Sevgili kara'nın isteği üzerine fotoda gördüğünüz kayalıkların altındaki evin hikayesini anlatacağım size


Çoook eski zamanlarda, burada bir adam yaşarmış.. Çobanmış kendisi, koyun sürüsü varmış. Bu adam babasıyla küskünmüş sevmezlermiş birbirlerini, aralarında (evlerden ırak) bir husumet varmış...
Bu çobanın bir de oğlu varmış delikanlı. Bu delikanlıda da aynı husumetin zerreleri varmış (soydan çekim herhalde).. babasını sevmezmiş pek..
Bir gün yayla sakinleri, çobanın (ki tanınır bi çobanmış, bilinirmiş) ortalarda görünmediğini fark etmişler, aradan epey gün geçmiş çoban yok, koyunlar ağılda perişan. Yayla sakinlerinden bir kaç kişi öncü olarak toplanıp adamın evine çıkmışlar. Kapıyı açtıklarında çobanın yerde kurumuş kanlarla yattığını görmüşler..
Çoban öldürülmüş hem de çok cani bir şekilde... Katili ise dedesi tarafından azmettirilmiş evladı.
Çocuk, dedesinin verdiği bir silahla babasını kafasından vurmuş evde. Kurşunun başının diğer tarafından çıkacağını düşünümüş, ama kurşun çıkmamış. Çocuk da olaya kaza süsü vermek için uuzun bir demir bulmuş. Babasının kafasında kurşunun girdiği yere zorla sokup, kafasının diğer tarafından çıkarmaya çalışmış ama gücü yetmemiş yapamamış. Amacı babasının kayıp düşerek kafasının demire geçtiği intibasını bırakmakmış. Yapamamış. En sonunda babasını o halde bırakıp kaçmış...
Çocuk yakalanmış, çocuk dediysem delikanlı yani. Hapse girmiş vs. vs.
Olay enteresan, ama bir efsane değil. gerçek.
O eve her yaylaya gidişimde çıkarım (ki yaylanın epey yukarısında uzaktadır)
Eve girer bakarım, minicik bir ev, iki odası var, odalar da mini minnacık...raflar felan var evde..Ama hiç eşya yok..Çok gariban bir görünüm, harabe tek kelimeyle...
Babanemle her gidişimizde oraya, babanem bu olayı hatırlar anlatır bana..
OOOf of, neyse, baya karamasar bir hikaye...Bitirelim.