



GİRİŞ
Yeşilçam sineması denilince genellikle sinemanın en verimli olduğu 60'lı, 70'li yıllar ve o yıllarda seyircinin sıkça görmeye alışık olduğu yüzler gelir aklımıza.
Belirli dönemlerde kimi oyuncular nerede ise hiç eksik olmazlar. Başrol oynamaları gerekmez, kötü de olabilirler, iyi de. İster ağlatırlar, ister güldürürler ama her filmde, çok filmde bulunmaları nerede ise kaçınılmazdır, varlıkları bir gişe garantisi teşkil etmektedir.Örneğin, kahramanlık filmi eşittir Cüneyt Arkın, romantik film eşittir Göksel Arsoy ya da Kartal Tibet...Yumruklarını da konuşturmayı bilen mert delikanlı Ayhan Işık'tır, saf ve her daim çileli genç kız Muhterem Nur, mahallenin güzeli Türkan Şoray, erkek kız Fatma Girik, kentsoylu "jön dam" Belgin Doruk, Hülya Koçyiğit ve Filiz Akın...

Ahmet Tarık TEKÇE
Her dede ya da babacan polis komiseri Hulusi Kentmen'e benzer, her amca ya da dayı, bastonlu ya da kasketli Nubar Terziyan'a... Ve cadaloz kadın ya Aliye Rona ya da Mualla Sürer olmalı. Bu nedenle Yeşilçam sinemasında oyunculuk çizgisi, uzun bir süre, kişilik yaratmak değil de kalıcı bir tip oluşturmakla yetindi. Romantik jön, yaşı uygun olduğu sürece, filmden filme başka rol oynamadı, saf genç kız hep saf genç kız oldu ve ne kötü adam kötülüklerden uzak kalabildi, ne de iyi kaplı, tonton amca ya da dede başka bir şey olabildiler. Altın kalpli fahişe de altın kalbi ile kaldı. "Vamp" kadın ise iç çamaşırlarını sergiledi.
Türk sinemasında karakter oyunculuğunda öze inip sadece kötü adam tiplemelerini değerlendirdiğimizde görürüz ki bazen iyi rollerde de oynadıkları olmakla birlikte, "kötü adamlık" üzerlerine yapışmış bir etikettir.

Danyal TOPATAN
- Onlar aynı tornadan çıkmış gibidirler...
- Pala bıyık veya pis sakal bırakır,saçlarını kazıtırlar
- Başlarını havaya kaldırırlar, üstten üstten pis bakarlar...
- Yanlarında olan ve tıpatıp kendilerine benzeyen arkadaşlarıyla birbirlerine bakarak "Ni ho ho ha !" biçiminde gülerler...
- Ya masa başının kötü patronları ve mafya babaları ya da alt düzeydeki tetikçi ve fedailerdir...
- Bizans İmparatoru'nu, düşman kuvvetlerin komutanını onlar canlandırırlar...
- Temiz aile kızlarını(esas kız) önce tavlar sonra onlara tecavüz edip yüzüstü bırakırlar...
- Köylüyü sömürüp ezen toprak ağası da onlardır...
- Jönler karizmalarıyla etrafı yakarlarken, en güzel kızları kapıp seyircinin kalbini çalarlarken onlar hep en çirkinlerden seçilip acaip sesler çıkararak dayak yeyip, telef edilip dururlar...
- Duyguları, en küçük bir iyi yönleri yoktur...
- Özdeşleştirildikleri bu roller redeniyle gerçek yaşamda kendilerine kiralık daire, kız vs. verilmeyen veya gittikleri yerlerde 'kötü adamlıkları' yüzünden saldırıya uğrayıp dayak yiyen de onlardır.

Yadigar EJDER
Ama aslında özel yaşamlarında bir karıncayı bile incitmeyen ve çoğu dağ gibi Yadigar Ejder'e benzer biçimde İstanbul'da bir parkta yokluk ve sefalet içinde yanlız, kimsesiz ölen oyunculardır onlar...
Ve üç kuruş paraya dayak yedikleri başroldeki aktörleri daha iyi yapan da onlardır.
Gerçekten, çoğu zaman filmlerde kötü veya iyi karakter rolleri ile yer alan yardımcı oyuncularımızın Türk filmlerinin bel kemiğini oluşturdukları tartışılmaz bir gerçektir. Bugün eski Türk filmlerini yeniden izlediğimizde karşımıza bir gerçek çıkar ki o da kendi içinde starlar yaratan Yeşilçam sinemasında karakter oyuncularının da seyircinin gözünde birer 'yan star' olmayı başarabilmesidir.
Türk sinemasında bir kuşak olan bu oyuncularımızın pek çoğu bugün aramızda değiller.

Erol TAş
İşte bu yazı dizisinde Ahmet Tarık Tekçe'den ,Erol Taş'tan başlayarak, Hayati Hamzaoğlu'na, Bilal İnci'den Kazım Kartal'a kadar, yaşayan veya yaşamayan bu unutulmaz oyuncular tanıtılacak.
Hiçbir yorum katılmadan...
İyi seyirler.
(Derleme)