AP fotoğrafçısı M. Lakshman'ın Hindistan'da çektiği bir fotoğrafla başlıyoruz. HIV taşıyıcısı bir anne ve yedi yaşındaki çocuğunun fotoğrafı bu. Aynı kaderi paylaşan anne ve çocuğunun yüzünde farklı duyguların izleri okunuyor. Küçük çocuğun yüzünde ve kocaman gözlerinde ''korku'' var. Annenin çok uzaklara dalan gözlerindeyse ''çaresizlik'' ve ''hüzün''. Küçük çocuğu bu kadar korkutan da annesinin ''çaresizliği'' gibi görünüyor.

Hindistan'da çekilen bir başka fotoğraf daha... Hintli bir kadın, çiçeklerle süslenmiş bir tramvayda... İnsan bu kareyi görünce, ''güzel bir organizasyona katılan mutlu bir kadın olmalı bu'' diye düşünmek istiyor ama yüzündeki ifade ters giden bir şeylerin olduğunu hissettiriyor. Genç kadının HIV taşıyıcısı bir hayat kadını olduğunu öğrenince de bu hüznün nedenini anlıyoruz.

Dünya AIDS günü nedeniyle İstanbul'da Beyoğlu’nda düzenlenen yürüyüşten bir kare. NTV kameramanı Cengiz Tapan'ın çektiği fotoğraftaki bu ilginç kadın, yürüyüşün renkli katılımcılarından biri. Amaç AIDS konusuna yeterince dikkat çekip halkı bilinçlendirmek. Yürüyüşün bu ilginç katılımcısı da İstiklal Caddesi’nden geçenlerin ilgisini çekmeyi başarmış gibi görünüyor.

Reuters fotoğrafçısı Muhammed Salim'in Gazze şeridinde çektiği bir fotoğrafla devam ediyoruz. Çocuklar doğaları gereği duygularını gizlemeyi pek başaramazlar. Sevinçleri coşkulu, öfkeleri şiddetli olabilir. Ama bu fotoğrafa bakılırsa korkuları da çok büyük oluyor. Filistinli iki çocuk, İsrail askerlerince öldürülen bir Filistinlinin cesedini görünce dehşete kapılıyor ve bu dehşeti gizlemeyi de başaramıyor.

Fotoğraf Peru'nun Lima kentinde çekildi. Monako Prensi Albert, Peru ziyareti sırasında kendisi için hazırlanan bir gösteriye davet edilmiş. Özel eğitimli atların gösterisini izlerken de kendisine mangalda pişirilmiş bir parça et ikram edilmiş. Prens Albert, nezaket gereği bu ikramı kabul etmiş, ama yüz ifadesine bakılırsa ya tattığı lezzet hiç hoşuna gitmemiş ya da etler biraz sıcak ikram edilmiş.

Tikrit kentinde çekilen bir fotoğraf... Savaşın başından bu yana Irak'ta bulunan Amerikan askerleri bulundukları gergin ortamda biraz olsun rahatlamak için eski alışkanlıklarına yeniden başvuruyor. Askerlerin basketbol oynaması şaşırtıcı değil ama seçilen mekan ilginç. Askerler açıkhavada basketbol oynamanın pek güvenli olmayacağını düşünmüş olmalı ki, Saddam Hüseyin'in saraylarından biri askerlerin basketbol salonu oluvermiş…

Hindistan'da çekilen bir fotoğrafla başlıyoruz. Fotoğraftakiler çocuk işçi çalıştırılmasını protesto eden hintli çocuklar. Önceleri işçi olarak çalıştırılan ve bir sivil toplum kuruluşu tarafından okullarına geri dönmeleri sağlanan çocuklar. Çocuk işçilerin çaresizliği ve güçsüzlüğünü anlatmak için kollarını bağlamışlar, o ana bakınca ''bu yola başvurmasalar da sadece bakışları yaşadıkları sıkıntıları anlatmaya yeterdi'' diye düşünüyor insan.

Irak'ın samarra kentinde çekilen bir fotoğrafla devam ediyoruz. 9 yaşındaki ali… yüzünde acı ifadesi var...samarra'daki çatışmalarda yaralanmış. Ama o anda ona daha önce hiç tatmadığı bu fiziksel acıyı bile unutturan bir acıyı da yaşıyor aslında. Çünkü ali, babasının bu çatışmalarda öldüğünü sadece birkaç saniye önce öğrenmiş.

Fotoğraf, istanbul’da saldırılara hedef olan ingiliz başkonsolosluğu’nda çekildi. Çevrede öyle bir yıkım var ki, burada ''yaşamla'' bağlantılı hiçbirşey olamazmış gibi geliyor insana. Ama yıkılmak üzere olan binanın kolonlarından birine polis kordonuyla iliştirilmiş çiçekler göze çarpıyor. Ve o anda o binada ve çevresinde birilerinin yaşadığını, orada birilerinin hayatını kaybettiğini ve o kurbanların sevenleri olduğunu hatırlıyor insan.

Amerika birleşik devletleri başkanı george bush'un teksas'ta çekilen bir fotoğrafı ile devam ediyoruz. Teksas'taki çiftliğine giden bush havaalanında. Başkan bush'un korumaları tetikte, onların sorumlulukları başkanlarının güvenliğini sağlamak. Ama george w.bush'un da bazı sorumlulukları var. Başkan bush da gittiği hiçbir yerde yanından ayırmadığı köpeğiyle ilgilenmek zorunda.
