Jump to content



- - - - -

Fatih


  • Please log in to reply
No replies to this topic

#1 Canan

Canan

    diyalog değil,monolog..

  • Üyeler
  • 5591 posts
  • Konum:Dünya
  • İlgi Alanları:...

Posted 24.05.2008 - 19:20


Fatih Sultan Mehmet bir vatandaşla mahkemelik olur.
Kadı Fatih Sultan Mehmet'i suçlu bulup elinin kesilmesine karar verince, Sultan bu karara sessiz kalarak sonucu kabullendiğini belli eder. vatandaş bu karara üzülüp davadan vazgeçip şikayetini geri alır.Mahkeme Fatih'i affeder. Dava bitiminde kadı Fatih'in yanına giderek, "Padişahım"der..
Eğer bu karara itiraz etseydiniz benden ayrıcalık bekleseydiniz kellenizi vurduracaktım. iyiki böyle bir şey istemediniz benden.
Fatih Sultan Mehmet gülümseyerek şu cevabı verir.
Eğer padişah olduğum için bana ayrıcalık tanısaydın ben de senin kelleni vurdururdum..


.............................................................................


FATİHİN BABASINA YAZDIÐI MEKTUP

Bilindiği gibi Fatih, genç yaşta padişah olmuştur. Yaşı gençtir ama zekası ve inançları çok kuvvetlidir. Yeni sultan olduğu yıllardır. Birgün ciddi bir zaruret üzerine ordunun başında babasının olmasını ister. Ancak babası bu teklifi kabul etmez. Fatihin maksadı babasının ilminden ve tecrübesinden yararlanmaktır.

-"Eğer sen padişahsan geç ordunun başına. Yok eğer ben padişahsam emrediyorum ordunun başına geçeceksin!"

Babası Sultan Murat, başka çare bulamaz ve orduya komutanlık yapar.


---------------------------------------------------------------------------

FATİHİN ZEKATI

Fatih Sultan Mehmet Han devrinde bir Müslüman günlerce dolaşıp yıllık zekatını verebileceği fakir birini arayıp bulamadı.Bunun üzerine zekatının tutarı olan parayı bir keseye koyarak Cağaloğlu’ndaki bir ağaca asıp, üzerine de:
-Müslüman kardeşim, bütün aramalarıma rağmen memleketimizde zekatımı verecek kimse bulamadım. Eğer muhtaç isen hiç tereddüt etmeden bunu al, diye yazdı.
Bu kesenin üç ay kadar o ağaçta asılı kaldığı rivayet edilir…

-------------------------------------------------------------------

TEBDİLİ KIYAFET FATİH

Fatih Sultan Mehmet Han’ ın Halkını İimtihanı


Fatih Sultan Mehmet Han İstanbul' u fethetme plânları yapıyordu. Daha henüz 21 yaşında bulunan hükümdar, İstanbul'un fethine girişmeden önce, halkını imtihan etmek istemişti. Sabahın erken saatlerinde tebdili kıyafet ederek, Osmanlı'nın başşehri olan Edirne'de çarşıya çıktı.

Çarşının bir tarafından girip, alış veriş yapmaya başladı. Birinci dükkâna varıp bir şey aldı. İkinci bir şey istediğinde dükkân sahibi vermedi. Fatih Sultan Mehmet Han'ı tanımıyordu dükkân sahibi. Fatih Sultan Mehmet mal olduğu halde neden vermediğini sordu.

Adam:

-Ben sana bir şey satmakla sabah siftahımı yapmış oldum, ikinci alacağını da karşıdaki dükkândan al. Çünkü o henüz siftah etmemiştir, dedi.

Fatih Sultan Mehmet memnun olmuştu. Öbürüne vardı, bir miktar mal aldı... İkincisini istediğinde o da vermeyip komşu dükkâna gönderdi. Böylece Hazreti Fatih koca çarşıyı baştan sona kadar dolaştı... Hepsinde aynı mukabele ile karşılaşmıştı.

Aldıkları erzakı, medresede ilim tahsil eden talebelere gönderdi, kendisi de saraya gelip Allah'a şükür secdesine kapandı ve şöyle dedi:

— Ya Rabbi sana hamdolsun... Bana böyle birbirini düşünen millet ihsan ettin. Ben bu milletimle değil Bizans'ı, dünyayı bile fethederim, dedi ve İstanbul' un fetih planlarını hazırlamaya başladı.

51 gün süren muhasaradan sonra Bizans, Akşemseddin Hazretlerinin de bizzat iştirakiyle fethedildi. İstanbul fethedildikten sonra, Osmanlı imparatorluğunun merkezi Edirne' den İstanbul' a taşındı.


---------------------------------------------------------------------


İstanbul’un fethinden sonra mahkumları serbest bırakan Fatih’in huzuruna, zindandan çıkmak istemeyen iki papaz getirilir. Bunlar, Konstantin’e âdil ve hakperest olmaktan bahsettikleri için zindana atılmış, sonra böyle adaletsiz bir dünyanın içerisi, dışarısından daha rahat diye hapisten çıkmamaya yemin eden keşişlermiş. Fatih, dünyaya kahreden bu iki papaza şöyle hitap eder:-O halde sizlere şöyle bir teklifim var. Sizler İslam adaletinin tatbik edildiği memleket lerimizi geziniz. Müslüman hakimlerin ve Müslüman halkın davalarını dinleyiniz. Bizde de sizdeki gibi adaletsizlik ve zulüm görürseniz hemen gelip bana bildiriniz ve siz de evvelki kararınız gereğince uzlete çekilerek hayata küsmekte haklı olduğunuzu ispat ediniz.Kendileri için gayet cazip gelen bu teklifi hemen kabul eden iki papaz, Padişahtan aldıkları hususi bir tezkere ile Osmanlı idaresinde olan her kasabayı gezmeye başladılar. Bu arada eski başşehir Bursa’ya da uğrayarak şöyle bir davaya şahit oldular:“Bir Müslüman bir Yahudi’den bir at satın almış. Ancak, hiçbir kusuru yok diye satılan at, meğer şiddetli hastaymış. Müslüman, hemen ertesi sabah erkenden Bursa kadısına gitmiş. Fakat kadı efendi dairesinde yokmuş. Bir müddet bekleyen davacı, kadı efendinin geleceğinden ümidini kestiği için bırakıp gitmiş. O akşam at, ahırda ölmüş. Bu durum kadıya iletilince, şöyle bir karar vermiş:-İlk geldiğinizde makamımda bulunsaydım, sağlam diye satılan atı sahibine iade ettirir, paranızı alırdım. Madem ki atın elinizde ölmesine, benim makamımda bulunmayışım sebep oldu, o halde ziyana girmenize ben sebep olduğum için iade edemediğiniz ata verdiğiniz parayı ben tazmin ediyor, ziyanınızı ben ödüyorum.”Papazlar, Osmanlı kadılarının bu derece adil kararı karşısında birbirlerine bakarak parmaklarını ısıra ısıra mahkemeden çıktılar ve geze dolaşa İznik’e geldiler. Burada da şöyle bir davaya şahit oldular:“Bir Müslüman, diğer bir Müslüman’dan tarla satın almış. Ekin zamanı gelince tarlayı sürmeye başlamış. Bir ara sabanın ucun bir şey takılmış. Orasını kazınca, bir küp altın çıkmış. Hemen bunları alıp, tarlayı satın aldığı Müslüman’a gitmiş:-Kardeşim! Tarlayı sürerken bu çıktı. Ben senden tarlanın üstünü satın aldım, altını değil. Eğer içinde bu altınların mevcut olduğunu bilseydin, tarlayı bana satmazdın. Al şu altınlarını!Tarlanın ilk sahibi:-Hayır! Ben sana tarlanın içini, dışını, altını, üstünü, hepsini birden sattım. Senin nasibine çıkan bu altınlara ben nasıl sahip çıkarım, haramdır alamam.Mesele bu şekilde uzayıp gidince hakime intikal etmiş. İznik kadısı bu iki Müslüman daki birbirlerinin hakkını koruyucu tavrını görünce, evlenme çağında çocukları olup olmadığını sormuş. Birinin oğlu, öbürünün de kızı olduğunu öğrenince, onları evlendirmiş ve altınları onlara vermiş”Papazlar buradan ayrılıp, başka yere gitme ihtiyacı duymadan doğruca Fatih’in huzuruna geldiler ve gördüklerini anlatarak:-Bütün bunları görünce, Osmanlı adaletinden emin olduk ve hayatımızın bundan sonraki kısmını, dininizden olmayan Hristiyan papazlarının dahi zulme uğramayacağı adaletinize teslim olarak, ülkenizde geçirmek istiyoruz, dediler.

Edited by Canan, 24.05.2008 - 19:24.

2 metre bez
2 kürek kum
var mı ötesi?





Similar Topics Collapse

  Topic Forum Started By Stats Last Post Info

2 user(s) are reading this topic

0 members, 2 guests, 0 anonymous users