzere, Kubilay yaralı halde cami avlusuna sığındıysa da, Derviş Mehmet ve arkadaşları peşisıra geldiler. Derviş Mehmet, çantasını açıp testere ağızlı bağ bıçağını çıkardı ve yaralı yedeksubay Kubilay'ın başını oracıkta gövdesinden ayırdı. Kesik başı yeşil bayrağın sopasına dikmeye çalışırlar ancak bir türlü başaramazlar. Birisi ip getirir ve Kubilay'ın başı yeşil bayrağın dikili olduğu sopaya iple bağlanır.
Olay yerine yetişen Bekçi Hasan ateş edip gruptan birini yaraladı. Ancak açılan ateş sonucu o da şehit düştü. Arkadaşının yardımına koşan bekçi Şevki de açtığı ateş sonucu şehit düştü. Birkaç dakika içinde üç şehit verilmiş, bir baş kesilmişti.
Bu aşamada askeri birlik yetişir. Komutan "Teslim olun!" diye bağırır. Ancak olay çatışmaya dönüşür ve askeri birlik ateş eder. Göstericilerden Derviş Mehmet de dahil bazıları yere serilirken, bazıları kaçar. Daha sonra hepsi birden yakalanır.
Kubilay Olayı, genç Türkiye Cumhuriyeti'nin 1925'deki Şeyh Sait İsyanından sonra tanık olduğu ikinci önemli irtica olayıdır.
Bu olaylar elbette tesadüfi bir namaz sonrası hareketi değil idi. Tertiplenmiş ve planlanmıştı. Olayların tertipleyicileri ise Nakşibendi tarikatı lider Erbilli Şeyh Esat, işgal dönemin Manisa Valisi Giritli Hüsnüyadis (1922’de Yunanistan’a yerleşti ve Hristiyan oldu) ve onun kardeş çocuğu Giritli Derviş Mehmet, Menemen Belediye Başkanı Şeyh Sükuti ve akın akın Manisa’dan Menemen gelen diğerleri…
Peki diyeceksiniz ki bana bu olaylar ile Bülent Arınç'ın ne alakası var. Bülent Arınç siyasi kimliğini hepimiz biliyoruz. Kendisi TBMM'inin başkanı ve milletvekili seçilirken tarikatların ve irticacıların tabanını oluşturduğu bir partinden seçildi. Bütün bunlara ek olarak Bülen Arınç Menemen İsyanı'nın tertipleyicisi, sözde mehdi, Kubilay asteğmenin başını kesen , taptaze Cumhuriyete başkaldıran şeriatçı kişi Derviş Mehmet'in öz mü öz Torunu oluyor.
Elbette aranızda pek çok iyi niyetli arkadaş aman canım bir insanın dedesi katil ise torunuda katil midir veya bir insanın dedesi hırsız ise kendiside hırsız mı olacka diyebilir. Ancak o kişilerden şunu rica edicem . Bülent Arınç'ın laiklik söylevlerine, Cumhurbaşkanlığı seçimlerindeki tavrına ve yaşam tarzına ve savunduğu ilkelere bakılısa modern bir irtica isyanı ile karşı karşıya kaldığımız ap açık ortada .