
Bir gelincik kadar mağrur aşk. Kocaman bir tarlada tek başına açmış bir gelincik kadar dayanıklı aşk. Boynu incecik dallarıysa titrer rüzgarda. Sanki sarı saçlı bir başağa aşık olmuşçasına kararlı ve başı dik. Karar vermiş bir kere kan kırmızısı gelincik. Bir başak kadar dayanıklı değildir. Bir başak kadar sağlam değildir. Ama bir çelik kadar kararlıdır… Kan kırmızısı gelincik.
Bir tarlada kendine hiç benzemeyenlerin olduğu bir tarlada gelincik. Başaklarınsa hepsi bir , hepsi birbirine dayanmış. Bir tanesi varki. Gelinciğin tam yanıbaşında. İlkkez başını güneşe çevirirken daha onu görmüş gelincik. Küçük bir tomurcukken vurulmuş daha başağa. Gelincik tarlada bir tane , başaklarsa milyonlarca. İşte bir tanesi varki hepsinden ayrı. Aslında birbirinin aynı başaklar ama. Gelincik vurulmuş bir kere. Ona göre o bir tane başak çok farklı.
Gelincik tıpkı bir gelin gibi , bir gelin kadar yanakları al al , bir gelin gibi şen rüzgara vermiş yüzünü. Uçuşur gökyüzüne doğru incecik tülden yapılmış yüzü. Gelincik her gün Allah’a duacı. Ayırma bizi diye dua eder. Gece olunca gelincik kapanır , dayanamaz o kadar soğuklara. Başaksa ayaktadır gündüz güneşi izler , gece yıldızlara ay’a aşiyan gözleri. Bilir var bir sevdiği. Ama görmezki nerde. Düşüncelere durur başak. Hazan mevsimi yaklaşmakta. Veda mevsimi gelmekte. Ümit vermek istemez yanakları al kırmızısı gelinciğe. Nasılsa yarım kalmalara muhtaç başak ve gelinciğin aşkı.
Düşünür … Düşünür durur başak. Bir çıkış yolu olmalı mutlaka. Bir çıkış yolu bulunupda kavuşulmalı yanıbaşındaki yare…. Bir kez olsun seviyorum seni diyemez gelinciğe , hazan mevsimi yaklaştıkça sararıp solar başak. Sonra hoyrat bir adam gelir , elinde sanki Azrail’in orağı söker , koparır başağı yerinden. Gelinciğide ezer çizmelerinin kara tabanıyla. Gelincik ve başak hiçbir zaman yaşayamadıkları aşkın derdiyle ölüp giderler…
Yar bir gelincik edasıyla seviyorum seni. Başım dik , gönlüm mağrur , bedenim yolunda kurban. Seni ben kadar seven yar bulunmaz. İstersen ayaklarının altında intiharlara sürükle beni ama aşkıma … Aşkımıza kıyma… Sen yeterki sevdiğim de ben savaşırım tüm hayal kırıklıklarınla.. Siler atarım yüreğine diğer aşklardan kalmış düş kırıklıklarını . Derdinde ağlarım seninle , mutluluğunda şen kahkahan olurum. Öl de yolumda , kul ol de , köle ol de , istersen git başımdan sevme de.. Ne söylersen razı bu yürek… Yeterki Aşkımdan yana bir kelam et..Düşlerini bana ver , sen bir ömür hayalimle baş başa yaşa de… Bilirsin yaşarım. Senden başkasının gözleri haramken , senden başkasının teni haram olmuşken bana tek helalim sen ol.. İsteğim senden karartılmış geceler değil , isteğim senden tertemiz düşler… Belkide çok şey istiyorum senden..
Yok … yok artık bir şey istemem senden. Seni böyle sevdim. Sen hep tanıdığım bildiğim sen ol . Sakın değişme. Bir misafirim belki yüreğinde , yada sen benim yüreğimin vagonlarında kaçak bir yolcu , ansızın kalbime , izinsizce , hoyratça giren bir yabancı. Yakalandın ruhuma kaçak yolcu , yakalandın bir şey ver kendinden. Bir emanet olsun senden , emanetini bırak gözlerime öyle git… Bir saç telin , iki damla göz yaşın , bir kalbin ama mutlaka bir şeyini bırak kaçak yolcu. Bırakki dönüşünü bekleyeyim sabırla… Bırakki bir ümidim olsun senden geriye. Bırakki o bir tek saç telini koklayayımda aşkı ciğerlerime dolduruyım. İki damla gözyaşını dudaklarıma bırakki , dudağımda gözyaşının tuzu mesken kalsın bırakki tüm başka dudaklardaki tatlar yasağım olsun. Kalbini bırakki bir ömür mabetim olsun , kalbimin ibadeti önce Allah’ıma sonra sana olsun. Kalbini bırakki hep sol yanında bir şeylerin eksik olsun. Bırakki tüm yolculuklardan sonra mabedim olan kalbine dönsün bedenin..
Gelincik tarlalarında , başak kokusunda başkadır aşk. Bir gelincik mağrurluğunda , bir başak sağlamlılığında aşkım. Ne olur geç olmadan gel .. Bir adam gelipde hoyrat çizmelerinin kara tabanında ezmesin kan kırmızısı aşkımızı…