

Nefes
#2
Posted 31.03.2009 - 16:54
Buz gibi sulardan geçtiler, tepelere tırmanıp, yamaçlardan indiler…
Güneşte kavruldular, iki gün iki gece..
Ellerinde tüfekleri… Sırtlarında evleri… yüreklerinde sevdikleriyle…
Sınır nedir, neresidir bilmezdi çoğu... Emir almadıkları, emir de vermedikleri bir hayattan, her şeyi emirle yaptıkları bir hayata geçtiklerinde sınırları da gördüler...
Mevzilerde beklediler.. Korudukları telsizden analarıyla, babalarıyla, sevgilileriyle görüşebilmek için telefon sırası beklediler…
Kendilerini neyin beklediğini bilmeden günlerce, aylarca beklediler Karabal Tepe’de…
Yönetmen: Levent Semerci
Senaryo: Levent Semerci, Mehmet İlker Altınay, Hakan Evrensel
Yapım:
2008 ~ Türkiye
Tür:
Dram, Gerilim, Savaş
Yönetmen:
Levent Semerci
Senaryo:
Levent Semerci, Hakan Evrensel, M. İlker Altınay
Senaryo (Kitap):
Hakan Evrensel
Yapımcı:
Levent Semerci
Müzik:
Fırat Yükselir
Dağıtım:
Medyavizyon
Filmin Websitesi:
www.nefesfilm.com
Süre:
2 saat
Gösterim Tarihi:
29 Ekim 2009
-------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

#3
Posted 08.07.2009 - 22:19

#4
Posted 17.08.2009 - 17:02
“Nefes”, Güneydoğu’da Irak sınırına yakın bir ilçedeki komando tugayında bulunan ve Karabal Tepesi’ndeki röle istasyonunu korumakla görevlendirilen bir yüzbaşı komutasındaki 40 askerin hikayesidir.
Buz gibi sulardan geçtiler, tepelere tırmanıp, yamaçlardan indiler…
Güneşte kavruldular, iki gün iki gece..
Ellerinde tüfekleri… Sırtlarında evleri… yüreklerinde sevdikleriyle…
Sınır nedir, neresidir bilmezdi çoğu... Emir almadıkları, emir de vermedikleri bir hayattan, her şeyi emirle yaptıkları bir hayata geçtiklerinde sınırları da gördüler..
Mevzilerde beklediler.. Korudukları telsizden analarıyla, babalarıyla, sevgilileriyle görüşebilmek için telefon sırası beklediler…
Kendilerini neyin beklediğini bilmeden günlerce, aylarca beklediler Karabal Tepe’de…
Yapım: 2008 ~ Türkiye
Tür: Dram , Gerilim , Savaş
Oyuncular: Engin Hepileri , İlker Kızmaz , Mete Horozoğlu , Banu Çiçek , Barış Bağcı
Yönetmen: Levent Semerci
Senaryo: Levent Semerci , Hakan Evrensel , M. İlker Altınay
Senaryo (Kitap): Hakan Evrensel
Yapımcı: Levent Semerci
Görüntü Yönetmeni: Fırat Yükselir
Dağıtım: Medyavizyon
Filmin Websitesi: http://www.nefesfilm.com/
Süre: 2 saat
Gösterim Tarihi: 16 Ekim 2009 (Türkiye)
#5
Posted 17.08.2009 - 19:43
#6
Posted 19.08.2009 - 15:55
fragmanlar güzelmiş bakalım hele bir film çıksın.
#7
Posted 13.10.2009 - 05:25

Yönetmen Levent Semerci
Senaryo Hakan Evrensel, M. İlker Altınay
Filmin Türü Drama, Gerilim
Orijinal Adı Nefes
Yapımcı Firma Lions Gate Films Inc.
Yapım Yılı 2008
Yapım Ülkesi Türkiye
Filmin Süresi 120 dakika
Resmi Sitesi http://www.nefesfilm.com/
Dağıtıcı Firma Medyavizyon
Vizyon Tarihi 29.10.2009
Irak sınırında görevli 40 askerin hikayesinin anlatıldığı Nefes filmi mehmetçiğin destansı öyküsünü anlatmakta.
Bir yandan Kürt açılımı bir yandan da şehit haberleri ile bunalmışken 16 Ekim'de ayında vizyona girecek "Nefes" filmi epey ilgi göreceğe benziyor.
Filmin başrol karakteri yüzbaşı, bir askerin nöbet sırasında öldürülmesi üzerine, geri kalan askerlerine, izleyiciyi ağlatan bir konuşma yapıyor.
Filmin senaryosu aynı zamanda filmin yönetmeni olan Levent Semerci ile Mehmet İlker Altınay ve Hakan Evrensel'e ait. Senaryo Hakan Evrensel'in 'Güneydoğudan Öyküler' adlı kitabından uyarlanmış.
Kitabında Güneydoğu'da yaşanan terörü anlatan Hakan Evrensel, askeri okul mezunuymuş. Uzun yıllar Güneydoğu'da subay olarak görev alan Evrensel, kendi isteğiyle ordudan ayrıldıktan sonra tanıklıklarını kitaplaştırmış.
Levent Semerci'nin yönetmenliğini yaptığı film, Antalya'nın Kemer İlçesi yakınlarındaki Tahtalı Dağı'nda çekilmiş. Film için dağda, 2365 metre yükseklikte, küçük bir karakol kurulmuş.
Film, gerçek bir hikayeden yola çıkılarak yazılmamış.
Bugüne kadar görülen, duyulan ve yaşanan olaylar birbirine eklenerek, tamamen kurmaca olaylar ve karakterler yaratılmış.
40 askeri canlandıracak yetenekli, zamanı bol ve ünlü olmayan isimler seçilmiş.
Çekimler Tahtalı Dağı'nın yanı sıra Gömbe, İstanbul ve İzmit'te yapılmış
Hazırlık aşamasında bölgede görev yapmış emekli askerlerle ve askerliklerini orada yapmış gençlerle konuşulmuş
Hazırlıklarına iki yıl önceden başlanan filmin çekimi 140 gün sürmüş.
Oyuncular bir ay, emekli bir eğitim subayı tarafından gerçeğe birebir uygun şartlarda eğitim almış.
Aşağıda yayınlamış olduğum filmdeki bir sahneden alınmış videoda geçen diyalog:
Yüzbaşı: Kamil Ateş sen öldün! Karın var mı?
Asker: Var komutanım.
Yüzbaşı: Lojmanda mı kalıyor?
Asker: Evet komutanım.
Yüzbaşı: Söyle hemen yeni ev arasın. Lojmanda çok fazla tutmayacaklar. Çünkü sen öldün. Anan, baban hayatta mı?
Asker: Evet komutanım.
Yüzbaşı: İyi cenazeni ona göndeririz. Sen!
Asker: Hakan Atakan, Hatay. Emret komutanım!
Yüzbaşı: Öldün sen Hataylı. Annenizin gözü yaşlı, hüngür hüngür ağlıyor kadın.
Komşularınızın kolları arasında.
Bileklerini ovuyorlar kolonyayla. 'Evladım' diye ağlıyor.
Babanız da ağlıyor.
Göstermiyor ama yıkılmış bir köşeye içten içe ağlıyor adam.
Ama ağzında bir cümle, 'Vatan sağolsun, memleket sağolsun, bir oğlum olsa onu da gönderirim' diye ağlıyor.
Aldılar hepinizi, aldılar.
Gönderdik cenazeleri ailenize, kurşun izlerini silerler, yıkarlar sizi.
Bir güzel de bayrağa sararlar.
Böyle öldü.
En değer verdiğim adam böyle öldü.
Ama uyuduğu için değil, buraya erken gelelim diye.
Koydular helikoptere, gönderdiler memleketine.
Televizyona bile çıkarsınız. 45 saniyeliğine kahraman olursunuz.
Çıkar süslü bir karı, hüzünlü sesle anlatır.
Hekim Bulut, karakol baskınında şehit düştü.
45 saniye.
Sonra da magazin haberleri.
Kahramanca mı savaştınız? Hayır.
Bu adam uyuduğu için öldünüz.
Kızmayın ona.
Kızmayacaksınız.
Kendinize kızın.
Burası bir birlik.
Arkadaşınla hareket edeceksin.
O uyusa bile uyumayacaksın.
Uyurken ölemeyeceksin! Uyursan ölürsün! Ölürsünüz! Sen uyursan herkes ölür.
Bak 'Hazırım' yazıyor.
Neye hazırsınız?
Uyurken ölmeye hazırsınız.
Uyumayacaksınız! Yemeyeceksiniz, dinlenmeyeceksiniz.
Sizin cesetlerinizi, sizin cenazelerinizi ailenize göndertmeyeceğim.
Ölmenizi yasaklıyorum.
Anlaşıldı mı asker?
Asker: Emredersiniz komutanım
#8
Posted 13.10.2009 - 11:33
kendimiz hatırladıgımız gibi oradakilere ve baska topraklardaki insanlara da hatırlatmak gerektigini düşünüyorum
seyretmem gerek

Yoktun ve Tanrı bu ihtimalden hiç bahsetmemişti....
#9
Posted 13.10.2009 - 13:06

bu film de izlenilmesi gereken bir film gibi duruyor.. kimsenin oradaki askerleri falan aklına getirdiği yok hiç değilse bu şekilde biraz hatırlanır umarım.
#10
Posted 13.10.2009 - 13:11

keşke yalnız bunun için sevseydim seni"
#11
Posted 14.10.2009 - 12:08
#12
Posted 14.10.2009 - 14:36

(Mustafa Kemal ATATÜRK)
#13
Posted 21.10.2009 - 20:04
Bazukamı alıp dağlara çıkacam anasını satim çok feci sinirlendim o. çocuklarına

#14
Posted 21.10.2009 - 20:11

televizyona çıkan şehit anneleri madem onlar (o.çukları) annelerine döndü bizimkileride yolla başbakan diyolardı

#15
Posted 22.10.2009 - 13:33
#16
Posted 25.10.2009 - 12:18
ilk başlarda atraksiyon var. filmin girişini iyi yapmışlar, ortalar çok sıkıcı. gereksiz ayrıntılar. filmi dolduralım istemişler.
filmin sonuna doğru tekrar yükseliyor atraksiyon.
#17
Posted 25.10.2009 - 19:00

keşke yalnız bunun için sevseydim seni"
#18
Posted 25.10.2009 - 19:04

İlk 10 dakka ve son 10dakka var filmde

#19
Posted 25.10.2009 - 19:24
#20
Posted 21.11.2009 - 10:02

Mehmet Ali KIŞLALI
**********
Nefes filmi karşı propoganda mı?
Nefes filmi gündemde ve çeşitli yönden tartışılıyor.
Doğu’da, olayın geçtiği yıllarda, piyade komando olarak görev yapmış bir meslektaş değerlendirmesi şöyle.
”Film bir telsiz karakolunu korumaya giden timin ve başındaki komutanın hikâyesi. İyi oynanmış. Çekimler de
çağdaş ve inandırıcı. Hikâye ilginç, ama senaryo, kurgudan çok belgesel gibi şekillendirildiği için biraz sıkıntılı.
(Bundan sonraya yazacaklarımı, filmi seyretmemiş olup da seyretmek isteyenler okumasın. Çünkü filmin sonuna değinmem gerekiyor.)
Film, her ne kadar ‘Kürt Açılımı’na ve Kürtçü filmlere bir antitez olarak sunulsa da, tam tersine, ulusalcı kesimi ‘Kürt Açılımı’na ısındırmaya soyunuyor. Konuda, doğal bir kahraman olan komutan hep yaptığı işi ve Türk ordusunun haklılığını sorguluyor. Uzun monologlarıyla, ordunun yanlış yaptığından, savaşın böyle kazanılmayacağından bahsederek günah çıkarıyor.
Sözde kötü karakter, PKK’lı ‘doktor’ lakaplı çetebaşı, baştan sona sadece sesi duyularak, özel bir kahraman konumuna sokuluyor. Sonunda da komutanı o öldürüyor.
Zaten filmin kurgusunda da sürekli komutanın sonunda öleceği, çünkü aslında ölmeyi hak ettiği ve kendisinin de içten içe bunu bildiği, bu hayatı kendisinin seçmediği ve yanlış yaptığı işleniyor. Bu yaklaşım, adına savaş denen mücadeleden savaşarak galip çıkılmayacağının itirafı oluyor.
Filme konu olan öykünün yazarı, aynı zamanda filmin yönetmeni ile beraber üç senaristinden birisi. Filmin geçtiği dönemlerde kendi iç sıkıntıları nedeniyle ordudan ayrılmış bir subay olması da önemli. Yazar, herhalde o dönemde sık sık düşündüğü gibi kendi başına sıkamadığı kurşunu, filmde PKK’lı çetebaşına sıktırarak, kendi yerine orduyu, PKK ile mücadeleyi suçluyor.
Film boyunca Atatürk heykeli, bayrak ve Atatürk resimlerine karşı özel hassasiyet gösterilmesi, PKK’lı çetebaşını, Atatürk’ün heykelini silen erin, komutanın akıllıca kurduğu tuzakla öldürmesi, komutandan daha sağlıklı gözüken ve gerçek Türk subayını temsil eden ikinci komutanın, sonunda karakola baskın yapanlardan hayatta kalan yaralı ve silahsız bir PKK’lıyı öldürmemesi, filmdeki askerlerin mükemmel yansıtılan insanlığı ve arkadaşlığı filmi ulusalcı kılmaktan ve kurtarmaktan çok, ulusalcıların gönlünü okşayan böylece filmi kabullenmelerini sağlayan, ancak filmin tamamında bilinç altına işlenen ‘Bu savaş yanlıştı, Türk ordusu hatalıydı ve savaş böyle kazanılamazdı’ mesajını maskeleyen bir görüntü olarak kalıyor.
Filmden çıktığınızda, hem güncel olayları izleyen bir gazeteci, hem de o dönemi öyle veya böyle yaşamış bir iç güvenlik asteğmeni olarak, aklınızda kalan imge, “Ulusalcılar, bu kazanılacak bir savaş değildi, Türk ordusu da hata yaptı, siz bu savaşı kazanmadınız, alın size sizi utandırmadan, gururunuzu kırmadan bu işin içinden şerefinizle sıyrılma fırsatı. Bu yaklaşımı kabul edin. Ödün vererek bu problemi çözün” mesajı oluyor.
Filme gerçek hikaye üzerine kurulmuş havası verilmek istenmiş ama aslında tam bir kurgu haline dönüştürülmüş.
En önemlisi sonuç değiştirilmiş. Bu da olaylardan çıkarılacak dersin tam tersine dönüşmesine neden olmuş.
Bizim görev yaptığımızda aldığımız ve verdiğimiz ders “PKK’lılar bu dağlarda durdukça biz de duracağız. Ama PKK’lılar eninde sonunda ölecek, ölerek inecek, biz ise bu görevi sadece bayrağı arkadan gelenlere devredene kadar yapacağız. Adı üstünde; ordu bu dağlarda durdukça PKK başarılı olamamış olur. Çünkü ordu sadece burada durarak görevini yaparken, PKK’nın hedeflediği ülkeyi kurmasına bu şekilde ulaşmasını engeller” anlayışıydı.
Şimdi Kürt açılımı ile yapılmak istenen de bu direnci kırmak, orada durmanıza gerek yok mesajını vererek PKK’nın dağda ulaşamadığı hedeflerine masada ulaşmasını istemek. Film tamamen PKK’nın Kürt ayrımcılarının bu hedeflere ulaşmasına neden olacak ortamı, ulusalcı kesimin direncini, kendini küçültmeden kırmasına zemin hazırlayarak yardımcı oluyor.
Filmin askeri-teknik yönden irdelenmesi, başka bir yazıda... (Mehmet Ali KIŞLALI / Radikal, 14.11.2009)

**********
Nefes'e teknik gözlem
1990’lı yılların başında Doğu’da görevli karakola yapılan saldırının filmi ‘Nefes’ çok ilgi çekti. PKK’ya karşı mücadelenin maddi-manevi etkisi; milyonu aşan seyirci topladı. Filmi komutanlar da izledi. Ama o mücadelenin gazileriyle şehitleri anısına olmalı, konuşmadılar. Fakat o dönemde aynı yerlerde görev yapmış bir meslektaş ise konuyu farklı açıdan yorumladı.
“Filmde yer yer ortaya çıkan mantık hataları sanki özgün hikâyenin ‘Türk ordusunun başarısızlığa mahkûm olduğu’ mesajına yarayacak şekilde değiştirildiği etkisi yapıyor.
İşte bu konuda kimi noktalar;
1) Askerler kantinde bile ellerinde silahlılar. Oysa silahla kantine girilmez, silah çatılır, ne kadar tehlikeli bir bölge olursa olsun, kaza çıkmaması için.
2) Yedek subaylar komutanın önünde G3 piyade tüfekleriyle hazırolda, esas duruşta beklemezler. Onlar da subaydır ve komutanlar tarafından, hak edenlerine ilişkin istisnai durumlar hariç, tamamen muvazzaf subaylara davranıldığı gibi davranılırlar.
3) Geceleri ve baskında ışıkların açık kalması düşünülemez. Mevzide uykunun bile önüne geçilemeyebilir, ama ışık konusunda orduda tam disiplin vardır. Karanlıkta ışık gözükeceği ve hedef olunacağı için ışıkla görüntü vermeme kuralı, mevzide uykudan bile daha hassas, daha sıkı uyulan bir kuraldır.
4) Filmdeki ‘Ordunun direncinin yersiz olduğu’ mesajını vurgulayan ve keskinleştiren karakol baskını ise başlı başına değinilmesi gereken bir konu. PKK ile mücadele sürecinde çok şey öğrenildi. Ama bize 1995’te öğretilenler, filmde komutanın o karakolu koruması için aldığı ya da almadığı önlemlerin çok ilerisindeydi. Filmin 1993’te geçmesi, belki o dönemde bu önlemlerin henüz tam öğrenilmediğini gösterebilir ama yine de biraz iç güvenlik dersi görmüş bir jandarma komando komutanının bu konuları çok daha iyi bilmesi beklenirdi.
5) Karakol görüldüğü gibi zor savunulur yerdeyse, yakın koruma çıkarılmalıydı.
6) Karakol binasının kapısındaki nöbetçi bir komedi, oraya gelene kadar çok daha güvenlikli bir çevre oluşturulmalıydı. Bu karakolun korunması için filmde gördüğümüz bir-iki mevziden çok daha fazlası, en az 7-8 mevzi olmalıydı. O konumdaki karakolda, gündüz nöbetini tutacak 8-10 asker dışında kimse uyuyamazdı. Hatta büyük ihtimalle gece toptan karakol binası terkedilerek bölüğün dışarıda mevzilenmesi, pusu kurması gerekirdi.
7) Teröristlerin baskında içeri girecek kadar karakola yaklaşmış olması, mevzidekilerin yine uyuduklarını veya mevzilerin karakola çok yakın kurulduğunu gösterir. Kaldı ki bu durumda da içeri daha fazla el bombası atmaları beklenirdi. Bu da komutanın bir başka yaşamsal hatası olurdu.
Tüm bu aksaklıklarda komutanın gerekli önlemleri almamış olması, yine komutanı kötü göstermek yoluyla ‘Ordu bu mücadelede hatalıydı, ‘savaş’ı hiçbir zaman kazanamazdı’ mesajını iyice vurgulamakta kullanılıyor.
Bu amaç için kullanıldığını düşündüren çok şey var.
Bir defa filmde komutan kısır, çocukları olmuyor.
Bu komutanın karakterine örgülenmiş ve hayatta başarısız olduğunu (dolayısıyla onun görüntüsünde Türk ordusunun başarısızlığını) bir kez daha, kalın kafalı ulusalcıların
bile anlayacağı şekilde, vurguluyor.
Komutanın bankacı yedek subayla yaptığı “Bu dağlardaki bizlerden beş kat daha fazla maaş kazanırsınız, ev kredisine başvursam bana vermezsiniz” suçlaması gerçekçi değil.
O dönemde jandarma komando olan kardeşim 5-10 yıllık bir bankacı kadar maaş alırken, ben de o zaman bir borsa çalışanı kökenli piyade komando olarak aldığım maaşı şimdi kazanabilmiş değilim. Enflasyonun yüzde 100’leri geçtiği o dönemde ev kredileri de henüz Türkiye’ye gelmemişti.
Komutanın, PKK’lı kadın teröristi insanlık dışı yöntemlerle sıkıştırırken bulduğu subay doktoru hırpalaması ne olacak, ne de kabul edilecek şey değil. Üstlerine haber vermeden, emir dışında görevlere çıkması da yadırganıyor.
Hastalıklı komutan özelinde sanki amaç; Türk ordusunun bu ‘savaşta’ haksız olduğu ve bunun düzeltilmesi için mücadeleden vazgeçerek masa başı şartları beklemesi gerektiği mesajını ulusal bilince kabul ettirmek.” (Mehmet Ali KIŞLALI / Radikal, 21.11.2009)
Similar Topics
Topic | Forum | Started By | Stats | Last Post Info | |
---|---|---|---|---|---|
Nefes almayan bir canlı keşfedildi |
Bilim & Teknoloji Haberleri | Haberci |
|
![]()
|
|
İran'da Ölüyorduk Türkiye'de Nefes Alıyoruz |
Güncel | waranko |
|
![]()
|
|
Dev Derbi İçin Nefesler Tutuldu |
Futbol | Rose&Rain |
|
![]()
|
|
Nefesinizle, kanser riskinizi öğreneceksiniz! |
Sağlık | Haberci |
|
![]()
|
|
Onun sayesinde nefes alıyoruz |
Sağlık | Haberci |
|
![]()
|
2 user(s) are reading this topic
0 members, 2 guests, 0 anonymous users