Gönderim zamanı 06.02.2010 - 13:24
Bakan Çiçek'in oğlu ismini dün sildirdi!
Necati Doğru
Açıklık açıklığı, saydamlık saydamlığı, aydınlık aydınlığı kovalar. Haber, haberi çağırır. Fikrini takip etmeyen fikirsiz olur. Haberinin devamını merak etmeyen habersiz kalır. Haber, kendi devamını getirir.
Getirdi.
Eski devlet bakanlarından ve iktidardaki hükümetin sözcüsü Cemil Çiçek, beni dün bu köşede yazdığım; “Bakan Çiçek’in oğluna var, TEKEL işçisine yok” başlıklı yazımın takipçisi olarak aradı.
Bilgi verdi, dedi ki:
Oğlum ismini sildirdi.
Ben de dedim ki:
Sayın Bakan, nasıl olur; ben önceki gün (salı) devlet şirketi Sigara Sanayii İşletmeleri ve Ticareti A. Ş’nin internet sitesine girdim baktım. Sizin oğlunuz Ahmet Çağrı Çiçek, Yönetim Kurulu üyeleri listesinde 5. sırada yer alıyor. Çıktı (print) da aldım, işte liste önümde duruyor. Dilerseniz size fakslayayım.
Bakan, izin istedi.
Oğlumla konuşayım dedi.
Telefonu kapattı.
10 dakika sonra yeniden aradı. Dedi ki; “Yönetim Kurulu üyeliğinden ayrılmıştı, ismini listeden silmemişler; konuştu, silecekler.”
***
Hatırlatayım; dünkü yazım, vahşi bir kapitalistin ve “neoliberal” diyorlar, ipek yumuşaklığı kılığına girmiş yeni liberal işverenlerin bile yapmaktan utanacağı şekilde vicdanı bir yana bırakıp, özelleştirmenin ana hukuki özüne vücut çalımı atarak, TEKEL işçilerinin kapı dışına konulması, Hükümet Sözcüsü Cemil Çiçek’in oğlunun ise fabrikaları İngiliz-Amerikan şirketine satıldığı için yapacak hiçbir işi kalmamış “iktidar arpalığı tabela şirketi haline dönüşmüş” Sigara Sanayii A. Ş’ye Yönetim Kurulu üyesi olarak atanması üzerineydi.
Dün Bakan bana anlatıyor:
Oğlumun eğitimi yeterlidir.
İşsiz mi kalsın!
Özel şirketten istiyorlar.
4 misli maaş veriyorlar.
Laf olur diye gitmiyor.
Devlette çalışıyor.
Atama kanunlara uygundur.
***
Yasalara uygun olabilir ama “vicdana” uygun değil. 12 bin yaprak tütün işçisi, devletin diğer kurumlarında herhangi bir yerde işe yerleştirilip, aynı maaş ve aynı haklarla çalıştırılmayıp kapı dışına konulurken, iktidar partisinde bakanlık yapmış bir partilinin oğlunun Yönetim Kurulu’na alınması, maaşının yanısıra her ay hakkıhuzur ödenmesi, şoförlü makam arabası tahsis edilmesi etik değil.
Halkı kandırıyorsunuz.
Yani vahşi özelleştirmenin miladı haline gelmiş Tayyip Erdoğan Hükümeti’nin kadrolarını doldurduğu Özelleştirme İdaresi, 72.5 milyonluk milleti aldatıyor. Özelleştirme Kanunu, “özelleşecek devlet fabrikalarında çalışanlar aynı özlük hakları ile devletin başka kurumlarında işe yerleştirilir” diye çıkmıştı. Kanuna, bu iktidar zamanında (2004 yılında) geçici 18. madde eklenmesiyle 657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu’nda 4C olarak anılan “geçici personel statüsü” peydahlandı. TEKEL işçileri işte bu yeni peydahlanan “4C maddesine” sokularak ve “size devletin kasasını soydurtmam” diye aşağılanıp hakaret edilerek, cami avlusuna bırakılmış babası belirsiz piç çocuklar gibi dışarıya atılıyor. Bakan’ın oğlunu ise Yönetim Kurulu üyesi yapıyorlar.
***
Vicdanı olan sorar:
Özelleştirme sonrası 12 bin TEKEL işçisi işsiz kalmasın diye Dünya Bankası’nın da uygulamayı kabullenip parasal destek vermesiyle “işçiyi eğitimden geçirerek devletin diğer birimlerinde işe yerleştirme programı” niçin yapılmadı?
Bu programı kim engelledi?
Bu vicdansız engeli kim icat etti? Özelleştirme İdaresi’nde 2004 yılında yasaya geçici 18. maddeyi eklemeyi akıl eden uzman kim? Adı ne? O da mı yönetim kurulu üyesi?
Açıklık, açıklığı çağırır.
Aydınlık, aydınlığı getirir.
Haber, haberi kovalar.
Soruma cevap isterim!
***************************************************
Demiri tavında dövmeli!
Necati Doğru
Madem ki, geldi tavına dayandı “demiri tavında” dövmeli. Gerçeği zamanında söylemeli. Söyleyeceğim. Özelleştirme İdaresi Başkan Vekili Ahmet Aksu, bu hafta içinde bu köşede çıkan; “Bakan Çiçek’in oğluna var TEKEL işçisine yok” ve “Bakan Çiçek’in oğlu ismini sildirdi” başlıklı yazılara bir cevap gönderdi.
Yasalara uygun diyor.
Hep yapıyoruz diyor.
Özel uygulama değil diyor.
Bakan’ın oğlu işletme ve ekonomi mezunu halen üniversitede yüksek lisans yapıyor diyor. Bakan’ın oğlundan “Başkanlık Müşaviri” kadrosunda yararlanmaktayız diyor. Kendisine şöförlü makam aracı vermedik diyor. TEKEL işçilerini eğitmek için seminerler yapacaktık, işçiler itibar etmedi diyor. Özelleştirilecek şirketleri, “iktidar partisinin arpalığı haline getirmiyoruz” diyor.
Güzel.
Madem ki, “şirketleri arpalık” haline getirmiyorsunuz, Siirt’de seçimlerin yenilenmesi kararını vererek Tayyip Erdoğan’a milletvekili seçilme ve başbakan olma yolunu açan YSK’nın o dönemki başkanının oğlu Özelleştirme İdaresi’nde bir dairenin başında bulunuyor mu, bulunmuyor mu?
***
İtham etmiyorum.
Yakıştırma yapmıyorum.
Çalışkandır. Dürüsttür.
Okulu yeni bitirmiş biri olmasına rağmen Daire Başkanı olabilecek kadar yeteneklidir. Şüphem yok. Hakkıyla almıştır. Genç insan bunlar, kırmak da istemiyorum. Fakat siz; bana açıklama gönderen Özelleştirme İdaresi Başkanı sayın Ahmet Aksu, size soruyorum.
Bana söyleyiniz:
“Bu da bir tesadüf” müdür?
Bakan’ın oğlu tesadüf!
YSK Başkanı’nın oğlu da mı tesadüf! Diyelim ki o da tesadüf, peki şu soruyu cevaplayınız: AKP’nin iktidara geldiği 2002 yılından bugüne yani 2010 yılına kadar Özelleştirme İdaresi’ne “özel sektöre satılsın” diye devredilen kaç şirket var? Ve bu şirketlerin Genel Müdürlüğü’ne atananlardan kaç kişi, 6 ay genel müdürlük yaptırılıp emekli oldu?
Biliyorsunuz: Ballı kıyaktır.
Özelleşecek şirketin genel müdürlüğünü 6 ay yapan kişi; müsteşar yardımcısı seviyesinden emeklilik hakkı kazanır. Yani bu ballı kişilerin 6 aylık genel müdürlük yapabilmesi onlara “emekli maaşı” artı “makam tazminatı” artı “temsil gideri karşılığı” 3600 ek göstergeden aylık 3 bin TL’ye yakın emekli maaşı sağlar. Kendilerine bu kıyak çekilmeyenler ise bin 300 TL emekli maaşına razı olurlar.
***
Sayın Ahmet Aksu!
Bana ayrıca söyleyiniz.
Sizin davanız ne oldu?
2005’te Özelleştirme İdaresi Başkanı sayın Metin Kilci (şimdi Enerji Bakanlığı müsteşarı) ve siz sayın Ahmet Aksu, devlet şirketi Sümerbank’ın 50 yıl önce kurduğu Manisa’daki Pamuklu Mensucat Fabrikası’nı arsalarıyla birlikte 3 milyon 750 bin dolara Ortak Girişim Grubu adlı bir şirkete satılmasına karar verdiniz. Bu Ortak Girişim Grubu’nun başkanı AKP’li Manisa Belediye Başkanı Bülent Kar idi. Şirketi alan grubun ilk yaptığı iş; fabrikanın 90 dönümlük kıymetli arsasının 55 dönümlük bölümünü alışveriş merkezi yapılmak üzere KİPA TESCO adlı yabancı bir şirkete 13 milyon 750 bin dolara satmak oldu. Böylece AKP’li başkanın şirketi, arsanın bir bölümünü satarak yatırdığı paranın 4 katını 4.5 ay sonra, taş atmadan, çalışmadan, terlemeden kazanıverdi. Bunun üzerine savcı, siz Ahmet Aksu hakkında da “düşük değer tespiti yaparak devleti zarara uğratmaktan” dava açılmasını istedi. O sıradaki Maliye Bakanı (Kemal Unakıtan) sizi korumaya kalktı, dava açılmasına izin vermedi, fakat Danıştay yargılanmanıza karar verdi.
Bu dava ne oldu?
Bana söyleyiniz.
Bu davalarla yargılanların, “TEKEL işçisini 4/C’ye zincirleyecek girişimleri” yapma hakkı olabilir mi?
Demiri tavında dövmeli!
Dövmeye devam edeceğim!