bu konuya 297 yanıt verildi

[DaaAnnK]

Soru : incir çekirdeğinin milimetre cinsinden yarı çapının 2 ile çarpımın pi ile bölümünün son üç rakkamının kök7 eksiği kaçtır.

Cevap : -2.326569887

inanmayan ölçsün kardeşim de öyle ispatlasın

Bu mesaj DaaAnnK tarafından düzenlendi. Düzenleme zamanı: 03.07.2007 - 19:40

[Bitti Derken...]

bi damla gözyaşında kaç gram acı vardır?

[ecehan]

30 ton kadar vardır yeri geldiğinde.

[DaaAnnK]

izninizle üstad bu soruyu ben cevaplayayım,

Şimdi öncelikle damlanın hacmi bizim için önemlidir, damla hacmini ölçmenin en etkili yöntemi 100 adet damlayı biriktirip çıkan mililitre'yi 100 e bölerek hacim bulunmuş olur. bununla birlikte göz yaşının tuzlu olduğunu bldiğimizden şu formülle M=V.d ile 1 damlanın bi tarafı kassa da içerebileceği acının gramını bulabiliriz.

Saygılar

[Bitti Derken...]

teşekkürler daaAnnK

[Gölge]

Daaankk'ın cevapı mütüş :tsukung:

Bide şöle denir bir damla gözyaşında biriken acı bir gülümsemede geri döner egerki damlatan güldürürse..

[DaaAnnK]

nen cevapçı bu soruyu birtek sen bilirsin çıbık gel ve yaz bakem.

Sorum şu : sincaplar nasıl oluyorda cevizlerin içini hiç parçalamadan açabiliyorlar

[abidik]

çok zor bi soru
çok araştırdım zoo tek niste sordum ansiklopedi açtım
karşıma çıkan
tek cevap
bu hayvanın dişlek olması
bu sonuç beni fazlaca etkiledi
dişlek halk arasın da
çenelerinin üsttekisinin önde olası demek miş
düşün düm taşındım ve şöle bi sonuç a ulaştım

çene üstü ileride olan bu güzel yaratılmış
uzun ön dişleriyle bir delik açtığı çevizi somuruyo
evvet işte bu

[DaaAnnK]

Soru : Darbuka derisinin dım tısss trak şıkırdak seslerini sağ el ile güm teke tıkırak çıpıtıs seslerini sol elle çıkarması için ne kadar germek gerekmektedir.

[Denio]

sağ el avucun bitipte bileğin başladığı kısımla hani şu bizim 'nası koyduk boruyu' gibi söylemlerde kullandığımız el hareketinin ana merkezi olan vücut bölgesi ile bahsettiğiniz dım tıss trak şıkırdak sesini çıkartmamız mümkündür tabii ritmin durumuna göre bu harekete sağ el parmak uçları da dahil olursa dadından yinmez...sol eli de normal vaziyette tutup sadece parmak uçları ile olaya intikal ettirmemizde gerçekten hem işitsel hem de görsel bir şölen sunmaktadır...daha da dahiyane olmak istenirse müziğe neşe katmak içinde bazen kafamızın alın kısmıylada eşlik edebiliriz...ki bu vuruşlarımız müziğin 'Bas' dediğimiz kısmını teşkil edecektir...vuruşlarımızın yumuşak ve kendini gösteren bir şekilde olması gerekir...solak ritim tutucularının da anlattığımız vuruş şekillerinin tam tersini uygulamasını şiddetle tavsiye ederiz

[Gölge]

Konu hakkında tam detayı meslaktaşım denyodamus dan alabilirik mi acep ?
Benim bildigim gidersin unkapanına abe ordan bi darrbuka çek dersin ohh kendinden gerilmiş tüm sesleri ayı aynda çıkarab ilen 2008 modeli ferirler eline hepsi o

[DaaAnnK]

Soru : Tavşan çıkacak kuş çıkacak ritmi ile şapkadan tavşan hoparlörden kuş çıkarmak mümkün mü ?

[Denio]

tabii ki...allahın hindistanlıları zottirikten bir düdükle elin kobrasını kıvırttıra kıvıttıra oynatırken..biz 3 kıtaya hakim olmuş koca Türk milleti bir tane salak tavşanla bir tane dangalak kuşu niye çıkartmayalım...keza kapı gıcırtısına oynayan insanlarız (ki insan düşünüp,yorumlayıp,harekete geçebilen,fikir üreten,fikirlerinin arkasında olan,irade sahibi tek canlıdır) insan kısmı kapı gıcırtısına kalkıp oynuyorsa elin gariban tavşanıyla kuşu niye oynamasın...(ki bu iki hayvan az evvel salak ve dangalaktı)

bu nasıl olur...en basit şekliyel anlatmaya çalışayım...bir adet silindir şapka,eğer yoksa bir Fötr şapka...len o da yoksa bir tane bere mere bişey bulun...içine mümkünse küçük çaplarda bir tavşan bulup koyun tutupta 10-15 kg.lik kır tavşanı koymayın...hayır bişey değil ağır olur biliyon mu...neyse...hoparlörün içine de aynı şekilde serçe olmadı muhabbet kuşu(ele geliyo ya o bakımdan)...lan aslında o değil de patates yiyen güvercin gördüğüme şaşarken üstüne bir de serçe gördüm ben yaw...nerde kaldık heh hoparlöre kuş koyuyoruz...ama şimdi vidalıdır bu hoparlörler veya klipsli bunların tam olarak kapanmamasını sağlayın....yarım açık dursun...müziğe girin önce hangi hayvanı çıkarmak istiyorsak ona yönelin misal önce tavşan mı... gidin şapkaya bir tekme atın ama öyle böyle değil sağlam vurun...ister istemez hayvan tırsıp çıkacaktır...sonra gidin hoparlöre tekme atın kapağı yalandan kapalı olduğu için kuşta açıklıktan sittir olup gidecektir...bu kadar...ben bu kadar yazdım bunu ama hiç beğenmedim yaw yazımı

Bu mesaj Denio tarafından düzenlendi. Düzenleme zamanı: 21.07.2007 - 18:23

[Gölge]

Süpermiş üstadım Ritmin içinden tavşan bilem çıkarabilioz ne güzel ne güzel

[attalia]

sayın her bi şeyi bilebilen cevapçı aabilerim. benim kafama takılan bi şey oldu cevap şeederseniz sevincem

şimdi zeki aabim/ablam ( lütfen polemik konusu yapmayınız ) diyoki; "sen kimseyi sevemezsin, sevmeyeceksin, rüzgarların önünde kuru bir yaprak gibi sürtüleceksin " !!! şimdi bu zat-ı muuterem bu lafıyla acaba ablaya laf mı sokuyo? işin ucunda tehdit mi var? ya da ablamın bir defosu felan mı var yaani mazallah?yoksa bu apla "sıfır" beden mi de uçuyo ordan oraya? veba kolera,ebola ve dahi aids li mi? haaa, bi de bir rivayete göre, bestkar,güftekar ve de köftekar kişi bu şarkıyı aşağı mahalledeki bizim çatlak muallaya ithaf etmiş? doğru mudur? bunu şeetçektim de

[Denio]

Sen kimseyi sevemezsin
sevmeyeceksin
Rüzgarların önünde
kuru bir yaprak gibi
sürükleneceksin....manası çok büyük bir eserdir...bak dinledikçe deli ediyor adamı

Zeki Müren ki lakabı ''Kız Zeki'' dir...bu lakap ona Boğaziçi Lisesindeki Müdüründen yadigardır diye bir rivayette vardır...neyse böyle büyük bir sanatçının arkasından rivayetler türetmek ayıp olur zannımca...bilindiği gibi bu eser Zeki Müren'e ait değildir maalesef...beste Kamuran Yarkın'a güfte Doğan Işıksaçan'a aittir...Doğan kanımca biraz takıntılı bir abimizdir...hatuna deli gibi aşıktır ve bırakmak istemez...kızın ailesi bu ilişkiye karşıdır...yer malabadi köprüsü civarlarıdır...zaten bu tür hikayeler genelde güneydoğu anadolu bölgemizde cereyan etmektedir...mezradaki ineklerin bile acıklı aşk hikayeleri vardır...bu da onlardan biridir işte...Doğan Bey çok sevmektedir...ama sevdiği kız ailesinin ''kanlımız'' olarak tabir ettiği rakip ailedir...ama işin ilginç yanı ortada kan davası durumu falanda yoktur...olay kızın ailesine ait boğanın Doğan Bey'in ailesine ait ineke karşı bazı edebe,ahlaka,hukuka,inekliğe aykırı davranışlarıdır (nedir bunlar misal inekten habersiz gelip sütünün çalınması,kuyruğuna teneke kutu bağlanması vb.)...iş yokluğunda da aileler bu olayı 'kan davası' olarak nitelendirmişler akılları sıra kendilerine meşgale bulmuşlardır nitekim...işte bu sebeplerden ötürü Doğan Bey sevdiği kıza bir türlü kavuşamamış yaklaştıkça dövülmek kaydıyla hep kızın yanından uzaklaştırılmıştır...mütemadiyen yaklaşma çabaları olmuştur...fakat sonraları sevdiği kızın kendisine olan aşkını yitirdiğini farketmiştir...eee tabii akıllı kız olmayacak duaya amin demiyor...Doğan Bey'in aşkı artık latince platonik farsça münferit bir hal almıştır...kendini dağlara vurmuştur...sevdiği kızda bu arada Doğan Bey'in sünnetinde de kirveliğini yapmış olan Aldo Ağa'dan Doğan'ın aslında evlatlık olarak bu aileye getirildiğini gözyaşları ve hıçkırıklar içerisinde öğrenmiştir...ellerini gözyaşlarını silmek için gözlerine götürdüğünde birşeyin çok geç farkına varmıştır...çünkü ellerini az evvel isota bulaştırmıştır ve gözlerine sürdüğünde o manalı bakışları,o güzel gözleri derhal kararmıştır...kör olmuştur...göremiyorum diye bağırırkende bu sefer konuşma yeteneğini kaybetmiştir...o acıyla başına ''ne yaptım ben' dercesine vurduğunda da duyma yeteneği kaybolmuştur....ellerini ''hassittir'' dercesine sağ el dışı sol avuç içine vururken de dokunma duyusunu kaybetmiştir...kala kala bir tek tadma duyusu kalmıştır...çünkü bu hikayeyi uyduran kişi tad duyusunu nasıl kaybedebileceğine dair hiçbir fikre sahip değildir o dönemde....Doğan'ın sevdiği kız yemeden içmeden esnemeden geğirmeden aerobikten platesten kesilmiştir...evlerinin bahçesinde oturup durmaktadır sürekli...bu arada esas oğlanımız Doğan dağlarda gezmeye devam etmektedir o sıralar Akut'a katılmıştır gayet sosyal bir kişi olmuştur bu aşkının üstüne koca bir örtü örtmüştür tabir-i caizse....aradan aylar geçmiştir...bir grup turiste o bölgede rehberlik yaparken bahçesinde bekleyip duran sevdiği kızı görür...açlıktan kurumuş bir deri bir kemik, bir kalem bir kağıt gibi bir defter bir kitap gibi kalmış ex-aşkını görünce ister istemez üzülmüştür, tabii insan yüreği bu borumu...gelen ilham sayesinde -ki oraların ilhamı meşhurdur- hemen oracıkta bu sözleri döşenir...turistlerin içinde bulunan Kamuran Yarkın bu sözleri duyar duymaz besteyi anında uyduruverir -ilham meşhur dedik dimi- ve şarkıyı piyasaya sunarlar... nice sanatkar ,yorumkar seslendirmiştir bu şarkıyı...the end...fin...son (arzu film)

(kalın bir ses tonuyla)
Doğan : hala o dağ senin bu dağ ben geziyor
Sevdiği Kız : o hala aynı bahçede korkuluk olarak duruyor...yemedi içmedi öldü tabii...aileside gömmeye kıyamadı....iskeletinden yararlanıyorlar...hıyar ,domates falan ekmişler bahçeye kuşlar yemesin gari diye kızın iskeleti duruyor...
Doğan'ın ailesi : hala yanı bölgede kanlı arıyorlar kendilerine
Kızın ailesi : az evvel bahsettik ya
Aldo Ağa : istanbul'da sahne falan aldı bi aralar...sahne satış & taahhüt işine girdiydi
Boğa : kadıköyde heykel işine girdi...
İnek : dağa kaçtı
Kamuran Yarkın : bestekar
Dağ : yerinde duruyor
Bahçe : o da yerinde
Zeki Müren : allah rahmet eylesin

[Gölge]

BU HİKAYEYİ SATCAKDIK VE KÖŞEYE VOLE ATICAKDIK BE ÜSTADIM NASIUL HARCADIN..

Neysem aynen böle olmuşdur uzun uğraşlar sonucu Pınar sütte plasiyer olan bir arkadaşım sayesinde orda çalıştıgını öğrendiğim hikayede bahsi geçen inegin küçük küçük torunundan

[ecehan]

Denio şu uzuvlarını kaybettiği bölüme bayıldım

[attalia]

sayın cevapçı; bira içerken geğirmek caiz midir ve dahi rakı içerken niçin geğirilmez? yoksam rakının yakın dostu balık ve dahi onun da yakın dostu olan limonlu roka baharatlı bir sebze değil midir? bir de bira rakıyı döver mi?

[DaaAnnK]

bira içerken yapılabn herşey caizdir üstadım bira muhteviyatı bakımından içersinden önemli bir miktar arpa bulunmaktadır. Bu Arpa mayalanma işlemi sırasında sodyumbikarbonatmonoksisaksilin dışarı çıkartır . Bu sodyumbikarbpnatmonoksisaksilin su ile temas ettiğinde bira ve yanında saksilin denen böyle pis bir gaz ortaya çıkar bu gaz mide çeperlerine basınç uygular ve midemizde asit ile çalkalanınca ısınır. Bilirsiniz ısınan gaz yükselir ve bu yükselen gaz çıkacak yer olarak ağızımızı bulur. Biz buna geğirmek derken tıpta bu işler gazturi defragmantasyon olarak geçer.

Gelelim rakının geğirtmemesine. Bildiğiniz gibi rakı ağır bir içkidir. Bu ağırlık içilen ortamından tutunda içicilerin muhabbet ağırlığına kadar gider bu durumda Rakı içildiğinde mide asiti ısınsa dahi yoğunluğu nedeniyle yinede ağırlaşacaktır ve kendine çıkacak başka boşluklar bulacaktır.

Düşenin dostu olmaz diyerek bir sonraki sorunuza basit ama net bir cevap veriyorum.

Gelelim son sorunuza :Bira Rakı'yı dövmekle kalmaz tenhada yakalasa ümüğünü bile sıkar . Çünkü Bira ünlü üstad Bruce Lee'den kung-fu dersleri almakla kalmamıiş ayrıca jet-kund i tekniğinide onunla birlikte geliştirmiştir.