

Atatürk Askeri Bir Deha İdi
#61
Gönderim zamanı 28.04.2006 - 13:30
Bir gün Akşehir civarında bir köye gittim. Çok yağmur yağıyordu ve soğuk vardı. Kendimi belli etmeyerek, bir evin önünde duran kadına: Bacı yağmur var, soğuk var. Beni çatın altına kabul eder misin, dedim. Hiç tereddüt etmeyerek, buyrun dedi ve beni bir odaya aldı, odada ateş olmadığı ve yeni bir ateşin yakılması uzun zaman alacağı için:
İsterseniz bizim odaya gidelim. Orada hazır ateş var dedi. Gittik. Daha sonra, komşulardan birkaç kadın ve birkaç erkek geldi. Beraberce konuşmaya başladık. Konuşurken bana en önemli soruları soranlar kadınlar oldu. Askerin vaziyetini, düşmanın halini, en önemli düşmanın hangisi olduğunu sordular ve bunları sorarken hiçbir telaş ve çekinme göstermediler. İnsanca konuştular. Fakat, biraz sonra, benim kim olduğumu anlayınca, telaş gösterdiler ve söyledikleri, sordukları şeylerden kendilerine zarar geleceğini zannederek korktular! Çünkü şimdiye kadar resmi bir adamla açıkça konuşmanın büyük bir kabahat olduğuna inandırılmışlardı.
Niyazi Ahmet BANOÐLU, Atatürkün Nükteleri-Fıkraları-Hatıraları s.14
AKP olmadan Dinimi,
MHP olmadan Ülkemi,
CHP olmadan ATATÜRK’Ü sevebilirim...
#62
Gönderim zamanı 28.04.2006 - 13:41
Atatürk bir Balıkesir gezisinde, kendisine Milli mücadelede hizmetler etmiş birinin başvurusu ile karşılaştı. Adam bir konuda yanlış hüküm giydiğini söyleyerek yakındı.
Atatürk:
- Haklısın, konuyu ben de biliyorum, dedikten sonra yanında bulunan bir adliye subayını çağırdı. Konuyu anlattı. Düzeltilmesini istedi.
Müfettiş onu dinledikten sonra:
- Efendimiz, dedi, karar bütün adli sıralardan geçtikten sonra tamamlanmıştır. Hükmün yerine getirilmesinden başka yasal yol yoktur, dedi.
Atatürk:
- Ama ben söylüyorum, bu iş haksızlık. Çünkü ben işin usulünü biliyorum, dedi.
Genç Adliye müfettişi:
- Efendimizin beyanı yasa önünde bir değişiklik yapamaz. Adliye Bakanlığının da bir şey yapmasına olanak yoktur.
O anda ortada soğuk bir hava esti. Şimdi bir fırtınanın kopacağı sanılıyordu. Fakat Atatürk sakin bir şekilde sordu:
- Peki bir adli hata olursa yasa bunun düzeltilmesini sağlayamaz mı?
- Yeni bir delille mahkemenin yinelenmesi istenebilir.
O zaman Atatürk başvuru sahibine döndü:
- Beni tanık olarak göster. Onda yeni deliller bulunduğunu öğrendim, diye iddia et. Ben mahkemeye gider, sana tanıklık ederim, dedi.
Sonra da Müfettişe döndü:
- Size teşekkür ederim, dedikten sonra yeniden başvuru sahibine dönü

- Neden zamanında başvurmadın. Zamanında gelir tanıklık ederdim. Boş yere mahkemeleri de meşgul etmezdin. Her vatandaş hatta Cumhurbaşkanı bile adalete saygı göstermek zorundadır.
H. BESLEYİCİ, Atamız Atatürk, s.110-112
AKP olmadan Dinimi,
MHP olmadan Ülkemi,
CHP olmadan ATATÜRK’Ü sevebilirim...
#63
Gönderim zamanı 28.04.2006 - 14:07
Mustafa Kemal 5. Orduda Arap ırkından olan askerlere özel muamele yapıldığını ve Anadolu çocuklarından üstün tutulduklarını gördükçe üzülüyordu.
- Osmanlılığın telkin ettiği, bu aşağılık duygusundan ne zaman kurtulacağız? diyordu. Aynı ızdırabı ben de duyuyordum. Yafada Mustafa Kemalin bölüğünde alaydan yetişmiş, Makedonya Türklerinden yaşlı bir yüzbaşı vardı. Yüzbaşı Anadolulu kıta çavuşlarına kötü davranıyor yeni Arap erlere karşı ise gereğinden fazla tolerans gösteriyordu. Onların azarlanmasına, hırpalanmasına gönlü razı olmuyordu.
Mustafa Kemal, başından geçen bir olayı şöyle anlattı:
- Bir gün Makedonyalı yüzbaşı kıta çavuşlarından birini bölük komutanı odasına çağırdı. Müfitle ben de orada idik. Çavuş sağlam yapılı ve yakışıklı bir Türk delikanlısı idi. Yüzbaşı, gencin onurunu kıracak şekilde azarlamaya başladı. Delikanlıdan çok mensup olduğu ırka hücum ediyordu:
- Sen, diyordu, nasıl olur da yüce Arap ırkına mensup peygamber efendimizin mübarek soyundan gelen bu çocuklara sert davranır, ağır sözler söylersin? Kendini iyi bil, sen onların ayağına su bile dökemezsin...
Gibi gittikçe manasızlaşan sözlerle hakaret ediyordu. Sesi yükseldikçe yükseliyordu. Çavuşun yüzündeki ifadeye baktım. Önce bir babaya duyulan saygının samimiyeti okunan çizgiler sertleşmeye, içten gelen bir isyanın ateşleri gözlerinden okunmaya başladı, fakat gerçek itaatin sembolü olan Türk askeri gibi iç duygularını gemlemeye çalıştı. Göz pınarlarından tanelenen yaşlar yanaklarından döküldü.
Dayanamadım.
- Yüzbaşı efendi susunuz!
Diye bağırdım, birden şaşırdı, sözlerinin bizden onay görmesini beklediği anlaşılıyordu.
- Yoksa fena bir şey mi söyledim? dedi, ben de,
- Evet, çok fena hakaret ettiniz, buna hakkınız yok, bu erlerin bağlı bulunduğu Arap kavmi bir çok bakımdan yüce olabilir, fakat senin de benim de, Müfitin de ve çavuşun da mensup olduğumuz ırkın da büyük ve asil bir millet olduğu, asla inkar edilemez bir gerçektir.
Yüzbaşı başını önüne eğdi, utanmıştı.
Yıllar sonra, bir gün Ankarada beni de şahit göstererek anlattığı bu gerçek olay karşısında görüşü şu idi:
Bu ve buna benzer olaylar, Türk aydınlarının kendi kendisini bilmemesinden ve başka milletlerde şu veya bu sebeple üstünlük olduğunu sanarak, kendini onlardan aşağı görmesinden doğmaktadır. Bu yanlış görüşe son vermek için Türklüğümüzü bütün asaleti ve tarihi ile tanımak ve tanıtmak şarttır.
Mustafa Kemalin, Türk Tarih Kurumunu kurmasının en büyük nedeni bu asil düşüncede aranmalıdır. Atatürk, Türk Milletinin asaletine, büyüklüğüne bütün Türklerin inanmasını ve bunu iftiharla savunmasını hayatı boyunca amaç edinmiştir, milletine:
Ne mutlu Türküm diyene
hitabıyla seslendiği zaman, buna varlığı ve içtenliği ile inanmıştı:
Ali Fuat CEBESOY, Sınıf Arkadaşım Atatürk
AKP olmadan Dinimi,
MHP olmadan Ülkemi,
CHP olmadan ATATÜRK’Ü sevebilirim...
#64
Gönderim zamanı 28.04.2006 - 14:53
Kurtuluş Savaşı başladığı sırada Atatürke dediler ki:
- Nasıl mümkün olur? Ordu yok!
Atatürk hemen cevap verdi:
- Yapılır!
- İyi ama, bunun için para lazım... O da yok?
- Bulunur!..
- Diyelim ki bulduk, düşmanlarımız hem büyük, hem de çok!
- Olsun, yenilir!..
O, dediklerinin hepsini yaptı. Yapamayacağı şeyi asla söylemedi. Bir liderin kendisini milletine sevdirebilmesi için belki ilk şart bu değil midir?
A.N.BANOÐLU, Nükte ve Fıkralarla Atatürk, s.87.
AKP olmadan Dinimi,
MHP olmadan Ülkemi,
CHP olmadan ATATÜRK’Ü sevebilirim...
#65
Gönderim zamanı 28.04.2006 - 15:04
1921 Haziranında Ankaradaki Milli Devlet, Birinci ve İkinci İnönü Zaferlerini kazanmış, İngiltere ve Fransa ile görüşmeler yapılmış; varlığını bütün dünyaya tanıtmış bulunuyordu.
O zamana kadar saltanatı kurtarmak için düşmana yaranmak ve bu amaçla Türk milletinin zincire vurulmasına bile razı olmaktan başka çare görmeyen padişah şüpheye düştü:
- Ya milli hükümet bu davayı kazanırsa? O zaman Osmanlı sülalesi suçlu görülmeyecek mi? Her ihtimale karşı bir şehzadeyi Anadoluya yollamalı, Milli Mücadelede Osmanlı sülalesinin de payı olduğunu iddiaya hak kazanmalı!...
Veliaht Mecit Efendinin oğlu Şehzade Faruk, bir vapura bindirildi; İstanbulla Ankara arasında en kısa yolun başlangıcı olan İneboluya gönderildi.
İleriyi göremeyenler için bir şehzadenin Ankaraya gelmesi, Türk milletinin hiç olmazsa manevi kuvvetini artırırdı; halbuki saltanat en büyük bela idi.
Şehzadenin geldiği Ankaraya bildirildi; ne yapılacağı soruldu. İçişleri Bakanı şu emri verdi:
- Şehzadeyi, layık olduğu tören ve saygıyla İneboluya çıkarınız!
Şehzade Faruk, Anadolu toprağına ayak bastı; onun şerefine İnebolu kasabası bayraklarla donatıldı; her tarafta şenlik havası vardı.
Atatürk bunları öğrenince tehlikeyi sezdi; hükümet adına verilmiş ve uygulanmış olan emre rağmen kendi imzasıyla İneboluya şu telgrafı çektirdi:
Şehzadenin hemen vapura bindirilerek İstanbula geri gönderilmesi
Bu telgraf, mevcut tehlikeyi göremeyen ile ufkun ötesini görenin farkıydı.
A.N. BANOÐLU, Nükte ve Fıkralarla Atatürk, s.90-91

AKP olmadan Dinimi,
MHP olmadan Ülkemi,
CHP olmadan ATATÜRK’Ü sevebilirim...
#66
Gönderim zamanı 28.04.2006 - 15:11
Erzurum Kongresi sırasında, İstanbul Hükümetinin yeni atanmış bir valisinin kimliği üzerinde konuşurken Mustafa Kemal Paşa der ki:
- Eğer işimize zarar verecek bir adamsa, Trabzondan İstanbula çevirelim, başımıza iş açmasın.
Konuşanlardan Rize üyesi Hoca Necati atılarak Paşam, üzülmeyin, icabederse Kop Dağında temizlenir der.
Mustafa Kemalin acı bir kızgınlıkla verdiği yanıt şudur:
- Hocam ne diyorsun? Yolları kestirip adam mı vurduracağız? Bu memlekette hükümsüz vatandaş öldürülemez. Vatandaş ancak mahkeme kararı ile cezalandırılır. Devlet adamının böyle düşünmesi gerektir.
Kemal ARIBURNU, Atatürk, Anekdotlar, Anılar

AKP olmadan Dinimi,
MHP olmadan Ülkemi,
CHP olmadan ATATÜRK’Ü sevebilirim...
#67
Gönderim zamanı 28.04.2006 - 15:17
Kız ve erkek çocukların bir arada okumaya başladıkları sırada, Karadeniz kıyılarında bir inceleme gezisine çıkan Atatürk, 19 Eylül 1924 Cuma günü Rizede bulunurken Rize ve Pazar müftüleri kendisine bir dilekçe verirler. Atatürk, sunulan dilekçeye göz gezdirdikten sonra biraz sinirli müftülere döner:
- Yaaa?... Demek medreselerin tekrar açılmasını istiyorsunuz? Bu millet, çocuklarını istediği gibi okutmayacak mı? Şimdiye kadar geri kalmamızda, en büyük etkinin ne olduğunu hala bilmiyor musunuz? Hayır, medreseler açılmayacak!.. der ve birdenbire kopan alkış sağanağı içinde sözlerine devam eder.
- Geçiminizi mi düşünüyorsunuz? Rahat olun, ibadetinizle meşgul olun bırakın bu milleti!.. Bu kararı veren Mecliste, sizden büyük alimler yok mu sanıyorsunuz? Millet, bildiği gibi yapacak... anladınız mı?
Bu sözleri de sürekli alkışlarla karşılanırken yanıbaşındaki valiye dönerek:
- Bu adamlar, burasını ahundlar (İranlı Din Adamı) İranı gibi mi yapmak istiyorlar?...
Falih Rıfkı ATAY, Çankaya
AKP olmadan Dinimi,
MHP olmadan Ülkemi,
CHP olmadan ATATÜRK’Ü sevebilirim...
#68
Gönderim zamanı 28.04.2006 - 15:36
Atatürk danışmaya büyük önem verirdi. Zihninde tasarlayıp uygulamaya karar verdiği sorunları çok önemli olmayan kimselerle görüştüğü çok görülmüştür. Neşeli zamanında sordular:
- Paşam, şu fikir danıştıklarının içinde de bazen öyleleri vardır ki, şaşıyoruz; bunların düşüncelerini nasıl olsa, sonunda kabul etmeyeceksiniz. Kararınızı da önceden vermiş olduğunuz biliniyor, o halde, ne diye bunları birer birer çağırıp karşınızda söyletirsiniz?
Atatürk, alaycı bir bakışla şu karşılığı verdi:
- Bazen hiç olmadık adamlardan, ben çok şeyler öğrenmişimdir. Hiçbir düşünceyi hor görmemek lazımdır. Neticede kendi fikrimi uygulayacak bile olsam, herkesi ayrı ayrı dinlemekten zevk alırım...
Atatürk, bu alışkanlığını hayatının sonuna kadar değiştirmedi.
N.A. BANOÐLU, Nükte ve Fıkralarla Atatürk, s.7-8
AKP olmadan Dinimi,
MHP olmadan Ülkemi,
CHP olmadan ATATÜRK’Ü sevebilirim...
#69
Gönderim zamanı 28.04.2006 - 15:38
Hatay sorununda Fransızların zorluk çıkardığı günlerdeydi. Atatürk, sofrasına çağırdığı Fransız Fevkalade Komiserine içini döküyordu.
- Hatay işi, benim kişisel davamdır. Beni üzüyorsunuz. Korkarım ki, beni meseleyi başka türlü halletmek zorunda bırakacaksınız.
Atatürk bu sözleri Türkçe olarak yüksek sesle söylüyor ve herkes dinliyordu. Hazır bulunanlardan Kazım Paşa da onun sözlerini Fransızcaya çeviriyordu. Atatürkün Beni Üzüyorsunuz sözü salona yansır yansımaz arka sıralarda bulunan bir genç ayağa kalkarak:
- Atatürk! Üzülme arkanda biz varız, diye bağırdı.
Atatürk birden başını sesin geldiği yöne doğru çevirdi. Kaşları kalkmış, ürkünç bir çehre almıştı. Salon birden derin bir sessizliğe gömüldü. Herkes Atatürkün gence sinirlendiğini sanıyordu. Oysa tam bu sırada gözlerini gence diken Atatürk, onun bu sözüne karşılık olarak:
- Biliyorum çocuğum, onu bildiğim için böyle konuşuyorum, diye karşılık verdi.
Ali Kılıç
Hadi BESLEYİCİ, Atamız Atatürk, s.91-92
AKP olmadan Dinimi,
MHP olmadan Ülkemi,
CHP olmadan ATATÜRK’Ü sevebilirim...
#70
Gönderim zamanı 28.04.2006 - 15:39

Bütün gün bunlarımı araştırıon yaw...
Kadın,erkeğin kaburgasından yaratıldı,ayaklarından değil...
Öyle olmuş olsaydı,ezilirdi..
Erkeğin başından da yaratılmadı,üstün olmasın diye..
Ama göğsünden yaratıldı,eşit olsun diye;
....kolun biraz altından,korunsun diye...
Kalp hizasından yaratıldı SEVİLSİN diye..
* * *
Kimlik gizli, hayaller gizli ve ben de gizli...
Susuyorum..
Ve seni sevdiğimi kimselere söylemiyorum..

#71
Gönderim zamanı 28.04.2006 - 15:40
Atatürk, kendisinin insanüstü bir varlık olduğunu söylemelerini hiç hoş karşılamazdı. Çocukluk arkadaşı Nuri Conkerin sert şakalarını büyük bir neşe ile dinler ve hepimizin önünde tekrarlatırdı.
Bir gün sofradakilerden biri:
- Paşam, demişti, kimbilir çocukluğunuzda ne müstesna bir insandınız. Kimbilir ne eşsiz anılarınız vardır.
Atatürk güldü ve Conkere döndü:
- Nuri anlatsın, dedi.
Nuri Bey her zamanki şakacı diliyle:
- Bakla tarlasında karga çobanlığı ederdi, yanıtını verdi. Deminki soruyu soran kişi, sözün bu yola dökülmesinden fena halde ürktü. Soruyu ortaya attığına bin kez pişman oldu.
- Aman efendimiz, diyecek oldu, Atatürk hemen sözünü kesti:
- Bana, insanlar üstünde bir doğuş atfetmeye kalkışmayınız. Doğuşumdaki tek olağanüstülük Türk olarak dünyaya gelmemdedir.
Hadi BESLEYİCİ, Atatürkü Anlamak, s.117-118
AKP olmadan Dinimi,
MHP olmadan Ülkemi,
CHP olmadan ATATÜRK’Ü sevebilirim...
#72
Gönderim zamanı 28.04.2006 - 15:48
Bugün pasta yiyeceğiz, ekmek götürmeme gerek olmadığından iş yapmıyorum...

Sadece gurur duyduğum o eşsiz önderin, ibret alınacak hikayelerini paylaşıyorum...
Bayramdannnnnnnnnn bayrama hatırlanmak eminim onunda kemiklerini sızlatıyordur.... Onu bile layıkı ile başabilmişte değiliz ya , neyse...

AKP olmadan Dinimi,
MHP olmadan Ülkemi,
CHP olmadan ATATÜRK’Ü sevebilirim...
#73
Gönderim zamanı 28.04.2006 - 15:51
İzmir yolunda ilerliyorduk. Köylüler, askerlerimizin girişini seyrediyorlar, onlara kırık testilerle su taşıyorlar, yürekten minnetlerini anlatmak için paralanıyorlardı. Tam yanlarına vardığımız sırada, bir nakliye kolu geçmemize engel oldu. Otomobil durdu. Atatürk istediği bir sigarayı yakmak üzere gözlüklerini kaldırdı. O sırada otomobilin yanına sokulan sakallı bir ihtiyar, koynundan muşamba rengini almış buruşuk bir kağıt çıkardı. Önce kağıdı, sonra dikkatle Atatürkü süzdü. Yine kağıda yine Atatürke baktı. Bu hareketi üçüncü defa tekrarladıktan sonra, şimdi hatırladıkça tüylerimi ürperten bir sesle:
- Bu sendin! diye haykırdı.
Ve arkasını dönerek, köylülere bir mümin heyecanı ile bağırdı.
- Mustafa Kemal, dedi... Mustafa Kemal!...
Bu feryadı duyanların nasıl birbirine karıştığını düşünemezsiniz.
Biz bütün gayretimize rağmen onların birbirini çiğneyerek otomobile dolmalarına engel olamadık. Çünkü onlar bilinci dışına taşmış bir sevgiden kuvvet alıyorlardı. Atatürkün yüzünü, ellerini öpüyorlar, çizmesinin tozlarına yüzlerini sürüyorlardı.
Salih BOZOK
Niyazi Ahmet BANOÐLU, Atatürk, Anekdotlar, Anılar s.116
AKP olmadan Dinimi,
MHP olmadan Ülkemi,
CHP olmadan ATATÜRK’Ü sevebilirim...
#74
Gönderim zamanı 28.04.2006 - 16:16
Atatürk Milli Mücadelenin buhranlı günlerinde, Ankara civarında yaptığı bir gezintiden dönerken, yolda sarıklı bir hocaya rasgelmişti. Konuşurken, üstlerinden geçen uçağı göstererek, sordu:
- Hocam, bu uçak nasıl uçuyor?
- Ne bileyim ben?.. Öğretmediler ki bize?
- Peki, sen ne bilirsin?
- Ne mi bilirim? Bu uçağa bin dersin, binerim, oradan kendini aşağı at, dersin atarım... İşte ben bunu bilirim ama, bunu da senden öğrendim, Paşam!
Mustafa Kemal, bu söz üzerine, yaşaran gözlerini hocadan ayırmadan:
- Var ol hoca!.. Ama, şunu da bil ki, ben de senin gibiyim... Ben de, milletin hiçbir arzusunu, hiçbir istediğini, hayatım pahasına da olsa, yapmamazlık edemem!.. diyebilmişti.
N.A.BANOÐLU, Nükte ve Fıkralarla Atatürk, s.73-74
AKP olmadan Dinimi,
MHP olmadan Ülkemi,
CHP olmadan ATATÜRK’Ü sevebilirim...
#75
Gönderim zamanı 28.04.2006 - 16:26
Atatürk sağ iken, büyük İslam kongrelerinden birine biz de çağrılmıştık. Kongre Mekkede toplanacaktı. Atatürkün bir delege göndermeye razı olup olmayacağını merak ediyorduk.
Hiç tereddütsüz karar verdi. Türklüğünden kibir denecek kadar gurur duyan büyük adam, milleti ile aynı dinden olanları da gerilik ve kölelikten kurtulmuş görmek için elinden geleni yapmak istemiştir. Müslümanlık yeniden şereflendikçe nasıl Türklerin bundan manevi bir hissesi olacaksa, on milyonlarca Müslüman ya geri, ya köle kaldıkça bundan Türklere de bir utanç payı düşmemek ihtimali var mıydı?
Biliyordu ki Mekkeye şapka ile gidilemez. Fakat daha iyi biliyordu ki başlık ve kıyafet değiştirmekle din değiştirileceğini zanneden bir toplum ne gerilik, ne de kölelikten sıyrılabilir. Milletvekillerinden Edip Servet Törü çağırdı:
- Mekkeye gidip beni temsil edeceksin, dedi. Türksün ve Müslümansın. Türklük, Müslümanlığın öncüsü ve kılavuzudur. Müslüman milletleri uygarlaşmaktan alıkoyan batıl inançları yıkmak için Mekkeye şapka ile gireceksin. Kara taassup seni parçalamağa bile kalksa, başını vereceksin, fakat eğilmeyeceksin.
Edip Servet Tör, Mekkeye şapka ile girdi. Müslüman delegelerin en fazla itibarlısı o idi. Kongrenin sonuna kadar, Mustafa Kemal mucizesine hayranlık duyan heyetler arasında, Kemalist Türkiyeyi efendice temsil etti.
B.K. ÇAÐLAR, Atatürk Denizinden Damlalar, s.245
AKP olmadan Dinimi,
MHP olmadan Ülkemi,
CHP olmadan ATATÜRK’Ü sevebilirim...
#76
Gönderim zamanı 28.04.2006 - 16:47
Harikasın sabrili1.Teşekkür ederiz eline,emeğine sağlık.Devamını bekliyoruz bu yazıların..Biliyordu ki Mekke’ye şapka ile gidilemez. Fakat daha iyi biliyordu ki başlık ve kıyafet değiştirmekle din değiştirileceğini zanneden bir toplum ne gerilik, ne de kölelikten sıyrılabilir.

#77
Gönderim zamanı 28.04.2006 - 16:48
Yugoslavya Kralı Alexander Atatürkü ziyarete gelmişti. Atatürk kralla odalarına çıkarlarken, Kral Alexander:
- Size bir sırrımı söyleyeceğim, dedi.
Biraz sonra misafir odasında koltuklara oturdular. Kral:
- Eğer, bazı Avrupa devletlerinin vaadlerine inanmış olsaydık, Yunanlıların yerine Anadoluya biz çıkacaktık...
Atatürk gülerek Kralın elini sıktıktan sonra:
- Geçmiş olsun Kral Hazretleri!
N.A. BANOÐLU, Nükte ve Fıkralarla Atatürk, s.189.
AKP olmadan Dinimi,
MHP olmadan Ülkemi,
CHP olmadan ATATÜRK’Ü sevebilirim...
#78
Gönderim zamanı 28.04.2006 - 16:52
Özgürlük ve bağımsızlık benim karakterimdir. Ben milletimin ve büyük atalarımın en kıymetli miraslarından olan bağımsızlık aşkı ile yaratılmış bir adamım.
Özgürlük olmayan bir ülkede ölüm ve yok olma vardır. Her ilerlemenin ve kurtuluşun temeli özgürlüktür.
Bir millette onurun, saygınlığın, namusun ve insanlığın meydana gelebilmesi ve devam ettirebilmesi, mutlaka o milletin özgürlük ve bağımsızlığına sahip olmasıyla mümkündür.
Özgürlükten doğan bunalımlar ne kadar büyük olursa olsun, hiç biz zaman fazla baskının sağladığı sahte güvenlikten daha tehlikeli değildir.
Kişinin birinci hakkı, doğal yeteneklerini serbestçe geliştirebilmesidir. Bu gelişimi sağlamak için ise, en iyi vasıta, kişiye, bir başkasının benzer hakkına zarar vermeksizin, tehlike ve zarar kendine ait olmak üzere, ona, kendi kendine, istediği gibi sevk ve idare etmeye izin vermektir.
İşte bu serbest gelişmeyi sağlamak, kişisel hakların oluşturduğu çeşitli özgürlüklerin temel amacıdır. Bu haklara saygı göstermeyen siyasi toplum, asıl görevinde kusur etmiş olur ve devlet, varoluşunun nedenini ve anlamını kaybeder.
Bunlardan dolayıdır ki Atatürke karşı en büyük günahı ona diktatör diyenler işledi.
Atatürkçülük I., S.177-181
AKP olmadan Dinimi,
MHP olmadan Ülkemi,
CHP olmadan ATATÜRK’Ü sevebilirim...
#79
Gönderim zamanı 28.04.2006 - 16:53
Fikirlerin ve inanışların başka başka olmasından şikayet etmemek gerekir. Çünkü bütün fikirler ve inanışlar bir noktada birleşirse bu hareketsizlik ve ölüm belirtisidir. Böyle bir bir durum elbette istenmez. Bunun içindir ki, gerçek özgürlükçüler hoşgörünün genel bir nitelik olmasını isterler. İyi niyetle bile olsa hoşgörüye karşı olunmasını istemezler. Çünkü iyi niyetler hiçbir zaman hiçbir felaketi önleyememiştir. Ruhun selameti için insanların yakıldığını biliyoruz. Bunu yapan Engizisyon Papazları da herhalde iyi bir şey yaptıklarından ve iyi niyetlerinden bahsederlerdi. Belki bu sözlerinde de samimi idiler. Böyle bir ahmaklığa ya da herhangi bir hainliğe de hoşgörü kılıfı uydurmak hiç de zor değildir. İşte bu nedenledir ki, hoşgörüyü teslimiyetçilik derecesine kadar götürmek doğru değildir. Gerçi özgür olmak herkesin hakkıdır, ve bunun için gerçek özgürlükçüler, demokrasiye karşı olanlara da hak ve özgürlükler verilmesini isterler. Fakat demokrasiyi savunanların demokrasiye karşı olanların karşısında elleri ayakları bağlı kurbanlık koyun durumuna razı olacaklarını düşünmek asla doğru değildir.
Unutulmamalıdır ki, bazı insanlar geleceği geçmişin arasında görmek isterler. Bunlar bizi geri bıraktığı için terkettiğimiz anlayışın geri gelmesini isterler. Bu gibi insanlar kendi inandıkları gibi olmayan kimseleri istedikleri gibi ezemezlerse kendilerini rahatsız hissederler. Hoşgörüyü asla kabul etmezler.
Hoşgörünün arzu edildiği gibi yaygınlaşması ve alışkanlık haline gelmesi için, eğitim ve düşünce düzeyinin yüksek olması lazımdır.
Atatürkçülük (Birinci Kitap) S.385
AKP olmadan Dinimi,
MHP olmadan Ülkemi,
CHP olmadan ATATÜRK’Ü sevebilirim...
#80
Gönderim zamanı 28.04.2006 - 16:55
Ruşen Eşref ÜNAYDIN diyor ki;
Barışın büyük savaşçısı ATATÜRK dövüş istemedi, barış kurdu. Kuzeyle, Güneyle, Doğu ile, Batı ile ...
Dünya Onu kendine düşman sanıyordu. O dünyaya barış yolu gösterdi.
Neydi. Ruşen Eşrefi böyle düşündüren? Herhalde Atatürkün sevgi ve insanlık kokan aşağıdaki düşünceleri olsa gerek ...
Yurtta barış, dünyada barış için çalışıyoruz.
Barış yolunda nereden bir çağrı geliyorsa, Türkiye onu, istekle karşıladı ve yardımlarını esirgemedi.
Türk Cumhuriyetinin en esaslı ilkelerinden biri olan yurtta barış, dünyada barış amacı insanlığın ve uygarlığın refah ve ilerlemesinde en esaslı etken olsa gerektir. Buna elimizden geldiği kadar hizmet etmiş ve etmekte bulunmuş olmak bizim için iftihar nedenidir.
Türkiyenin güvenliğini amaçlayan, hiçbir milletin aleyhinde olmayan bir barış politikası bizim her zaman ilkemizdir.
Barış milletleri refah ve mutluluğa eriştiren en iyi yoldur. Fakat bu kavram, bir defa ele geçirilince devamlı bir özen ve dikkatli her milletin ayrı ayrı hazırlığını gerektirir.
Bizim düşüncemize göre uluslararası siyasi güven ortamının gelişimi için, ilk ve en önemli şart milletlerin hiç olmazsa barışı koruma fikrinde, samimi olarak birleşmesidir.
Eğer devamlı barış isteniyorsa kitlelerin durumlarını iyileştirecek uluslar arası önlemler alınmalıdır. Tüm insanlığın refahı, açlık ve baskının yerine geçmelidir. Dünya vatandaşları kıskançlık, açgözlülük ve kinden uzaklaşacak şekilde eğitilmelidir.
Atatürkçülük (Birinci Kitap) s. 377-381)
AKP olmadan Dinimi,
MHP olmadan Ülkemi,
CHP olmadan ATATÜRK’Ü sevebilirim...
Benzer Konular
Konu | Forum | Konuyu Açan | İstatistikler | Son Mesaj Bilgisi | |
---|---|---|---|---|---|
Bohem Tarzı Elbiseleri Sevenler İçin Küçük Bir Gösteri |
Kadın Modası | hüfyaa |
|
![]()
|
|
Facebook'tan koronavirüs tedbiri: Uyarı bildirimi gönderilecek |
Bilim & Teknoloji Haberleri | Haberci |
|
![]()
|
|
Cnnturk.com'dan bir ilk daha! Sen sor KORONA BOT cevaplasın |
Bilim & Teknoloji Haberleri | Haberci |
|
![]()
|
|
Nefes almayan bir canlı keşfedildi |
Bilim & Teknoloji Haberleri | Haberci |
|
![]()
|
|
Türkiye Dün Yoğun Bir Siber Saldırıya Maruz Kaldı! |
Bilim & Teknoloji Haberleri | hüfyaa |
|
![]()
|
6 kullanıcı bu konuya bakıyor
0 üye, 6 ziyaretçi, 0 gizli