

zilli
#121
Gönderim zamanı 28.12.2005 - 12:05
-katılıyorum..
#122
Gönderim zamanı 28.12.2005 - 12:06

#123
Gönderim zamanı 28.12.2005 - 13:32
#124
Gönderim zamanı 28.12.2005 - 13:34
bu sözleri bi arkadaşım söyledi üstelik karnı açken...
#125
Gönderim zamanı 28.12.2005 - 13:52
Insanlari gordum, paltolarinin yakalarini kapatmis, hizli hizli yururken...(Mosyo kaldirin bir kafanizi da su lambanin hemen altina bakin, lutfen bir kere bakin) demedim, "nereden cikti simdi bu" yuz ifadeli kokoslara...(Madam bakin , bosverin makyajiniz akmaz, biraz gulumseyin), herkes kostu kardan kacmak icin. Ben de kara kostum, basimi kaldirip agzimi actim kocaman, icimi uzun zamandir boyle bir mutluluk kaplamamisti. Demin eve geldik. Ben de hemen yazayim dedim. Paris bu, kari bile sadece bir saat surebilir, kayitlara gecmek lazim. Rüyaları unutmamak icin. (sonradan). ..
#126
Gönderim zamanı 28.12.2005 - 13:53
Ne var ki (benim canim farkli bir renk istedi) modasiz, arsiz, gardropta goze batan: ve soyunup giyindim iste -hem de beyaz fonun uzerine. Hadi hadi. Farkli olsun diye.[ Erkekler begenmeyecek ama modern kadin "benim begenmem onemli" der]
Siyah elbiseyi sevmekten vazgecebilir miyiz, hayir. Bir daha hic giymeyecek miyiz, hasa. Bilinen zilli, bu sayfa hic olmamis gibi yoluna devam ederken, sizin icin tek fark ne olacak biliyor musunuz? Sadece bir kac tik fazlalik. Cok mu? Degil.
Goreceksiniz.
#127
Gönderim zamanı 28.12.2005 - 14:03
kızdırdı bu seni demek...
yaşadığım herşeyi buraya yazma hakkım var
sana duyduğum tüm . . kusmaya hakkım var
ama senin bunları duymaya cesaretin yok...
yaptıklarının sorumluluğunu üstlendiğin gibi çektirdiğin acının yükünü de üstlenmeyi öğren....ki bu yük sadece sana duyduğum ....Bunu da duymayabilirsin artık istersen.hayatını zaten istediğin gibi yaşıyorsun.
insanların görmesi,seni eleştirmesinden mi çekiniyorsun...Kararlarının arkasında durabiliyorsan, bunu da umursama...
terkedilen küçük aptal bi kızın hezeyanları dersin...
aman sil adresimi...kimseler görmesin...
için ve vicdanın rahat etsin...
ne kadar da rahatsınız..
ne kadar da pişkinsiniz...
ne kadar haklısınız hep...
ne kadar doğru yaptıklarınız...
kutsal olan tüm kavramların içini boşalttınız
: elma da desen armutta sakın kelime oyunlarımı üstüme alınma :
#128
Gönderim zamanı 28.12.2005 - 14:13
Sahne I: Cumartesi, Paris'te Noel. Sokaklar suslu puslu, Seine nehri isil isil, aceleci kalabalik son saniye hediyeleri pesinde, turistler her zamankinden daha hayran, sehir her zamankinden daha guzel, insanlar guleryuzlu. "Askim cikip dolasalim biraz, tamam bebegim". Elele, cok romantik, kopruler, opucukler, oturup birsey icmeler...Hayat cok guzel.
Sahne II: Koprunun ustu, ...... krizlerde. Hic yoktan trip atiyor dunyaya cunku -bir aciklamasi yok, oyle iste. "Bebegim neyin var-yok bir seyy", "Iyi misin-...", "Niye boyle yapiyorsun-...", cunku karni agriyor, cunku cok kalabalik, cunku cok bunaldi, eve gitmek istemiyor, karni acikti ama yemek yemek istemiyor...Cunku hayat berbat.
Ara bilgi: Kadinlarda regl oncesi baslayan, ruhsal ve fiziksel depresyonla kendini gosteren duruma premenstrual sendrom (PMS) adi verilir.
Sahne III: Ev. Cok anlayisli sevgiliyle basbasa muhtesem bir Noel yemegi. Kirmizi sarap. Sanki hicbirsey olmamis gibi. Su kadinlar da uzayli sanki.
Sahne IV: Gece 12. Notre Dame kilisesindeki ayine katilabilmek icin uc saat sogukta donarak kuyruk beklemek, tam olarak donmadan iceri alinip papaz tarafindan once azarlanip sonra kutsanma: "Noel sadece yiyip icmek degildir insanlaaar. Hediye alip vermek degildiiir. Zaten tuketim toplumuna dondunuz, Amerikalilara benzemeyin. Tsunamide zarar gormusleri dusununnn biraz daaa...hoo, hoo, hoo. Mutlu noeller".
Sahne V: Ev. Cok alakasiz bir korku filmi. Uyku
PARİS ÇOK KALABALIKTIR ZATEN

#129
Gönderim zamanı 28.12.2005 - 15:03
Hadi ne duruyorsun sorsana kendini..!!!!
#130
Gönderim zamanı 28.12.2005 - 16:47
en kısa zamanda gerçekleştirelim,yılbaşından sona.
#131
Gönderim zamanı 28.12.2005 - 20:04
ne kadar iyi olursanız, iş biraz daha kendi gözünüzde neredesiniz ona geliyor. artık diğerlerinin hakkınızdaki sözlerine daha az aldırıp siz ne yapmak istiyorsunuz aklınızın köşesine o takılıyor. çaktırmasınız bile tribünler için değil kendiniz için oynamaya başlıyorsunuz.
enterasan olan ise hayatta kazananlar (ya da neyse) da hep bu arkadaşlar, sır ise şurda gizli; çoğumuz bizi fazla önemseyen insanları istemiyoruz, biraz önemsenmek iyi ama fazlası enterasan şekilde zarar, bağımsız ama size değer veren insanlar en güzeli: yazıyorum ama okumazsan okuma, okursan sevinirim tabii demek gibi birşey yani. okursan da beni ilgilendirmez demek olmuyor, okumazsan yazmam ise külliyen hata.
ve annem dedi ki duvar saati aldım size, saatsiz ev olmaz. olma mı annecim olma mı?
#132
Gönderim zamanı 28.12.2005 - 20:05
(sessiz harflerle böyle olması gerekiyor, bana inanma sakın)
#133
Gönderim zamanı 28.12.2005 - 20:31
Tam da cuma akşamlarından. Ve ben...
Yalnızım... Gökyüzünde yalnız gezen yıldızlar gibi de değil. Şey gibi... şey işte... anlayın...
Hani "Bana biraz yalan söyle bu gece ihtiyacım var" gibi. Biraz...
Biraz eli ayağı denizden kesilmiş martılar gibi...
Biraz şöyle, biraz böyle işte...
Öyle...
Ne gibi mi?
...
üç nokta gibi
#134
Gönderim zamanı 28.12.2005 - 20:54
onun saatiyle gece 2.00
...
...
...
"kaldi aklimizda"
#135
Gönderim zamanı 28.12.2005 - 21:26
Gözlemlerken sunuda ekle hatta gir araya de : -Pardon çayı dier elinizle karıştırmanız mümkün olabilirmi ?7-8 yaşlarındayken ev ahalisinin çayı saat yönünde karıştırdığını farkettim.Farkettim diyorum çünki ben aksi yönde karıştırıyorum.Sonra sonra bulunduğum her çay içilen ortamda buna dikkat ettim.Gözlemlediğim insanların neredeyse %99'u saat yönünde karıştırıyor çayı.Bu durum istem dışı çıkıyor ortaya sanırım,kimse çay karıştırmayı birilerinden öğrenmiyordur herhalde.
ve bak hala saat yönündemi..!
#137
Gönderim zamanı 29.12.2005 - 14:07
#138
Gönderim zamanı 29.12.2005 - 17:55
Biz de uslu çocuklarız zaten, evimize gidiyoruz çabuk çabuk. Yemek pişiriyoruz uzun uzun.. Dışarda yapılan işler kısalınca, içerde yapılan işler uzuyor. Gazeteleri daha sindirerek okuyorsun, televizyona daha uzun bakıyorsun, daha çok kitap deviriyorsun, daha çok film seyrediyorsun, daha çok giyiniyorsun, daha çok uyuyorsun...Daha çok içine bakıyorsun...
Bu Aralık'ta bir aralıktasın. Arada bir yerdesin ne tam başlayabildin bir şeylere ne tam bitirebildin. Bu Aralık'ta bir ara verdin. Koydun kucağına kırmızı şapkanı düşünmeye başladın, anneannenin evi ne kadar uzakta, tırmanacak daha kaç tepe var, kurtlar mı bekliyor yolun sonunda, yoksa şu tepenin ardı artık çiçek tarlası mıdır??
#139
Gönderim zamanı 29.12.2005 - 18:19
#140
Gönderim zamanı 29.12.2005 - 18:28
Genc (henuz kirisik yok), dinamik (metro kullanmayan), maasli ( .......sevgiler), aktif (acerola c vitamini: bir kapsul=bin portakal) bir kadinin ugrasacagi en son sey mutfaktir. Diye dusundugum zamanlar coook eskide kaldi. "Mami yapsin ben yiyeyim" doneminden sonra baslayan "makarna seviyorum-hergun yerim" donemi ise iki yil surdu. Ama mide var, beyin var ve bir de isyan duygulari! Ucuncu sene sessiz arastirmalarla gecti, kimse dalga gecmesin diye gizli gizli yemek sitelerine bakma: "hemen kapatmadim, ya gercekten porno diildi o sayfa hayiiir, off"... O gunlerde makarna hala devam ederken ansizin cop kutusu kimsenin anlam veremedigi tuhaf seylerle dolmaya basladi (ustu yanmis bir kek, lapa pilav, fazla sivi et sosu etc) Ama insanin savasci bir kisiligi olmaya gorsun. Yilmadim ve akademik kitap okur ciddiyetinde notlar alarak bilgisayarimda cook.book dosyasi yarattim. Buraya yazsam gercek ev kadinlarinin gulmekten baylacagi sacma sapan bir dolu detayi not ettim (bilincalti Calikusu Feride endiseleri: Yerleri silmek icin kac kova su gerekir hanim teyzecigim?)
Bu sessiz ve genel olarak teorik seneden sonra, yani gecen sene, bana birseyler oldu. Bebeklerin ''silent period''dan cikmasi ve konusmaya baslamasi gibi ben de odamdan cikip mutfakta yemek yapmaya basladim. (aaa pilaaaav, gercek pilav bakin bakin anne pilavi gibi oldu, yesss) (bu pasta, eheuum fransiz sef Mosyo xxx'in ozel tarifi) (aa tavuk kendi kendine beyaz oldu, yani haslandi, inanilmazzz) (sevgilim bu gece yemekte rokforlu tart, findik kremali somon ve cilekli ekler var. Ac misin?)
Hala da internete girdigimde 25 yemek sitesine bakmadan kalkamiyorum. Ama yeni evimizde durum cok fena: (yani sizin dort tencere sigan luks ocaklarinizdan degil bizimki) hem de mikrodalganin uzerinde oldugu icin 1.60 boyuma bir de parmak uclari eklemek gerekiyor pisen seyi gorebilmem icin, ustelik mini de olsa kabulum -firin yok. Bu nedenle iyi degilim. (Siz bilmiyorsunuz ama iki gundur canim sıkkın oldugundan her saat basi farkli tarif denedim) ve simdi "minicik bir mutfakta hayatim bulasik yikamakla geciyor" cumleleri kuruyorum. (Bulasik makinesi mi? O da ne?)
"Ee o zaman yapma" diyecek kisi sussun, lakin asabiyim su siralar.
Bu mesaj zilli tarafından düzenlendi. Düzenleme zamanı: 29.12.2005 - 18:31
Benzer Konular
Konu | Forum | Konuyu Açan | İstatistikler | Son Mesaj Bilgisi | |
---|---|---|---|---|---|
Nina Zilli Ft. Giuliano Palma - 50Mila / Mine Vaganti / Ferzan Özpetek |
Film Müziği Klipleri | shy |
|
![]()
|
|
Tatlı Dilli Vokaller / Zilli De Maşa Darbuka |
Yerli Videolar | shy |
|
![]()
|
|
Özgün / Zilli |
Yerli Videolar | DKNH |
|
![]()
|
|
Rezillik Dizboyu !!! |
İtirafname | Legislative |
|
![]()
|
|
Yıldız Tilbe Ve Canlı Yayında Yapılan Rezillik |
Reklamlar & TV´den Videolar | AtamÇepni |
|
![]()
|
11 kullanıcı bu konuya bakıyor
0 üye, 11 ziyaretçi, 0 gizli