Konunun tartışma ortamı olması bile gereksiz

ona hitap ederken azından çıkanın deil kalbinden geçenin anlamı önemli..
Gönderim zamanı 04.10.2006 - 12:33
Gönderim zamanı 04.10.2006 - 12:36
Gönderim zamanı 04.10.2006 - 13:09
Gönderim zamanı 04.10.2006 - 13:14
Gönderim zamanı 04.10.2006 - 13:20
Gönderim zamanı 04.10.2006 - 13:20
Tanrı Allah olarak bilinir. Allah’ın tek kişiliği vardır. Varolan başka Tanrı yoktur. Evrenin yaratıcısı (3:191) ve herşeye hakimdir (6:61-62).
Gönderim zamanı 04.10.2006 - 13:20
Gönderim zamanı 04.10.2006 - 13:30
Gönderim zamanı 04.10.2006 - 13:33
Gönderim zamanı 04.10.2006 - 13:36
Allah mı yoksa Tanrı mı?
Bu soru ile ilk karşılaştığımda sert bir tepki vermiş, böyle bir şeyin kesinlikle mümkün olmayacağını ifade etmiştim. Ancak bu soru(n) sürekli beynimi kemirmiş ve beni bu ko-nuda araştırma yapmaya itmişti. Okuduğum kitaplarda, gir-diğim tartışmalarda, izlediğim televizyon programlarında ve daha pek çok yerde Tanrı kelimesinin katiyen kullanılmama-sı gerektiği, bunun emperyalist güçlerin bir oyunu olduğu, hatta kullananların (hâşâ) Rahmâna şirk koştuğu ifade edil-mekteydi.
Mesela Solcular TANRI derken, sağcılar ALLAH diyordu. Hatta solcular soldan yürürken, sağcılar sağ şerit-ten yürüyordu. Ne hazindir ki bu korkunç vaziyetin günü-müzde de yeniden hayat bulmaya başladığını ve buna bir an evvel kardeşçe dostça dur dememiz gerektiğini ifade etmek istiyorum.
Bakınız, bizim TDK denen kurumumuzun 2006 sözlüğün-deki ifadelerine:
ALLAH: (isim) Herhangi bir işte başarılı olmuş, en üst de-receye ulaşmış kimse:
"Amerika'da kaçakçılığın allahları vardır."- T. Buğra.
TANRI: ( Türkçe isim) Çok tanrıcılıkta var olduğuna ina-nılan insanüstü varlıklardan her biri, ilah.
İLÂH: (isim)
1. Allah.
2. Bir alanda yaratıcılığı ile hayranlık uyandıran, çok beğenilen, çok tutulan, herhangi bir işte başarılı olmuş, en üst dereceye ulaşmış.
3. Çok tanrıcılıkta Tanrı.
(Redhouse sözlüğü)
GOD: (İng.) Tanrı, Yaratıcı yaratan, hayat veren
Ferit Develioğlu’nun Osmanlıca /Türkçe sözlüğü:
ALLAH: (Ar. İ.) Tanrı.
TANRI: ( Türkçe isim) Yaratıcı, yaratan, Kudret sahibi
İLÂH: (Ar.İ.)mitolojide Tanrı. İLÂHE: Mitolojide kadın Tanrı.
İşte bu noktada bazı okuyucular isyân edip, hemen bir âyet-i kerimeye koşacaklar. “Allah’tan başka ilâh yoktur” diyecekler ama elimizdeki sözlüklerden yarar-lanarak bu âyeti açıklamaya çalıştıklarında, TDK’nın ipi ile kör bir kuyuya indiklerini ve çelişkiler yumağı-nın gözler önünde olduğunu görecekler.
Tanrı kelimesini başka anlamlara çekmeye çalışıyorsunuz? Ayrıca öyle olsa bile Hıristiyanların Allah’ı ile bizim Allah’ımız ayrı mı?
Müslümanlığı kabul ettiğimiz günden beri Tanrı kelimesini Allah manasında kullanmışız. Yüzyıllardır tüm tefsir, hadis ve çeşitli dinî eserlerimizde hep Tanrı kelimesini Allah karşı-lığında kullanmışızdır. Yunus Emre, Mevlit yazarı Süleyman Çelebi vb. Türk şairleri, eserlerinde hep Allah kelimesi karşı-lığında Tanrı kelimesini kullanmışlardır.
Tanrı kelimesi, Türk Atasözlerinde aynen Allah karşılığında kullanılmıştır. "Büyüklük Tanrıya yakışır", "Tanrı rızkını kuluyla birlikte yaratır" vb. atasözlerimizden sadece bir-kaç örnektir. Günümüz Türkiye'sinde yaşayan Türklerle, bugün hudutlarımız dışında kalan ülkelerde yaşayan Türkler de Allah ve Tanrı kelimelerini aynı kavramı ifade etmek için bir arada kullanmaktadırlar.
Eğer biz Türk isek TANRI kelimesini kullanmaktan çekin-memeliyiz. Allah’ın 99 ismi tabiî ki de mübarektir. Ancak fitne çıkarmak isteyenlerin eline koz vermek bize yakışmaz. Allah herkesin kalbini bilir muhakkak. O yüzden siz “Tanrı” dediğinizde, putperest ya da ateist olmayız. Ki Tanrı dediği-miz için Yüce Yaratıcı sizi bu yüzden cezalandıracak değildir. Çünkü o bağışlayandır, affedendir.
Eğer biz gururla Türk ve Müslümanız diyebiliyorsak, TAN-RI kelimesini kullanmaktan çekinmemeliyiz. Allah’ın 99 ismi tabiî ki de mübarektir ancak unutmayalım ki Allah herkesin kalbini bilir. O yüzden, “Tanrı” dediğimizde, putperest ya da ateist olmayız. Ki Tanrı dediğimiz için Yüce Yaratıcı bu yüz-den bizi cezalandıracak değildir. Çünkü o bağışlayandır, af-fedendir.
Bırakalım kelimeler üzerinde çatışmayı. Asıl olan inancın yürekten olması. Dilin ne söylediği önemli olduğu kadar kal-bin de ne söylediği önemlidir. İnanıyorum ki, Kudret sahibi asla kendisine ALLAH, TANRI, RAB dendiği için inanan kulla-rını cezalandırmaz.
Tanrı, o güzel isimlerini papağan gibi tekrarlayan kullarından ziyâde, varlığından haberdar olan kulları-nın çokluğunu ve kendisine edilen kullukta samimiyeti ister.
Gönderim zamanı 04.10.2006 - 13:39
Hangi Put'un adıdır . Lütfen belgelermisin ...Tanrı ALLAH demek değildir. Tanrı eski putların adıdır. ALLAH kelimesi, İslâm'ın tavsif ettiği özel bir isimdir ve hiç bir put için kullanılmamıştır. Bundan dolayıdır ki, Tanrı, ALLAH manasını ifade edemez.
Daha nasıl açık konuşayım??
Gönderim zamanı 04.10.2006 - 14:08
Gönderim zamanı 04.10.2006 - 14:14
ehehe ( :Tanrı ALLAH demek değildir. Tanrı eski putların adıdır.
Gönderim zamanı 04.10.2006 - 14:19
Gönderim zamanı 04.10.2006 - 14:25
Ciddi misin?Tanrı eski putların adıdır
SaçmalamışsınTANRIYA TAPINILIR…
ALLAH’A KULLUK EDİLİR!
Gönderim zamanı 04.10.2006 - 14:28
Gönderim zamanı 04.10.2006 - 14:29
"TANRI"DAN, "ALLAH"A...
İnsanoğlu, asırlar ve asırlar boyunca, karşılaştığı pek çok olayın üstesinden gelememenin aczi ile; bir yerlere, bir şeylere sığınma, bir şeylerden medet umma duygusu içinde, aklı erebildiğince çeşitli nesnelere tapınma hissi duymuştur.
Bu tapınma, medet isteme, başarı isteme gibi duygular da doğal olarak insanı çeşitli tanrı kavramlarına yönelmeye ve onlardan arzuları doğrultusunda birşeyler umut etmeğe itmiştir.
İşte bu yöneliş içindeki insan, kendisinde güç vehmettiği, arzuladıklarını verebileceğini sandığı çeşitli nesneleri artık bir tanrı olarak görmeğe başlamış; ve böylece de tanrılara tapılma dönemine girilmiştir.
Tapılacak tanrıları önce yeryüzünden seçen insanoğlu, bu anlayış içinde, kâh madenlere, kâh nebatlara, kâh da hayvanlara tapınma yoluna gitmiştir...
Daha sonraki aşamada, yeryüzündekilerin de bir tanrı değil, kendisi gibi bir ölümlü olduğunu fark edince; Nebi ve Rasûller tarafından yeryüzünde yaşayan bu varlıkların tanrı olamayacağı kendilerine idrak ettirilince, artık bu tanrılarına tapmaktan vazgeçmişlerdir... Ancak ne var ki, bu defa da semada bulunan, tanrı kabul ettikleri varlıklara yönelmişler ve çeşitli yıldızlara tapınmaya koyulmuşlardır...
İnsanoğlu neyin üstesinden gelememiş, neyin sırrını çözememiş ise, o, insan için bir bilinmez güç olarak kalmış ve onda bir "tanrılık" kavramı kabul edilmiştir...
Oysa yerde veya semâda bir tanrı fikri günümüz bilimsel verilerine tamamiyle ters düşen varsayımdan başka bir şey değildir... Ve nitekim bu bilimsel gerçekliğe ters düşen varsayım Kur'ân-ı Kerim tarafından da kelime-i tevhidle "tanrı yoktur" ifadesiyle reddedilmektedir..
Asırlar ve asırlar öncesinde ateşe ve yıldızlara tapınarak, "tanrı" mevhumu ile kendini kozaya hapseden insanoğlu; daha sonraki devirlerde de yetiştikleri çevrelerin şartlandırmaları ile, tefekkürden uzak bir biçimde yaşam sürmelerinin pahasını "tanrılarına" köle olmak ve bununla kendilerini tatmin etmek suretiyle ödemişlerdir... Elbette ki kozalarını günden güne daha kalınlaştırmak ve daha içinden çıkılmaz hale getirmek suretiyle!...
Hazreti Muhammed Aleyhisselâm , Mekke' de kendisinin "ALLAH RASÛLÜ" olduğunu açıkladığı zaman, sadece KÂBE'de 360 tane tanrıyı sembolize eden, 360 tane PUT bulunmaktaydı!.. İnsanlar, her biri bir ayrı görev yapan 360 tanrıyı simgeleyen bu 360 puta tapınarak tatmin yolu içindeydiler...
Düşünemiyorlardı yerde ya da semâda bir tanrı olamayacağını... Çünkü henüz evrenin gerçek boyutları hakkında bir fikirleri yoktu!...
Yeryüzünde, ya da semada bir yıldızda oturup, dünyayı ve dünya üzerindeki insanları yöneten; onların işlerine kâh karışıp, kâh da onları kendi hallerine bırakıp imtihan eden; yukarıdan insanların davranışlarına bakıp, onları tanımaya çalışan; ve nihayet hoşuna giden işler yapanları cennetine, emirlerine uymayanları da cehennemine yollayacak olan bir tanrı!..
İşte bu vehim içindeki insanoğlunun. o yeryüzündeki ya da semâdaki tanrısına yaranmak, onun gözüne girmek için, yapmadığı saçmalıklar kalmıyordu...
Hatta, Hazreti Ömer'in ifadesiyle, kurabiyeden, tanrılarını sembolize eden putu yapıyor; önce onun karşısına geçip tapınıyor; sonra da oturup afiyetle o tanrıyı temsil eden putu yiyorlardı.... Ve hatta, vehmettiği, var sandığı tanrıya yaranmak için sekiz yaşındaki kızını diri diri mezara koyup üzerine toprak atarak, onu ölüme mahkum ediyorlardı !..
TANRI - İLÂH, tapınılan varlık anlamına gelir.. Öğülen, yüceltilen, büyütülen ve bütün bunların karşılığında da kişiye istek ve arzuları istikametinde bağışlarda bulunacağı umulan varlıktır TANRI!..
O tanrı, sana bir takım emirler verecek; ve sen, onun emirlerine uyarak onun gönlünü edeceksin, ki seni cennetine soksun; sana sayısız dünya güzellikleri bağışlasın; ya da kendi hür aklın, hür iraden ile ona karşı gelmek suretiyle onun düşmanlığını kazanacaksın ve o da bu yüzden senden intikam alıp, seni türlü türlü azaplara dûçar edecek!..
İşte insanlar bu yanlış, batıl ve ilkel düşünce ve inanç içinde tanrılara taparlarken; Hazreti Muhammed Aleyhisselâm, "ALLAH RASÛLÜ" olduğunu, almış olduğu vahiy sonucu olarak açıklayıp; artık insanların tanrıya tapmaması için elinden gelen gayreti göstermeye başladı..
"TANRI YOKTUR SADECE ALLAH VARDIR" mesajıyla insanlara gerçeği anlatmaya başlayan Hazreti Muhammed'in vurguladığı bu gerçek, KELİME-İ TEVHİD şeklinde formüle edilmişti...
Neydi, KELİME-İ TEVHİD'in mânâsı....
Gönderim zamanı 04.10.2006 - 14:32
Gönderim zamanı 04.10.2006 - 14:34
Gönderim zamanı 04.10.2006 - 14:41
Konu | Forum | Konuyu Açan | İstatistikler | Son Mesaj Bilgisi | |
---|---|---|---|---|---|
Allah,Tanrı mıdır?? |
Geri Dönüşüm Kutusu | IssIz |
|
![]()
|
|
Allah,Tanrı mıdır?? |
Geri Dönüşüm Kutusu | L1Square |
|
![]()
|
0 üye, 5 ziyaretçi, 0 gizli